Cezaevlerinde ihlaller arttı: Kamera ile ağız içi arama işkencesi
- 09:01 4 Temmuz 2024
- Hukuk
Elfazi Toral
İSTANBUL - Cezaevi idarelerini “küçük devlet yapıları” olarak tanımlayan ÖHD Cezaevi Komisyonu avukatlarından Çağla Leyla Kaya, cezaevi idareleri tarafından tutsaklara uygulanan hak ihlallerine dair değerlendirmelerde bulundu. Çağla, “Her koğuşta farklı uygulamalar mevcut. Son zamanlarda kamera ile ağız içi işkence yöntemi artmış durumda” sözleriyle cezaevlerinde yaşanan ihlallere karşı duracaklarının mesajını verdi.
Türkiye ve Kurdistan cezaevlerinde siyasi tutsakların yaşadığı hak ihlallerine her gün bir yenisi ekleniyor. En temel yaşam ve sağlık haklarına dahi erişemeyen tutsaklar, cezaevi idarelerinin şiddetine maruz kalırken, koşullar giderek ağırlaşıyor. Yaşanan ihlaller arasında darp, tehdit ve hakaret, çıplak arama, kamera ile ağız içi arama, ayakta sayım ve havalandırma hakkının engellenmesi gibi uygulamalar bulunuyor. Son bir yıl içerisinde cezaevlerinde bulunan tutsaklara yönelik en az 23 bin 899 hak ihlali yaşandı.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu'ndan Avukat Çağla Leyla Kaya, siyasi tutsakların cezaevlerinde karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Çıplak arama şiddeti!
Cezaevlerinde hak ihlallerinin son süreçlerde giderek arttığını söyleyen Çağla Leyla Kaya, özellikle siyasi tutsaklar üzerindeki baskıların ve şiddetin devam ettiğini belirtti. Yaşanan ihlalleri dile getiren Çağla, “Özellikle ağız içi arama ve çıplak arama şiddeti arttı. Ağız içi aramaları özellikle Mersin ve Adana’da daha sık yaşanıyor. İhlaller bölgeden bölgeye değişiyor. Bölgeye göre özel muamele var. Bakırköy Cezaevi'nde müvekkilimle yaptığım bir görüşmede, gardiyanlar tarafından koğuşa getirilen psikiyatri ilaçlarını mahpuslar alıp kullanıyordu. Ancak son uygulamalarda, mahpuslar önce kapı önüne çağrılıyor ve kameranın karşısında ilacı kullanmaları isteniyordu. Tabii ki siyasi tutsaklar bunu reddediyor ve bunu onur kırıcı bir davranış olarak nitelendiriyorlar. Mahpuslar, ‘Kendi irademizle almış olduğumuz bir şeyi bu şekilde baskıyla almak zorunda değiliz. Zaten doktorun vermiş olduğu bir ilaçtır’ diyorlar” şeklinde konuştu.
Yeni bir şiddet yöntemi daha!
Tutsakların psikiyatri ilaçlarını aldıktan sonra gardiyanlar tarafından ağız arama şiddetine maruz kaldıklarına dikkat çeken Çağla, şu ifadeleri kullandı: “Geçen hafta başlayan bu uygulamada artık üç gardiyan bu ilacı getiriyor ve o kişiye zorla vermeye çalışıyorlar. Kapıdaki kamera haricinde ekstra bir gardiyan kamera eşliğinde geliyor ve mahpusa ilacı zorla vermeye çalışıyorlar. Daha sonrasında ise ağzın içini çekmek istiyorlar. Elbette bu, baskının düzeyinin çok fazla arttığını göstermektedir. Zaten sağlık problemi yaşayan birisi ekstra olarak bu şekilde baskı altına alınıyor. Bu durum, siyasi tutsaklar üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Son zamanlarda medyaya da yansıdığı üzere, 30 kişi hakkında hücre cezası verildi. Bu şekilde üç kere üst üste disiplin cezası alan kişilerin infazları erteleniyor. Verilen cezanın tamamını çekmek zorunda kalıyorlar.”
Tutsaklar revire çıkartılmıyor
Cezaevlerinin her bir alanının politize olduğunu vurgulayan Çağla, “Orada bulunan her şey ve herkes hakkında hücre cezası veren bir idareyle karşı karşıyayız” dedi. Tutsakların revire çıkma taleplerinin yerine getirilmediğini kaydeden Çağla, “Geçen ay müvekkilimle yaptığım bir görüşmede, kendisinin revire çıkarılmadığını ve oradaki diğer arkadaşlarının da revire çıkarılmadığını söyledi. Müvekkilim ve diğer mahpusların yapmış olduğu başvurular sonucunda Sağlık Bakanlığı şu şekilde cevap veriyor: ‘Siz zaten revire çıkıyorsunuz, revire çıktığınıza dair kayıt tutuluyor ve sistemde işleniyor’ deniliyor. Ancak revire çıkma durumu şu şekilde gerçekleşiyor: Mahpuslar aslında revire çıkmıyorlar. İçeriden revire çıkmak istediklerine dair bildirim yapıyorlar ve bir sağlık personeli koğuşa gelerek mazgaldan bakarak şikayeti alıyor. Personel koğuşa girmiyor, mazgaldan şikayeti not alıyor ve daha sonra doktora gidiyor. Doktor da şikayete bakarak belirli bir ilaç veriyor ve kesinlikle mahpuslarla bir teması olmuyor. Uzaktan bir muayene söz konusu” şeklinde konuştu.
‘Devlet sağlık hakkı erişimini sağlamak zorunda’
“Sağlık hakkı en temel haktır. Bu hakka erişimi sağlamak devletin yükümlülüğündedir. Devlet, sağlık hakkına erişmek isteyen herhangi birine bu hakkı sağlamak zorundadır” sözlerine yer veren Çağla, cezaevlerini işkence yeri olarak nitelendirdiklerini belirtti. Cezaevlerinde yaşanan her türlü hak ihlalini teşhir ettiklerini ve bu durumla ilgili hukuki yollara sıklıkla başvurduklarını söyleyen Çağla, tutsakların yaşam hakları için mücadele edeceklerinin mesajını verdi. Tutsakların ekonomik krizden dolayı zorlandıklarını paylaşan Çağla, “Bir mektup parası, bir posta parası gerçekten cezaevlerindeki mahpuslar için çok büyük külfet haline gelmiş durumda. Kantinde satılan yiyeceklerin ve hijyenik ürünlerin, özellikle pedlerin, fahiş fiyatlara satılması, zaten sınırlı bir bütçesi olan mahpusları ekonomik olarak da şiddete maruz bırakıyor” diye ekledi.
‘Cezaevi idaresi küçük devlet yapılarıdır’
Tutsakların açlık grevi ve boykot eylemine işaret eden Çağla, “Tutsakların almış olduğu karar tecrit üzerine. Aileleriyle görüşmeme ve duruşmalara çıkmama durumu söz konusu. Böyle bir karar aldıklarını ilettiler bize. Bu hamleye karşı tutsak yakınları da her hafta Bakırköy Cezaevi önünde eylem gerçekleştiriyor” diye ifade etti. Duruşmaya çıkmak istemeyen tutsakların zorla duruşma salonuna götürüldüğüne dikkat çeken Çağla, “Ancak avukata haber verseler, avukatı olarak benim oraya gitmem mümkün. Ancak cezaevi idaresi, müvekkilimin almış olduğu bu karara itiraz edip bu kararı baskılayarak kendi istediğini yaptırmaya çalışıyor. Cezaevi idarelerini küçük devlet yapıları olarak düşünebiliriz. Her koğuşta farklı uygulamalar mevcut. Örneğin, Tekirdağ’da bir koğuşta sanat faaliyetlerinden yararlanabilirken, diğer koğuşta kesinlikle yararlanamıyorlar” diye belirtti.
‘Hak ihlallerinin karşısında olacağız’
Çağla, son olarak sözlerini şöyle noktaladı: “Cezaevlerinde keyfiyetin ne kadar gün yüzüne çıktığı ve bunu söylemekten çekinmedikleri bir yerde olduğumuz ortada. Hiçbir şekilde gerekçe sunmadan ‘istediğimi yaparım’ demeleri bile bu keyfiyetin açıkça sonucudur. Mahpuslara yönelik yaşanan hak ihlallerine ilişkin başvurularımız olumsuz sonuçlandığında, Anayasa Mahkemesi'ne başvurularda bulunuyoruz. Biz hukukçular olarak her türlü hak ihlalinin karşısında olduğumuzu ve bu keyfiyeti asla kabul etmeyeceğimizi yineliyoruz.”