Çocuk yaşta tanık oldukları komploya direnişleriyle cevap oldular
- 09:01 4 Şubat 2022
- Güncel
Rojda Aydın
ŞIRNAK - 15 Şubat komplosunun gerçekleştiği dönemde çocuk yaşta olan Meryem Eşkara ile Fatma Tunç, bu süreçte halkın direnişinden nasıl etkilendiklerini anlattı. Bu etkinin yıllardır sürdüğünü kaydeden Meryem ve Fatma, “Bundan sonra da aynı ruh ve inançla, komployu boşa çıkarmak, tecridi kırmak ve özgürleşmek için mücadele devam edeceğiz” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998’de başlayan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle devam eden uluslararası komplonun üzerinden 23 yıl geçti. Komplonun ardından Türkiye, dünya ve bölge kentlerinde binlerce insan sokağa çıkarak, eylemleri gerçekleştirdi.
Komploya ve direnişe çocukluğunda tanık olan kadınlar, bu süreçte yaşananların üzerlerinde bıraktığı etkiyi anlattı.
11 yaşında komploya tanık oldu
15 Şubat'ı yalnızca “kara gün” olarak hatırladığını söyleyen Meryem Eşkara, komplo yaşandığında 11 yaşında olduğunu ve bir gece rüyası olarak hafızasında yer aldığını kaydetti. Meryem, "Yurtsever bir ailede büyümeme rağmen, henüz tam olarak bir şeyler oturmuş değildi. O zamanlar küçük bir çocuk olmama rağmen, üzerimde büyük bir etkisi oldu. ‘Kim bu kişi ve bu komplo neden yapıldı ve bu kadar insan ayağa kalktı?’ gibi sorular soruyordum ve anlamaya çalışıyordum her şeyi. Bir kaos ortamı vardı. O zamanlar ailemin evde üzgün olduğunu ve yas tuttuğunu hatırlıyorum. Halk haftalarca açlık grevinde kaldı. Herkesin yüreği yanıyordu. O sırada anneler cadde ve sokaklarda gözyaşı döküyorlardı. O günün ve sürecin üzerimde büyük bir etkisi oldu. Kendi kendime ‘Önderimiz o kadar değerli ve önemli ki bu kadar insan onun için yas tutuyor, ağlıyor, sokağa dökülüyor’ diye düşündüm. Herkes pencerelerine siyah parçalar asıyordu yasın temsili olarak. Anneler komploya karşı oruç tutuyordu. Annem de günlerce oruç tutmuştu ve siyah giyiniyordu” diye anlattı.
‘Önderimizin aramızda olmasını istiyoruz’
Yaşananların o dönemin çocuklarında büyük etki bıraktığını belirten Meryem, o ruh ve duyguyla büyüdüklerini ve yaşananları hiç unutmadıklarını ifade etti. Meryem, “Halkın bu kadar önemsemesi ve onun için eylemler yapması bende etki bırakmıştı ve Önderlikle ilgili her şey dikkatimi çekiyordu. Bu, her zaman devam etti. Türkiye'nin her yerinde insanlar ayağa kalktı ve komployu kınadı. Diğer ülkeler bile karmaşıktı. Bu komplo yüzünden o gün her yer karardı. Kürt halkının lideri sıradan bir lider değildi. Bu nedenle Türkiye'ye mutsuzlukla teslim edildi. 55 milyon insan Önderinin özgürlüğünü istiyor. O gün her alanda insanlar ayağa kalktı ve ‘Önderimiz yalnız değil halkı var’ dedi. Önderlik Kürt halkına bir ideoloji ve felsefe sundu. Önderliğin ideolojisi ve felsefesi halkı bilinçlendirdi. Sadece Kürt değil tüm halkları bilinçlendirdi. Abdullah Öcalan’dan korktukları için, felsefesinden korktukları için komplo yaptılar. Hiçbir lider, Önder bu kadar tecrit altında tutulamaz. Halk olarak biz Önderimizin aramızda olmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Çalışmalara erken yaşta katıldım’
Yaşadığı etkilenmenin sonraki yıllarda siyasi çalışmalara katılmasının önünü açtığını dile getiren Meryem devamında şu sözleri paylaştı: “Siyasi faaliyet ve çalışmalara dahil olmaya çalıştım. Komplo süreciyle beraber erken yaşlarda tanıştım mücadeleyle ve bu yüzden de çalışmalara erken yaşlarda başladım. Komplodan sonra vicdanen evde oturmayı kabullenemedim. Komplodan iki yıl sonra yani 14 yaşında çalışmalarda yer almaya başladım. Daha çocukken bir bilinç oluştu ve bu bilinç beni mücadele etmeye itti. Halkımın özgürlüğü için mücadele ediyorum. Özellikle kadın alanında çok aktif olmaya çalıştım. Bundan sonra da aynı ruh ve inançla, komployu boşa çıkarmak, tecridi kırmak ve özgürleşmek için mücadeleye devam edeceğim.”
'Herkes evine siyah perde taktı'
Komplo sürecinde 16 yaşında olan Fatma Tunç ise o sıralar henüz siyasi parti çalışmalarında yer almadığını söyledi. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği zaman her yerde halkın ayağa kalktığını kaydeden Fatma, o süreçte yaşananları şu sözlerle dile getirdi: “Önderlik Türkiye'ye teslim edildiğinde annem çok üzüldü ve yas tuttu. Anneme ne olduğunu sordum ve 'Başkan yakalanmış, çok kötü oldu ve bizim için kara bir gün' dedi. Ben 7 yaşındayken ailem bana Başkanın fotoğrafını gösterdi. O zaman onu tanımaya başladım. O zaman herkes ayağa kalktı ve alanlara indi. Annem açlık grevine girdi. Herkes evine siyah perde astı. O gün dünya bizim için bir cezaevi gibiydi. Kürtler için kötü bir şey olduğunu anladım. O dönemde birçok genç özgürlük saflarına katılırken birçoğu da şehirde ayağa kalkarak eylemler gerçekleştirdi.”
'Kürt halkı pes etmedi'
O günden bu yana hiçbir şeyi unutmayan Fatma, "Bu adaletsizliğin Kürtlere yapıldığını fark ettim. O zaman annem ailemizden 12 şehidin doğduğunu söylemişti. Önderlik, Türkiye'ye teslim edildikten sonra bende partinin çalışmalarına katıldım. Ailem zaten çalışmalarda yer alıyordu. Halk, 'Önderlik tutuklandıktan sonra artık rahatlık kalmadı' dedi. Öte yandan Kürt halkı olarak hiç oturup 'Önderliğin tutuklanması bizim ölümümüzdür' demedik. O zamanlar hala bir çocuktum ama ne olduğunu biliyordum" ifadelerini kullandı.
‘Kürt halkı mücadeleyi sürdürecek’
Fatma, çocukluğunda yapılan faaliyetlerden çok etkilendiğini belirterek, "Bu komplo ile Kürtlere büyük haksızlık yapıldığını çok iyi anladım. O zamandan beri dilimiz, kültürümüz ve kimliğimiz yok sayıldı. Bu zulmü çocukluğumdan biliyorum. Ama Önderlik tutuklandıktan sonra bunu daha iyi anladım. Kürt halkı bu baskılara karşı baş eğmedi ve hala direniyor. Önderlik birkaç yıl hapis kalabilir, ancak Kürt halkının direnişi devam ediyor. Önderlik, dışarıda olsaydı ve bu insanlar böyle direnseydi, belki de Kürt halkı şimdiye kadar haklarını elde etmiş olacaktı. Önderlik dört duvar arasından kapatılsa bile Kürt halkı direnişini bırakmayacak ve bu mücadeleyi sürdürecektir" dedi.
‘O kara günü asla unutmayacağız’
Komplodan sonra mücadeleye daha aktif bir şekilde katıldığını sözlerine ekleyen Fatma son olarak şunları söyledi: "Kürt halkı ne gerekiyorsa onu yapmalıdır. Halkımızın kendi kültürü, dili ve kimliği olmalıdır. Haksızlığa uğramayan insan kalmadı. O kara günü asla unutmayacağız. 15 Şubat bizim için kara bir gündür. Öte yandan ne olursa olsun ben mücadele etmekten vazgeçmeyeceğim."