Asrın çağrısı yapıldı: İlk adım Sayın Öcalan'ın özgürlüğü olmalı

  • 09:57 28 Şubat 2025
  • Güncel
İSTANBUL - Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısına ilişkin değerlendirmelerde bulunan kadınlar, Abdullah Öcalan’ın sorumluluğunu yerine getirdiğini belirterek, bundan sonraki süreçte devletin atacağı adımların önemine vurgu yaptı. Kadınlar, yasal ve anayasal güvencelerin sağlanması gerektiğine dikkat çekerek, atılması gereken ilk adımın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması olduğunu vurguladı. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile dün İmralı  Cezaevi’nde 3'üncü kez görüştü. 3'üncü görüşmede Ahmet Türk, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan, Cengiz Çiçek ve Faik Özgür Erol yer aldı. Yine tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş da görüşmede yer aldı. Görüşmenin ardından heyet İstanbul'da basın toplantısı gerçekleştirerek Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısını açıkladı. Toplantıda aynı zamanda Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ve 3 tutsağın yer aldığı fotoğraf karesi paylaşıldı. 
 
Çağrının gerçekleştiği açıklamaya katılan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili Saliha Aydeniz, 1’nci Barış Grubu üyesi ve Sosyopolitik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Çağrı silah bıraktırılmaya sıkıştırılırsa heba olur’
 
Çağrının sadece silah bıraktırmaya sıkıştırılmaması gerektiğinin altını çizen DEM Parti Milletvekili Saliha Aydeniz, “Türkiye’nin günlerdir kilitlendiği yer Sayın Öcalan’ın PKK’ye silah bıraktırma meselesidir.  Bundan sonrada sadece oradan tutulursa, sebep-sonuç ilişkisinin çok iyi anlaşılmadığı açığa çıkar. Sayın Öcalan net bir şekilde PKK’nin açığa çıkmasının nedeni olarak Türkiye’nin demokratik olmayışı, Kürtlerin yok sayılması ve kimlik inkarı olduğunu ifade etti. Sadece silah bıraktırıldı, ‘terörsüz Türkiye’ söylemlerine sıkıştırılırsa süreç heba edilmiş olur. Bu konuda Sayın Öcalan üzerine düşen sorumluluğu üstlenerek, kararlılıkla yerine getirmiş oldu. Bundan sonraki adımın devletin atması gerekiyor. Somut bir adım atılmazsa bu sürece nasıl bir samimiyetle yaklaşıldığı gösterilir. Bu çağrı bir sürecin başlangıcı. Demokratik cumhuriyetin inşasına giden yolun başlangıcıdır” dedi. 
 
Atılması gereken ilk adım Sayın Öcalan’ın özgürlüğü
 
Saliha Aydeniz, son olarak şu ifadeleri dile getirdi: “Sayın Öcalan’ın demokratik çözüm isteği, kararlığı 1993’ten beri var. Abdullah Öcalan’a toplumsal inanış ve muhatap görme gerçekliği var. Bu muhatap görme gerçekliğini Sayın Öcalan’ın çağrısında gördük. Sayın Öcalan’ın ortaya koymuş olduğu paradigma bütün dünya tarafında çözüm olarak değerlendiriliyorsa Türkiye halklarının, muhalefetinin, iktidarının meseleyi buradan görmesi gerekiyor. Muhatap olarak görülen Sayın Öcalan’ın tecrit politikasıyla değil, özgürlük koşullarının oluşturularak sürecin devam ettirilmesi gerekiyor. Atılması gereken adımların başında Sayın Öcalan’ın özgür yaşam, çalışma koşullarının oluşturulması geliyor. Muhalefetinden, iktidarına herkesin sorumlulukla yaklaşması ve demokratik zeminin inşa edilmesi için rolünü oynaması gerekiyor. Türkiye halkları, kadınları, gençleri, emekçileri onurlu bir barış istiyor. Herkes demokrasiden, barıştan, hukukun üstünlüğünden bahsediyor. Bu söylemlerin pratikleşmesi için sorumlulukların yerine getirilmesi gereken bir süreçteyiz. Süreci demokrasiyle buluşturmak herkesin görevi. Elimizden geldiğince bu iradenin yanında olacağımızı ifade ediyorum. Sayın Öcalan’ın kararlılığına, iradesine, ortaya koymuş olduğu perspektife inanıyoruz.”
 
‘Yasal statülerin güçlendirilmesi üzerinden yürütülen bir çağrıyı içeriyor’
 
Şiddetin tarihin sayfalarından çıkabilmesini sağlayabilecek güçte bir irade beyanıyla karşı karşıya olunduğunu dile getiren Sosyopolitik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü ve 1’nci Barış Grubu üyesi Yüksel Genç, “Bu çağrıyla Sayın Öcalan Kürt meselesinde şiddet devrinin bitmiş olduğunu yeniden ilan etmiş oldu. Bu çağrı nezdinde şiddet yerine hak ve özgürlüklerin sağlanmasına yol açabilecek demokratizasyon gücüne işaret etmiş olundu. Bunlar oldukça kıymetli. Öcalan 26 yıl önce de PKK’ye silahları bıraktırabileceğini, silahları bırakması gerektiğini, PKK’nin devrini tamamladığını, yeni dönemin ihtiyaçlarına uygun farklı yapılanmalara gitmesi gerektiğini, İmralı savunmaları sırasında demokratik cumhuriyet formunu ilan ederken de ifade etmişti. O dönem PKK’ye silahları bırakma ve feshederek kendini yenileme çağrısı yaparken devlete de yasal, siyasal statüler içerisinde mücadele araçlarının güvenceye alınmasına dair bir dizi çağrılarda bulunmuştu. O dönem devlet bırakılmak istenen silahların kıymetini yeterince bilemedi ve yasal, anayasal düzenlemelere gitmedi, Kürt meselesi yokmuş gibi davrandı. Çağrıyı ve yeni tezi PKK’nin yenilgisi gibi okudu yasal, anayasal mücadele hatlarının güçlendirilmesi dair girişimde bulunmadı. Bunun sonucu herkese ağır bir fatura olarak döndü. Yapılan çağrı hem PKK’ye silah bırakma, fesih çağrısı gibi algılansa bile aslında yeni bir mücadele çağrısı olarak okumak gerekiyor. Hak ve özgürlüklerin temininde yasal statülerin güçlendirilmesi üzerinden yürütülen bir çağrıyı içeriyor.”
 
‘Bu çağrının ardından gelecek olanlar en az çağrı kadar kritik’
 
Sırrı Süreyya Önder’ın çağrı metnini ek olarak dile getirdiği Abdullah Öcalan’ın ifadelerine dikkat çeken Yüksel Genç, “Bu cümle sürecin işleyebilmesi için hukuki, yasal, siyasal süreçlerin devreye girmesi gerektiğine işaret etti. 99 sonrasındaki süreç, bunlar yapılmadığı için ıskalanmıştı. Şimdi yine çok güçlü bir çağrı var. Kürt meselesinde silahlı isyan süreci aslında uzun süredir miadını doldurmuş fakat baskı politikalarının, yasal ve anayasal teminatların kurulamamış olmamasından kaynaklı çatışma süreçleri bir şekilde devam etmiş ya da çatışmadan beslenen taraflar çatışmayı daim kılan politikaları üretmeyi tercih etmişlerdir. Yeni süreçte bunun olmaması için herkese çok iş düşüyor. Devlet içinde barış isteyenlere, barışı Türkiye’nin geleceği olarak öngörenlere, barışçıl bir toplumda yaşamak isteyen Türkiye toplumuna çok iş düşüyor. 
 
Bu çağrı herkesin hak ve özgürlük sınırını genişleterek yeni bir Türkiye kurma vaadi içeriyor. Çağrının bir başlangıç olduğunu bilmek gerekiyor. Bir başlangıç olan bu çağrı gerçek anlamda şiddetten arındırılmış bir Türkiye ve haklarını, özgürlüklerini gönlünce kullanabilen Türkiye toplumunun inşasında ciddi bir başlangıç olur. Bu çağrının ardından gelecek olanlar en az çağrı kadar kritik” diye konuştu.