
Binler Muğla’dan seslendi: Toprağımızı vermiyoruz!
- 17:21 28 Eylül 2025
- Ekoloji
MUĞLA – Muğla’da çeşitli siyasi parti ve demokratik kitle örgütü, “Toprağımızı vermiyoruz” şiarıyla miting düzenledi. Binlerin katıldığı mitingde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’na dikkat çekerek "Barış, bu yeryüzünde canlı cansız bütün varlıkların yaşam hakkını savunmak demektir" dedi.
Muğla’da birçok siyasi parti ve demokratik kitle örgütü, “Toprağımızı vermiyoruz” şiarıyla miting gerçekleştirdi. Atatürk Bulvarı Miting Alanı’nda gerçekleşen mitingde, “Karanlığa teslim olmayacağız”, “Çimentocu şirket köylerimizi terk et”, “Akbelen için adalet” yazılı pankartlar ve “İşgal yasasına geçit yok”, “Bir arada yaşamı savunacağız”, “Ormanlar, zeytinlikler, yaşam kırmızı çizgimizdir” yazılı dövizler taşındı. Binlerce yurttaşın katıldığı mitingde sık sık “Hak, hukuk adalet”, “Havama suyuma, toprağıma dokunma”, “Onlar bir avuç, biz milyonlarız” sloganları atıldı. Çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisinin katıldığı mitinge, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da katıldı.
‘Geleceğimizi elimizden alıyorlar’
Miting, ekoloji mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısında bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Ardından Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, söz aldı. Ayfer Koçak, KESK olarak ekoloji mücadelesi yürütmelerinin bir tercih olmadığını, yaşam mecburiyeti olduğunu belirtti. Ayfer Koçak, “Doğamızı katlettiklerinde geleceğimizi elimizden almış oluyorlar. Doğamızı katlettiklerinde, suyumuzu, topraklarımızı kirlettiklerinde, biz yoksul emekçilere daha kötü şartlarda çalışmak ve emeğimizin daha da değersizleşmesi dayatılacaktır, kıtlık dayatılacaktır. Bunu en çok da biz yoksul emekçiler yaşayacağız. Biz buna izin vermemek için, havamızı, suyumuzu, toprağımızı korumak için buradayız. Ormanlara saldıranlar, aynı zamanda bizim geleceğimize, emeğimize saldırıyorlar. Buradan Karadeniz’de ekoloji mücadelesi yürütenlere, Şırnak’ta ormanlarına sahip çıkmaya çalışanlara, havasına, suyuna, toprağına, emeğine sahip çıkmaya çalışanlara selam gönderiyoruz. Saldırı tek başına doğaya değil ama doğaya yönelik saldırı, sadece orada yaşayana değil, hepimize yönelik saldırıdır” dedi.
Ardından Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Üyesi Arif Balkanay da konuştu. Konuşmada şu ifadeler yer aldı: “Biz konuşmazsak eğer bugüne kadar yaptıkları yetmezmiş gibi ülkenin her metrekaresini yandaşlara, uluslararası sermayeye peşkeş çekecekler. Bu nedenle haykırıyoruz; ülke varlıklarının yağmalanmasına, geleceğimizin karartılmasına asla izin vermeyeceğiz.”
‘Bu yasa hükümsüzdür’
Daha sonra Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey, Üyesi Alpay Azap söz aldı. Konuşmada, doğaya sahip çıkmanın, yaşam hakkına sahip çıkmak demek olduğu belirtilerek “Yaşam hakkını ihlal eden hiçbir yasa, sağlığımızdan önemli değildir, bu yasa hükümsüzdür. Hepimiz biliyoruz, doğayı yok ettikçe sağlığımız da yok oluyor. Bize, ‘İnsanlar bu kadar açken siz doğayla uğraşıyorsunuz’ diyorlar. Biz de onlara soruyoruz; bu çıkarılan madenlerin, bu topraklara katkısı nedir? Bunu yaparken insan hayatını tehdit etmek mi gerekir, doğayı tahrip etmek mi gerekir?” ifadelerine yer verildi.
‘Saldırılara karşı topyekun mücadele’
Ardından konuşan Yeşil Sol Parti MYK üyesi Naci Sönmez, AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana maden kanunun yirmi yedi kez, çevre kanunun on altı kez, orman kanununun ise otuz altı kez değiştirildiğini dile getirerek “Ciddi bir sabıkaya sahip bir iktidarla karşı karşıyayız. Yine son yıllarda çevre ile ilgili çıkan bütün yasalarda artış var. Bunların başında, hayvan hakları yasası, iklim kanunu ve bugünkü işgal kanunu var. Topyekun bir saldırıyla karşı karşıyayız ve bunun karşısında topyekun bir mücadeleyle, birleşik bir mücadeleyle duruyoruz” şeklinde konuştu.
‘İşgale karşı alanlardayız’
Burada konuşan Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, doğanın işgal edilmesine karşı alanlarda olduklarını belirterek, “Havamıza, suyumuza, zeytinimize, kadın olarak bedenimize, el kadar çocuklarımıza el uzatanlara dur demek için, buradayız. Yedi senedir meclisteyim, yedi senedir bir kere bile halk lehine, bu ülkede doğan çocuklar lehine, kadınlar lehine, geçinemeyen işçiler lehine bir şey yapmayan saraya karşı buradayız. Bir maden şirketinin patronunu, milletvekili diye götürüp oraya vekil yapanlardan bir şey bekleyecek değiliz. Ancak hala şaşırıyoruz. Sadece geçtiğimiz on beş senede bu karanlığın, yerli yabancı maden şirketlerine peşkeş çektiği ruhsat sayısı, 386 bin. Yazıklar olsun! Bu işgal işte” diye ifade etti.
‘Torba yasayı veto edin’
Ardından DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları söz aldı. İktidar başta Muğla olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanına göz diktiğini dile getiren Tülay Hatimoğulları, iktidarın vahşi kapitalizm ve emperyalist sisteme uşaklık eden bir enerji politikası yürüttüğünü söyledi. Tülay Hatimoğulları, “Meclis’te çıkan yasalar bu ülkede bugüne kadar çıkan en zalim yasalardır. Torba yasaya karşı parlamentodaki bütün muhalefet partileri olarak bir yürek olduk, tek imza olduk ve anayasa mahkemesine başvurduk. Bu işgal yasasını, parsel parsel ülkeyi satmak isteyenleri AYM’ye şikayet ettik. Ve biz Muğla’dan AYM’ye bir kez daha sesleniyoruz. Türkiye’nin yarısından fazlasının itiraz ettiği bu yasaya hayır demenizi, veto etmenizi bekliyoruz. Bu iktidar adeta leblebi dağıtır gibi maden ruhsatı dağıtıyor. Bugün Milas'ta, Akbelen’de yaşananlar ne yazık ki Türkiye’nin dört bir yanında yaşanıyor. Akbelenliler parlamentoya geldiklerinde onları bizler karşıladık. Aynı gün deprem kenti olan Hatay’dan Dikmece köylüleri gelmişlerdi, Akbelen ve Dikmece direnişi buluşmuştu. "Zeytinimizi size peşkeş çekmeyeceğiz, ağacımızı koruyacağız" demiştik. Bu mücadele devam ediyor. Bizler bugün birleştiğimiz gibi her zaman ve her yerde birleştikçe sonuç alırız. Örgütlendikçe, bir arada oldukça sonuç alırız. Bu nedenle bizler bir kez daha diyoruz ki birleşe birleşe kazanacağız” dedi.
Besta’daki ağaç katliamına vurgu
İktidara bağlı olan Limak, İçtaş gibi şirketlerin ve diğer yerli ve yabancı birçok şirketin Muğla’nın 48 köyünü yaşanmaz hale getirmek üzere olduğuna dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, “Aynı şekilde Şırnak’ta da ağaç kesiyorlar. Geçtiğimiz günlerde Şırnak Besta’da Türkiye’deki birçok doğa ve çevre mücadelesiyle birlikte, ekolojistle birlikte Besta’da ağaçlar kesilmesin diye hep beraber nöbet tuttuk. Muğla’dan Besta’ya bizler işte bu mücadele köprüsünü en güçlü şekilde örgütleyebilirsek ancak bu şirketlere ve bu şirketleri koruyan iktidara böyle geri adım attırabiliriz. Bundan hiç şüphemiz yoktur” ifadelerine yer verdi.
‘Barış, ağaçla barışmaktır’
Tülay Hatimoğulları, ekoloji mücadelesi ve barış arasındaki bağlantıya dikkat ederek şunları söyledi: “Bizler barış derken, demokratik toplum derken tam da bugün konuştuğumuz konuları kastediyoruz. Barış sadece silahların susması demek değildir. Barış, ağaçla barışmaktır. Suyla barışmaktır. Toprakla barışmaktır. Barış, sadece iki insanın birbiriyle barışması değil. Barış, bu yeryüzünde canlı cansız bütün varlıkların yaşam hakkını savunmak demektir. Bizler barışı inşa ederken aynı zamanda doğamıza sahip çıkarak barışı inşa edeceğiz. Doğamıza sahip çıkamazsak bu ülkede gerçek ve kalıcı bir barıştan bahsetmek mümkün değildir. Bizler Besta'dayken bir anamız, bir barış anası şunu söyledi: "Barış istiyorsanız önce ağaçla barışın. Biz kentlerimizde baraj değil, barış istiyoruz." dedi annemiz. Buradan binlerce kez selam olsun barışı isteyen bütün annelere. Bu mücadele uzun ve meşakkatli bir mücadele. Hepimiz farkındayız”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel de madenciliğin önünü açan yasal düzenlemelere karşı ortak mücadele vurgusu yaptı.
Miting, konuşmaların ardından sloganlarla sona erdi.