Manşetlerde 1 Temmuz nasıl görüldü?

  • 09:03 4 Temmuz 2021
  • Medya Kritik
 
Habibe Eren
 
HABER MERKEZİ - İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırıldığı 1 Temmuz’da kadınların direnişi, yaşam hakkını sahiplenmesi iktidara yakın medya tarafından yine hedef alındı.
 
İstanbul Sözleşmesini Uygula Kampanya Grubu çağrısıyla 1 Temmuz’da Taksim/Tünel’de bir araya gelen binlerce kadın ve LGBT+, 1 Temmuz’u simgesel bir gün haline getirdi. Erkek devletin, eril tahakküm ve şiddet aracı TOMA, barikat ve yüzlerce çevik kuvvet tarafından direniş gölgelenmek ve engellenmek istense de kadınlar İstiklal Caddesi'nde barikatları yıka yıka ilerledi. Uzun süredir neredeyse en hareketli, dinamik ve tüm baskılara rağmen sokağı terk etmeyen kadın hareketi, güçlü bir muhalefet olarak bir kez daha rüştünü ispatladı. Ancak kadınların yaşam hakkını sahiplenmesi iktidara yakın medya tarafından yine hedef alındı.
 
2016 yılında çocuk istismarına affı gündeme getiren iktidar ardından, Nafaka hakkına ve son olarak da  “aileyi hedef alıyor” ve “eşcinselliği yayıyor” gerekçesiyle İstanbul Sözleşmesi’ni hedef aldı. AKP’li cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “halk istiyorsa kaldırın” dediği Sözleşme, tarikatların ve sağ muhafazakar partilerin de desteği ile kaldırıldı. Sözleşmenin yürürlükten kaldırılmasına karşı aylardır eylem hazırlığı içinde olan kadınların gerçekleştirdiği direniş ise her zamanki gibi iktidara yakın medya tarafından hedef alındı. Havuz medyası kadın direnişini şeytanlaştırdı; muhalif medya ve Kürt basını kadın direnişini manşete taşırken ulusalcı medya ise direnişi pasifize ederek kadın ve LGBT+ kimliğini silikleştirerek sunmayı tercih etti.
 
İstisnasız kadınların yaptığı her eylemi ve kadınları sistematik olarak hedef alan gerici Yeni Akit binlerin katıldığı Tünel’deki eylemi “Mor çeteden provokasyon” başlığıyla verdi.
 
Sözcü Gazetesi ise  “Taksim’deki İstanbul Sözleşmesi eyleminde arbede: TOMA getirildi, biber gazıyla müdahale edildi. Alanı terk etmeyenlere, polis tarafından biber gazıyla müdahale edildi” başlığıyla haberi okuyucularına servis etmeyi tercih etti. Kadın ve LGBTİ’leri zikretmek yerine ‘alanı terk etmeyenlere’ diye direnişin öznesi olan kesimler görünmez kılındı.  
 
İnternet yayıncılığı yapan Diken de  “Taksim’de İstanbul Sözleşmesi eylemi: Barikat kuruldu, yürüyüşe izin verilmedi” başlığıyla direniş yerine müdahaleyi öne çıkardı.
 
Birgün Gazetesi eylemi “Kadınlardan İstanbul Sözleşmesi eylemi: Karar yok hükmündedir” diye servis etti.
 
“Kadının kalemiyle hakikatin izinde” mottosuyla yayın hayatına devam eden ve toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan ajansımız Jinnews ise, “Binler polis barikatını aşarak İstiklal Caddesi'ne yürüyor” başlığıyla haberi servis etti.
 
Yeni Yaşam Gazetesi, ilk sayfanın büyük bir bölümünü kadınların eylemine ayırarak, “Kadınlar barikatları İstanbul Sözleşmesi için yıktı: Biz bitti demeden bitmez” diye haberi geçti.
 
Cumhuriyet Gazetesi de “İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyi protesto eden kadınlara polis müdahalesi” diyerek kadın mücadelesi yerine müdahaleyi öne çıkarmayı tercih etti.
 
Hürriyet Gazetesi de “Kadınlardan İstanbul Sözleşmesi” protestosu başlığıyla yayınladığı haberde çok sayıda ilde eylemlerin gerçekleştiğini belirtti ancak habere bir paragraf ayırmayı tercih etti.
 
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla birlikte bu süreçte yine en büyük sınavı medya verdi. Kadın katliamlarını, şiddeti meşrulaştıran failleri koruyup kollayan havuz medyası yürüttüğü kara propaganda ile direnişi hedef alsa da gerçekleri açığa çıkaran muhalif medya da güçsüz bir konumda değil.