TSK’nin işlediği insanlık suçları ve yargı kararları (2)

  • 09:01 19 Eylül 2023
  • Dosya
Roboski’den Wan’a katliamlar devam ediyor
 
Öznur Değer
 
MÊRDÎN - 90’lardan 2000’lere kadar iktidarlar değişsede sistem zihniyeti değişmediği için TSK ve devlet Kürt halkına dönük katliamlarına devam etti. Bunlardan en çok bilineni Roboski Katliamıyken, Wan helikopter katliamı en güncel TSK katliamlarından. İnsanlığa karşı işlenen suçlar günümüzde de sürdürülüyor.
 
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Amed Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun katıldığı bir televizyon programında TSK’nin 90’lı yıllarda Kurdistan’da gerçekleştirdiği ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından mahkum edilen katliamları dile getirmesi sonrasında, devletin TSK eliyle işlediği katliamlar yeniden gündeme taşındı. Yargı kararlarını ifade etmesine rağmen partisi dahil birçok kesim tarafından lince maruz bırakılan Sezgin Tanrıkulu hakkında Adalet Bakanı, savcılığa Sezgin Tanrıkulu hakkında soruşturma başlatılması yönünde izin verildiğini açıkladı. 
 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu tartışmalara karşı, ‘TSK gözbebeğimizdir’ demesi üzerine büyüyen tartışma halen devam ediyor. Devlet ordusunun işlediği suçlar bu vesile ile tekrar gündeme geldi. Dosyamızın ikinci bölümünde devletin 90’lı yıllardan 2000’lere ve hatta günümüze kadar uzanan katliam gerçekliğini hatırlatmaya devam ediyoruz.
 
*Kulp Davası
 
Amed’in Pasur (Kulp) ilçesinde 1993 yılında 11 sivil, Bolu Dağ Komando Tugayı’nın bölgede faaliyet yürüttüğü sırada köylerinden alınarak götürüldü. General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Tugayı tarafından 8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Pasur kırsalında yürütülen askeri operasyonlarda gözaltına alınan 11 kişiden bir daha haber alınamadı. Görgü tanıklarının anlatımına göre, 11 kişi bir araya toplandı. İşkence uygulandı, daha sonra helikoptere bindirilerek götürüldü. Pasur'daki kayıpları herkes biliyordu ancak akıbetlerini kimse bilmiyordu. Ta ki 5 Kasım 2004’te bir çobanın Alaca Köyü’ne 500-600 metre mesafedeki bir dere yatağında yüzeye çıkan kemikler görene kadar.
 
Savcı kemikleri almaya gelmedi
 
Çoban bunun üzerine kaybedilenler arasında kardeşi ve amcası olan Turan Avar’ı arayarak bilgi verdi. Haberi alır almaz çobanla bölgeye giden Turan, dere yatağında toprağı biraz eşelediğinde kemikler ile karşılaştı. Bunun üzerine Kulp Cumhuriyet Savcılığı arandı ancak kimse gelmedi. Savcının gelmemesi üzerine çıkan kemik parçalarını toplayan Turan, İHD Amed Şubesine gelip başvuruda bulundu. O dönem İHD Amed Şube Başkanı Selahattin Demirtaş’tı. Kemikleri gören Selahattin Demirtaş, bir heyetle kemiklerin bulunduğu yere gitti. Bölgede inceleme yapan Selahattin Demirtaş, Kulp savcılığına haber verdi ancak savcı, “Can güvenliği olmadığı için gelemeyiz” cevabını verdi. Bunun üzerine Selahattin, beraberindeki heyetle kemikleri çıkararak götürüp savcılığa teslim etti.
 
20 yıl sonra açılan dava Amed’ten Ankara’ya taşındı
 
Yürütülen soruşturma 20 yılın ardından 2013 yılında tamamlandı. 11 Ekim 2013 tarihinde hazırlanan iddianamede, Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’ün, “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek”, “halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”, “cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılanması istendi. İddianame Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildikten sonra “güvenlik gerekçesiyle” Ankara’ya nakledildi.
 
Failler beraat etti
 
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, Şirnex Kuşkonar ve Koçağılı’nın uçaklarla bombalanmasında adı şüpheliler arasında olan dönemin Diyarbakır Jandarma Asayiş Bölge Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı tanık olarak dinlendi. Avukatların o dönem görev alan askeri personelin dinlenmesi yönünde talebi bir türlü kabul edilmedi. Ankara’da devam eden yargılamalarda 11 kişinin yakını yaşananları tüm yönleri ile anlattı. Mağdur avukatları sanıkların tutuklanması ve o dönemin askeri personelinin dinlenmesi yönünde talepleri kabul edilmedi. Mahkeme Pasur'da yaşananlara ilişkin Genelkurmay Başkanlığı’na da sorular sordu. Genelkurmay Şirnex'ta olduğu gibi Pasur ile ilgili de “1993 yılında iddia edilen operasyona yönelik herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı” yönünde yanıt verdi. Mağdur avukatları, Genelkurmay Başkanlığı’ndan o gün kullanılan helikopterlerin uçuş kayıtlarını ve helikopterleri kullanan askeri personelin bilgilerini istedi. Avukatların tüm talepleri reddedildi. 19 Eylül 2018 tarihli son duruşmada, sanık Yavuz Ertürk hakkındaki “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçuna bağlı kamu davasının zamanaşımından düşmesine, 11 kişiyi taammüden öldürmeye azmettirmek ve halkı isyana teşvik suçlarından ise ayrı ayrı beraatına karar verdi. Böylelikle Kulp davası da kapanmış oldu.
 
AİHM Türkiye’yi yaşam hakkı ihlali yönünden mahkum etti
 
AİHM, 31 Mayıs 2001 tarihli kararında Türkiye’nin 11 kişinin yaşam hakkını, işkence yasağı ve özgürlük ve güvenlik hakkını ihlalden sorumlu tutarak başvuruculara yaklaşık 600.000 sterlin tazminat ödenmesine karar vermiştir.
 
Zaman aşımı gerekçesiyle kapatılan dosya sanıklarından Muhammed Özdil hakkında “Kastı Aşan Adam Öldürme” suçundan açılan kamu davası “öldüğü” gerekçesiyle düşürüldü.
 
Amed Cezaevi Katliamı: 10 ölü
 
Köylerde gerçekleşen işkence ve katliamların yanı sıra 90’lı yıllarda cezaevlerinde de durum farklı değildi. 24 Eylül 1996’da Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde 10 siyasi tutsak asker ve gardiyanlar tarafından maruz kaldığı sopalı, coplu saldırı sonucunda katledildi, 24 tutsak ise yaralandı.
 
Üç sanığa beraat, gerisine zamanaşımı
 
Dosyanın avukatlarından biri Sezgin Tanrıkulu. 27 Şubat 2006'da Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesince, katliam nedeniyle 35'i asker, 29'u polis ve 8'i gardiyan olmak üzere toplam 72 kişiyi yargılandı. Mahkeme, 62 sanık için "kastın aşılması suretiyle birden fazla kişiyi öldürmek", "görevi kötüye kullanmak" suçlarından 5'er yıl hapis ve 3'er yıl kamu hizmetinden men cezası, 3 sanığın beraatı, 7 sanık için zaman aşımı kararı verdi. Ancak sanıklar, suçun 23 Nisan 1999 öncesinde gerçekleşmesi nedeniyle 4616 sayılı 'Şartla Salıverme ve Cezaların Ertelenmesi Kanunu'ndan yararlanmıştı. Kararın Yargıtay tarafından bozulmasıyla 24 Mayıs 2019’da görülen son duruşmada, dava zaman aşımından düşürüldü.
 
Yeni gelişme: Ölen sanığın dosyası düştü
 
17 Kasım 2022 tarihinde Yargıtay, davanın sanıklarından Muhammed Özdil yönünden dosyayı bozdu. Yargıtay, sanığın yargılama esnasında ölmesi nedeniyle hakkında “ölüm nedeniyle yargılamadan düşme” kararının verilmesi gerektiğini ifade ederek dosyayı Diyarbakır 3’ncü Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Mahkeme ise 7 Nisan 2023’te gerçekleştirdiği duruşmada sanık Muhammed Özdil hakkında “Kastı aşan adam öldürme” yönünden açılan kamu davasının “ölmüş olması” nedeniyle düşmesine karar verdi.
 
AİHM’den Türkiye’ye mahkumiyet
 
AİHM 24 Mayıs 2010 tarihinde "yaşam hakkını ihlal ettiği", “işkence ve onur kırıcı muamelede bulunulduğu” gerekçesiyle Türkiye'yi toplam 798 bin avro tazminat ödemeye mahkum etti.
 
90’lardan 2000’lere gelindiğinde ise iktidarlar değişse bile sistem değişmediği için TSK ve devlet katliamları Kürtler üzerinden yürütülmeye devam etti. Bunlardan en çok bilineni Roboski Katliamıyken, Wan helikopter katliamı en güncel TSK katliamlarından.
 
21’nci yüzyılda TSK karanlığı: Roboski Katliamı
 
28 Aralık 2011’de TSK savaş uçakları Şirnex’in Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünü havadan vurarak aralarında çocukların da bulunduğu 34 kişiyi katletti. Katliamın ardından açıklama yapan İçişleri Bakanlığı MİT’in yanlış bilgi verdiğini ifade ederken MİT ise bunu yalanladı.
 
Bülent Arınç’tan ailelere ‘sus payı’
 
3 Ocak 2012'de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından yapılan açıklamada, yaşanan olayla ilgili resmi özür beklenmesinin "yanlış olduğu", katledilen sivillerin ailelerine tazminat ödeneceği belirtildi. Aileler, Şubat 2012'de Başbakanlık tarafından verilen 123'er bin liralık toplam 4 milyon 182 bin lira tutarındaki tazminatı "kan parası ve sus payı" olarak gördükleri için kabul etmediler.
 
Takipsizlik kararı verildi
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olayla ilgili soruşturma hakkında Haziran 2013'te görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı 7 Ocak 2013 tarihli gerekçeli kararında, "gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığının anlaşıldığı" denerek takipsizlik kararı verildi.
 
Adalet Bakanlığı AYM’yi etkiledi
 
Bunun üzerine Temmuz 2014'te AYM’ye bireysel başvuruda bulunuldu. Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi'ne gönderdiği 28 sayfalık görüşünde, "Daha sonra bir hata olduğunun anlaşılması, kullanılan gücü otomatik olarak haksız hale getirmez. Aksini düşünmek, devlete ve kanun adamlarına görevlerini yaparlarken, belki de kendilerinin ve diğerlerinin yaşamlarına zarar verebilecek gerçekçi olmayan bir külfet yüklemek olur. Bununla birlikte olayın içinde bulunduğu koşullar, güç kullanılmasını gerektiren makul bir inancın varlığını göstermelidir" dedi.
 
Başvurucu avukatların AYM'ye süresi içerisinde eksik belgeleri göndermediği için AYM'nin kabul edilemez bulup reddettiği Roboski başvurusunu, 17 Mayıs 2018’de AİHM de aynı gerekçe ile reddetti.
 
*Cizre bodrumları
 
Şirnex'ın Cizîr ilçesinde 14 Aralık 2015’te başlayan ve 2 Mart 2016’da sona eren sokağa çıkma yasağı sırasında 25’i çocuk toplam 189 kişi JÖH-PÖH tarafından katledildi. Cizîr'deki hukuksuzluklar, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), AİHM ile birçok uluslararası kurum ve kuruluşun raporlarında da yer aldı. Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu'nun 13 Haziran 2016 tarihinde yayınlanan "Sokağa Çıkma Yasaklarının Hukuki Boyutu'' isimli raporunda, "Ciddi insan hakları ihlallerinin yaşandığı, temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı ve esasen sokağa çıkma yasaklarının yasal dayanağının olmadığı" tespitinde bulunuldu.
 
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Raad El Hüseyin başkanlığındaki komisyonun, 10 Mart 2017 tarihinde hazırladığı raporda da "bu dönemde 18 ay süreyle devam eden operasyonlarda 2 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği'' bilgisine yer verildi.
 
AİHM’den tedbir kararı
 
Yasak sürecinde AİHM, Cizîr'de yaralı olanlar hakkına tedbir kararı vermişti. AİHM, yaralanan Serhat Altun, Cihan Karaman ve Hüseyin Paksoy'un hastaneye kaldırılması yönünde de tedbir kararı alındı ancak bu iki isim hastaneye kaldırılmadı ve yaşamını yitirdi.
 
Miray Bebekten Taybet Ana’ya…
 
Cizîr'de katledilen 8 aylık Miray bebek, 35 günlük Muhammed Tahir Yaramış, cesedi günlerce buzdolabında bekletilen Cemile Çağırga, 10 yaşındayken keskin nişancılar tarafından katledilen Selman Ağar, Silopiya'da cenazesi günlerce sokak ortasında bekletilen Taybet İnan yasakların sembol isimleri oldu.
 
80 dosya hakkında takipsizlik
 
Gerçekleşen katliamlara ve insanlık suçlarına karşı yapılan tüm suç duyuruları takipsizlikle sonuçlandı. Yaklaşık 80 dosya hakkında takipsizlik kararı verildi. AİHM ise iç hukuk yollarının tükenmediği gerekçesiyle başvuruları reddetti.
 
*Wan helikopter davası
 
Van’ın Çatak ilçe kırsalında operasyona çıkan askerler tarafından 11 Eylül 2020’de gözaltına alındıktan iki gün sonra yoğun bakım ünitesinde oldukları ortaya çıkan Servet Turgut gördüğü ağır işkence nedeniyle yaşamını yitirirken, Osman Şiban ise ağır yaralandı. Osman Şiban, helikopterde dövülmeye başlandıklarını, indikleri askeri kışlada helikopterden itildiklerini ve burada toplanan 100’den fazla asker tarafından linç edildiklerini söyledi.
 
Süleyman Soylu hedef gösterdi
 
Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise her iki yurttaşı da ‘milis’ ilan ederek yargıya adeta talimat verdi.
 
İşkenceci asker yerine olayı duyuran gazeteciler tutuklandı
 
Sorumlu askerler hakkında bir ceza verilmezken, katliamı ve işkenceyi haberleştiren gazeteciler, Adnan Bilen, Cemil Uğur, Şehriban Abi ve Nazan Sala, “Devlet aleyhine toplumsal olayları haber yapmak” iddiasıyla tutuklandı. “Örgüt üyeliği” ile suçlanan gazeteciler 2 Nisan 2021’de görülen ilk duruşmada tahliye edildi.
 
Gazetecilerin yanı sıra helikopterden atılan Osman Şiban hakkında da “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla dava açıldı. Mersin 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın son duruşmasında Osman Şiban’a, 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
 
AYM’den ‘hukuka aykırı’ kararı
 
Gazeteci Cemil Uğur’un haberi yapmasının ardından tutuklanması üzerine 8 Şubat 2022’de AYM, gazeteci Cemil Uğur’un Helikopter Davası’nda tutuklanmasını hukuka aykırı buldu. 
 
Bitti.