25 Kasım’a giderken ‘Jin jiyan azadî’ (6)

  • 09:01 22 Kasım 2023
  • Dosya
 
‘Kadın özgürlüğünün temeli Abdullah Öcalan’ın felsefesiyle inşa ediliyor’
 
Öznur Değer
 
MÊRDÎN - Orta Doğu’daki son gelişmeleri ve kadının rolünü değerlendiren Kongreya Star Diplomatik İlişkiler Bürosu üyesi Rûken Ehmed, Orta Doğu haritasının emperyalist güçler tarafından değiştirilmek istendiğini ifade ederek, “Kürt kadının, Arap kadının, Orta Doğulu kadınların yarattığı etki ve devrimdeki rolleri görüldü. Bütün Orta Doğu sorunlarının bir çözümü var ve adresi de İmralı’dır, Sayın Abdullah Öcalan’dır” dedi.
 
Orta Doğu’da eril zihniyet tarafından gelişen savaşlar en çok kadın ve çocukları etkilerken, savaşın ilk hedef aldığı da kadın ve bedeni oluyor. DAİŞ, Hamas, Türkiye, İsrail, İran, Afganistan ve Orta Doğu’daki birçok askeri ve militarist güç kadınlara, çocuklara dönük savaş suçlarına devam ederken, kadınların militarizme karşı mücadelesi İran’dan Afganistan’a, Kuzey ve Doğu Suriye’den Türkiye’ye kadar uzanıyor.
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne giderken, kadınların Orta Doğu’daki durumunu, Güvenlik ve Barış İçin İşgale ve Kadın Katliamlarına Karşı Mücadele İnisiyatifi imzacılarından Kongreya Star Diplomatik İlişkiler Bürosu üyesi Rûken Ehmed ile konuştuk.
 
“Bugün Orta Doğu’da yaşanan krizler yüzyıllara dayanıyor. Dış devletlerin her zaman Orta Doğu’ya yönelik müdahaleleri oldu. Bu müdahaleler beraberinde barış ve özgürlükten uzak yeni krizleri ve savaşları doğurdu. Çünkü kurulmak istenen sistemler kadının, halkların, dilin inkarı üzerine inşa edilmek isteniyor. Bu da sürekli bir kaos ve savaşın olmasına neden oluyor.”
 
*Bir yanıyla Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları, bir yanıyla Hamas-İsrail arasında gerçekleşen savaş ve öte yandan İran’da gelişen halk isyanları ile Afganistan’da Taliban yönetimine karşı gerçekleşen eylemlerle Orta Doğu’da hareketlilik yaşanıyor. Öncelikle Orta Doğu’daki bu tabloyu nasıl ele almak gerekiyor? Siz nasıl yorumlarsınız?
 
Evet, Orta Doğu yeni bir süreçten geçiyor. Bugün Orta Doğu’da yaşanan krizler yüzyıllara dayanıyor. Dış devletlerin her zaman Orta Doğu’ya yönelik müdahaleleri oldu. Bu müdahaleler beraberinde barış ve özgürlükten uzak yeni krizleri ve savaşları doğurdu. Çünkü kurulmak istenen sistemler kadının, halkların, dilin inkarı üzerine inşa edilmek isteniyor. Bu da sürekli bir kaos ve savaşın olmasına neden oluyor. Özelde son 10 yılda bu kaos ve kriz en üst seviyeye ulaştı. Halklar, egemenlere, hegemonik ve soykırımcı güçlere karşı mücadele yürütüyor. Bu anlamda yürütülen mücadeleler tüm Orta Doğu’yu etkiledi. Geçmişte Libya, Tunus, Mısır gibi birçok Orta Doğu ülkesinde devrimler gerçekleşti. Bu devrimlere kadınlar öncülük ederek önemli bir rol oynadı. Ancak bu devrimler zamanla kadın aleyhine gelişti. Devrimde rol oynayan kadınlar zamanla mutfağa sıkıştırıldı. Geleneksel rollere hapsedildi. Bu da devrimin nasıl ele alındığını ve nasıl okunduğunu gösteriyor.
 
Kuzey ve Doğu Suriye Devrimi’nin ise farklı özellikleri vardı. Bugüne kadar da Orta Doğu’da yaşanan o kadar krize rağmen demokrasi inşasında çözüm projesi rolünü oynuyor. Bunun için saldırıların da hedefinde. Ancak çözümü halklara dayanan 3’üncü yol hattını yaratmaya çalışıyor. Hegemon devletler bu güçten korkuyor. Demokrasi adı altında hegemonik güçlerin Orta Doğu’ya müdahalesi söz konusu. Orta Doğu haritasını değiştirmek istiyorlar. 2003’teki Irak müdahalesi buna bir örnekken, Irak’taki kaos çözüme kavuşmadı. Yine Afganistan’da 20 yıl kalan hegemonya demokrasi ve çözüm getirmedi. Ve 20 yılın ardından ise ABD Afganistan’ı bir kez daha karanlık güçlere teslim etti. Bugün Filistin’de yaşanan kriz sistemsel bir kriz. Önderliğin de tariflediği gibi 21’inci yüzyıl kadın yüzyılıdır. Ve bu çerçevede kadınlar büyük ve önemli rol oynuyor. Ancak buna rağmen birçok yerde kadın gücü, kadın örgütü çözüm gücü olamadı. Çünkü görüyoruz ki zamanla kadınların tüm kazanımları ellerinden alınıyor. Bunu Tunus devriminde gördük. Özelde kadınlar din ve yasalar adı altında eve hapsediliyor. Yine Irak’ta, Afganistan’da, Yemen’de ve birçok Orta Doğu ülkesinde kadın direnişleri olsa da mevcut iktidarlar ve yürütülen sistem kadın kazanımlarını tehlikeye atıyor.  
 
“Kürt kadının, Arap kadının, Orta Doğulu kadınların yarattığı etki ve devrimdeki rolleri görüldü. Orta Doğu’da kadınlar birbirini etkiledi. Kadınlar bulundukları durumu artık kabul etmemeye ve itirazlarını yükseltmeye başladılar. Kadın öncülüğünde gelişen devrim ancak demokratik olabilir. O nedenle bu sistemeler kadın varlığını kendine tehlike olarak görüyor.”
 
* Savaş en çok kadınları ve kadın bedenini hedef alıyor. Orta Doğu ülkelerinde gelişen tüm savaş ve saldırılarda ilk kadının hedef alındığını, katledildiğini ve teşhir edildiğini gördük. Kadınlar Orta Doğu’da ne yaşadı ve ne yaşıyor?
 
21’inci yüzyılda kadınların birbirlerini daha yakından takip etme fırsatı doğdu. Konferanslar ve dijital medya aracılığıyla kadınlar süreçlerini yakından izleyebildi. Bu bir etki yaratıyor. Kürt kadının, Arap kadının, Orta Doğulu kadınların yarattığı etki ve devrimdeki rolleri görüldü. Orta Doğu’da kadınlar birbirini etkiledi. Kadınlar bulundukları durumu artık kabul etmemeye ve itirazlarını yükseltmeye başladılar. Bu nedenle de çok büyük işkencelere maruz kaldı. Bir yandan hegemonik güçler tarafından Orta Doğu’da radikal İslamcı çeteler öne sürüldü. DAİŞ, Taliban bunların en belirgin örnekleri. Halk devrimlerinin başladığı her yerde Sudan’da, Yemen’de, Libya’da bu tür çeteler güç kazandı. Bu kadar gelişmelerinin ve destek görmelerinin en büyük nedeni kadın kazanımlarının hedef alınmasıdır. Kadın öncülüğünde gelişen devrim ancak demokratik olabilir. O nedenle bu sistemeler kadın varlığını kendine tehlike olarak görüyor. Kadın sesi de o nedenle yükseldi. Ve kadın sesi yükseldikçe kadınlar daha büyük saldırılara hedef oldu.
 
Kuzey ve Doğu Suriye’de onlarca kadın arkadaşımız DAİŞ ve Türkiye eliyle işkence edilerek katledildi. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim’de aktif rol oynadıkları, çalışma yürüttükleri için hedef alındılar. Hevrîn Xelef başta olmak üzere birçok arkadaşımız bu şekilde hedef alındı, katledildi. Kadın öncülüğünde Kuzey ve Doğu Suriye’de gelişen devrim ve kadın kazanımları hedef alınıyor. Bu şekilde kadının iradesi kırılmak isteniyor. Ataerkil sistem her yerde birbirinin aynı. Nagihan Akarsel’in Güney’de gün ortasında 11 kurşunla katledilmesi, Evîn Goyî’nin Paris’te katledilmesi, Afganistan’da, Tunus’ta haklarını arayan kadınların tutuklanması, Mısır’da direnen kadınların toplumsal baskıya ve işkenceye maruz kalması, pandemide Irak’taki kadınların daha çok katledilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmelerinin ardından Türkiye’deki kadınların daha çok katledilmesi olmak üzere Orta Doğu’da en çok kadınların ve kadın bedeninin hedef alındığını görüyoruz. Çünkü kadın artık eskisi gibi değildir. “Tüm toplumsal rolleri oynarım” diyen kadın yok artık. Bu nedenle kadının iradesini yok saymak istiyorlar. Kadınları yaşamın her alanından eğitimden, askeriyeden uzak tutmak istiyorlar. Kadınlar yaşamın birçok alanından uzaklaştırılıyor. Biz küçükken de devlet siyasetçi kadınların bedeni üzerinden işkence yapıyordu. Kadınları korkutmak ve topluma korku salmak için böylesi işkence yöntemleri uyguluyorlardı.
 
“Kadın özgürlüğünün temeli 50 yıldır Önder Abdullah Öcalan’ın felsefesiyle inşa ediliyor. O nedenle ‘Jin jiyan azadî’ felsefesiyle Kuzey ve Doğu Suriye’de yeni bir yaşam inşa ettik. Birçok yerde slogan gibi ele alındı belki ama Kuzey ve Doğu Suriye’de tüm yönleriyle, ideolojisiyle pratikleşti.”
 
* Eril zihniyetin savaş tamtamlığı yaptığı Orta Doğu’ya kadınlar devrimle öncülük ediyor. Rojava en somut örnekken İran’da, Afganistan’da kadın öncülüğünde gelişen ve devrime doğru giden halk eylemlerini nasıl ele almak gerekiyor? Bu durum Orta Doğu için nasıl sonuçlar doğuracak?
 
Önderlik toplumsal devrimlerde kadın için diyor ki “Küçük başarılar büyük başarıları, küçük yenilgiler de büyük yenilgileri getirir.” Bugün Kuzey ve Doğu Suriye’de gerçekleşen devrim, tecrübesiyle, başarısıyla, Orta Doğu’da birçok konuda tartışılıyor. Büyük bir etki yarattı. Rojava Devrimi boş bir temel üzerinden inşa edilmedi. Kadın özgürlüğünün temeli 50 yıldır Önder Abdullah Öcalan’ın felsefesiyle inşa ediliyor. O nedenle “Jin jiyan azadî” felsefesiyle Kuzey ve Doğu Suriye’de yeni bir yaşam inşa ettik. Birçok yerde slogan gibi ele alındı belki ama Kuzey ve Doğu Suriye’de tüm yönleriyle, ideolojisiyle pratikleşti. Bu devrim, Doğu Kurdistan’da büyük etkiler yarattı, İran halklarını etkiledi. “Jin jiyan azadî” sloganı sadece Jîna Emînî’nin şehadetinden sonra kullanılmadı. Tarihsel bir temeli var. Kürt kadının mücadelesi birçok yerde vardı. Şirin Elemholî’nin yıllarca İran zindanlarında kalarak yükselttiği bu sloganın bugün İran’ı ve Doğu Kurdistan’ı nasıl etkilediğini, nasıl yankı uyandırdığını gördük. Kadın özgürlüğünün toplum özgürlüğünü doğuracağı artık biliniyor. Bu tüm dünyaya yayılan ve tüm dünyaya etki eden bir hakikat oldu.
 
Bugün Afganistan’daki kadınlarla ilişkimiz var. Bizden tecrübelerimizi paylaşmamızı, nasıl örgütlendiğimizi, nasıl mücadele yürüttüğümüzü öğrenmek istiyorlar. Afgan kadınlar büyük tecrübe sahibi ve bilgili kadınlar. Ancak örgütlenmede, kadın ideolojisinde ve kadın özgürlüğünde eksiklikleri var, tecrübe ve deneyime ihtiyaçları var. Onlarla sürekli iletişim halindeyiz. Bu başarı sadece Kürt kadının başarısı değildir. Aramızda Arap halkı var, Süryaniler var. Yaratılan felsefe sadece Kürt kadın için yaratılmadı, tüm kadınlar için bir kazanımdır. Biz de bunun bilincindeyiz. Bu fikriyat tüm Orta Doğu’da yayılmalı. Bizler de inisiyatif olarak Orta Doğu’da barış ve özgürlüğün nasıl bir temelde oluşması gerektiğini soruyor ve mücadele ediyoruz. Oluşan ulus devletlerin hiçbirinde kadın yer almadı. Kadınların da içinde aktif rol oynadığı bir yeni yaşam inşa edilmeli. Bu noktada tüm Orta Doğulu kadınlar ile ortak bir masada buluşarak tartışmalar yürütüyoruz. Burada “Jin jiyan azadî” felsefesine dair deneyimlerimizi de paylaşıyoruz. Yine onlardan deneyimlerini alıyoruz. Orta Doğu’da en büyük sorunlarımızdan biri örgütlenme sorunudur.
 
Hiçbir sorun bireysel mücadeleyle çözüme kavuşamaz. Avrupa’daki kadınların elindeki imkanlar Orta Doğu’daki kadının elinde yok. Çünkü Orta Doğu’da kadınlar yüzyıllardır eril tahakkümle yönetiliyor. Kanunlar din üzerine kurulmuş. Toplumsal şiddete, örf ve adetler adı altında işkenceye maruz kalıyorlar. O nedenle hepsi birden örgütlenemiyor. Ama kurduğumuz bu ortak masa ile gücümüzü ve deneyimlerimizi birleştiriyoruz. Birbirimize destek veriyoruz. Kadına yönelik uygulanan şiddete karşı ortak hareket etmeli ve ses çıkarmalıyız. Çünkü tüm bu konuştuklarımız ortak yaşadıklarımızdır.
 
“Biz devrimimizi tarihsel kadın direnişlerine dayandırıyoruz ve onlardan güç alıyoruz. Orta Doğu’da Önder Abdullah Öcalan’ın ‘Jin jiyan azadî’ felsefesinin öncüsü olduğunu ifade ediyoruz. Birçok devlet bu felsefeyi kökten yok etmek istedi. Bugün bu felsefenin öncüsünün 25 yıldır tutsak olması ve ağır tecrit koşulları altında olması evrensel bir ayıptır.”
 
* Tüm dünyaya yayılan “Jin jiyan azadî” felsefesiyle Kürt kadının adını bir kez daha dünyaya duyurarak, tarih sayfalarına yazdığını belirttiniz. Kürt kadının Orta Doğu’daki rol ve misyonunu nasıl tanımlarsınız? Ve nasıl bir geleceğe öncülük ediyor? Bu eksende erkekleşen ve giderek İslami militarizme bürünen Orta Doğu’da kadın direnişiyle yeni bir alternatif yaşam sunulduğunu belirtmek mümkün mü?
 
Yaşamın her alanında inşa edilen yaşam projesini Rojava şahsında dile getirdik. Kadınların devrimde oynadıkları roller, devrime nasıl katıldıklarını ve sonuçlarını gördük. Biz devrimimizi tarihsel kadın direnişlerine dayıyoruz ve onlardan güç alıyoruz. Orta Doğu’da Önder Abdullah Öcalan’ın “Jin jiyan azadî” felsefesinin öncüsü olduğunu ifade ediyoruz. Birçok devlet bu felsefeyi kökten yok etmek istedi. Bugün bu felsefenin öncüsünün 25 yıldır tutsak olması ve ağır tecrit koşulları altında olması evrensel bir ayıptır. “Jin jiyan azadî” felsefesi 50 yıldır mücadelesi yürütülen bir felsefedir. Tarihte de çok sayıda Kürt kadın direnişçiler, direnişte sembolleşen isimler var. Ancak örgütlenmede Kürt kadınlar tarihte önemli bir role sahip. Kuzey ve Doğu Suriye’de birçok kadın Önderlik eğitiminden geçti ve kadın özgürlük hareketinde yer aldı. Bu da olumlu anlamda etkileyerek devrimde büyük bir kazanım yarattı. Kuzey ve Doğu Suriye’de gelişen devrimin bir zemini vardı. Rojava Devrimi belki daha çok askeri anlamda tanınıyor. Çünkü YPJ’nin etkisi, DAİŞ’e karşı savaşması ve Kobanê savaşında Arîn Mirkan öncülüğünde gerçekleşen direniş ile tanındı. DAİŞ karanlığına karşı birçok devlet savaşmaktan kaçarken YPJ DAİŞ’le savaştı. Yine DAİŞ’in kendisi “Eğer bir kadın tarafından öldürülürsek cennete gidemeyiz” diyerek kadın korkusunu dile getiriyordu. Kadınlar Rojava Devrimi’nde tabularını yıkarak tüm dünyaya sembol oldular. Bugün Kobanê’nin özgürleşmesi yüzlerce ülkede kutlanıyor. Kadın devrimi diploması alanında Sakine Cansız öncülüğünde gelişti. Diplomasi kapılarını heval Sakine açmıştı. Yine Önder Abdullah Öcalan, Orta Doğu’daki konumuyla, duruşuyla, Filistin meselesine, Orta Doğu’ya bakışı ile kadınlara diplomasi kapısını araladı. Rojava Devrimi’nin demokrasiyle özdeşleşmesi ve tanınmasının en önemli nedeni esasında kadına yönelik, kadın haklarına yönelik yaklaşımındandır.
 
"Kadının da erkeğin de kölelik zincirlerini kırması gerekiyor. Erkeklerin “Kadın özgürlüğü konusu sizin konunuzdur bizi ilgilendirmez” gibi anlayışlarıyla karşılaşıyoruz. O nedenle erkeklerin de eğitimden geçirilerek anlayışlarını, yanlışlarını görmesi ve eril, egemen anlayıştan kopmak için mücadele etmesi gerekiyor. "
 
 
Rojava Devrimi tüm dünyaya örnek oldu. Enternasyonal bir devrim oldu. Rojava Devriminde kadın sadece bir alanda değil, yaşamın tüm alanlarında öncü oldu. Sağlık, eğitim, askeri, sosyal alanda öncülük yaptı. Hiçbir devlette ve sistemde kadın kotası yüzde 50 olmamışken bizde yüzde 50 oranında işliyor her alanda. Kuzey ve Doğu Suriye’deki eşbaşkanlık, kadın kotası, kadın yasaları Orta Doğu’ya örnek teşkil ediyor. Yine dünya eril egemen zihniyetle yönetiliyor. Ancak burada eril zihniyetin kanunlarını, algılarını yıkıyoruz. Burada oluşturduğumuz kadın öncülüğündeki sistem de dünyaya emsal oluyor. Bu anlamda bu kanunların ve sistemin inşasında hala zorlanmalar da yaşıyoruz. Örneğin DAİŞ’in yıllardır yerleştiği yerlerde eril algıyı kırmak kolay olmuyor. Kadının da erkeğin de kölelik zincirlerini kırması gerekiyor. Erkeklerin “Kadın özgürlüğü konusu sizin konunuzdur bizi ilgilendirmez” gibi anlayışlarıyla karşılaşıyoruz. O nedenle erkeklerin de eğitimden geçirilerek anlayışlarını, yanlışlarını görmesi ve eril, egemen anlayıştan kopmak için mücadele etmesi gerekiyor. Toplum bu şekilde birlikte özgür ve huzurla yaşayabilir. Kazanımlarımız ne kadar büyük ve örnek teşkil ediyorsa bir o kadar da büyük saldırılara maruz kalıyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye olarak saldırılardan sıyrılmış değiliz. Hava saldırılarına, drone saldırılarına maruz kalıyoruz.
 
DAİŞ’in kadına yönelik yaratmak istediği sistem ve zihniyeti bugün Türk devletinin saldırılarında görebiliyoruz. Türkiye, devrimin kadın mücadelesi sayesinde inşa edildiğini ve yine kadın direnişiyle ayakta kaldığını bildiği için her alandan Kürt kadına saldırıyor. Siyasi operasyonlarla kadınları tutukluyor. Biz İşgale ve Kadın Katliamlarına Karşı Mücadele İnisiyatifi olarak bu konuda bir açıklama da yapmıştık. Ezîdî kadınları katleden DAİŞ’lileri Türkiye kapısını açarak korudu. Yine DAİŞ rehin aldığı kadınları Türkiye’ye getirerek sattılar. Hevrîn Xelef’in failini üniversitelerinden mezun edenler, kadın düşmanı herkesi koruyor. O nedenle Kürt kadın büyük bir soykırımla karşı karşıya. Kürt kadın belki eril din politikalarından çok etkilenmediği için özgürlük tohumunu topraklarına serpiştiriyordu. Buradaki deneyimi de kadınlar Orta Doğu’da da hayata geçirmek istiyor.     
 
“Orta Doğu bu kadar savaş ve kaosun içindeyken ve bu kaostan en çok kadınlar etkileniyorken, böyle bir inisiyatifin oluşması zorunluluktu.”
 
* 12 Ekim 2020’de birçok kadın örgütü ve kurumunun imzasıyla Orta Doğu’da, Güvenlik ve Barış İçin, İşgale ve Kadın Katliamlarına Karşı Mücadele İnisiyatifi adıyla bir oluşuma gittiniz. Siz de inisiyatifin imzacılarından birisiniz. İnisiyatif olarak 3 yıllık faaliyetlerinizi, rapor ve gözlemlerinizi özetler misiniz?
 
Lübnan’da Jîn Derneği öncülüğünde Güvenlik ve Barış İçin, İşgale ve Kadın Katliamlarına Karşı Mücadele İnisiyatifi’ni oluşturduk. Orta Doğu bu kadar savaş ve kaosun içindeyken ve bu kaostan en çok kadınlar etkileniyorken, böyle bir inisiyatifin oluşması zorunluluktu. Orta Doğu’da kadın üzerinde yürütülen şiddet kadın kırımı noktasına geldi. Öncü kadınlar şahsında bütün kadınların iradesi kırılmak isteniyor. Bu şekilde Hevrîn Xelef’in şehadetinin birinci yıldönümünde inisiyatif kuruldu (12 Ekim 2020). Hevrîn, Kuzey ve Doğu Suriye’de barış, huzur için mücadele eden öncü bir kadındı. O nedenle sembolik olarak o gün seçildi. İnisiyatifte 12 ülkeden 42 kadın örgütü yer alıyor.
 
Orta Doğu işgal altında ve işgal bugüne kadar da devam ediyor. Haklar gasp ediliyor. Özellikle de kadın hakları çiğneniyor. Kadınlar bilinçli bir şekilde hedef alınıyor. Özelde de irade ve direniş sahibi öncü kadınlar hedef alınıyor. Tüm Orta Doğu ülkelerinde irade ve direnç sahibi kadınlar aynı şeyi yaşıyor. İşgalin olduğu yerde direniş de vardır. Kuzey ve Doğu Suriye bunun önemli örneklerinden. Kuzey ve Doğu Suriye, Türkiye tarafından yoğun saldırılara ve hak gasplarına maruz kalıyor. Burada savaş suçu işleniyor. Bu anlamda birçok dosyaya da ulaşamıyoruz. Çünkü buna dair çalışma yürütenler baskıyla karşılaşıyor veya tutuklanıyor. İşkence ve savaş suçlarına dair çok sayıda dosya hazırlıyoruz. Ancak çoğu zaman yerine ulaşamıyor. Hem Filistin’de yürütülen savaş hem de tüm Orta Doğu’da süren savaşlar, yüzyıllardır süren eril egemen zihniyetin sonucudur. Barış ancak diyalogla oluşabilir ve sorunlar çözüme kavuşabilir.
 
“Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda ortak hareket etmemiz gerekiyor. Nerede olursak olalım biz kadınların yaşadıkları, çektiği acılar birdir. Bu nedenle Orta Doğu’da bir kadın oluşumu kurmamız gerekiyordu. Çünkü Orta Doğu’da yaşayan kadınların yaşadıkları birbirine çok benzer.”
 
Yine birçok Orta Doğu ülkesinde kadınlar geleneksel yaşamla, eril zihniyetin aile yapısının dayatmalarıyla çeşitli işkencelere maruz kalıyor. Hakları gasp ediliyor, irade olarak görülmüyor. Devlet ise kadına şiddet uygulayan, katleden bu eril yapıları, “aile”yi koruyor, cezalandırmıyor. Kadınlar üzerinde siyasi operasyonlar da sürüyor. Özelde de siyasetçi kadınlar bu operasyonların hedefinde. Bunun örneğini Kuzey Kurdistan’da gördük. Kadınları tutuklama hamlesi yürütülüyor. Yine Afganistan’da kadınların Taliban tarafından maruz kaldığı işkenceyi görüyoruz. İran’da, Doğu Kurdistan’da her ne kadar bir kadın direnişi söz konusu olsa da kadınlar işkenceye maruz kalıyor. Bunların tamamı bizi bir araya getiren ve ortak hareket etmemizi sağlayan durumlardır. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda ortak hareket etmemiz gerekiyor. Nerede olursak olalım biz kadınların yaşadıkları, çektiği acılar birdir. Bu nedenle Orta Doğu’da bir kadın oluşumu kurmamız gerekiyordu. Çünkü Orta Doğu’da yaşayan kadınların yaşadıkları birbirine çok benzer. Demokratik bir yaşamı inşa edene kadar Orta Doğu’daki kadınlar olarak gücümüzü birleştirmeliyiz, birbirimize destek olmalıyız.
 
İnisiyatif olarak birbirimizden destek istedik, açıklamalar yaptık. Online toplantılar düzenledik. Kimi zaman Filistin’e, kimi zaman başka yerlere destekte bulunduk. Ve bazen de biz destek istedik. Acılarımız bir ve ancak bizler birbirimizi hissedebiliriz, gücümüzü birleştirip mücadele edebiliriz. Ancak bu şekilde bir değişim yaratabiliriz. Bazen inisiyatif adına ilgili yerlere mektuplar yazıyoruz. Mektuplarımızda yapılan işkence ve suçlardan hesap sorulmasını talep ediyoruz. Bu anlamda kadınlara, çocuklara uygulanan işkence ile işlenen insanlık suçlarından ötürü inisiyatif alınmasını istiyoruz. İnisiyatifimiz kadınlar, çocuklar işkence gördüğü sürece devam edecek. İnisiyatif olarak tutumumuzu dünya çapında gösteriyoruz. Ancak Orta Doğu özgülünde kurulmuş bir inisiyatifiz.
 
 
“Sykes Picot, Lozan gibi anlaşmalarla Orta Doğu haritası değiştirildi. Arap ülkeleri bölündü, Kurdistan 4 parçaya ayrıldı ve İsrail devleti kuruldu. Orta Doğu’da ulus devletler inşa edildi. Bugün ise radikal örgütlerle Orta Doğu’ya yeniden müdahale etmek istiyorlar.”
 
* Emperyalizm ve kapitalizmin adeta kan gölüne çevirmek istediği Orta Doğu sorununun çözüm adresini nerede ve nasıl görüyorsunuz?
 
Emperyalist ve hegemon sistem Orta Doğu haritasını değiştirmek istiyor. Sykes Picot, Lozan gibi anlaşmalarla Orta Doğu haritası değiştirildi. Arap ülkeleri bölündü, Kurdistan 4 parçaya ayrıldı ve İsrail devleti kuruldu. Orta Doğu’da ulus devletler inşa edildi. Bugün ise radikal örgütlerle Orta Soğu’ya yeniden müdahale etmek istiyorlar. Radikal örgütler sadece Kürtler için tehlike arz etmiyor, tüm toplumlar ve uluslar için büyük tehlike oluşturuyor. Êzidîler neden bu kadar soykırıma maruz kaldı? Çünkü radikal sistemler onları “kafir” diye tanımlıyor ve katliamlarının “helal” olduğunu belirtiyor. O nedenle de sistemlerini ilk kadın üzerinde uyguluyorlar. Yine tehlikeli sistemlerini çocuklar üzerinde deniyorlar. DAİŞ bitti desek de bıraktığı ideoloji hala duruyor. Hol Kampı’nda bu anlamda tehlike bulunuyor ve ne zaman patlak vereceği bilinmiyor. Bu sadece bölge üzerinde bir tehlike değil, evrensel bir tehlikedir. Bu ideolojiyi çocuklara aşılamaya çalışıyorlar. Bu ideoloji sadece Irak’ta, Suriye’de yok. En büyük savunucuları Türkiye’dir. Bugün o tehlikeyi Filistin’de, Libya’da görüyoruz. Türkiye’nin Libya’da ne işi var?
 
Emperyalist güçler bölgede karışıklık yaratarak kendini var etmeye çalışıyor. Bütün Orta Doğu sorunlarının bir çözümü var ve adresi de İmralı’dır, Sayın Abdullah Öcalan’dır. Ortada gerçeği çarpıtmak var. Kim özgürlük ve demokrasi istiyor ve kim savaşı körüklüyor? Erdoğan, Kuzey ve Doğu Suriye’de 5 milyon insanı etkileyen altyapıyı hedef alıyor, kentleri bombalıyor. Böylece insanları göçe zorlamak istiyor. Erdoğan Kuzey ve Doğu Suriye’de bunu yaparken, Filistin için “İsrail Filistin’de savaş suçu işliyor” diyor. Orta Doğu’da bu ikiyüzlülük yapılıyor ve ikiyüzlülükle krizler derinleşiyor. Hegemonik güçler buraya çıkarları doğrultusunda yaklaşıyor. Halk ayaklanmalarıyla gelişen devrimleri hegemonik güçler kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istiyor. Mısır, Suriye, Libya devrimleri de halk öncülüğünde bir inanç doğrultusunda gerçekleşti, ancak daha sonra hegemonik güçler bu devrimleri çıkarları doğrultusunda kullandı. Bu durum halkların sistemlere karşı devrim yapmaması, direnmemesi için umutsuzluk yarattı. İnsanları çaresiz gibi göstererek tüm çareyi kendi ellerinde gibi göstermek istediler. Bu nedenle krizleri derinleştiriyorlar. Büyük göçler, katliamlar, sorunlar yaşanıyor. Kadınlar kamplarda sorunlar yaşıyor. Yaratılan projeye karşı inançsızlık oluşturmak için çeşitli yöntemler kullanıyor ve insanların inancını kırmak, geleceksiz bırakmak istiyorlar. Psikolojik sorunlar doğuruyorlar. Bundan da en çok etkilenen kadınlar oluyor. Bu anlamda halkların değişim için birlikte hareket etmesi gerekiyor.      
 
“Kadınlar farklı yöntemlerle hedef alınıyor, katlediliyor, hakları gasp ediliyor. Kadın kazanımları sistem tarafından hedef alınıyor. O nedenle gücümüzü birleştirerek bütün kadın kazanımlarını korumalı, ortaklaştırmalıyız ve büyütmeliyiz.”
 
* Son olarak 25 Kasım’a doğru giderken dünya kadınlarına nasıl bir mesajda bulunmak istersiniz?
 
25 Kasım, Mirabal Kardeşler’in hedef alındığı, katledildiği sembolik bir gün. Bizler o gün yaşanan olayların güncel versiyonunu bugün yaşıyoruz. Kadınlar devlet tarafından hedef alınıyor, katlediliyor, ancak hesabı sorulmuyor. 25 Kasım evrenselleşti ve kadınlar bugünde sesini tüm dünyaya duyuruyor. Yemen, Libya, Tunus, Sudan’daki kadınlarla aynı şeyleri yaşıyoruz. Kadınlar farklı yöntemlerle hedef alınıyor, katlediliyor, hakları gasp ediliyor. Kadın kazanımları sistem tarafından hedef alınıyor. O nedenle gücümüzü birleştirerek bütün kadın kazanımlarını korumalı ve ortaklaştırmalıyız. Bunlar hepimizin ortak kazanımlarıdır. Bir yerde bir kazanım varsa onu büyütmeliyiz. Geçen sene Berlin’de bir konferans gerçekleşti. Konferansta eril zihniyete karşı kadınlar konfederal sistemi tartıştı. Bizim de ihtiyacımız o kadar büyük ve evrensel ki, eril tahakküme karşı bir olarak sistemlerini yıkabiliriz. Zorlu süreçlerden geçiyoruz. İnisiyatif olarak eylem ve çalışmalarımız devam edecek. Paneller gerçekleştireceğiz. Birbirimize destek olacağız. Sesini çıkaran her kadın şiddete, işkenceye maruz kalıyor. Birbirimize sahip çıkmamız gerekiyor. İran’da başlayan kadın direnişleri bir kıvılcımdı. Bu anlamda İran’ın kanunlarını gözden geçirmesi gerekiyor. Bizim için çizilen bu kaderi kabul etmeyerek kendi kaderimizi kendimiz çizeceğiz. 
 
Yarın: Taliban’a karşı kadınlar direnerek zulmün üstesinden gelecek