Çeyrek asırlık direniş ve evrenselleşen düşünce (8)
- 09:01 21 Aralık 2023
- Dosya
Orta Doğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Orta Doğu’da uygarlık krizi ve demokratik uygarlık çözümü” kitabında Orta Doğu’daki tarihsel gelişmeleri, yaşanan krizleri ve çözüm yollarını günümüzde yaşanan sorunların da nasıl aşılabileceğinin yöntemini ortaya koyarak ele alıyor.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’na getirildiği 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana gösterdiği direniş ve gerçekleştirdiği zihniyet devrimi ile birlikte yeni yaşam alternatifini ortaya koyduğu günümüzde dünya çapında başlatılan “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası ile somut olarak ortaya çıktığı birçok kesim tarafından değerlendiriliyor.
PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Giriş ve sonuç” bölümleri ile birlikte toplam 6 bölüm halinde ele aldığı “Orta Doğu’da uygarlık krizi ve demokratik uygarlık çözümü” kitabı da diğer kitapları gibi önemli ve güncelliğini koruyan bir yerde duruyor. Abdullah Öcalan bu kitabında da Orta Doğu’da yaşanan gelişmeleri tarihsel süreç içerisinde ele alırken, yaşanan direnişleri, ortaya çıkan krizlerin çözüm perspektiflerinin yol yöntemini ortaya koyuyor.
Tarih bilinci vurgusu
Abdullah Öcalan kitabın “Giriş” bölümünde genel olarak bir özet yaparken aynı zamanda günümüz Orta Doğu’sunda yaşanan gelişmelerin anlaşılması için önemli bir çerçeve ortaya koyuyor. Abdullah Öcalan, bunu ne denli titiz yaptığını da “Orta Doğu’da devlet ve toplum krizine yönelirken genelde 5 bin yıllık, özel de son 500 ve 200 yıllık eleştiri ve direniş yanlışlıklarına düşmemeye büyük özen gösteriyorum” sözleri ile ifade ediyor. Devamında da “Göstermek durumundayız. Bu konuda gelecek için değil, daha çok geçmiş gelenek için yaşamaya büyük değer biçiyorum. Tarih en çok bunun için gerekli bir bilim ve felsefedir. Tarih ölüleri anlatır, ancak insanca yaşam için. Tarih bilinci olmayanların toplumsal yaşamlarının bir anlam ifade edemeyeceği çok iyi bilinmelidir. Ne kadar tarih bilinci varsa o kadar anlamlı bir toplumsal yaşama tekabül edeceği unutulmamalıdır. Sadece bu kadar da değil. Anlam kadar maddi yapılar, kültürler olarak da tarih yaşandıkça toplumsal yaşamın değerli olduğu ifade edilebilir” diyor.
Direnişlerin başarıya ulaşmaması!
Kapitalist modernite sistemine karşı tarihsel süreç içerisinde bölgede önemli direnişlerin geliştiğine işaret eden Abdullah Öcalan, bunların başarıya ulaşmasına değiniyor ve şöyle diyor: “Kapitalist hegemonyanın bölge üzerindeki son 200 yıllık deneyimine karşı içten ve dıştan çok eleştiri ve direniş geliştirildi. Başarısız kalma ortak yanlarıdır. Radikal İslamcısından ılımlısına, komünistinden milliyetçisine, liberalinden muhafazakârına kadar bölgenin tarih ve güncel çözümlemeleri sistem inşa etmeleri başarılı olmaktan uzaktır. Dolayısıyla Avrupa uygarlığından aktarılma oryantalist çalışmalarla; tarihten her kesimin, topluluğun çıkar ve meşrebine göre yaptığı aktarımlar ne felsefi bir sentez ne de başarılı bir özgür siyasi gelişme ve kuram sağlayabilmişlerdir. Demokratik uygarlık sistematiğini bu eleştiri ve direnişlerin anlamı içinde geliştirmek, toplumsal hakikatin doğru yolu kendini dayatmaktadır. (…)”
Ulus devletin krizi derinleştirmesi
Orta Doğu’ya yoğunlaşmanın özellikle tarihsel çözüm için önemini vurgulayan Abdullah Öcalan şunları dile getiriyor: “Tarihin evrensel olmak zorunda olduğuna bu nedenle yüklenme gereği duydum. Bölgeyi anlamak için evrensel çözüm kaçınılmazdır. Kaldı ki evrensel tarihi: Merkezi uygarlığın 5 bin yıllık tarihi kadar, en az onun kadar önemli 10 bin yıllık bir neolitik çağla beslenmesi bölgenin önemini ve konumunu daha yakıcı ve ilginç kılmaktadır. Orta Doğu en az Avrupa kadar küresel sorunların çözümünde ve yeni uygarlık sentezlerinde bir ağırlığa sahiptir. ABD hegemonyasının 2000’li yıllarda hızlandırdığı Orta Doğu projesinin tek taraflı işlevsel olamayacağı yeterince açığa çıkmış bulunmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Asya ve Latin Amerika’sı sistemle belki bütünleşebilirler. Tarihsel merkezi uygarlık rolünü oynamış bölgenin kolay bütünleşmesi beklenemez. Sistemden tam kopuşta olası değildir. Zaten uygarlıkların bu yönlü toptancı kopuş ve bütünleşme özelliği sınırlıdır. Sistemin yeniden inşa çabaları Grönland Adası’ndaki inşadan daha öteye rol oynayamaz. Demokratik uygarlık hem tarihsel gelenek olarak, hem güncel krizin derinleşmesi koşullarında önemini gittikçe hissettirecek bir seçenektir. Ulus-devlet kapsamındaki yeniden inşalar krizi hep daha da derinleştirecek karakterdedir. Bölgenin kültür gerçeği hem maddi hem manevi alanlarda ulus-devletle diyalektik çelişki içinde olup derinleşen bu çelişkinin aktifleşmesidir. Tıpkı faaliyete geçen volkanlar gibi. Gerek kapitalist şirketler, gerekse ulus-devletçikler tarihteki binlerce yıl süren ve binlercesi gerçekleşen mahalli beylikler kadar bile çözümleyici rol oynayamazlar. Toplumsal sorunlara bir yanıtları olmak şurada kalsın ideolojik ve pratik uygulamaları ile sorunları hem çoğaltıyor, hem yoğunlaştırıyorlar.
Milliyetçilik, cinsiyetçilik, dincilik ve bilimcilikle ideolojik hesaplama
Orta Doğu’da çözüm şansı olacak her sistemin öncelikle milliyetçilik, cinsiyetçilik, dincilik ve pozitivist bilimcilikle ideolojik hesaplaşmayı başarı ile inşa edip yürütmesi gerekir. Pratik siyaset sahnesinde ise devlet odaklı olmayan demokratik toplum çalışmasına olağanca zenginliği içinde yer vermek durumundadır. İçi boş sivil toplumdan bahsetmiyorum. Gerçek yerel demokrasi kültürünün, ekmek, su ve hava kadar bir ihtiyaç olarak algılanıp geliştirilmesi gerekir. Mıknatıs gibi iktidar ve devlet kültürüne odaklı bireyden kurtuluş, ilk başarılması gereken görevdir. Binlerce yıllık bu gelenek demokratik kültürün önündeki en önemli engeldir. Temel şiarımız şu olmalıdır. Hiçbir toplumsal çalışma demokratik toplum çalışmaları kadar arzulu ve değerli olamaz.”
Evrensel tarih ve Orta Doğu karşılaştırması
İkinci bölümde evrensel tarih ve Orta Doğu karşılaştırması yapan Abdullah Öcalan, bu bölüme ilişkin “Bölgenin jeolojik, biyolojik ve toplumsal gerçekleri iç içe işlenmektedir. Evrensel tarihin anlamı ve bölgedeki açılımı şematik olarak işlenmektedir. Neolitik çağla uygarlığa geçiş arasındaki ilişki ve merkezi uygarlığın hegemonik olarak bölgedeki rolü anlamlandırılmaya çalışılmaktadır. Uygarlığın onsuz edemediği savaşların ve iktidarın doğası tanımlanmakta, devlet biçimlenişleri bu bağlamda değerlendirilmektedir. Merkezi uygarlıkla diğer uygarlıklar arasında mukayeseli bir yaklaşım sunulmaktadır” vurgusu yapıyor.
Orta Doğu’da problemin kaynağı
Üçüncü bölümde Orta Doğu toplumunda yaşanan problemin kaynakları ve gelişimine dikkat çeken Abdullah Öcalan, “Toplumsal artık üzerindeki süreklilik kazanan ve yüceltilen savaşçı ideolojiler ve eylemler toplumsal problemlerin temel nedeni olarak gösterilmekte ve yol açtıkları tahribatlar ve derinleşen bunalım süreçleri yansıtılmaktadır. İşlevini yitiren ve temeli aşılan hegemonik iktidar kayışının bölgede yarattığı sonuçlar da bu bölümde değerlendirilmektedir” tespitini yapıyor.
Kurtuluş ideoloji ve direniş güçleri
Dördüncü bölümde Orta Doğu’da çözüm olarak ortaya çıkan kurtuluş ideolojileri ve direniş güçleri rolünü ele alan Abdullah Öcalan şunları belirtiyor: “Kabile sitemleri ve tek tanrılı dinlerin rolü değerlendirilmekte, uygarlık sistemlerinin asimile edici yetenekleri sorgulanmaktadır. Kurtuluş ideolojileri ve direniş güçlerinin başarısızlık nedenleri tüm değerlendirme, tartışma ve sorgulamaların temel konusunu teşkil etmektedir. Dinselleşme biçimleri, aşiret oluşumları bu çerçevede sunulmaktadır. Kendi içinden çözümü geliştiremeyen sistemin dıştan gelen sert darbelerle çözülüşü ve yeni hegemonya alanlarının ortaya çıkışı diğer önemli bir konu olarak anlamlandırılmaya çalışılmaktadır.”
Avrupa’nın hegemonik güç olarak tarihsel rolü
Beşinci bölümde kapitalist birikimin “zafer” kazanıp Avrupa’nın batı kıyılarında yeni bir hegemonik güç olarak kendisini inşa etmesini ele alan Abdullah Öcalan, “Orta Doğu uygarlığının geri kalışı toplumsal problemin sürekli kriz boyutunda yaşanması tartışılmaktadır. Avrupa’nın hegemonik yükselişi kendini İslam toplumu olarak değerlendiren kesimler üzerinde şok etkisi yaratmaktadır. Yeniden İslami hareketlerin kapitalist modernite ile ilişkisi de önemli bir tartışma konusudur. Kendisi de daha sık ve süreğenlik kazanan bir bunalım ve kâr sistemi olan kapitalizmin hem devlet, hem ekonomik kurtuluş olarak çözüm kaynağından ziyade sorun kaynağına dönüşmesi, bölgede devlet ve toplum krizlerinin içi içe yaşanmasına yol açmaktadır. İdeolojik ve eylemsel intiharlar bu çerçevede değerlendirilmektedir” tespitlerini yapıyor.
Çözüm olarak demokratik uygarlık
Altıncı bölümde Abdullah Öcalan, sorunlara çözümü demokratik uygarlığın tarihte ve günümüzdeki rolü ve öneminin altını çiziyor ve şöyle diyor: “Tarihsel kültür mirasıyla Avrupa uygarlığının demokratik kazanımları, demokratik uygarlığın ideolojik ve pratik olarak yeniden inşasında değerlendirilmektedir. Demokratik Konfederalizm, ahlaki ve politik toplum, ekolojik ve kadın merkezli bir ekonomik düzen önemli çözüm kurumları olarak sunulmaktadır.” Abdullah Öcalan, sonuç bölümünde ise son kitabına ilişkin bir bağlantı kuruyor.
Yarın: Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü