'Fikirlerin yaşama geçmesi için büyük bir istek yarattı'

  • 09:02 18 Temmuz 2024
  • Dosya
Melek Avcı
 
ANKARA - Tecrit Delegasyonu heyetinde yer alan Avukat Eva Schonveld,  PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın öngörülü bir siyasetçi olduğunu söyleyerek, “Alışılagelmiş yeteneğiyle hem öngörüde bulunmuştur hem de henüz tam olarak olmasa bile ortaya koyduğu fikir ve öngörülerin yaşam bulup uygulamaya geçmesi için kadınlarda ve toplumda büyük bir istek yaratmıştır” dedi.
 
Uluslararası avukatlar, sivil toplum örgütleri, kadın hareketleri ve daha nicesi: “ Tecridin kırın, Öcalan’ı özgür bırakın” diyerek Türkiye’nin kapısına dayanıyor. Yüzlerce uluslararası ziyaret, toplantı, mektup ve çağrılarla Türkiye’nin işkencesi ve uluslararası sessizlik teşhir edilirken, ortaya koyduğu fikriyat ve onun üzerine daha da koymak için adım adım ilerliyor ve soruyor kadınlar.
 
Tek bir soru ile paradigmasını harmanlayıp akıllarında olan “Onu” 21.yüzyılın ve gelecek diğer yüzyılların deneyimiyle anlattılar: PKK Lideri Abdullah Öcalan zamanında ne demişti, neyi anlatmıştı ve şimdi ne oldu, gerçekleşen ne?
 
Uluslararası Avukat Eva Schonveld, “Ortaya koyduğu hedefe doğru nasıl ilerleyebileceğimize dair bazı düşüncelerimi bu tek soru yoluyla paylaşmak ve sorular sormak istiyorum” diyor. 
 
Hedefe nasıl ilerlenir
 
"Benden, öngörülü bir siyasetçi olan Sayın Öcalan'ın bugüne dair söylediklerinin gerçekten gerçekleşip gerçekleşmediği, ne söyledi ve ne oldu üzerine yazmam istendi. Sayın Öcalan'ın kadın özgürlüğü konusundaki bazı umutlarını ele alacak ve bu hedefe doğru nasıl ilerleyebileceğimize dair bazı düşüncelerimi bu tek soru yoluyla paylaşmak ve sorular sormak istiyorum. Bunu okuyacak olanların çoğundan çok farklı bir bağlamda yazdığımın ve bu mücadelenin, bunu okuyanların çoğundan çok daha kısa bir süredir farkında olduğumun ve yeni yeni öğrendiğimin farkındayım. Dolayısıyla, bu soruları saygılı bir şekilde, daha önce defalarca yanıtlanmış olabileceklerini bilerek soruyorum. Eğer durum buysa bile, yine de 'benim gibi' insanlar için olası başlangıç noktalarını netleştirmek faydalı olabilir.
 
Kadınların özgürlük mücadelesi üzerine
 
Özgür Eş Yaşam'da Sayın Öcalan makalesini şöyle bitirir: 'Son olarak şunu belirtmek isterim ki, kadınların özgürlük mücadelesi kendi siyasi partilerini kurarak, halkçı bir kadın hareketine ulaşarak, kendi sivil toplum örgütlerini ve demokratik siyaset yapılarını inşa ederek yürütülmelidir. Tüm bunlar birlikte ve eşzamanlı olarak ele alınmalıdır. Kadınlar erkek egemenliğinin ve toplumun kıskacından ne kadar iyi kurtulurlarsa, bağımsızlık inisiyatiflerine göre o kadar iyi hareket edebilecek ve yaşayabileceklerdir. Kadınlar kendilerini ne kadar güçlendirirlerse, özgür kişiliklerini ve kimliklerini de o kadar kazanırlar.'
 
Ortaya koyduğu düşünce gerçekleşti: Jineoloji
 
Ortaya koyduğu bu düşüncenin bir kısmı Kürdistan'da gerçekleşti. Özellikle de Jineoloji'nin kurulmasıyla birlikte birçok kadının ataerkil bir toplumda kadın olarak doğmakla bağlantılı fikirler ve duygular üzerinde çalıştığını gördük. Bunu, daha fazla özgürlük, özerklik, özgünlük ve anlam duygusuna ve kadın insan olarak tam anlamıyla insanlığa giden yolları yaratmak ve yeniden inşa etmek için zekice yollar geliştirdiği inanılmaz bilgi yaratma sürecidir. Kadınların siyasi partilerinden ya da demokratik siyaset yapılarından açıkçası çok haberdar değilim, ancak bunların da var olması ya da planlanıyor olması çok olası.
 
Fikirlerin uygulanması için toplumda iştah yarattı
 
Dolayısıyla Sayın Öcalan, alışılagelmiş yeteneğiyle hem öngörüde bulunmuştur hem de henüz tam olarak olmasa bile ortaya koyduğu fikir ve öngörülerin yaşam bulup uygulamaya geçmesi için kadınlarda ve toplumda büyük bir istek yaratmıştır. Bir insan hakları delegasyonunun parçası olarak Kürdistan'ı ziyaret ettiğimde tanıştığım kadınların çoğu, farklı konular hakkında bilgi edinmek ve tartışmak için haftada bir toplanan Jineoloji gruplarının katılımcılarıydı. Birçoğu da 'biz bu konuda çok şey yapıyoruz ama erkekler yapmıyor' dedi. Kürdistan'daki deneyimimin çok kısa olduğunun ve benim duymadığım erkek girişimlerinin de olabileceğinin farkındayım. Ancak İskoçya'daki deneyimlerime dayanarak bu tür söylemleri duyduğuma da açıkçası şaşırmadım. Öyle görünüyor ki insanlar kadın özgürlüğü ya da kurtuluşu kelimelerini duyduklarında şöyle düşünüyorlar ve bence yukarıdaki paragrafta Sayın Abdullah Öcalan da şöyle bir varsayımda bulunuyor: Bu devrim kadınların işi ve ancak bir kadın devrimi, erkekler bunun aynı zamanda kendi devrimleri olduğunu hissetmedikçe bir yere kadar gidebilir.
 
Ataerkillik erkeklere de zarar
 
Ataerkillik erkekleri de (daha az görünür olsa da) kadınları incittiği kadar incitmektedir. Ancak yüzeysel olarak bakıldığında erkekler bundan yalnızca ve genellikle daha iyi ücret, daha fazla statü ve toplumda daha fazla güç beklentisiyle faydalanıyor gibi görünüyor. Ancak küçük erkek çocuklarını duygularını bastırmaya zorlayan, onları güçlü olmaya iten, 'en iyi olmak' istemeye teşvik eden ve erkeklerin savunmasız, empatik ve şefkatli olmalarına izin vermeyen ve onları ataerkilliği sürdüren varoluş biçimlerine zorlayan diğer tüm gizli engelleri araştırdığımızda, bunun onlara ne kadar zarar verdiğini görürüz.
 
 Düşüncelerinin üzerinden fikir geliştirme sırası
 
Dolayısıyla bu öngörüyle birlikte 21.yüzyılda cevabını aradığım sorular şunlar:
 
'* Erkeklerin ataerkillikten kurtuluşlarına aktif olarak katılmaları ve bunu sadece kadınların işi haline getirmemeleri gerektiği konusunda nasıl konuşabilir ve bu konuda nasıl hareket edebiliriz? 
 
*Bu toplumsal cinsiyet özgürleşmesi nasıl erkeklerin de rollerini ve işlerini kadınlar kadar iyi görebilecekleri ortak bir proje haline gelebilir? 
 
*Ataerkilliğin kadınlara verdiği zararı hiçbir şekilde küçümsemeden veya görmezden gelmeden, toplumsal cinsiyet devrimimizin hepimiz tarafından eşit şekilde taşınması için erkeklerin deneyimlerini ve iyileşmelerini de keşfedecek alanlar nasıl yaratabiliriz?'
 
Bu soruların cevabını hep birlikte bulmak ve fikri geliştirmek önemli."
 
Yarın: ‘Abdullah Öcalan dünya için gerçek bir öğretmendir!’