Komplonun 19.yılı: Karanlıktan aydınlığa direniş sürüyor (1)
- 09:04 5 Ekim 2017
- Dosya
‘Özgürleşen alevlere’ yürüyen kadınlar
HABER MERKEZİ-19 yıl önce PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye'den ‘Uluslararası Komplo’ ile çıkarılmasıyla, “Güneşimizi karartamazsınız” diyen çok sayıda kadın bedenini ateş topuna çevirerek komploya karşı cevap oldu. “Önderliği korumak; özgürleşen alevlere ulaşmakla mümkündür” diyen kadınların mücadeleleri bugün farklı biçimlerde devam etse de Kürt halkının komploya ve tecride karşı direnişi sürüyor.
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uluslararası devletler tarafından 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkarılması ile devreye konulan komplo; gerçekte Ortadoğu üzerinde planlanan oyunların hayata geçirme saldırısı olarak gün yüzüne çıktı. 19 yıldır Kürtler her yıl, bu komployu lanetlemek için sokaklara çıkarken aynı zamanda komplonun amaçları üzerine tartışmalar yürüterek sonuçlar elde etmeye devam ediyorlar.
Abdullah Öcalan'ı illegal bir operasyon ile kaçıran uluslararası güçler, bugün başlangıçtaki amaçlarına hiç olmadıkları kadar uzak iken, Kürtler hedeflerine hiç olmadığı kadar yakın duruyor. Kürdistan'ın tüm parçalarında elde edilen kazanımlar, özellikle Rojava'daki özerk yapı, yerel seçimlerdeki başarılar, zihniyet dönüşümleri ve pratikte yaşanan gelişmeler, komplonun en büyük yenilgisi olarak tarih sayfalarına yazılıyor.
'ABD'nin esas hedefi beni Ortadoğu'dan tasfiye etmektir'
Abdullah Öcalan komployu şöyle özetliyor: "9 Ekim 1998 tarihinde Suriye'den çıkıp Atina'ya ayak basmamla başlayan Avrupa serüvenim, Rusya ve İtalya ile devam etmiş ve ardından tekrar Rusya ve Yunanistan'a dönmek zorunda kalmam ve Kenya'ya kaçırılmam ile son aşamasına gelmiştir. Dört kıtayı kapsayan uluslararası güçler koalisyonunun içinde olduğu bu olaylar dizisine komplo dememin nedeni, politik oyunlar ve ekonomik çıkarlar yanında içinde bolca ihanet, zor ve aldatmayla örülü bir süreç olmasından dolayıdır. Hiç şüphesiz bu siyasi komplonun temel yürütücü gücü olan ABD'nin esas hedefi, beni Ortadoğu'dan tasfiye etmekti.”
‘Özgürlükçü olduğumuz için…’
PKK Lideri Abdullah Öcalan Uluslararası Komplo ile hedeflenenleri de açıkça ortaya koyuyor: “Uluslararası komplonun bu temel amacının yanında hedeflediği iki amaç daha vardı. Birincisi, benim bu süreç içinde imha olmam ya da teslim edildiğimde alacağım tutumla bir Türk-Kürt savaşının çıkartılmasıydı. Aslında bugünkü Iraklaşma önce Türkiye'de planlanmıştı. Böylece Türkiye'yi ekonomik, siyasi, her açıdan zayıf düşürerek tamamen kendilerine bağlamayı hedeflemişlerdi. Benim buradaki sorumlu tutumum ve beklemedikleri bir tezle ortaya çıkmam nedeniyle bu amaçları boşa çıkmış, Türkiye'nin Iraklaşması önlenmiştir. Bütün gücümle bunu önlemeye çalıştım. Bunu inanarak, gönüllü bir şekilde, halkların yararına olduğu için yaptım. Çünkü bizim duruşumuz bağımsız ve özgürlükçüdür. Zaten bu nedenle gözden çıkarıldık."
'Güneşimizi karatamazsınız' eylemleri komploya cevap oldu
9 Ekim 1998 yılında Abdullah Öcalan'ın uluslararası komplo ile Suriye'den çıkarılması ve ardı sıra gelişen komplo pratiğine karşı özelde cezaevindeki tutsak kadınlar direnişe geçerken, Abdullah Öcalan'ın adım attığı her alanda Kürt halkı komployu protesto etti.
Bedenlerinden duvarlar ördüler
Onlarca insan "Öcalan'ın etrafında ateşten çember olalım. Güneşimizi karartmasınlar" diyerek direnişin ateşini yaktı. Kürtlerin bir bütünden komplo sürecine karşı verdiği mücadele "Güneşimizi karartamazsınız" eylemleriyle sembolize oldu. 1998 ile 2008 arasında 100'e yakın kişi Abdullah Öcalan'a yönelik saldırılara karşı bedenlerini ateşe verdi. İtalya'nın başkenti Roma'dayken Kürt yurtseverleri bedenlerinden duvarlar ördüler ve ateş topu olup Abdullah Öcalan'ı sahiplendiler.
Hatice, Viyan, Elefteriya…
"Güneşimizi karartamazsınız" şiarı kapsamında direnişe geçenlerlerin arasında çok sayıda kadın bulunuyordu. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan komploya cesaretle karşılık veren kadınlar, sonrasında Kürt Kadın Hareketi’nin de sembolü haline geldi.
Hatice Falay: Batman'da köyleri yakılarak İstanbul'a göç eden 60 yaşındaki Hatice Falay, Barış Anneleri'nin kurucularındandı. Televizyonda Abdullah Öcalan'a yönelik komployu gördüğünde "Dünyamızı kararttılar" diyerek, İstanbul Güngören ilçesine bağlı Güneştepe Mahallesi'ndeki evinde 13 Aralık 1998'de bedenini ateşe verdi.
‘Öfkemin büyüklüğü bedenimdeki ateştir’
Serpil Polat: Sakarya Cezaevi'nde tutuklu bulunan Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB) Onur Üyesi Serpil Polat da 17 Şubat 1999 'da Sakarya Cezaevi'nde bedenini ateşe verdi. Serpil mektubunda "Emperyalizmin, oligarşinin Devrimci Önder Abdullah Öcalan şahsında genelde halklara, özelde Kürt halkına yönelik saldırılarını kınıyor, Devrimci Önder Abdullah Öcalan'ın yargılanamayacağını belirterek öfkemin büyüklüğünü bedenimdeki ateşle düşmana kusmanın hazırlığını tamamlıyorum" dedi.
‘Önderliği korumak…’
Selamet Menteş ve Aynur Artan: 23 Ekim 1998 gecesi Midyat Cezavi'nde üzerlerine döktükleri kolonyayla bedenleri ateşe verdiler. Selamet Menteş cezaevinde, Aynur Artan da kaldırıldığı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Selamet ve Aynur şu notu bırakmıştı: "Önderliği korumak; kendini aşmak ve anlaşmakla mümkündür. Önderliği korumak; tek bir ses, tek bir vücut olmakla mümkündür. Önderliği korumak; özgürleşen alevlere ulaşmakla mümkündür."
Hükmiye Seyhan: Aralık 1999'da Bağımsız Devletler Topluluğu'nda bedenini ateşe verdi. Hükmiye Kürt halkına hitaben yazdığı mesajında şunlara yer verdi:
‘Güneşimiz O'dur!’
"Yıllardır çok büyük acılar ve ıstıraplar çektiniz. Katmerli bir sömürüye uğradınız. Yokluğu, sefaleti, sürgünü, yurtsuzluğun acısını siz yaşadınız. Uygarlığın beşiği Kürdistan'da tarihin en acımasız zoruna siz göğüs gerdiniz. Ve tarihte ilk defa sahip olduğunuz Başkan Apo komploya getirilerek Önderliksiz bırakılmak istendiniz. Kürdün, eski köle yaşamına karşı çıkarak, yol gösteren biricik ve tek Önderimiz Başkan Apo'yu, uluslararası komployla Türkiye'ye teslim eden gerici ve emperyalist çevreler, tarihte ilk defa yolumuz aydınlanmışken, Başkan Apo'nun şahsında geleceğimizi karartmak istemiştir. Güneşimiz O'dur."
‘Eylemimin anlamını daha sonra anlayacaksın’
Nesrin Teke: Diyarbakır'da 1981 yılında doğan Nesrin Teke, Özgür Halk dergisinin Diyarbakır büro temsilcisiydi. 'Güneşimizi Karartamazsınız' eyleminde 9 Temmuz 2000 günü yaşamını yitirdi. Annesinin gözü önünde kendisini yakan Nesrin, annesine "Eylemimin anlamını daha sonra anlayacaksın" demişti.
Esen Aslan: Özgür Halk dergisi çalışanı Esen Aslan, 3 Ağustos 2000 yılında PKK Lideri Öcalan'a yönelik geliştirilen uluslararası komplo ve Kürt halkına dayatılan imha politikalarına karşı bedenini ateşe verdi.
‘Bedel verilmeden özgürlük sağlanamaz’
Viyan Soran: 1 Şubat 2006'da Medya Savunma Alanları'nda yer alan Haftanin bölgesinde bedenini ateşe verdi. HPG ve YJA-Star Meclis Üyesi Viyan Soran geride bıraktığı mektupta şu mesajı verdi: "Her 15 Şubat gecesinde, Mazlum Doğan, Zekiye Alkan, Berivan, Ronahi, Rehşan, Sema, Fikri Baygeldi, Serdar ve binlerce şehit yoldaşımın kalbi kalbimle atıyor. Onların 'Biji Serok Apo' sloganı her zaman kalbimde atıyor. Eylemimi kabul etmeyebilir, eleştirebilirsiniz. Ama biz sizden öğrendik ki, bedel verilmeden özgürlük sağlanamaz."
‘Kimse güneşimizi karartamaz!’
Elefteriya Fortulaki: Yunan Elefteriya (Yunanca'da özgürlük anlamına geliyor) 24 Mart 2006'da Yunanistan'ın başkenti Atina'da bedenini ateşe verdi. Komploda başrolde oynayan Yunan devletin olduğunu söyleyen Elefteriya şunları söylemişti: "Bu yıl Newroz'u kutluyorum ama biraz geç, Zekiye Alkan gibi, Sema Yüce gibi, Ronahi, Berivan ve Rahşan Demirel gibi ve diğer yüce eylemlerde bulunanlar gibi. Kararlılıkları Kürt halkı ve Kürdistan'ı yüceltti. Kürtlerin tarihini büyüttü... Saygım var size ve sizin gibi Kürdistan için mücadele edenlere. Hoşçakalın sağlıcakla kalın. Kimse Güneşimizi Karartamaz! Kürt halkı ve Başkan Apo'nun özgürlüğü, tüm dünya halklarının özgürlüğüdür! Yaşasın halkların kardeşliği!"
'Güneşimizi karatamazsınız' eylemi kapsamında yaşamını yitiren diğer kadınlar şu şekilde:
Meral Kaşoturacak 20 Ekim 1998'de Çanakkale Cezaevi'nde, Cennet Güneş 24 Ekim 1998'de Antep Cezaevi'nde, Aysel Ceylan 24 Ekim 1998'de Sakarya Cezaevi'nde, Azime İnan 16 Kasım 1998'de Batman Cezaevi'nde, Remziye Zengin 16 Kasım 1998'de Batman Cezaevi'nde, Gülistan Taş 16 Aralık 1998'de Batman'da, 11 yaşındaki Zehra Rızgar 27 Kasım 1998'de Doğu Kürdistan'da bedenini ateşe verdi.
“Güneşimizi karatamazsınız” eylemlerinin ardı sıra gelmesinin ardından Abdullah Öcalan, defalarca gönderdiği mesajlarda bu eylemlerin sonlandırılmasını istedi. Ancak devam eden eylemlerde son olarak Abdullah Öcalan'ın 2012 yılında İmralı Cezaevi'nden gönderdiği "Kendinizi yakmayın, sizi yakanları yakın" ifadelerinin yer aldığı mesajın ardından eylemler sonlandırıldı.
Eylemler sonlandırılmasına rağmen Kürt halkının komplonun sonucu olarak dayatılan tecride karşı öfkesi ve eylemlilikleri büyüyor.
Yarın: Amaralı kadınlar komployu lanetledi