Çiğdem Özbaş: Doğa katliamının sebebi savaş politikaları

  • 09:01 8 Ağustos 2023
  • Ekoloji
 
 Elfazi Toral
 
İSTANBUL - Doğa katliamlarının sebebinin savaş politikaları olduğunu vurgulayan Yeşil Sol Parti İklim Krizi Çalışma Grubu üyesi Çiğdem Özbaş, doğa talanının iklim krizine sebep olduğunu ve yaşam alanlarını da daralttığını belirterek, “Ormansız bir hayat mümkün değil. Havamıza, suyumuza, toprağımıza sahip çıkmamız lazım” dedi. 
 
Kurdistan ve Türkiye’deki doğa katliamına her gün bir yenisi ekleniyor. 26 Temmuz’da, Şirnex (Şırnak) ile Sîlopya (Silopi) ilçesi arasında bulunan Cudi Dağı’nın eteklerinde bulunan Sorbitmê (Karaca) köyü ile Gera Mihetê alanı arasında askerler tarafından çıkartıldığı belirtilen yangına hiçbir müdahalede edilmedi. Bölge halkının yangını söndürme eylemleri dahi engellenirken, yangının doğruluğu da askerlerin yangına “sevindiği” görüntülerin ortaya çıkmasıyla güçlendi. Öte yandan Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de bulunan Akbelen Ormanları’nın Yeniköy ve Kemerköy Termik santralleri için yok edilmesine karşı ekolojistler, çevreciler ve bölge halkı iki haftadır kesintisiz bir direniş sergiliyor.
 
Doğaya düşman bir iktidar!
 
AKP-MHP iktidarının rant politikaları uğruna doğa katliamı her geçen gün daha da ağırlaşırken, ağaç ve ormanları yok ederek doğadaki tüm canlılara dönük de topyekün bir saldırı ve “yok etme” politikası sürdürüyor. Ormanlar ile doğanın yok edilmesi ve canlılar üzerindeki etkilerine dair Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İklim Krizi Çalışma Grubu üyesi Çiğdem Özbaş değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Güvenlik’ adı altında eko kırım!
 
Cudi Dağı eteklerinde çıkan yangına dikkat çeken Çiğdem, iktidarın ağaçlara saldırarak tamamen ormansızlaştırma politikalarını sürdürdüğünü dile getirdi. Yangının Cudi’de güvelik güçlerinin bulunduğu bir alanda çıktığını belirten Çiğdem, “Yangının söndürülmesi 3 günü buldu. Halkımızın da yangını söndürmek için harekete geçtiği zamanda, engellerle karşı kaşıya kalındı ve engellendi. Bu ormansızlaştırma politikası Kürdistan’da ‘güvenlik’ adı altında eko kırım yaşatarak zorunlu göçe zorluyor” sözlerini kullandı.
 
İklim krizi nasıl bir tehdit oluşturuyor?
 
Öte yandan Akbelen’de direnen bir halk gerçekliği olduğunu söyleyen Çiğdem, ekolojistler, çevreciler ve bölge halkının tek bir ağaç dahi kalsa koruyacaklarının vurgusunu yaptı. Akbelen’deki direniş ile “şirketlerin kar iştahına” engel olunduğunu paylaşan Çiğdem, “Bu kar şirketlerinin yaptıklarıyla karşı karşıyayız. Şu an da iklim krizi bütün gezegenin hayatını ve geleceğimizi tehdit ediyor. Felaketle yüz yüzeyiz. Aynı şekilde ormansızlaştırmayı tetikleyen savaş politikaları da devamlı yaşadığımız katliamları tetikliyor ve büyütüyor. Bir yandan savaş var ve bu savaşa karşı bir mücadele sürdürüyoruz” dedi.  
 
‘Politikaları durduracak güç direnenlerdir’
 
Tüm doğa katliamlarının sebebinin savaş politikaları olduğunun altını çizen Çiğdem, “Çıkan orman yangınlara müdahale edilmiyor. Füzeler, nükleer bombalara paralar ayırıyorlar. Çünkü bütçemiz savaş bütçesi. Fakat ormanlarımız günlerce yanıyor, günlerce seyrediliyor. Bu politikaları durdurabilecek olan güç şu an Akbelen’de yaşam alanlarına sahip çıkanlardır. Ekonomik krize ve ekolojik kırıma karşı çıkacak ve daha iyi bir gelecek ile yaşam için bunların önünde duracak kadınları da gördük” sözleriyle direnişin öncülerinin kadınlar olduğunu vurguladı. Çiğdem, “Bizim çoğunluğumuzdan korktukları için bizlerin bir araya gelmesi onları korkutuyor. Bizler saldırılara karşı direniyoruz. Ve biz bu oyunu bozarız” diye konuştu.
 
Adalet demekten vazgeçmeyecekler
 
İktidarın amacının, Akbelen’deki emekçi yurttaşlar ile çevrecilere saldırmak olduğunu belirten Çiğdem, “İktidar, emek ve doğa ile arasındaki metabolik yarığı ve çukuru kapatamayacakmışız gibi bir duygu yaratıyor” diyerek direnişçilerin mücadeleden vazgeçmeyeceğini ifade etti. “Bizler şirket sahiplerine ‘adalet’ istiyoruz demeye devam edeceğiz” diyen Çiğdem, “Çünkü ırkçılığa, kimlikler üzerinden bizi bölmeye çalışanlara karşı doğamızı, emeğimizi ve kimliğimizi birlikte savunabileceğimizi onlara gösteriyoruz” dedi.  
 
‘Ormansız bir hayat mümkün değil!’
 
Doğa talanının, iklim krizine sebep olduğunu dile getiren Çiğdem, talanın insanların yaşam alanlarını daralttığını da kaydetti. Ağaçsız ve ormansız bir yaşamın mümkün olamayacağını söyleyen Çiğdem, “Doğaya olan saldırının hepimizi tekliğe attığı gerçeği gözler önünde. Herkes bunun farkında. Farkında ama çözüm noktasında sorun var. Çözüm gerçekten sermaye ve kar merkezli sistemden kurtulmak. Bu sistem savaş politikalarıyla halkları çok ciddi bir şekilde kırdırmaya çalışıyor. Savaş ve barış politikalarının birbirine girdiğini gösteriyor. Ormansız bir hayat mümkün değil. Havamıza, suyumuza, toprağımıza sahip çıkmamız lazım. Eğer ki sahip çıkamazsak, bu sürekli alarm düzeyi yükselen ve felaketlerle karşı karşıya olan bir sürü halk ve topluluğun geleceği de büyük bir risk altında olur. Doğa katliamları ve savaş politikaları birbiriyle iç içe girmiş durumda. Doğa katliamı ve savaşı durdurabilmek için de iyi bir siyaset yapmak gerek” değerlendirmesinde bulundu.
 
‘İklim krizini durduracak kişiler biziz’
 
Ağaçlar ve ormanların olmadığı bir evrende yaşamın mümkün olmayacağını paylaşan Çiğdem, “Doğasını savunmayan, ormanlarını devletin saldırısına uğratma çabası ile sermayelere karşı savunmayan bir hayat mümkün değil. O yüzden doğamızı savunacağız. İklim krizini durduracak kişiler biziz. Ormanlar ve ağaçlar sermaye ikliminin bir parçasıdır. Zenginleşmek için usulsüz ve hukuksuz ihalelere peşkeş çekiliyor. Sermaye karşıtlığı, kar merkezli olmayan bir kamusal hayat, savaş karşıtlığı ve barış mücadelesini yükseltmek, bunların hepsi doğa mücadelesinin bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.