Maden kapatılmalı, suç ortakları yargılanmalı!
- 09:07 16 Şubat 2024
- Ekoloji
AMED - Ekoloji Derneği aktivisti Leyla Çite, Licik’te katliam yaşandığına dikkat çekerek “Madenin kapatılması, suça ortak olan tüm kamu görevlileri, siyasi erkler ve şirket yetkililerinin yargılanması gerekiyor” dedi.
Erzîngan’ın Licik (İliç) ilçesinde Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 2010 yılı Aralık ayından itibaren altın üretimi yaptığı Çöpler Altın Madeni’nde 13 Şubat günü toprak kayması meydana geldi. Sürekli kapasitesi artırılan madende, yetkililerin belirlemelerine göre toprak altında kaldığı belirtilen 9 işçiye ulaşılamazken, meydana gelen göçükle ilgili 9 kişi de gözaltına alındı. Daha önce birçok kurum ve kuruluşun, özellikle siyanür sızıntısı nedeniyle kapatılması yönünde başvurularda bulunduğu madene ve ekolojik talana dair Ekoloji Derneği aktivisti Leyla Çite konuştu.
‘Tüm uyarılarımıza rağmen önlem alınmadı’
Erzîngan Licik’te Çöpler Altın Madeni’nde yaşanan felaketin yıllardır ekolojistlerin, yurttaşların, sendikaların, meslek odalarının ve hak savunucuların yaptığı onlarca uyarıya rağmen egemen aklın ve sermayenin madencilikte ısrarının sonucu olduğunu ifade eden Leyla, “Yaşanan doğayı, yaşam üyelerini sömürge ve rant alanları olarak görmenin, tahakkümcü kapitalist aklın neden olduğu bir eko-kırımdır. Fırat Nehri’nin 2 kilometre yakınında girişilen madenciliğe en başından beri yaşamdan yana olanlar karşı çıkmış, ses çıkarmış fakat şirketleşen devlet anlayışı ve onun tüm kurumsal alanları ne yapılan itirazları dinlemiş ne de doğal dengeyi dikkate almıştır. Şimdi tonlarca siyanürlü liç, kimyasallarla dolu çamur ve yığın Fırat nehrine karışabilir ve tüm canlıların, halkın sağlığı ve yaşamın tüm varlıkları tehlike altına girebilir” sözlerine yer verdi.
‘Kaza değil katliam’
Medyada heyelan veya toprak kayması olarak gösterilen ve kaza süsü verilen durumun siyanürlü yığın liçinin çökmesi olduğunu vurgulayan Leyla, bu durumun kaza değil “katliam” olduğunun altını çizdi. “Bölgeyi adeta zehirleyen Çöpler Kompleks Madeni'nin fay üzerinde olduğu gerçeğiyle önceki yıllarda hukuki yollara başvurulmuş, olabilecek depremde 66 milyon ton sülfürik asidin suya, toprağa akacağı söylenmişti. Fakat Erzincan Valiliği, İliç’te siyanürle altın arayan Çöpler Kompleks Madeni’nin kapasite artırımı için ‘Çevresel etki değerlendirme (ÇED) gerekli değildir’ kararı vermişti. Bu onaylamalar yetmemiş, siyanürle altın arayan Kanadalı Anagold adlı şirketin maden sahasını genişletmesine izin verilmişti. Madende geçen yıl siyanür havuzundan sızıntı olmuş, Fırat Nehri’ne zehir karışmıştı.”
‘Siyanür ve sülfürik asit kullanımı ölümlere neden olmuştu’
Avrupa’da yasaklanmasına rağmen Türkiye’de kullanımına izin verilen siyanür ve sülfürik asitten dolayı daha önceden bölgede birçok kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Leyla, “Avrupa’da yasaklanmış olan siyanür liçli altın madenciliği yapmakta olan Anagold, ortakları Kanadalı SSR Mining ve yerli Çalık Holding Tonlarca sülfürik asit ve siyanür kullanımı ile yüzlerce futbol sahası büyüklüğünde açık atık havuzu, yığın liç alanı, milyonlarca tonluk zehirli kimyasal maddelerin yığılı olduğu pasa dağları ile bölgede ölümlere neden olmuştu” dedi.
‘İktidar, felaketlere rağmen göz yumdu’
“İliç'te ortaya çıkan kanserojen kimyasallar yüzünden siyanür zehirlenmesi ve kanser sonucu ölümlerde artış her seferinde örtbas edildi” vurgusu yapan Leyla, siyasi iktidarın ÇED olumlu kararları, kapasite artışının kabulü, milyonlarca dolar vergi indirimi ile üst üste gerçekleşen siyanür sızıntılarına rağmen SSR Mining ve ortağı Çalık Grubu’nun madenciliği sürdürmesine göz yumduğunu söyledi.
‘Rant ve felaket ortakları yaşananların hesabını vermiyor’
Tüm bu felaketlerin öznesi olan sermayedarlar ve iktidarın hiçbir zaman hesap vermediğine dikkat çeken Leyla, sözlerine şöyle devam etti: “Hiç sanmıyorum. Yaşanan felaketler sonrasında acilen madenin kapatılması, suça ortak olan tüm kamu görevlileri, siyasi erkler ve şirket yetkililerinin yargılanması gerektiğini düşünüyorum. Göçüğün bulunduğu ekokırım alanında acilen bağımsız gözlemciler incelemeler yapmalı, süreç kamuoyuna açık şekilde gerçekleşmelidir. Bizler yaşam savunucuları olarak elimizden geleni yapacağız ve bundan sonraki süreçte atılması gereken adımları, önlemleri yine söyleyeceğiz. Yaşamdan, ahlaki demokratik bir tutumdan yana olmayan egemen akıl yaşamı savunanları, halkı görmezden gelse dahi gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz. Sermaye ve egemen aklın pratiğiyle tüm yaşamın yok edildiği, yaşam varlıklarının ortadan kaldırıldığı ve aldığımız nefesin dahi özgü, temiz olmadığı görülen en net hakikattir.”
Tüm bu yıkım karşısında yaşamdan yana olan tüm insanların bir araya gelmesi çağrısında bulunan Leyla, “Yaşam ve canlılar ancak toplumun bu ahlaki demokratik pratiği ve iradesiyle özgürleşebilir.”