Hatay inşa yerine yok ediliyor: 60’a yakın taş ocağı açılacak

  • 09:10 1 Mayıs 2024
  • Ekoloji
 
Melike Aydın 
 
İZMİR - Deprem bölgesinde ilan edilen OHAL sonrası ÇED raporu gerekmeksizin ocakların işletilmesine onay verilmesi kararı sonrası Hatay’da 60’a yakın taş ve mermer ocağının açılacağını söyleyen Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri ortak sekreteri Sabahat Aslan, çoğunun depremi sonrası kurulan şirketler tarafından işletileceğini aktarırken bu durumun Hatay’ın yok olacağı anlamına geleceğini kaydetti. 
 
Geçen yıl yaşanan Mereş merkezli depremin ardından hükümet, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı aracılığıyla mevcut binaların yapılması için depremden etkilenen illerde OHAL ilanının hemen ardından Ağustos 2023’den itibaren Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu gerekmeksizin taş ocağı açılmasına onay verdi. Hatay Valiliği tarafından da onaylanan 54 taş ocağı, 3 mermer ocağı ve beraberinde kurulacak kompleksin, yaşam alanları ve su kaynaklarına yakın olmasının yanı sıra kentin hava, toprak ve suyunu da kirletecek. Kentte deprem sonrası inşanın hızlıca hayata geçmesi gerekirken aradan geçen bir yılda tahribat katmerleniyor. 
 
Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri ortak sekreteri Sabahat Aslan, bu şekilde Hatay’ın yok edileceğini söyledi. 
 
‘3 Milyon 500 bin ton su kirletilecek’
 
Kandilli Rasathanesi’nin daha önce yayınladığı raporuna göre maden çalışmalarında patlayıcı kullanılmasının deprem niteliğinde etkilere neden olduğunu hatırlatan Sabahat, dernek olarak yayınladıkları raporda 54 taş ocağı için bir yılda 5 bin 500 dinamit ve alfo olmak üzere toplamda 32 milyon kilogram patlayıcı kullanılacağını dile getirdi. Sabahat “Bununla beraber 3 milyon 500 bin ton su kullanılacak. Yani yılda 147 milyon ton taş üretilecek bu ülkede. Bu rakamlar korkunç, yılda 25 milyon kilograma yakın toz emisyonu olacak” dedi.
 
‘Okulların bitişiğine taş ocağı’
 
Taş ocaklarının yerleşim alanında 50-60, okula 150-200 metre yakın mesafede bulunabildiğini dile getiren Sabahat, bir ilçede yaklaşık 15-20 taş ocağının kurulacağını ifade etti. Bunun bir kentin yok oluşu anlamına geldiğini belirten Sabahat “Elbette yıkılan bir ilin ayağa kalkması gerekiyorsa ikinci faciaya neden olmaksızın planlı ve bilime uygun olarak inşa edilmeli. Örneğin Japonya’da da deprem oldu ama bölge hassas bölge ilan edilip oralarda hiçbir doğaya zarar verilmeksizin diğer illerden takviye yapıldı” şeklinde konuştu. 
 
‘Koruma alanları, dağ ceylanları risk altına’
 
Taş ocaklarının su kaynaklarına da yakın olduğunu belirten Sabahat “Kırıkhan’da ceylanlarının yaşam alanlarına 800 metre yakın bir bölgede. Dağ ceylanları Hatay’ın simgesi ve yaşamları koruma alanında. Belen’de tabiat parkına yakın bir yerde kuruluyor” dedi.
 
‘Hatay’da yaşamın bitmesi demek’
 
Taş ocaklarının üretimi sırasında gerçekleştirilecek patlamaların su kaynaklarının yönünün değişmesine, aşırı kullanım nedeniyle de su kaynaklarının tükeneceğine dikkat çeken Sabahat “Zaten şu an su kıtlığı var. Biz dernekler olarak kendi imkânlarımızla 4 mahalleye endüstriyel su arıtma tesisi kurduk. Çünkü temiz su sorunu var. Bu sorun varken taş ocakları ile daha susuz kalacak. Susuz hayat demek Hatay’da yaşamın bitmesi demek. Hükumetin çözüm bulması gerekir. Hatay’a bu kadar kötülük yapılmamalı” şeklinde konuştu.
 
‘Depremden hemen sonra kurulan şirketler işletecek’
 
Maden ocaklarına dair ihalelerin çok gizli gerçekleştiğini ve çoğu işletmenin halihazırda devlet tarafından işletildiğini dile getiren Sabahat, sözlerine şöyle devam etti: “Hatay İl İzleme Kurulu diye bir kurul oluşturulmuş onun aracılığı ile yapılıyor. Şirketler de mevcut. İl il hangi taş ocağını hangi firma çalıştıracak listesini yaptık. İskenderun’da büyük bir kısmını valiliğe bağlı Hatay Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı çıkaracak. Bunların dışında Tosyalı Demir Celik Aş, Emin Dönmez AŞ, Amonoslar Taş Yapı AŞ gibi hiç duyulmamış şirketlere işletme izinleri verilmiş. Bu şirketler depremden hemen sonra kurulmuş.”
 
‘Gıda ve su krizi kapıda’
 
Taş üretiminin yanı sıra kırma eleme tesisleri, hazır beton santralleri, bazı bölgelerde bunların yanında asfalt blend tesisleri de kurulacağını aktaran  Sabahat, Hatay’ın bu kadar kir yükünü kaldıramayacağını belirtti. Sabahat “Sürekli sarsıntılar oluyor. Bu kadar ciddi patlayıcı maddenin kullanılması sonucunda sarsıntılar da artacak. Depremden sonra insanlar zaten işlerini, evlerini kaybetti. Gıda ve su krizi kapıda. Taş ocaklarından kaynaklı tarım olumsuz etkilenecek. Hepsi zamanla olacak şeyler. Bu kadar ciddi toz emisyonu yayılırken Hatay zaten rüzgârlı bu rüzgârla toz her yere yayılacak. Tarım verimi düşecek su kaynaklarının da azalması tarımı bitirme noktasına getirecek” diye konuştu.
 
‘Süresi kaçırılan yerlere ilişkin yeniden dava süreci başlatılacak’
 
Bu yılın şubat ayından sonra yeni yeni taş ve mermer ocakları için ÇED başvuruları yapıldığını dile getiren Sabahat, başvuru sayısının sürekli arttığını belirtti. Bileşenleri olan Antakya Çevre Koruma Derneği’nin 22 taş ocağı için dava açtığını, Yayladağ’da taş ocağı şirket çalışanlarının bölgede yaşayanlar tarafından sokağa çıkılarak protesto edildiğini dile getiren Sabahat “Bakanlıkla yazışmalar devam ediyor. Hatay Bölgesi avukatlarıyla dava açamadığımız taş ocakları ile ilgili tekrar dava açma hazırlığı yapacağız. Hukuki süreç kaçırılmış. Deprem bölgesine böyle bir kıyım olacağını bilemedik. Bakanlık sayfasına bakıyoruz ama birden bir yüklenme olunca altından kalkamadık. O nedenle tekrar idari işlem başlattık. Dava açamadıklarımız yerlerle ilgili çalışma başlatacağız” diye belirtti.
 
‘Asbestten sonra taş ocağı felaket olacak’
 
Hatay’ın havasının normal standartların 4 katı kadar kirli olduğunu belirten Sabahat, “Hatay asbestli hava solurken üçüncü felaket taş ocağı olacak. Türkiye’deki bütün sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, belediyeler Hatay halkının yaşam hakkının gasp edilmesine karşı, insanlık suçu işlenmemesi için duyarlı olmaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu.