Projesi olmayan yol çalışması için zeytinlikler katlediliyor

  • 09:03 18 Ekim 2024
  • Ekoloji
Nazlıcan Nujin Yıldız 
 
HATAY – Defne’de kendisinden habersizce zeytin ağaçları kesilen Çiğdem Mutlu Arslan, katliamın başka mahallelere de sıçradığını ve kesimin yetki olmadan yapıldığını söyledi. Çiğdem, zeytinliklerin katledildiği yerde yapılan yolun projesi olmadığını ifade etti.
 
Hatay’ın Defne ilçesinde yaşayan Çiğdem Mutlu Arslan, izinsizce kesilen zeytin ağaçları nedeniyle büyük bir mücadele veriyor. Ballıöz Mahallesi'nde TOKİ’ye ulaşım sağlanması için yapılan yol çalışması sırasında, yetkisiz olarak asırlık zeytin ağaçlarının kesildiğini belirten Çiğdem, bu katliamın çevredeki diğer mahallelere de sıçradığını ifade etti. Yol çalışmasının herhangi bir projesi olmadığını ve kesimin hukuksuz bir şekilde gerçekleştirildiğini söyleyen  Çiğdem, tam 83 gündür bu duruma karşı direnişte olduğunu vurguluyor.
 
Ellerinde yetki olmamasına rağmen ağaçları katlettiler
 
83 gündür direnişte olduğunu ifade eden Çiğdem, bu süreçte hukukun da işlemediğini vurguladı. Ağaçlarının bir gece ansızın, hiçbir tebligat yapılmadan katledildiğini söyleyen Çiğdem, “Ağaçlarımız asırlık, 150-200 yaşını aşkın ağaçlar. Bunlar bize bilgi verilmeden katledildi. Ben 83 gündür bu mücadeleyi veriyorum ve hukuksuz yapılan işlemi vatandaşlara anlatmaya çalışıyorum. Çünkü burada valiliğin geçici el koyma kararı var. Geçici el koyma kararlarındaki ibarelerde konaklama amaçlı olduğu yazıyor, ancak burada yapılan işlem kara yolu. Kamulaştırma kararları yok. Ancak SNH adlı, Ankara merkezli taşeron bir firma çalışıyor, kıyımları ve kazıları onlar yapıyor. Biz her seferinde ‘Elinizde yetki var mı, gösterin’ dedik ama 83 günlük süre zarfında hiçbir yetki gösterilmedi. Kolluk kuvvetlerini defalarca aradım, yardım istedim ama bana kayıtsız kaldılar” dedi.
 
Kendisine destek verildi diye emniyete çağrıldı
 
Polise şikayette bulunmasının ardından polislerin alana geldiğini ancak herhangi bir tutanak tutmadıklarını paylaşan Çiğdem, kendisinin geçiştirildiğini ve bunun sonucunda karakola gitmeye başladığını ancak bu sefer de ifadesinin alınmadığını söyledi. Çiğdem, “Sayısız kez bunu yaşadım. 5 Eylül’de emniyetten arandım ve çağırıldım. Bunu yapmalarının sebebi şu; bana çok sayıda siyasi parti ve STK’lar destek oldu. Bundan rahatsızlık duydukları için emniyete çağırıldım. Oraya gittiğimde de güvenlik şube müdürü çadırı çıkarmamı söyledi, ben de çıkarmayacağımı söyledim. Orası benim tapulu arazim, özel mülküm. Zaten ağaçlarım katledilmişti, elimde kalan sekiz ağacı kurtarabilmek için ilk günden ben makinenin önüne atlamıştım ve orada zeytin ağacının altında oturmaya başladım. Direnişim bu şekilde başladı” şeklinde konuştu.
 
Polis ırkçı söylemlerde bulundu
 
 Emniyete çağırıldığında güvenlik şube müdürünün çadırı kaldırması için baskı yaptığını ve arazinin kamulaştırıldığında kendisine ödeme yapılacağını söylediğini dile getiren Çiğdem, “Müdür bana ‘çıkmak zorundasın’ dedi, çıkmayacağımı söyledim. Orada benim etnik kökenim de vurgulandı, çok ağırıma gitmişti. Konunun dışında bir şeydi bu. Biz medeniyetler şehrinde yaşıyoruz, burası çok çeşitliliğin olduğu bir bölge. Biz yüz yıllardır bu şekilde yaşıyoruz. Alevisi, Sünnisi, Kürdü, bizim için fark etmiyor. Biz burada komşumuzun etnik kökeninin ne olduğunu sorgulamıyoruz. Ancak orada güvenlik şube müdürünün ne yazık ki bana karşı tutumunda bu vurgu yapıldı” sözleriyle yaşadıklarını paylaştı. 
 
‘Güvenlik şube müdürü şov yapıyorsun dedi’
 
Çiğdem, güvenlik şube müdürünün kendisine alandan çıkmazsa zorla çıkarılacağını söylediğini belirtti. Çiğdem şöyle devam etti: “ ‘Ben çıkarıyormuşum gibi yapayım, sen bizi çek.’ Yani ‘sen bir şov yapıyorsun ve bu şovu ben göstermelik yapayım, sen de bizi videoya al’ diye bir şey söyledi. Ben de ‘Ben oradaki eylemimde şov yapma gereği duymuyorum, burada bir ağaç katliamı var. Asırlık ağaçların, barışın simgesi olan ağaçların, üstelik meyvesinin üzerinde olduğunu düşünürsek zaten suç. Ağacın kesilmesi suç olmasına rağmen siz bana ‘şov yapıyorsunuz’ mu diyorsunuz’ dedim. Bu şekilde bir vurgudan sonra bana, ‘Sen çıkmazsan ben gelir çıkartırım’ dedi. Ben de ona, ‘Siz rantın, talanın kolluk kuvvetliğini yapıyorsunuz, vatandaşa karşısınız. Siz görevinizi yapmıyorsunuz, karşı tarafı koruyorsunuz’ dedim. Daha sonra sabah yine alana gittim orada şantiye çalışanları vardır, yaklaşık 7-8 makine vardı. ‘Biz çalışacağız’ dediler. Ben de ‘Yetkiniz yok çalışamazsınız’ dedim, makinenin önüne geçtim. Onlar da kolluk kuvvetlerini aradılar. Kolluk kuvvetleri, 150 kişi bir arada geldi. Hatta TOMA hazır bekletildi, güvenlik şeridi çekildi ve ben alanda tek başımaydım.”
 
Şantiye çalışanlarının talebiyle gözaltına alındı
 
Bu sırada bir yurttaşın kendisine destek için geldiğini, ancak sonrasında kelepçelenerek, alanın dışına çıkarıldığını söyleyen Çiğdem, kendisine desteğin az olduğunu, destek verenlerin sadece bir gün geldiğini belirtti. Belediyenin ve yerel siyasetçilerin de kendisine destek olmadığını kaydeden Çiğdem, bunun sonucunda alandan zorla çıkarıldığını ifade etti. Çiğdem, “Birkaç gün sonra alana dolgu malzemeleri getirildi. Ağaçlar katledildi, çünkü bitirildi. Ben yine arazideydim, arazimde kendi arabamı iş makinesinin önüne çektim. Şantiye çalışanları geldi, aracı çekmem gerektiğini söyledi. Ben de çekmeyeceğimi söyledim. Bu sırada sürekli göz hapsinde tutuldum. Alanda olduğum zaman da çıktığım zaman da nereye gittiğimi irdelediler, ne yaptığımı öğrenmeye çalıştılar. Aracımı çektikten sonra dört saat onları oyaladım. Dört saatin sonunda yine emniyeti çağırdılar. Benim hakkımda memura mukavemetten, görevini yaptırmamaktan suç duyurusunda bulundular. Oraya gelen polis çıkmazsam gözaltına alınacağımı söyledi ve gözaltına alındım” diye konuştu. 
 
Hukuki süreç başlamasına rağmen yürütmeyi durdurma kararı verilmedi
 
Çiğdem, gözaltına alındıktan sonra hastaneye götürülürken polislerin kendisini geri götürmeye ikna etmeye çalıştığını, çünkü savcılığın gözaltı talebi olmadığını söyledi. polislerin suç üstüne suç işlediğine dikkat çeken Çiğdem, emniyette de aracının çekilmesi için ikna edilmeye çalışıldığını sözlerine ekledi. Çiğdem, şunları dile getirdi: “Beni göndermek için çok fazla çaba sarf ettiler, çünkü onlar da suç işlediklerini biliyorlardı. Şantiyenin çalışabilmesi için beni gözaltında dört saat oyaladılar. On dakikada ifadem alındı ve ilk defa bir tutanak tutuldu. O da gözaltına alındığım için. Benim yaptığım şikayetler asla dikkate alınmadı. Tabi buradaki mücadeleyi bırakmadım. Benim arazim gasp edildi ancak vatandaşların da arazileri şu an gasp altında ve ben günlerdir onları uyarmaya çalışıyorum. Ben bu arada hukuki süreci de başlatmıştım, belki iki ayı aştı ancak ne hikmetse yürütme kararının durdurulması bir türlü verilemedi. Şu ana kadar verilmesi gereken karar verilmedi” dedi.
 
‘Siz devlete karşı mı çıkıyorsunuz?’ deyip yurttaşları ikna etmişler
 
Kendi zeytinliklerinin katledilmesinden sonra diğer yurttaşların da zeytinliklerinin katledilmeye başlandığını ve yurttaşların bu duruma tepki gösterdiğine değinen Çiğdem, yurttaşlarla birlikte polise haber verdiklerini ve polislerin yaklaşık 10 yurttaşı emniyete götürmek istediğini kaydetti. Emniyette yurttaşların ifadesinin alınmadığını söyleyen Çiğdem, karakoldaki tutumu şu sözlerle özetledi: “Bölgedeki insanların, o paydadaki hissedar sayısı yetmiş dört kişi. Yetmiş dört kişiyi savcı, tek bir dilekçede istemiş. Bu aslında direkt, kabul etmiyorum demektir. Bir kişinin dahi şikâyeti olunca emniyetin de savcının da dikkate alması gerekiyor. Ne yaparsanız yapın bu yol geçecek deniliyor. Bunu neye göre yapıyorsunuz? Elinizde bir yetkiniz yok ki bunu söylüyorsunuz. Akabinde bir görüşme sağlanıyor şantiye çalışanlarıyla vatandaşlar arasında. Aradan on beş dakika geçtikten sonra bir baktım makine çalışmaya başladı. Ne oluyor dememle birlikte vatandaşları ikna ettiklerini öğrendim. ‘Siz devlete karşı mı çıkıyorsunuz?’ gibi tutumlarda bulunmuşlar.”
 
Yapılan yolun projesi yok
 
Defne ilçesinin büyük bir ekolojik tahribat içerisinde olduğunu vurgulayan Çiğdem, can ve mal güvenliklerinin olmadığını söyledi ve emniyetin de, yurttaşların hata yapmasını beklediğine dikkat çekti. “En büyük acı da bu” diyen Çiğdem, kendi zeytinliklerinin Ballıöz Mahallesi’nde olduğunu ve ağaç katliamının Çekmece Mahallesi’nde de başladığını dile getiren Çiğdem, daha sonra Orhanlı Mahallesi’nde kıyımın devam edeceğini kaydetti. Çiğdem, “Bu hat üç-dört mahalleyi kapsıyor. Projenin içinde normalde biz yoktuk. Ben zaten bunu ispatlayıp basına verdim. Benim alanımda kesinlikle böyle bir yol projesi yok. Bu, sadece üç-dört aydan bu yana tasarlanan ve çizimde olan bir yol projesi. Çünkü burada büyük bir tarım arazisi var. Tarım arazisindeki amaç yeni TOKİ’ler. Çünkü Toygarlı Mahallesi’ndeki etap bitmek üzere ve doğal olarak o etap yetersiz kalacağı için yeni etapları yapacak yerler aranıyor. Aranırken de önce yolu açıyorlar. Ama ellerinde herhangi bir proje yok, daha çizim halinde. O kadar trajikomik bir proje ki hala çizim de bitmedi ve çizim halindeyken ağaçlar katledildi” diye belirtti.
 
‘Biz artık yaşamak istiyoruz’
 
Çiğdem, bekledikleri desteği görmediklerini ve kendisinin de bu süreçte ötekileştirildiğine işaret ederek, son olarak şunları söyledi: “Biz artık yaşamak istiyoruz, depremde ölmedik, canlarımızı kaybettik. Daha cesedine ulaşamadığımız sevdiklerimiz var bizim. Biz nefes almak istiyoruz artık, yaşamak istiyoruz. Bize destek olsunlar, bizi daha çok yıpratmasınlar. Çünkü bizim umudumuz tükeniyor. Ben bunun sadece Hatay’a has bir şey olduğuna inanmıyorum. 81 ile yayılacak bir şey. Şu an yapılan şeylerde pilot bölgesi seçildi Hatay. Hatay yerle bir edildi. Ancak İzmir’den de duyum alıyorum. Her yerden haberleri alıyorum zaten, Artvin Hopa’da canlarımızı kaybediyoruz, tutuklanıyorlar. Neden? Ağaçlarına sahip çıktıkları için. Burada 600 milletvekilinin de ayaklanması gerekiyor. Çünkü bugün Hatay, yarın Hopa, diğer gün İzmir böyle gidecek ne yazık ki.”