Sofraların boş kaldığı Tarlabaşı’nda iftar hazırlıkları uzun sürmüyor
- 09:02 24 Nisan 2021
- Emek/Ekonomi
Habibe Eren
İSTANBUL - Tarlabaşı’nda kadınların ana gündemi yoksulluk ve işsizlik. Çoğunluğu Kürt illerinden göç eden ailelerin yaşadığı mahallede, evlerde iftar hazırlıkları çok uzun sürmüyor, çünkü sofraya ne bulunursa o konuyor. Kadınlar, hükümetin yoksulluğu önlemek yerine patates ve soğan dağıtmasına da tepki göstererek “İş istiyoruz” diyor.
Pandemi ile birlikte işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı gün geçtikçe artarken özellikle İstanbul’un yoksul semtlerinde manzara çok iç açıcı değil. Resmi rakamlara göre 16 milyon kişinin yaşadığı kentte özellikle bazı semtlerde yoksulluk daha da derinden hissediliyor. O semtlerden biri de Beyoğlu’na bağlı Tarlabaşı Mahallesi. Diğer semtlere oranla kira fiyatlarının “ucuz” (bin liranın aşağısında değil) olmasından kaynaklı göçmenler, işçiler ve yaşadıkları yerlerden göç etmek durumunda kalan Kürt ve Romanların tercih ettiği mahallede, pandemi nedeniyle iş yerlerinin ve dükkanların kapanması nedeniyle çoğu kişi de işsiz durumda. Ramazan ayının gelmesi ile birlikte daha zor zamanlar geçirdiğini söyleyen mahalle sakinleri, aylardır kiralarını ödeyemediklerini belirtiyor.
Patates ve soğan değil iş istiyorlar
Mahalleye girdiğinizde göze çarpan ilk şey camdan cama asılan çamaşırlar. Her sokağın başında çocuklar otururken, kadınlar da bir araya gelmiş iftar için hazırlıklarını yapıyor. Mikrofon uzattığımız kadınların ortak tepkisi “yoksulluk” ve hükümetin politikaları. Pandemi nedeniyle çoğu kişinin işten çıkarıldığını belirten kadınlar, ev içinde çalışmanın yanı sıra mutfak giderlerini ve hanenin ihtiyaçlarını da karşılamak zorunda kalıyor. Geçen günlerde Urfa ve Diyarbakır’da yurttaşlara dağıtılan patates ve soğan sırasında izdiham yaşanması da kadınların gündeminde. Kadınlar, “Biz soğan patates ve makarna istemiyoruz” diye hükümetin politikalarını eleştiriyor.
Hükümete sitem var
Geçinmenin çok zor olduğunu söyleyen Nafiye Akkoyun, üç çocuğu olduğunu ve çocukların okul masraflarını karşılamakta zorluk yaşadığını dile getiriyor. “Bu durum nereye kadar devam eder onu da bilmiyoruz. Bize gelip de patatesmiş, makarnaymış, soğanmış vermesinler” diye sitem eden Nafiye, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Nereye kadar böyle gidecek. Kiralarımız aylardır ödenmeden duruyor. Diğer faturaları söylemiyorum bile. Eşim aşçıydı, çalıştığı dükkan kapandığı için işsiz kaldı. Şu an evde oturuyor. Bu şekilde yaşamayız. İftar olunca yaptığımız yemek ya makarna ya da patates oluyor, bir bunları görebiliyoruz. Çocuklar et ve köfte istediklerinde alamıyoruz evde ne varsa onu yapabiliyoruz. Pandemi de her şey daha da kötü gitti. Hükümetin politikalarını doğru bulmuyoruz. Devlet diyoruz ama karşımızda devlet yok.”
‘Faturalar birikti’
Mardin’den 30 yıl önce İstanbul’a göç ettiklerini ve o günden beri aynı mahallede yaşadığını söyleyen Kezban Salman de aynı şikayetleri dile getiriyor. “Fakir geldik hala fakiriz, durumumuz kötü. Pandemi nedeniyle iş yok herkes zor durumda” diyerek söze başlayan Kezban, aylık gelirlerinin 1500 TL olduğunu belirterek, “Bu parayla kirayı mı ödeyelim, erzak mı alalım, çocukların ihtiyacını mı karşılayalım. Devletten hiçbir şekilde destek alamıyoruz. Elektrik, su faturalarımız aylardır birikti. Dün pazara gittim sadece iki poşetle gelebildim. Olunca yiyebiliyoruz olmayınca yiyemiyoruz. Devletten destek bekliyoruz, zor durumdayız. Bayram yaklaşıyor, oğlum anne ‘bayramlık alacak mısın’ diyor. Nasıl alacağım dedim” şeklinde konuşuyor.
’30 yıldır İstanbul’dayım mahalleden başka bir yeri görmedim’
İşsizlikten dolayı çok sayıda yurttaşın açlığa mahkum edildiğini söyleyen Hatun Yüncü ise pandeminin kendilerini çok kötü etkilediğini vurguluyor. “Daha önce de durumumuz iyi değildi ama şimdi daha beter oldu. Bir ayakkabı alamıyoruz” diyen Hatun, bir seneden fazladır devam eden salgına yönelik hiçbir önlem alınmadığı gibi yoksul halkın da düşünülmediğini söylüyor. Hatun, “ İftarı evde ne varsa onla açıyoruz. Eskiden pazara gidince en azından yeşillik, patlıcan, domates, biber alabiliyordum şimdi onu da alamıyoruz. Bir iki poşet alsak 200 lira tutuyor. Bazen pazara hiç gidemiyorum. Bu bizi kötü etkiliyor. Ben hep evdeyim gezemiyorum. 30 yıldır İstanbul’dayım, bir gün bir yerine gezmeye gidememişim. Taksim’e sadece hastaneye gitmek için gidebiliyorum. Kömür yok odun yok” sözleri ile yaşadıkları maddi krize işaret ediyor.
‘Elektrikleri yakmıyoruz’
Elektrik faturasının çok gelmesinden kaynaklı elektrikleri yakmadıklarını ve karanlıkta oturduklarını aktaran Hatun, “Sokakta atılan odun tahta vs. görürsek onları yakıyoruz. Kimse kimsenin derdini düşünmüyor. Biz eskiden köydeyken fakirdik ama her şeyimiz tarladan geliyordu ama şimdi öyle bir durumda yok” diye konuşuyor.
’10 eksiğimiz varsa 2’sini alabiliyoruz’
Ferah Acar da kiracı olduklarını ve maddi durumlarının kötü olduğunu vurgulayarak, salgının kendilerini olumsuz etkilediğini belirtiyor. Eşinin daha önce kahvede çalıştığını ancak pandemi nedeniyle işsiz kaldığını aktaran Ferah, “Bir faturamızı ödersek ikincisini ödeyemiyoruz. Üç çocuk var evde toplamda beş kişiyiz. 10 eksiğimiz varsa 2’sini alabiliyoruz 8’i kalıyor. Çocuklarla markete gidersek bir şey istediği zaman alamıyoruz” ifadelerini kullanıyor.