İşçiler yaşam hakları için 1 Mayıs’a hazırlanıyor!

  • 09:04 27 Nisan 2021
  • Emek/Ekonomi
Dilan Babat
 
ANKARA - 1 Mayıs’ta işçiler, “Ölmek istemiyoruz” diyerek alanlarda olmaya hazırlanıyor, SES Eşbaşkanı Selma Atabey, 29 Nisan’da iş yerlerinde 30 Nisan’da ise belirlenen miting alanlarında bir araya geleceklerini kaydetti.   
 
İşçi ve emekçiler her yıl 1 Mayıs’ta hem gasp edilen hakları hem de görünmeyen emekleri için alanlarda olurken, geçen yıl koronavirüs salgınından kaynaklı alanlara çıkamamışlardı. İşçiler bu yıl da 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda her alanda eylem ve etkinliklerle taleplerini haykırmaya hazırlanıyor. Sömürülen emekleri, ağır, güvensiz çalışma ortamlarıyla ve koronavirüs salgınıyla beraber sağlık emekçileri en çok gündeme gelen meslek alanlarından biri oldu. 
Sağlık emekçileri 1 Mayıs’ta “ölmek istemiyoruz” diyerek alanlara çıkmaya hazırlanıyor. Konuya dair Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eşbaşkanı Selma Atabey 1 Mayıs’a nasıl hazırlandıklarını ve yaşadıkları sorunları değerlendirdi.
 
‘Anti demokratik uygulamalarla karşılaştık’ 
 
Türkiye’de ilk vakanın açılanmasından buyana  sağlık çalışanları Covid-19 konusunda bilgilendirilmediği ve yetersiz malzeme ile çalışmak zorunda bırakıldıkları için ciddi sıkıntılarla karşılaştıklarını söyleyen Selma, “Var olan sağlık emekçileri üzerinden bu planlama gerçekleştirilmeye çalışıldı.  Geçmiş dönemlerde de sağlık ve sosyal hizmetler alanında çok ciddi personel eksikliği var,  bundan kaynaklı çok yoğun çalışmalarla karşı karşıya kalındığını ifade ediyorduk. Pandemi dönemi ağır bir süreçti. 14 aydır halen mücadele ediyoruz.  Şuan Türkiye pandemi sürecinde üçüncü pikini yaşamakta. Fakat Sağlık Bakanlığı maalesef buna dönük istediğimiz noktada tek bir tedbir almadı. Rakamlara baktığımızda hemşire ve doktor sayılarını karşılaştırdığımızda yarı yarıya hatta hekimler noktasında da baktığımızda üçte birine dönük bir sayı ile karşı karşıya kalıyoruz.  Covid sürecinde sadece personel sorunu ile karşılaşmadık.  Özlük haklarımıza saldırıda bulundu, ekonomik haklarımız tırpanlandı. Bunun yanı sıra anti demokratik birçok uygulamayla karşı karşıya kaldık.  Özellikle kamuda personele dönük alınan tedbirlerin hiçbiri sağlık alanında gerçekleştirilmedi” dedi.  
 
‘Sağlık emekçileri yeni düzenlemelerden de muaf bırakıldı’ 
 
Pandeminin ilk süreçlerinde sağlıkçıların evlerinde uzak yaşamak zorunda kaldıklarını ve yaşam alanlarını da kendilerinin temin ettiğini hatırlatan Selma, bir yılı aşan pandemi sürecinde sağlık emekçilerinin hala aynı sorunlarla karşı karşıya kalındığına dikkati çekti. Selma,  “Pandeminin üçüncü pikinde ‘yeni kısıtlamalarla’ birlikte kamu alanında ve çalışma alanlarında yeni düzenlemeler yapıldı. Sağlık emekçileri bu düzenlemelerden de muaf bırakıldı. 60 yaş üzerine idari izinler verilmedi. Kronik hastalığı olan çalışanlara izin verilmedi.  10 yaş altında çocuğu olan sağlık alanında çalışan kadın emekçilere izin verilmedi.  Buna tabi ki itirazımız var. Çocuk bakımı sadece kadına yüklenecek bir durum değildir. Eğer idari izin verilecekse dönüşümle ebeveyn izni olarak ifade edilen iznin yerinde olacağını düşünüyoruz.  Maalesef bunlar yine bizim alanımıza alınmadı. Dönüşümlü çalışma, uzaktan çalışma yok ve sağlık emekçileri bu koşullarda çalışmak zorunda bırakıldı” diye belirtti.   
 
‘Sağlık alanında da kadınlar görmezden gelindi’ 
 
2019 yılında toplu iş sözleşmesi (TİS) gerçekleştirildiğini fakat sağlık alanının yine dışında bırakıldığını kaydeden Selma, “İktidar da bunun üzerinden bir algı operasyonu yarattı. ‘Biz sağlıkçılara en üst düzeyde ek ödeme veriyoruz’ diyerek, sanki sağlık emekçileri çok fazla maaş alıyormuş gibi bir algı oluşturdu. Hatta bir hemşire arkadaş beni arayarak, ‘ne olur bunun önüne engel olun ben eşime aldığım maaşı inandıramıyorum’ cümlesini kurmuştu. Evet, ek ödemeler yükseltildi 5 TL iken 10 TL oldu.  Her hastanede ve her kurumda çok farklı ödeniyor. Çok ciddi eşitsizliklere ve adaletsizliklere neden oluyor. Açılan mevzuatlar genelgesinde, ‘Covid servisinde çalışıyorsan bu kadar alırsın, şu bölümde çalışırsan bu kadar alırsın’ ama geçici olarak Covid servisine giden arkadaşlarımız o ödeneklerden de faydalanmadılar. Çok ciddi ekonomik kriz ile karşı karşıya kaldılar. Covid sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı sarsan bir noktada. Bizim alanımızı yüzde 70’i kadın emeği oluşturuyor. Ama bunlarda görmezden gelindi. O alanda sadece erkekler varmış gibi sadece erkekler ile çalışıldı. Kadınlar yine görmezden gelindi. Sadece sistem hekimler üzerinden gidiyormuş gibi göründü. Bakanlık yine bir algı operasyonuna girdi. Orada bir illiyet bağı aramaya çalıştı. İlliyet bağı arıyorsanız, sağlıkçının kaç tane Covid ile karşılaştığını oradan hesaplayın. Tulumunda, sırtındaki terinde, yüzündeki maskesinde görün diyoruz” sözlerini kaydetti.   
 
‘Üzerimizden çok rahat siyaset yapılıyor’ 
 
İlk Covid sürecinde bakanlığın önerisi ile halkın uzun bir süre sağlık emekçilerini evlerinin balkonlarında alkışladıklarını anımsatan Selma, şöyle devam etti: “Halkın bizi alkışlaması bizim açımızdan büyük bir moraldi. Ama sonrasında nelerin yaşanabileceğini tahmin edebiliyorduk. Sağlık emekçisinin emeğini görmeyen ve bunu bir başarı olarak gören ve basına veren (ortada çok başarılı bir süreç yönetemediler) bu başarının asıl kahramanlarının asıl yürütücüleri sağlık emekçileridir. Bunları bir kenara bırakarak, ekonomik, özlük, sosyal ve demokratik bütün haklarını yok sayarak, daha çok çalışmayı dayatarak hatta ölüm dayatan bir süreçle karşı karşıya kaldık.  Biz her gün hemen hemen her hafta bütün illerimizde sağlık emekçileri iş yerlerinin önünde hem taleplerini ifade eden hem yaşadıkları süreci toplumla paylaşan bir nokta iken birçok yerde ise engelleniyoruz. Toplumla aramıza ciddi bir duvar örülmek isteniliyor. İktidarın basında ve kamuoyu ile paylaştıkları toplantılardan ifade ettikleri alanla biz sağlık emekçilerinin alanda gördükleri çok farklı. Ve bu farkı kamuoyu ile paylaşmak istediğimizde de bu noktada ciddi saldırılarla karşı karşıya kalıyoruz.  Bize dönük dosyalar açılıyor, sürgünlere maruz kalıyoruz.  İzmir’de sağlık emekçilerinin kendi arkadaşını kaybettiği için oradaki temsilcimiz yemekhanede yaşamını yitiren sağlık emekçileri için saygı duruşunda durdu diye iki arkadaşımız açığa alındı. Görünmez kılınmak bu işte. 180 bin sağlık emekçisi Koronavirüse yakalandı. Hatta ikinci ve üçüncü virüsü kapan sağlık emekçileri var. Bunların yarın nasıl bir hasar bırakacağı konusunda bir fikrimiz yok. Emeğimiz görülmüyor ama bizim üzerimizde çok rahat siyaset yapabiliyorlar.” 
 
‘Planlamanın hep dışında kalıyor’
 
13 Nisan’da iktidar tarafından “kısmi kapanma” kararına da atıfta bulunan Selma, 1 Mart itibariyle “kısmi normalleşme” sürecinin doğru olmadığını ve sağlık emekçilerinin gözlemlerine rağmen kendilerinin dinlenilmediğini dile getirdi. Selma, “Görüşümüz alınmıyor. Planlamanın hep dışında kalıyor. Nisan ayı itibariyle binlerce insan var. 60 binin üzerinden vaka sayıları var. Bunların gerçeği yansıtmadığını çok iyi biliyoruz. O alanda çalışan bizleriz, o morglardan kaç cenaze gittiğini bizler görüyoruz. Bizler bulunduğumuz yerden bunları ifade ediyoruz. Sağlık bakanlığının açıkladığı ile bizlerin açıkladığı veriler arasında çok ciddi makas farkı var. Bunların şeffaf bir şekilde toplumla paylaşılmasını istiyoruz. Eğer toplum gidişatı görmezse doğal olarak kendisine dönük tedbirleri almayacaktır.  Eğer siz lebeleb kongreler yaparsanız, eğer siz cenazenizi on binlerle uğurlarsanız, yan yana omuz omuza durup halka da, ‘siz maske takmadınız 84 milyon insan bu durumdan sorumlusunuz’ diyorsanız, orada çok ciddi yanlışlıklar vardır. Var olan yöneticiler bu yanlışlıkları sürdürdükleri sürece maalesef biz pandemi ile mücadelede daha fazla can kayıpları ile bu bedeli ödemek zorunda kalacağız” şeklinde konuştu.   
 
‘Ölüyoruz bunun ötesi yok’ 
 
Selma son olarak 1 Mayıs İşçi ve Emekçi bayramına ilişkin şunları kaydetti: “Cenazelere binlerce kişi katılabiliyor. Kongrelere on binler katılabiliyor. Ama bizim sokakta 50 ve 100 kişi ile sosyal mesafeli gözeten bir yerden maskeli bir şekilde 1 Mayıs’ı kutlamamız engellenmeye çalışılıyor. 1 Mayıs’ın haftasonu olmasından kaynaklı sokağa çıkma yasağı ve pandemi gerekçe gösteriliyor. Birçok ilimizde 1 Mayıs’ı kutlamak için 30 Nisan’ı zorluyorlar. Ama izin verilmediği takdirde bizler o alanları tekrar zorlamak zorundayız. Çünkü bizim sessimize kulak tıkayan iktidara ve dünya kamuoyuna bazı şeyleri aktarmak gibi bir sorumluluğumuz var. Bizler de SES olarak, 29 Nisan’da işyerlerimizde kendi taleplerimizi dile getireceğiz. Özellikle İstanbul Sözleşmesi bizim için önemli bir yerde duruyor. Çünkü bizim sendikamız eşbaşkanı, kadın sekreteri ve kadın üyesinin yoğun olduğu bir sendika. 1 Mayıs’ta en fazla İstanbul Sözleşmesi’ni ön plana çıkarmak istiyoruz. İkincisi ise Koronavirüsün meslek hastalığı sayılmasını ön plana çıkarmak istiyoruz. Bunun yanı sıra birçok taleplerimiz olacak. Bu talepler doğrultusunda 29 Nisan’da kendi iş yerlerimizde 30 Nisan’da ise planlanan miting alanında taleplerimizi duyurmaya çalışacağız. Afişlerimiz yemekhanelerde arkadaşlarımıza ulaştırmaya çalışıyoruz. Bu süreci hep birlikte yürütmeye ihtiyaç var. Bu durum artık ekonomi, özlük, demokratik hakları bir kenara bırakalım artık yaşam hakkımızı savunmak zorundayız.  Ölüyoruz bunun ötesi yok. 1 Mayıs emek bayramımız emeğimizi ön plana çıkarırken, yaşam hakkımızdan vazgeçmeyerek yapacağız bunu. Alanlarda sessimizi olabildiğince birleşik mücadele ile haykıracağız."