Serpil Kemalbay: 8 Mart ve Newroz ruhuyla 1 Mayıs’ta alanlardayız
- 09:02 17 Nisan 2022
- Emek/Ekonomi
Dilan Babat
ANKARA - Yaklaşan 1 Mayıs nedeniyle emekçilerin yaşadıkları sorunlar karşısında örgütlenmenin gerekliliğini vurgulayan HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, bunun için ise kadın mücadelesinin örnek alınması üzerinde durdu. Serpil, “8 Mart ve Newroz ruhuyla 1 Mayıs’ta alanları doldurmalıyız” dedi.
Türkiye’de iktidarın politikaları sonucunda yoksulluk giderek derinleşiyor. Emeğinin karşılığını alamayan emekçiler ise söz konusu politikalar karşısında bulundukları her alanda direnişlerini büyütmeye kararlı olduklarını vurguluyor. Emekçiler, yaklaşan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla alanlara çıkmaya hazırlanıyor. Emekçiler, son 20 yıldır iktidarın ülkeyi adım adım götürdüğü yoksulluğa karşı mücadele etme sözünü yeniden dillendirecek.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Sömürünün maskesi’
Serpil, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis Grup Toplantısı’nda “Vatan olmadıktan sonra az yesek ne olur” sözlerine dikkat çekerek, iktidarın artan açlığı, yoksulluğu ve enflasyonu açıklayacak bir metotları olmadığını söyledi. Serpil, “Yoksuldan alıp zengine vermek, sermayeyi daha da palazlanması için çalışmak, bunun için de halkı bir şekilde manipüle etmeleri gerekiyor. 5’li çeteye, yandaşa daha çok kazansın diye politikalar izliyorum diyemediği için ‘vatan, millet elden gidiyor’ diyorlar. Uzun yıllardır Türkiye’de yönetim anlayışı budur. İşçi sınıfı, emekçi ve Kürt halkı arasında bir uçurum yaratmaya çalışıyorlar ve bu kesimleri birbirine karşı kullanmaya çalışıyorlar. İşçi sınıfına, ‘sakın sesinizi çıkartmayın, bölünürüz, parçalanırız, teröristler bizi yer’ deniliyor. Böyle bir bakış açısıyla aslında yaptıkları, işçileri, emekçileri iliklerine kadar sömürmektir. Bu da sömürmelerinin maskesi ve yeniden maskeyi giymiş bulunuyorlar” dedi.
‘Bir cebe verip bir cepten aldılar’
AKP’nin 20 yıldır bu ülkeyi yönettiğini hatırlatan Serpil, bu zaman içerisinde emekçilerin sürekli kaybettiğini, görülmemiş bir işsizlik düzeyinin yaşandığını vurguladı. Serpil, “Resmi rakamlara göre 8 milyon civarında işsiz var ki bu çok fazla. Kürdistan’a gittiğimizde işsizlik oranlarının daha fazla arttığını görüyoruz. TÜİK zaten bu oranları örtüyor. Kötü yönetim tarzı bir beceriksizlikten kaynaklanmıyor, tercihlerden kaynaklanıyor. Mevcut iktidar, sermaye sınıfını, neoliberal sistemi savunan ve bunun için de sömüren ve kutuplaştıran bir iktidardır. Sömürü arttı, zengin ve yoksul arasındaki uçurum o kadar büyüdü ki bugün de katlanarak devam ediyor. En son kur korumalı faiz sistemi ile bu açık bir şekilde ortaya çıktı. Doların yükselmesiyle bunun karşısında bankada parası olan korundu ama işçilere, asgari ücretlerine ‘yüzde 50 zam yaptık’ diye övündüler. ‘Sizin asgari ücretinizi koruyoruz’ dediler aslında korumadılar. Bir cebe verdiler, diğer cepten aldılar. Asgari ücret şu anda pula dönmüş durumda. Bu, 20 yıllık yönetimin sonunda halk sefalete ve açlığa mahkum edilmiş durumda. Bu politikaların devam etmesi de mümkün değil. AKP iktidarı şu anda istenmeyen bir iktidar. Ama çeşitli yöntemlerle ömrünü uzatmaya çalışıyor” sözlerine yer verdi.
‘Cinsiyetçi emek rejimi’
Emekçilerin, hem düşük ücrete hem de güvencesiz iş ve işsizliğe mahkum edildiğine dikkat çeken Serpil, kadın emekçilerin ise daha fazla sorunla karşı karşıya kaldığına işaret etti. Serpil, şöyle devam etti: “Kadın işsizliği çok fazla artmış durumda. Yüzde 30’larda bir kadın istihdamı var, bu erkeklerde ise yüzde 60’ın üzerinde. Aynı zamanda cinsiyetçi bir emek rejimi var. Erkeklerin korunup kollandığı, kadınların dışarıda bırakıldığı bir süreç. Hem güvencesizlik, hem cinsiyetçi bir sömürü sistemi hem de işsizlik ve düşük ücretler karşılığında iş cinayetleri, meslek hastalıkları gibi bir tablo ile karşı karşıyayız. Birçok yerde direniş var. Bu direnişler arasında kazanımla sonuçlananlar da var. Ama bütün işçilerde ‘işimi kaybeder miyim’ korkusu var. Bu kadar işsizlik korkusu olmazsa direnişlerin sayısı da artacak. HDP olarak, “İş v Aş” buluşmaları ve “Kadın Yoksulluğuna Hayır” kampanyaları ile hem direnişleri ziyaret ediyoruz, hem de işçilerin çalıştıkları yerleri görüyoruz. Bu buluşmalarda gördüğümüz şey, her geçen gün zorlukların arttığı ve sömürünün katmerleştiğidir.”
‘Kürdistan coğrafyasında yoksulluğun ismi yok’
Birçok yerde yaptıkları ziyaretlerde ortaya çıkan sorunlardan birinin ise bölgesel eşitsizlik olduğunu ifade eden Serpil, bu duruma dair gözlemlerini ise şu sözlerle paylaştı: “Kürdistan coğrafyasına gittiğimizde yoksulluğun adını koyamıyoruz. Aslında orada açlık yaşanıyor. İşsizlik normal, iş bulmak ayrıcalıklı bir hale gelmiş durumda. Bu kadar büyük bölgesel eşitsizliği savaşta, militarizmden ve Kürt düşmanlığından ayrı ele almak mümkün değil. Bu kampanyalarımız kapsamında kadın işsizliğinin bu coğrafyada daha fazla arttığını görüyoruz. Özellikle mevsimlik işçilere baktığımızda kadınların kölelik koşullarında çalıştığını görüyoruz. Bunlar karşısında direnişlerin gelişmesi kaçınılmaz, fakat öte taraftan da büyük bir örgütsüzlük var. Sendikasızlaştırma bir politikaya dönmüş durumda. Devlet ile patronlar el ele vermişler ve işçileri sendikasızlaştırmayı sömürü yöntemi olarak belirlemişler. İşçiler, emekçiler ve kadınlar olarak bunun önüne geçmemiz lazım. Sadece patlama noktasına geldiğimiz zaman greve çıkmak değil, her gün örgütlenerek, dayanışarak, halklarımızı kazanmaya çalışmamız lazım. Egemen güçler bunları ortadan kaldırmaya çalışıyor. Her gün 6 işçi iş cinayetinde yaşamını yitiriyor. Ukrayna savaşında bu kadar insan yaşamını yitirmiyor. Bu büyük bir sömürü savaşı ve bunu ‘kaza, fıtrat’ diyerek normalleştirdiler. Bizim dikkatimizi buralardan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. İşçilerin, emekçilerin yaşadıkları sorunlar yokmuş gibi davranılıyor. İşçiler ve emekçiler kadınlardan bu işi öğrenmeliler, kadın cinayetlerini durdurmak için büyük bir kadın ittifakı var ve kadınlar bu konuda el ele vermiş durumdalar.”
‘Emeğin halkları için 1 Mayıs’a güçlü karşılamalıyız’
Emekçilerin birçok hakkının ellerinden alındığını kaydeden Serpil bu haklardan birinin ise iktidarın çıkardığı yasa ile emekçilerin kendilerini “işçi” olarak kanıtlayamamaları olduğuna işaret etti. Emekçilerin bir gün değil her gün örgütlenmesi üzerinde duran Serpil, son olarak şunları söyledi: “Halklarımız, 8 Mart ve Newroz ruhuyla alanları doldurmalı. Düzenin köklü bir değişime ihtiyacı var. Köklü bir değişim istiyorsak emek, barış ve demokrasi mücadelesini yükseltenlerden 3’üncü yol seçeneğinin, halkın seçeneğini yaratanlardan yana bir dönüşüm istememiz lazım. Bundan dolayı 1 Mayıs’ta kitlesel birleşik bir mücadele ile alanlarda olmalıyız. Yaşanabilir bir Türkiye için 1 Mayıs’a taleplerimizle gitmeliyiz. İnsana yakışır bir yaşamı, bölgesel ayrım olmadan, emeğin halkları için 1 Mayısı güçlü karşılamalıyız.”