Pahalılık sadece kentleri değil köyleri de etkiliyor

  • 09:04 31 Temmuz 2023
  • Emek/Ekonomi
Şehriban Aslan
 
AMED - Licê’de yaşayan Feryaz Akşahin, yıllardır büyük zorluklar yaşadığını belirterek, “Her şey çok pahalı olmuş, pazara gidiyoruz bir poşete 200 TL ödüyoruz. Pahalılık sadece şehrin merkezinde değil köylerde de çok fazla etkisini gösteriyor” dedi.
 
Kurdistan’da halk yıllardır çok zor koşullarda geçimini sağlarken, ekonomik krizle birlikte bu şartlar katbekat zorlaştı. Kriz sadece kentleri değil, köyleri de vuruyor. Özellikle Kurdistan kentlerinde 90’lı yılların devlet şiddeti sonucu geçinemez duruma gelen ve metropollere gitmek zorunda kalan halk, geri döndükleri köylerinde şimdi de ekonomik krizin etkilerini yaşıyor. Amed’in Licê (Lice) ilçesine bağlı Markê (Ergin) köyünde yaşayan Feryaz Akşahin de köyü boşaltılan ve yıllar sonra geri dönemlerden.
 
İki yıl boyunca çadırda kaldılar
 
1993 yılında evlerinin yakıldığını söyleyen Feryaz, bu nedenle Amed merkeze yerleşmek zorunda kaldıklarını dile getirdi. Yaşadıkları ekonomik sıkıntılar içinde kiralarını dahi ödeyemediklerini belirten Feryaz, “O yüzden tekrar köyümüze taşınmak zorunda kaldık. Köye geldik fakat köyde de evimiz yoktu, eşyalarımızı köyün yas yerine koyduk. Sonra 2 yıl çadırda kaldık. Şu an içinde olduğumuz evi de çok yavaş ve büyük zorluklarla yaptık. Evimizin çok fazla eksiği var ama en azından başımızı koyacağımız bir evimiz oldu. Evin önünde küçük bir bahçe var. Oraya sebze meyve ektik ama bu yıl don çok şiddetli yağdığından ne meyve ne de sebzemiz kaldı” dedi.
 
‘Bir poşete 200 TL ödüyoruz’
 
Feryaz, ekonomik krizin de kendilerini ciddi anlamda zorladığını kaydetti. “Her şey çok pahalı olmuş, pazara gidiyoruz bir poşete 200 TL ödüyoruz” diyen Feryaz, köylerde yaşayanların da krizden çok etkilendiğini vurguladı. Feryaz, “Pahalılık sadece şehrin merkezinde değil, köylerde de çok fazla etkisini gösteriyor. Mesela önceden bizimdi köyden akan su, gelip saat taktılar. Artık su için de para ödüyoruz. Bu yaşadığımız hayat mı, böyle hayat mı olur? Geçimimi sağlamak için başka köylere saatlerce yürüyerek gidiyorum, asma yaprağını topluyorum. Asma yapraklarını toplayıp 5 kiloluk bidonlara koyuyorum, bidonunu 200 TL’den satıyorum. Yine sebzelerimiz olgunlaştığında şehir merkezine götürecek gücümüz olmuyor. Çünkü köy dolmuşları çok fazla para istiyor. Eğer merkeze götürürsem karım zararımı dahi karşılamaz. Sebzelerimizi alıp yol kenarında satıyoruz. Sattığımızı satıyoruz, satılamayanları da alıp eve getiriyoruz. Onlardan salça ve kurutmalık yapıyoruz. Çocuklarım derseniz onlar da iş bulamıyor. Buldukları işler hem sigortasız hem de kısa zamanlı oluyor” şeklinde belirtti.
 
Birçok kişi köylerine döndü
 
Feryaz, tüm sıkıntılarının altında yatan en büyük nedene dikkat çekti. 1993 yılında köylerinin yakıldığını ve devlet tarafından zorla göç ettirildiklerini paylaşan Feryaz, şunları dile getirdi: “93 yılında askerler köyümüze baskın yaptı. Hepimizi evlerinden çıkarıp, var olan her şeyimizi yaktılar. Babam ve birkaç köylüyü başka yere götürüp işkence yapmışlardı. Bize de, ‘Onları öldürdük, bir derenin kenarına bıraktık’ dediler. Dere dere onları aradık ve 15 gün sonra öğrendik ki Diyarbakır’a götürmüşler. Orada onlara çok işkence yapılmış, çıplak bir şekilde suyun içine camların üstüne yatırmışlar. Olayların yaşandığı günden bir gün sonra sabah kalktık, Yolçatı’ya kadar yürüdük. Oraya gelen arabayla Diyarbakır’a gittik. Evimizden ayrıldığımızda elimizde hiçbir şey yoktu. Diyarbakır’a geldik ne ev vardı ne de başka bir şey. Bir bodrum katı vardı, 1 hafta orada kaldık. Sonra bir hayırsever bize yer verdi. Geçimimizi orada zar zor yapıyorduk. Çocuklarımın hepsi çok küçüktü, onlara verecek ekmeğim bile yoktu. Ta ki bugünlere gelene dek. Hala bile geçimimizi sağlayamıyoruz. İnsan topraklarını bırakamıyor, şehirlerde olmuyor. Birçok kişi şu an köylerine dönmüş durumda.”