KESK mitingine katılanlar: Çözüm demokratik bütçe!

  • 10:01 3 Aralık 2023
  • Emek/Ekonomi
 
Rozerin Gültekin-Gülistan Gülmüş
 
AMED - KESK’in, “Emekten yana, demokratik halk bütçesi istiyoruz” şiarıyla gerçekleştirdiği mitingde yer alan sendikalı kadınlar, 2024’ün bütçe dağılımına dair değerlendirmelerde bulundu. Sendikalı kadınlar, bütçenin “güvenlik” adı altında savaşa ayrıldığını belirtirken, çözümün ise demokratik ve katılımcı bir bütçe olduğunu vurguladı.
 
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 2 Aralık günü Amed ve İstanbul’da “Emekten yana demokratik halk bütçesi istiyoruz” şiarıyla miting gerçekleştirdi. Amed’de İstasyon Meydanı’nda düzenlenen ve yüzlerce kişinin katıldığı mitingde, iktidarın savaş ve ranta ayırdığı bütçeye tepki gösterildi. KESK’li kadınlar, 2024’te oluşturulacak olan bütçeye dair taleplerini dile getirdi.
 
‘Güvenlikçi ve üniformalı istihdam bütçesi’
 
2024 bütçe dağılımında Adalet Bakanlığı’na ayrılması planlanan kısım ile 12 cezaevinin inşa edilecek olmasına dikkat çeken Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, Türkiye’de demokrasinin her geçen gün gerilediğini belirtti. Buna rağmen yapılmaya çalışılan bütçenin de halktan, demokrasiden, emekten yana olmadığının altını çizen Nejla, “Bu bütçe güvenlikçi ve üniformalı istihdam bütçesi. Yaşamdan yana olmayan savaş bütçesi.  Her 100 liradan 10 lirasının güvenlik politikalarına ayrıldığı bütçe ile karşı karşıyayız.  Bu bütçenin aynı zamanda faiz bütçesi olduğunu görüyoruz. İktidar faiz haramdır derken, ulusal ve uluslararası bankalara ciddi bir gelir transferi olduğunu görüyoruz. Sermayeyi güçlendiren bir bütçe. Kaynaklar zenginlere ayrılıyor dolayısıyla bu bütçe emekten yana değil, aksine kemer sıkma bütçesidir” ifadelerine yer verdi.
 
‘Özgürlük mücadelesi yükselecek’
 
KESK ve Eğitim Sen olarak emekten yana demokratik bir bütçe talep ettiklerine işaret eden Nejla, “Önümüzdeki dönemde emek, demokrasi ve özgürlükler  mücadelesi yükselecek. Seçimlerden sonra yaprak kımıldamıyor. Muhalif partiler kendi iç konularını tartışmaya başladılar ama biz emek ve demokrasi güçleri olarak tabandan hem muhalif partileri hem iktidarı uyarıyoruz” sözlerini kaydetti.
 
‘Kadınlar sağlığa ulaşırken bedel ödüyor’
 
Daha önce gerçekleşen bütçe dağılımlarında da sağlığa, kadına, yaşama bütçe ayrılmadığını vurgulayan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şube Üyesi Fatma Yıldızhan, “Sağlıklı bir toplum için sağlığa erişimin olması gerekiyor. Bunun bütçe görüşmelerinde dikkate alınması gerekiyor. Hem hizmet alanlara hem hizmet verenlere yönelik bir bütçe değil, aksine sağlığa ayrılan bütçe özel sağlık hizmeti verenlere daha çok ayrılıyor. Halktan alınan vergi tekrardan halka verilmeli. Bu bütçe halkın bütçesidir, sermayenin değil. Yaşamın bir alanında mağduriyet varsa kadın bundan 3 kat daha fazla etkileniyor. Kadınların sağlığa erişimi ile ilgili ciddi sıkıntılar var. Bütçenin sağlık kurumuna ulaşmadan önce sağlıklı olma haline ayrılması gerekiyor. Sağlığın cinsiyeti yok ama toplumda yaşanan sıkıntılarda kadın bu alanda da bedel ödüyor” dedi.
 
Bütçede kadın yok
 
Eğitim Sen 2 Nolu Şube Eşbaşkanı Duygu Özbay da bütçenin güvenlikçi politikalara ve sermayedara ayrıldığını kaydederken, “Sermayedarların vergi borçları bir gecede silinirken bunun yük yine kamu emekçisinin sırtına bindiriliyor. Yoksulluk sınırı 50 bini geçti ve bizler açlık sınırına yakın bir ücretle hayatta kalmaya çalışıyoruz. Demokratik, adil bir bütçe yaratmanın araçları var.  Öncelikle adil bir vergi sisteminin oluşturulması, kadını gözeten, güçlendiren, ekolojiyi gözeten toplumların barış içerisinde yaşamasını gözeten bir bütçenin olması gerekiyor. Bunlara kuruşluk bütçeler ayrılmış. Türkiye’nin toplam gelirinin 100 TL olduğunu düşünürsek buradan kadını güçlendirmeye sadece 53 kuruş ayrıldığını görüyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Türkiye’nin demokratikleşmesi gerekiyor’
 
Türkiye’de  katılımcı bütçenin konuşulmadığını vurgulayan Duygu, birçok sorunun da bu nedenden kaynaklandığının altını  çizdi. Duygu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa ülkelerinde artık katılımcı bütçe konuşuluyor. Bu ülkelerin demokratikleşmesi açısından da çok önemlidir. Uygulansa ülkedeki demokrasi sorunu bir bağlamda çözülmüş olur. Çünkü halk kendi verdiği verginin nereye gittiğine kendisi karar verecek. Ekonomik krizi bir sonuç olarak değerlendiriyoruz. Bu ülkedeki antidemokratik uygulamaların bir sonucu.  Kadın cinayetlerinin artması, ekolojik yıkımların yaşanması, halk iradesinin tanınmamasının, sivil toplum kuruluşlarının iradesinin gasp edilmesi, yargının işlevsiz hale gelmesinin bir sonucu olarak değerlendiriyoruz. Ekonomik kriz sadece ruhsuz rakamlardan ibaret değil. Türkiye’nin demokratikleşmesi gerekiyor.”