70 yaşında mendil satarak geçimini sağlıyor
- 09:03 8 Temmuz 2024
- Emek/Ekonomi
Elfazi Toral
İSTANBUL - 15 yıldır mendil satarak geçimini sağlayan 70 yaşındaki Sebahat Yazgin, “Biz memlekette yoksul olduğumuz için İstanbul’a geldik. Ama burada da fakiriz. Ekonomik kriz nedeniyle en temel ihtiyaçlarımı bile karşılayamıyorum” diyor.
Savaş, yoksulluk ve ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. Bu durumdan en çok kadınlar etkileniyor. Türkiye'de milyonlarca kişi açlık sınırının altında yaşarken, en temel ihtiyaçlar bile karşılanamıyor. AKP-MHP iktidarının yıllardır sürdürdüğü savaş politikaları yurttaşları günden güne daha da yoksullaştırıyor. Türkiye’de 7’den 70’e yurttaşlar derin yoksulluğu yaşarken, 70 yaşındaki Sebahat Yazgin de bunlardan sadece biri. 30 yıl önce yaşadıkları yoksulluk nedeniyle Sêrt'ten İstanbul’a taşınan Sebahat, “Biz memlekette de fakirdik burada da fakiriz” diyerek, kar, kış, sıcak demeden 15 yıldır mendil satarak geçimini sağlıyor. Mikrofonumuzu Sebahat’e uzattık.
'Biz memlekette de fakirdik burada da fakiriz'
“Fakirlikten dolayı evimizi barkımızı terk edip geldik İstanbul’a” diyerek sözlerine başlayan 70 yaşındaki Sebahat, “Biz memlekette de fakirdik burada da fakiriz” diyor. 30 yıldır İstanbul’a taşındığını dile getiren Sebahat, 30 yıldır hala kirada oturduğunu vurguluyor. Yaklaşık 15 yıldır peçete sattığını ifade eden Sebahat, “Yedi tane çocuğum var. Çocuklarımdan ikisi hasta, ben onlara bakıyorum. Bir oğlum da burada hem mendil satıyordu hem de okuyordu. Ama şüpheli bir şekilde denize düşerek yaşamını yitirdi. Ekonomik koşullardan dolayı çocuklarımı hastaneye bile götüremiyorum. Türkiye’de merhamet kalmamış. Fakir tam fakir, zengin tam zengin. Kimse kimseye sahip çıkmıyor. Günden güne mağduriyetimiz artarak devam ediyor” şeklinde konuştu.
'Soğuk sıcak demeden sabah akşama kadar oturuyorum'
Ekonomik krizden dolayı faturalarını bile ödeyemediğini belirten Sebahat, “Ev kiraları 20 bin olmuş. Ben bu kadar parayı nasıl, nereden bulup vereyim? Elektrik, su, doğal gaz faturalarını bile zar zor ödüyorum. Yemiyoruz, içmiyoruz; kira ve faturalarımızı ödüyoruz. Her şeyden kısıp bin bir türlü zorlukla faturalarımı ödemeye çalışıyorum. Evin bütün yükü benim üzerimde. Her gün aç ve susuz bir şekilde caminin kapısında oturup mendil satıyorum. Sabahın ilk ışıklarından itibaren gelip akşam saatlerine kadar, sıcak-soğuk demeden güneşin altında oturup mendil satmaya çalışıyorum” diyor.
'Evime hasret kalmışım'
Haftanın 7 gününü çalışarak geçirdiğini paylaşan Sebahat, çoğu kez akşama kadar aç kaldığını vurguluyor. “Yaşam çok zor, fakirler için daha da zor” diyen Sebahat, “Fakirlik rezilliktir. Türkiye’de bir hayırsever kalmamış. Ben burada mendil satarken birçok şeye de maruz kalıyorum. Yurttaşlar önümden geçerken destek olabilmek için bana zekat veya para verdiklerinde çevredekiler tepki gösteriyor. Fuhuş, uyuşturucu ayıptır; çalışmak ayıp değil. İnsanların bana yardım eli uzatması ayıp değildir. Ben başka bir işte çalışamıyorum çünkü hasta çocuklarım var, onlara bakıyorum. Bu duvarların önünde oturmaktan nefret ediyorum. Evime hasret kalmışım. Ama çalışmaya mecburum” diye ifade ediyor.
'Kirayı mı, faturayı mı yoksa patates domates mi alayım?'
Pazara gittiğini ancak eve eli boş döndüğünü aktaran Sebahat, sözlerine şöyle devam etti: “Ekonomi çok kötü durumda. Artık pazarlara da gitmiyorum çünkü hiçbir şeye yetişemiyorum. Para olmayınca pazara ne diye gideyim? Marketin yolunu bile tutmuyoruz. Bir tane biber, bir tane domates, bir tane patatesle geçiniyoruz. Buzdolabım bomboş. Kira mı verelim, pazara mı gidelim, faturalarımı ödeyelim; hangisine yetişeyim? En temel ihtiyaçlarımı dahi karşılayamıyorum. Eskiden 10 TL ile birçok şey alabiliyorduk. Ancak şu an 1000 TL ile markete girsen yine eli boş çıkıyorsun.”