Kayıp yakınları: Her şey ortaya çıksın

  • 12:51 28 Eylül 2024
  • Güncel
 
 
HABER MERKEZİ – Kayıp yakınları, bu haftaki eylemlerinde, gerçeklerin ortaya çıkmasını istediklerini ve bunun için de hangi koşulda olursa olsun mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı.  
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, Amed, Êlih, İzmir ve Colemêrg'de "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla bu hafta da eylemlerine devam etti. 
 
Amed
 
İHD ve kayıp yakınları,  “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla eylemlerinin 816’ncı haftasında Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eylemde bu hafta, Amed’in Hezro (Hazro) ilçesinde 25 Eylül 1991'de gözaltında kaybedilen İbrahim Gündem'in akıbeti soruldu.
 
Hikaye öncesinde söz alan İbrahim’in kardeşi Feride Gündem, 15 yıldır buraya geldiklerini dile getirirken, her şeyin ortaya çıkmasını istediklerini belirtti. Feride, abisinin bir mezarının olmasını ve mezarını ziyaret etmeyi istediğini de ifade ederken son olarak, gerçeklerin ortaya çıkması için hangi koşulda olursa olsun mücadelelerini bırakmayacaklarının altını çizdi.
 
Ardından, İbrahim’in kaybediliş hikayesini, İHD Kayıp Komisyonu üyesi Berfin Elçi okudu.
 
Gözaltına alınan İbrahim için ‘Gözaltında değil’ yanıtı verildi
 
Amed’in Hezro ilçesinde 25 Eylül 1991’de İbrahim Gündem’in evine askerler tarafından baskın düzenlendiğini ve bu baskında askerlerin İbrahim’i gözaltına aldığını ifade eden Berfin Elçi, “İbrahim Gündem, 1952 yılında Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde Sarıerik (Qenderhel) köyünde dünyaya gelir. Evli ve 9 çocuk babasıdır. Ailesi ile birlikte Hazro ilçesine bağlı Sarıerik köyünde çiftçilik ve hayvancılık ile geçimini sağlamaktadır. 25 Eylül 1991 tarihinde Diyarbakır’ın Hazro ilçesine bağlı Sarıerik köyünde ikamet eden baba Ahmet Gündem’in evine, gece saat 01.00 sıralarında Üsteğmen Kenan Şahin ve beraberindeki bir grup asker tarafından baskın düzenlenir. Baskında Ahmet Gündem’in oğlu İbrahim Gündem, askerlerce gözaltına alınır. Sabah bırakılacağının belirtilmesi üzerine karakola giden Ahmet Gündem, oğlu İbrahim Gündem’i sorar, ancak kendisine ‘Gözaltına alınmadı’ yanıtı verilir” dedi.
 
Aile ‘Devleti suçluyorsun, devlet böyle şeyler yapmaz’ azarlamasına maruz kaldı
 
Ahmet Gündem’in oğlunu bulmak için birçok yere dilekçe verdiğini ve karşılığında azarlamaya maruz kaldığını belirten Berfin, “Bunun üzerine Ahmet Gündem, oğlu İbrahim’in bulunması ile ilgili girişimlerini sürdürür. Hazro Cumhuriyet Savcılığı’na gider. Savcılık, Ahmet Gündem’i yeniden karakola yönlendirir. Bunun üzerine Ahmet Gündem, bir kez daha karakola resmi dilekçe ile başvuruda bulunur. Ancak, yazdığı hiçbir dilekçeye yanıt verilmez. Bu kez Diyarbakır Valiliği’ne gidip oğlunun akıbetini sorar. Valilikçe aranan karakoldan, ‘Biz almadık’ yanıtı verilir. Ardından İl Jandarma Alay Komutanlığı’na giden Ahmet Gündem, burada ‘Devleti suçluyorsun, devlet böyle şeyler yapmaz’ şeklinde azarlamalara ve tehditlere maruz kalır. Ahmet Gündem, oğlunun gözaltında kaybedildiğine dair girişimlerini bir süre daha sürdürür. Ancak bu süre zarfında tehditlere maruz kalır. 15 Şubat 1993 tarihinde asker ve korucular tarafından evi yakılan Ahmet Gündem, 15 kişiden oluşan aile fertleri ile birlikte Diyarbakır Merkez’e göç etmek zorunda kalır. İbrahim Gündem’in annesi Meyrem Gündem, yıllarca oğlunun yaşadığına dair bir haberin gelmesini bekler. Ne yazık ki Meyrem Ana da, tıpkı Berfo Ana, Fatma Ana, Elmas Ana, Asiye Ana ve Arife Ana gibi, çocuğuna kavuşamadan bu hayattan gözü açık bir şekilde göçüp gitti” dedi.
 
Konuşmaların ardından eylem, oturma eylemiyle sona erdi.
 
Colemêrg 
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla eylemlerinin 142’nci haftasında Gever ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Eylemde, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı açılırken, katledilen ve kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Eyleme, DEM Parti Colemêrg Milletvekili Onur Düşünmez, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), DEM Parti Gever İlçe Örgütü yöneticileri, Barış Anneleri, Colemêrg Barosu, ÖHD Colemêrg şube avukatları, kayıp yakınları ve çok sayıda yurttaş katıldı.
 
Bu haftaki eylemde, 30 Eylül 1993 yılında görev yaptığı Ankara Altındağ Nüfus Müdürlüğü önünden polis yelekli, telsizli kişiler tarafından gözaltına alınıp işkence edilmiş bedeni 2 gün sonra MİT binası yakınlarındaki Gölbaşı mevkiinde metruk bir binada bulunan Mecit Baskın’ın akıbeti soruldu.
 
Açıklama metnini ise İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz okudu.
 
‘Sesimizi duyurmaya devam edeceğiz’
 
Gözaltında insan kaybetmenin bir Türkiye gerçeği olduğunu söyleyen Sibel, bu gerçekle yüzleşmek için yola çıktığını defalarca dile getiren AKP iktidarının mensuplarının bugün gelinen noktada eski karanlık zihniyetin yolunda gitme eğilimlerini belli ettiğini belirtti. Toplumun hukuka ve hukukun üstünlüğüne inancını derinden yaralayan ‘gözaltında kayıplar’ gerçeğinin üzeri örtülemeyecek bir mesele haline geldiğini ifade eden Sibel, “Biz insan hakları savunucuları olarak son kaybımızın akıbeti ortaya çıkarılana kadar meydanlarda sesimizi duyurmaya devam edeceğiz” dedi.
 
‘Asla vazgeçmeyeceğiz’
 
Gözaltında insan kaybetmenin insanlığa karşı suç kapsamına alınıp zaman aşımı definin bir an önce kaldırılması gerektiğini kaydeden Sibel, “Adil ve tarafsız bir yargılama ile tüm sorumlular yargılanmalı ve gerekli caydırıcı cezalar verilmelidir! Bedenleri kaybedilen sevdiklerimizin akıbeti bir an önce açıklanmalı, kayıp yakınlarının çiçeklerle donatılacağı bir mezar yerinin olması sağlanmalıdır. Gözaltında kaybedilen sevdiklerimizin akıbetini sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
 
‘Failleri sormaktan geri durmayacağız’
 
Ardından konuşan Mecit Baskın’ın oğlu Eren Baskın, 32 yıl boyunca adliye koridorlarında ve meydanlarda babasının akıbetini sorduğunu belirterek, “2011 yılında yapılan yargılamanın faillerin ortaya çıkarılarak cezalandırılacağını düşündüm. Ne yazık ki bu bir aklama yargılaması oldu. Binlerce delil, onlarca görgü tanığı olmasına rağmen faillerin katil olduğunu söyleyenler varken zoraki bir beraat kararı verilerek tüm faili meçhul dosyalar zaman aşımıyla düşürüldü. Babam ve tüm kayıplar için adalet talep etmeye devam edeceğiz. Hiçbir zaman meydanlardan ve adliye koridorlarından bu failleri sormaktan geri durmayacağız” şeklinde konuştu.
 
‘Halkımız katilleri tanıyor’
 
Kayıpların faillerinin her ne kadar yargılama eliyle üstü örtülmeye çalışılsa da toplum vicdanında JİTEM’cilerin tarih boyunca hep katil olarak bilineceğini ifade eden Colemêrg Milletvekili Onur Düşünmez, “Halkımız katilleri biliyor ve tanıyor. Aklama yargılaması bu gerçekliği değiştirmez. Cumartesi Anneleri, yıllardır her şeye rağmen failleri ve kayıplarının akıbetini soruyor. Yıllardır baskı, zulüm ve sindirme politikalarına rağmen meydanlardan geri çekilmediler. Katledilişinin yıldönümünde Ceylan Önkol şahsında bütün annelerimizin, babalarımızın ve kardeşlerimizin hesabını sorana dek mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
 
Êlih
 
Êlih'te İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 652’nci haftasında Gülistan Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Eyleme, kayıp yakınları, insan hakları savunucuları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) şube yöneticileri katıldı. Eylemde, 10 Eylül 1996 tarihinde Amed’in Pîran ilçesinde bahçesini sulamaya giderken katledilen Hatice Atalay’ın hikâyesi okundu.
 
Hikâyeyi İHD Êlih Şube Eşbaşkanı Rumeysa Deniz Kaya okudu.
 
Hatice Atalay’ın hikâyesi şu şekilde: “10 Eylül 1996 tarihinde Hatice Atalay, Dicle Emniyet Müdürlüğü’nün karşısında bulunan sebze bahçelerini sulamaya gider ve sulamaya dair emniyeti bilgilendirir. Atalay, bahçeyi sulamaya başladıktan bir süre sonra, Emniyet Müdürlüğü’nün arka kısmında bulunan Ziyaret Tepesi'nden, orada sürekli konumlanan özel harekât timleri tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açılır.
 
O esnada, Hatice Atalay’ın eşi emniyete doğru feryat figan koşarak, silah sıkmamalarını söyler. Ancak orada bir polis kendisine hakaret ederek, ‘Seni de öldüreceğiz’ diyerek bağırır. Eşi, Atalay’ın yaralandığını ve onu hastaneye yetiştirmek istediğini polislere bildirir. Ancak sabah saat 06.00’ya kadar emniyet mensupları onları orada oyalamaya devam eder. Atalay orada kan kaybından hayatını kaybeder. Daha sonra olay yerine Cumhuriyet Savcısı ve doktor getirilir. Soruşturma sonucu emniyet yetkilileri, olay yerinde mermi bulamadıklarını ve olayla ilgilerinin olmadığını söyler. Dosya Cumhuriyet Savcısı tarafından kapatılır. Olayın işlendiği tarihten bugüne yetkililer tarafından etkin ve bağımsız bir soruşturma yapılmadığı için olay faili meçhul olarak kalır.”
 
Açıklama, oturma eylemi ile sona erdi.
 
İzmir
 
İHD İzmir Şubesi, iki haftada bir düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemini Konak ilçesindeki eski Sümerbank önünde gerçekleştirdi. Çok sayıda kişinin katıldığı eylemde, “Kayıplar vicdandır, sahip çık" ve "Failler belli, kayıplar nerede?" pankartları açıldı.
 
İHD İzmir Şubesi Yöneticisi Caner Canlı, bu hafta 21 Eylül 1995'te Êlih'te askerler tarafından evine baskın yapılarak gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Şeyhmus Eroğlu’nun kayıp hikâyesini okudu. Caner, Şeyhmus Eroğlu'nun 1930 yılında Mêrdin’in Midyat ilçesine bağlı Bardakçı (Batê) köyünde doğduğunu, evli ve yedi çocuk babası olduğunu söyledi.
 
Şeyhmus Eroğlu’nun hikâyesi
 
Şeyhmus'un yaşadığı köye askerler ve korucular tarafından sık sık baskın yapıldığını belirten Caner, şöyle devam etti: "Eroğlu, korucu olmaya zorlanıyordu. Köye yapılan baskınların birinde kardeşiyle birlikte gözaltına alındı, ancak daha sonra serbest bırakıldı. Eroğlu ailesi, baskılar sonucunda köyden ayrıldı. Şeyhmus Eroğlu, ailesiyle birlikte Batman merkeze taşındı. Birkaç yıl burada yaşadı. 21 Eylül 1995 tarihinde köy korucuları ile askerlerin evine yaptıkları baskın sonucunda gözaltına alınarak Mardin’e götürüldü. Olayın ardından ailesinin onu bulmak, kendisinden haber alabilmek için yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Yetkililer, ne ev baskınını ne de gözaltına alındığını kabul etti."
 
Caner, Şeyhmus ile birlikte gözaltına alınan görgü tanıklarının ise Şeyhmus'un gözaltında tutulduğunu, ağır işkenceler gördüğünü, daha sonra serbest bırakıldığını söylediklerini aktardı. Caner, "Eroğlu, yine Midyat’taki bazı görgü tanıklarının ifadelerine göre, serbest bırakıldığı iddia edilen tarihte özel timlerin olduğu bir arabanın içinde görüldü. O tarihten itibaren kendisinden bir daha haber alınamadı" diye belirtti.
 
Caner, kayıplar bulunana ve failler yargılanana kadar mücadeleye devam edeceklerini yineledi.
 
Açıklama, oturma eylemi ile sona erdi.