Saliha Aydeniz: Sayın Öcalan özgür olup barış için etkin rol almalı

  • 21:04 13 Şubat 2025
  • Güncel
ANTALYA - İmralı görüşmelerine dikkat çeken DEM Partili Saliha Aydeniz, "Sayın Öcalan'ın özgür olup barış süreçlerinde etkin rol alması gerektiği inancımız bu değişime katkı sunabilir. Fiziksel özgürlük ve düşüncelerinin yayılması Türkiye'nin demokratikleşmesi için umut taşır" dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Antalya'da “Ekmek ve Adalet Buluşmaları” kapsamında kentteki sivil toplum örgütleriyle bir araya geldi. Antalya'da bir otelde gerçekleşen buluşmaya DEM Parti Milletvekilleri Saliha Aydeniz ile Saruhan Oluç katılım sağladı. Buluşmaya katılan STK temsilcileri vekillere, İmralı görüşmelerini, Anayasa değişikliği ve PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü meselesinin nasıl çözüleceği sorularını Saliha Aydeniz ve Oluç'a yöneltti.
 
Buluşma ilk olarak sorulara yanıt veren Saliha Aydeniz, “Anayasa değişikliği” sorusuna; Anayasa meselesinin; bugün ülkede yaşanan kriz ve kutuplaşmanın birinci sebebi olduğuna işaret etti. Anayasa'nın değişmesi gerektiğini ifade eden Saliha Aydeniz, toplumsal bir Anayasa'nın oluşması gerektiğini vurguladı. "Türkiye eski Türkiye değil. Tamamen otoriter ve tek adam rejimine döndü" diyen Saliha Aydeniz, otoriterleşmenin en büyük sebebinin iktidarın sorunların çözümsüzlüğündeki ısrarı olduğuna dikkat çekti. Saliha, "Bunların başından da Kürt sorunu geliyor. Sayın Bakan'ın "Türkiye eski Türkiye değil" demesi bir itiraftır. Türkiye artık otoriter bir rejime dönüşmüş, faşizmin kurumsallaştığını itirafıdır. Bugün gelinen aşamanın, tekçiliğin, otoriterleşmenin en büyük sebebi Kürt sorunlarının çözümsüzlüğünde ısrardır. Kürtlerin anayasal haklarının tanınması, dilin tanınması esastır. Ama bu sorunun çözümsüzlüğü Türkiye'nin içine girilemez krizlerinin başında gelir ve sistemin değişmesini gerektirir. Bu sistemin değişmesi gerekiyor" dedi.
 
Meclis vurgusu
 
İmralı görüşmelerine ve iktidarın saldırılarına dikkat çeken Saliha Aydeniz, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Samimiyet herkesin sorguladığı bir kavram. Bir taraftan barışmak istiyoruz derken, bir taraftan operasyonlar, gözaltılar, Rojava'nın bombalanması, Kürtlere yönelik saldırılar sürüyor. Kürtlerin aynı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Sistem ısrarla yüz yıl önce Kürtleri nasıl dört parçaya ayırdıysa bugün de aynı derdinde. O yüzden bir kere bugün Kürt halkının ve Kürt halkının dostlarıyla vermiş olduğu mücadele Ortadoğu yeniden dizayn edilirken Kürt halkının yanında kim durursa o daha çok kazanıp elde edileceği nettir yani. Bu çok net. Sayın Öcalan görüşmesinde de ifade etmiştir bunu. Yani iki bin on üç iki bin on beş sürecinin bir kere bir o dönemin niye başarıya uğrayamadığı meselesinde dönmek gerekiyor. Bazı şeylerin somut adım atılmadığı için o dönemde barışta ısrar edenler bugün yargılanırken ama devletin ya da iktidarın taraftarları yargılayanlar olarak devam ediyorlar. Bir kere burayı görmek gerekir. O yüzden bu sürece başlarken samimiyet aramak yerine kendimize olan güvenimizle ve bu işte on yıllık çöktürme kullanımına karşı göstermiş olduğumuz mücadelenin, tasfiyenin tutmadığı, tasfiye yerine halkların mücadelesinin yükseldiği bir yerde bu el uzatılmıştır. Gerçekten yine de bu verilen mücadelenin Ortadoğu denklemlerde artık bu halkın aktör, başat aktör olma hali söz konusudur. O yüzden samimiyet aramak yerine bu noktanın buraya gelmesinin üzerinden bakıyoruz ve gerçekten bu toplantılarımızın amacı da beklentimiz halktan da beklentimiz her kesimden de beklentimiz eğer bu sürece dar küçük kendi işte çıkar çıkarı doğrultusuna bakıp eğer küçültürsek iktidarın ekmeğine hani iktidar kendine doğru yontar dememizin sebebi bu. Yani biz eğer toplumsal zemini muhalefeti güçlendirebilirsek bu iktidar istediği kadar kendini yontmaya çalışsın, oradan bir kere sorunların çözümü açığa çıkacak. Sayın Öcalan birinci görüşmesinde de ikinci görüşmesinde de ısrarla Meclisi,  siyasi partileri işaret etmesi, yapacağı çağrıyı da bütün kesimlerin sorumlu kalması gerektiğini ifade etmesinin amacı bu.
 
'Herkes sorumluluk yüklenmeli'
 
Yani şimdi mesela televizyonlarda çağrıyı sadece sanki işte PKK'nin silah bırakmasıyla oraya daraltma... PKK bir sonuçtur diyoruz. Sebebin, bu kadar demokratik, antik demokratik bir ülkede bu kadar kadın katliamları, bu kadar doğal katliamı, bu kadar ötekileştirme, Kürt halkının dilinin yasaklanması, varlığının yasaklanması, Alevilerin yaşadığı inanç sorunlarının hepsi bu ülkenin demokratik olmamasından kaynaklı değil midir? Peki bu demokratik olmama meselesinin çözümü için herkesin sorumluluk üstlenmesi gerekmiyor mu? Herkesin sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. O yüzden mesele sadece PKK'nin silah bırakmaz. Peki kendi silah bıraksın dedi 93'ten bu yanadır. Defalarca tek taraflı silah bırakmış. Peki peki sorun mu çözüldü? Sorun mu çözüldü? O yüzden ısrarla bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Israrla bir algı oluşturuluyor. Yani bu algı ve manipülasyonlara düşmeden birilerinin çıkarı da zemin oluşturmadan Türkiye'nin bütün hakları inançları toplumsal kesiminin demokrasi ile buluşmasının zamanı ve mücadelesidir bu dönem. Bu çağrı da böyle bir çağrı. Böyle bir çağrı. Yani tek mesele yani ısrarla Meclise işaret ediliyor. Israrla siyasi partilere işaret ediliyor. Israrla sivil toplum örgütü üçüncü alan olarak rolünü oynaması gerektiği söyleniyor. Israrla toplumun örgütlenmesi gerektiği söyleniyor. Bugün toplumsal çürümenin işte yenidoğan çetesi ortada, Narin Gürhan meselesi ortada, gençlerin yaşadığı uyuşturucu, ahlak yani ve çürüme ortadayken peki sorumluluk sadece hani bir tarafın mı? O yüzden bu noktada herkesin sorumluluk alarak bütünlüklü bir demokrasi zemini oluşturursak sorundan bak, bu Ortadoğu için de rengimiz için, inancımız için eğer yargılanıyorsa o zaman bu hepimizin sorunu. Sadece bir yere sıkıştırmayla, işte sadece silah bıraktırma çağrısı olacak ya da devletin iktidarın ısrarla buraya sıkıştırması, bu algıyı oluşturmasını içinden bizim çıkarmamız gerekiyor.
 
‘İktidar değişsin diye Kürt halkı elinden geleni yaptı’
 
 Israrla sorunun çözümü iktidarın değişimiyle anlaşılıp erken seçim gibi düşünülüyorsa vallahi iki seçimdir. Yani 2018, 2019,2023, 2024 seçimlerinde bu iktidar değişsin diye Kürt halkı elinden geleni yaptı bence. Stratejisini elinden geldiğince yaptı. Örnek Diyarbakır'la İzmir'in oy oranlarıdır yani. Başka örnek vermeme gerek yok. O zaman mesele demek ki seçime sıkıştırmak bir yerden hani yine palyatif çözümler bulmayla alakalı ya da oraya sıkıştırmayla alakalı bir mesele.
 
'Abdullah Öcalan’ın fiziksel özgürlüğü demokratikleşme için umut'
 
Bu dönemin sivil toplumu, inanç liderlerini, kadınları, siyasi partileri kaosun önüne geçmeye çağırıyoruz. Erken seçimle sınırlı kalmamak gerektiğine inanıyoruz. Sorunların çözümünün yalnızca seçimlerden geçmeyeceği, demokratik bir cumhuriyet için mücadele edilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Sonuç olarak, tüm kesimlerin sorumluluğunu alarak, demokratik bir zeminde hareket edilirse, Türkiye ve bölgede olumlu gelişmeler sağlanabilir. Sayın Öcalan'ın özgür olup barış süreçlerinde etkin rol alması gerektiği inancımız bu değişime katkı sunabilir. Fiziksel özgürlük ve düşüncelerinin yayılması Türkiye'nin demokratikleşmesi için umut taşır."
 
'Demokratik özgürlükçü bir Anayasa ihtiyacı var '
 
Saliha Aydeniz ardından söz alan Saruhan Oluç, İmralı görüşmelerine değinerek, adını tam olarak koyamadıkları bir sürecin yaşandığını anlattı. Bu sürece görüşme süreci olarak tanımlayan Saruhan Oluç, bu süreci bir barış sürecine çevirmek istediklerini belirtti. 1 Ekim sonrası yaşananları anlatan Saruhan Oluç, Abdullah Öcalan'ın mesajlarına dikkat çekti. Abdullah Öcalan'ın yapacağı çağrıyı beklediklerini ve bu sürece dair çalışma ile görüşmelerinin sürdüğünü ifade eden Saruhan Oluç, toplumsal barışa değindi. Saruhan Oluç, Anayasa değişikliğine dair ise "Türkiye'nin yeni bir anayasaya yeni bir toplumsal sözleşme ihtiyacı var. Demokratik özgürlükçü bir Anayasa ihtiyacı var" dedi.