Asrın komplosuna karşı asrın direnişi (9)

  • 09:01 9 Şubat 2025
  • Dosya
İmralı’da 26 yıllık hukuksuzluk
 
Melike Aydın 
 
HABER MERKEZİ – Uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilen Abdullah Öcalan, 26 yıldır ağır tecrit altında. Avukat ve aile görüş yasakları ile haberleşme engelleri devam ederken, AİHM, BM ve CPT kararları uygulanmıyor.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da gerçekleştirilen uluslararası komplo sonucunda Türkiye’ye getirilerek İmralı Cezaevi’ne konuldu. Bu süreç, yalnızca bir yakalama operasyonu değil, aynı zamanda Kürt sorununun siyasal çözümünü engelleme ve bölgesel dengeleri yeniden şekillendirme girişimi olarak değerlendirildi. Abdullah Öcalan’ın Kenya’dan Türkiye’ye getirilmesi, uluslararası güçlerin de dahil olduğu çok taraflı bir komplo olarak kayıtlara geçti.
 
Bu komplonun ardından başlayan yargılama süreci, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından adil olmadığı gerekçesiyle eleştirildi ve Türkiye’nin yeniden yargılama yapması gerektiği belirtildi. Ancak, bu kararlara rağmen Türkiye’de hukuki süreç işletilmedi ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit koşulları giderek ağırlaştırıldı.
 
Dosyamızın bu bölümünde, 15 Şubat uluslararası komplosunun ardından Abdullah Öcalan’a uygulanan ağır tecridin nasıl kalıcı hale getirildiğine dikkat çekiyoruz. 
 
1999-2009: Tek kişilik hücrede 10 yıl
 
Abdullah Öcalan, 1999’dan 2009’a kadar tek başına bir hücrede tutuldu ve bu süre boyunca hiçbir tutsak ile bir araya getirilmedi. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) raporlarında, bu durumun insan hakları ihlali teşkil ettiği belirtilerek tecridin hafifletilmesi gerektiği ifade edildi. 2009’da CPT’nin önerileri üzerine Abdullah Öcalan’ın yanına beş tutsak getirildi ve haftada 10 saatlik bir görüşme hakkı tanındı.
 
2011: Kesintisiz tecrit başladı
 
27 Temmuz 2011’de avukat görüşleri tamamen kesildi ve tam izolasyon dönemi başladı. Aynı süreçte, KCK operasyonları kapsamında onlarca avukat gözaltına alındı ve savunma hakkı fiilen engellendi. İmralı’daki avukat görüş başvuruları ya “gemi bozuk” ya da “güvenlik gerekçesi” ile reddedildi.
 
2013-2015: Çözüm süreci ve görüşmeler
 
2013 yılında Türkiye’de "Çözüm Süreci" adıyla barış görüşmeleri başladı. Devlet yetkilileri, MİT ve HDP heyetleri, düzenli olarak Öcalan ile İmralı’da görüşmeler gerçekleştirdi. Bu süreçte Dolmabahçe Mutabakatı açıklandı ve Öcalan, barışçıl çözüm için demokratik müzakere önerilerini sundu. Ancak, 22 Temmuz 2015’te süreç sonlandırıldı ve Öcalan üzerindeki tecrit yeniden ağırlaştırıldı.
 
2015-2019: Yeniden mutlak tecrit ve OHAL süreci
 
Çözüm sürecinin sona ermesinin ardından, İmralı’daki haftalık sohbet hakkı kaldırıldı, havalandırma süreleri ciddi şekilde kısıtlandı. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte tüm görüşme hakları tamamen askıya alındı. 2018’de çıkarılan KHK’larla avukat, aile ve vasilerle görüş yasağı kalıcı hale getirildi. 2019’da, kamuoyundaki açlık grevleri ve protestolar sonucunda sekiz yıl aradan sonra ilk kez avukat görüşlerine izin verildi. Ancak bu süreç sadece beş görüşle sınırlı kaldı ve hemen ardından tekrar kesintisiz tecrit uygulandı.
 
 2019’dan bugüne: Uluslararası hukuk ve Türkiye’nin tavrı
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2014 yılında verdiği kararla Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının insanlık dışı olduğunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence yasağına aykırılık teşkil ettiğini belirledi. AİHM, Türkiye’nin tutsaklara belirli şartlarda tahliye umudu tanıması gerektiğine hükmetti. Ancak, Türkiye bu kararı uygulamadı. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi, 6 Eylül 2022’de aldığı kararla, Türkiye’nin Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak iletişimsizlik halinin insan haklarına aykırı olduğunu ve avukat görüşlerine izin verilmesi gerektiğini belirtti. Ancak Türkiye, BM kararlarını da dikkate almadı.
 
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM kararlarının uygulanmasını denetlemekle yükümlü olmasına rağmen, Türkiye’nin tecrit uygulamalarına karşı herhangi bir yaptırım mekanizmasını devreye sokmadı.
 
Avukat ve aile görüş engelleri devam ediyor
 
Abdullah Öcalan, 2011 yılından bu yana avukatlarıyla düzenli bir şekilde görüştürülmüyor. 2019 yılında, ilk kez avukatlarıyla bir araya geldi, ancak bu süreç yalnızca beş görüşmeyle sınırlı kaldı. 2020’den itibaren ise avukat ve aile görüş yasağı tekrar devreye sokuldu ve kesintisiz bir şekilde devam etti. 2024 yılı boyunca Asrın Hukuk Bürosu avukatları 96 kez avukat görüş başvurusu yaptı, ancak hiçbirine olumlu yanıt verilmedi. Aynı şekilde, ailesi ve vasileri de 42 kez görüşme talebinde bulundu, ancak tüm başvurular gerekçesiz bir şekilde reddedildi. Cezaevi idaresi, disiplin cezaları gerekçesiyle görüş yasaklarını sürekli olarak uzatırken, bu yasaklara ilişkin avukatlara bilgi verilmedi. Abdullah Öcalan’ın avukatları, iç hukuk yollarının tamamen kapatıldığını belirterek Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulundu. Ancak, bu başvuruların hiçbirine yanıt verilmedi. Türkiye’de iç hukuk mekanizmalarının devre dışı bırakılması nedeniyle, hukuki mücadele yolları da tıkanmış durumda.
 
CPT ve Avrupa Konseyi’nin raporları 
 
Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), 2016 ve 2019 yıllarında İmralı Cezaevi’ni ziyaret etti. 2019’da yayımlanan raporda, tutsakların haftada 168 saatin 159 saatini hücrelerinde tek başlarına geçirdiği, açık hava etkinliklerinden ve sosyal faaliyetlerden tamamen yoksun bırakıldıkları tespit edildi. CPT, Türkiye’ye tecrit uygulamalarını hafifletmesi çağrısında bulundu, ancak bu çağrılar Türkiye tarafından görmezden gelindi.
 
Siyasi süreçte gelişmeler
 
2024 yılında, Abdullah Öcalan 43 ay aradan sonra ilk kez ailesiyle görüşebildi. 23 Ekim’de yeğeni ve aynı zamanda DEM Parti Riha Milletvekili Ömer Öcalan ile görüşen Abdullah Öcalan, bu görüşmede, tecrit koşullarının devam ettiğine dikkat çekti.  28 Aralık 2024’te, DEM Parti heyeti İmralı Cezaevi’ni ziyaret etti ve görüşme sonrası kamuoyuna yedi maddelik bir açıklama yaptı. Bu açıklamada, Abdullah Öcalan, “Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir.  Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır” dediği 7 maddelik mesajında, Meclis'e işaret etti.  Bir sonraki görüşme ise 22 Ocak 2025’te gerçekleşti. Heyet, Abdullah Öcalan’ın sürece ilişkin çalışmalarının devam ettiğini duyurdu. 
 
Son durum: Tecrit devam ediyor
 
2024 yılı itibarıyla İmralı’daki tecrit kesintisiz bir şekilde sürüyor. AİHM, BM ve CPT’nin kararlarına rağmen, Türkiye tecrit politikasında herhangi bir değişikliğe gitmedi. Hukuki süreçlerin tamamen devre dışı bırakıldığı bu dönemde, uluslararası insan hakları kuruluşları Türkiye’ye yönelik baskılarını artırıyor. Ancak şu ana kadar somut bir gelişme sağlanabilmiş değil.
 
Abdullah Öcalan’ın avukatları ve uluslararası hukukçular, CPT ve BM nezdinde girişimlerde bulunarak İmralı’daki tecridin kaldırılması için çağrıda bulunmaya devam ediyor. Ancak, Türkiye bu çağrılara sessiz kalmayı sürdürüyor.
 
Yarın: Uluslararası komploya karşı kadın direnişi

Etiketler:

Okumadan geçme!