Paradigmasal bakmak ve anlamak

  • 09:04 7 Temmuz 2023
  • Jıneolojî Tartışmaları
 
“Farklılığı, bir önyargı kaynağı olarak değil, tam tersine paradigmasal bir zenginlik olarak ele almak önemlidir. Biraz bu paradigmanın kıyısından geçen kişilerin de ‘Çingeneler için ne düşünüyorsun?’ sorusuna ilk etapta, ‘Çok güzel bir halk bence. Çok özgür…’ demeleri de bir gerçeği ifşa etmektedir.” 
 
Nagihan Akarsel
 
Farklı olanı çözümlemek paradigmasal bir yerden bakmayı gerektiriyor. Mekanik paradigmaya göre ele aldığımızda Çingeneler, modernizmin kıstaslarına uymayan bir halk olarak tanımlanır. Newton fiziğinin düzenlilik kanununa da uymamaktadır. Neden-sonuç ilişkilerini de alt üst etmekte, pozitivizmin olgulara dayanan gerçekliğini de boşa çıkarmaktadır. 
 
Birlikte yaşamak için kendinden taviz vermeye gerek duymayan bir halk gerçeğinden bahsediyoruz. Yine müzikleri canlı, yaşam tarzları renkli, ses tonları yüksek, ekonomileri göçebe zanaatçılığına, pazarcılığa, kazancılığa, çoğu yerde de toplayıcılığa dayanıyor. Modernizmin çekirdek ailesinde yaramazlık yapan bir çocuğa, “Eğer uslu durmazsan çingenelere veririz.” ya da “Seni çingenelerden aldık” denilmesi tesadüf olmasa gerek… Çünkü genel kanı; çingenelerin hırsızlık yaptığı, tokatçılık yani dolandırıcılık ile uğraştığı, haraç kestiği, bohçacıların bu işi hırsızlık için edindiği yönündedir. 
 
Devletli uygarlığın dayandığı bilgi yapılanmalarını temsil eden mekanik paradigma ile baktığımızda karşımıza her anlamda topluma zararlı olan bir halk gerçeği çıkmaktadır. Bu halkın iyi ve güzel olduğunu söylemeyi bir yana bırakalım onlar hakkında olumlu tek bir tanımlama yapmak bile itham altında kalma gerekçesidir. 
 
Diğer yandan demokratik uygarlığın dayandığı bilgi yapılanmalarını temsil eden demokratik, ekolojik, kadın özgürlüğüne dayanan paradigma ile ele aldığımızda bambaşka bir gerçeklik ile karşılaşırız. Bu paradigmanın kaynağı Hermetik paradigmadır. Hermetik paradigmada Hermes’in en önemli öğretisi şudur: “İlim kuvvetin, iman kılıcın, sukut da delinmez zırhın olsun. Hakikati herkesin anlayış derecesine göre açıkla. Ruh üstü örtülü bir nûrdur ki ancak aşk ile ebedi olarak parlar; aşksız ise sönüp gider.” Hermetik paradigma, ayrıca ele alınması gereken kapsamlı bir konudur. Vurgulamak istediğimiz boyut; demokratik, ekolojik, kadın özgürlüğüne dayalı paradigmanın çok köklü bir geçmişinin olduğu gerçeğidir. 
 
Dayanağı devletleşmeden ziyade, halkların ortak bir arada yaşama iradesi olan bu paradigmada farklılıkların birliği, canlılık, akışkanlık, özgürlük, belirsizlik gibi ilkelere dayanmaktadır. Bununla bağlantılı kuantum fiziğine dayanan bir yapılanma olarak ele almakta sakınca yoktur. Bu paradigmaya göre ise Çingeneler; doğal yaşayan, özgürlüklerini hiçbir bağımlılık ilişkisine dayandırmayan, ekonomik anlamda serbest ekonomiyi esas alan, müziğe, eğlenceye önem veren, rahat, özgün bir halktır. Ancak modernizmin kimi olumsuz etkilerini de içinde taşımaktadır. Burada belirtmek istediğimiz, farklı olanın iyi ve güzel olma ölçüsünün ne olduğudur. Farklılığı, bir önyargı kaynağı olarak değil, tam tersine paradigmasal bir zenginlik olarak ele almak önemlidir. Biraz bu paradigmanın kıyısından geçen kişilerin de “Çingeneler için ne düşünüyorsun?” sorusuna ilk etapta, “Çok güzel bir halk bence. Çok özgür…” demeleri de bir gerçeği ifşa etmektedir. 
 
Ancak bununla birlikte olumlu yönleri kadar olumsuz yönlerini de adaletli bir şekilde ele alan ne tümden reddeden ne de tümden kabul eden bir yaklaşımın varlığı da ayrıca vurgulanmaya değer bir yöndür. İyi ve güzel algımızın neye göre olduğuna dair bu örnekten yola çıktığımızda algılarımızı, düşünce biçimimizi belirleyenin; her şeyden önce dünyaya hangi pencereden baktığımız gerçeği olduğu aşikardır. Bu, paradigmasal bir bakış açısını ifade etmektedir.
 
Bir güzellik kaynağı olarak Rojavalı kadınlar
 
Güzelliğin örgütlenmesi, savunma gücünü oluşturması ve tüm haksızlıklara karşı mücadele etmesi, bir kadın devrimi olarak da nitelendirilen Rojava devrimi ile daha net ortaya çıkmıştır. Kadın devrimini özgür yaşamın güzelleştirilmesi olarak ele aldığımızda devrimde rol alan kadın savunma birliklerinin ne kadar belirleyici olduğunu anlamak güç olmayacaktır. Özellikle dünyanın en karanlık gücü olarak tarih sahnesine sürülen DAİŞ’e karşı mücadele eden savaşçıların sadece Kürdistan’ı değil dünyayı da karanlıktan kurtaran kadınlar olarak ele alınması önemli bir yöndür. 
 
Kadını güzelleştiren mücadele değerleri 
 
Karanlığa karşı aydınlığın temsilini yapan kadın savaşçıların fotolarının dergi kapaklarına taşınması ve savaşan güzel kadınlar olarak fetişleştirilmesi ise özel üretilen bir durumdur. Burada kadınların mücadele gücünden, beslendikleri mücadele geleneğinden, dayandıkları paradigmadan, hedefledikleri amaçlarından ziyade, biçimsel güzelliğe objektifi odaklayan ve onu öne çıkaran bir yaklaşım sergilenmiştir. Aydınlığı temsil eden bu genç kadınları güzelleştiren mücadele değerleri ise hemen hemen hiç bahsedilmeyen bir konu olmuştur. Dünyada birçok dergi, örneğin kadın ve moda dergisi Elle ile Avustralya’nın moda dergisi Mary Clair, bu konuda fotolar çekmiş ve kapaklarına taşımışlardır. Yine NBC News, Foreign Policy, Mashable gibi haber kaynakları da bu konuda fotolar çekmiş ve haberler yapmışlardır. Ama yapılan bütün haberlerde ölçünün erkek olması, “Erkek kadar güçlü, inançlı, cesaretli…” gibi tanımlara sıkça rastlanması da güzellik ve güç ölçüsünün erkek eksenli ele alındığını ortaya koyan iyi bir örnektir. 
 
Biçim ve öz
 
Güzelliği kolektif yaşayan ve siyaset, ekonomi, kültür başta olmak üzere; bunu yaşamın her alanında yaratan bir gerçeklik ekseninde ele almaktan ziyade, kadın savaşçıları ünlü aktrislere benzeten, beden üzerinden algı yaratmaya çalışan yaklaşım dikkat çekmektedir. Elbette biçim ve öz birbirini tamamlayacaktır. Güzelliğin ölçüsü özün ve biçimin birbirini tamamlaması gerçeğidir. Tek yönlü ele almak, sistemin en temel özelliğidir. Oysa bizler yaşamın tüm alanlarında etik ve estetik değerleri hâkim kılabilirsek ancak o zaman gerçek güzelliğe ulaşabilir, güzellik kaynağı olabiliriz. Bu açıdan yaşamı güzelleştirmek, her şeyden önce etrafımızdaki çirkinliklerle, kötülüklerle mücadele etmekle gerçekleşir. Kadının yaşamı güzelleştirme sorumluluğunu bilimsel bir şekilde jineolojî ile gerçekleştirmesi de özgür ve güzel bir yaşamın olmazsa olmazlarındandır. Böylesi bir kadın gerçeği, güzelliğin kaynağı olduğu gibi ahlaki politik toplumun da temel momenti olmayı başarır. 
 
Sonuç
 
İyi ve güzelin dili, eylemi ve kuramını oluşturan ve bunu yaşamsallaştıran, özgürlüklerini ve özgünlüklerini mücadele güçleri ile korumayı başarmış örnekler daha da çoğaltılabilir. Özgürlüğe kayıtlı, kolektif değerler ile anlamlı, bireysel yaratıcılık ile bütünlüklü olan iyi ve güzele ulaşmak, imkânsız değil çünkü. Bu, her şeyden önce var olma biçimimizdir. Belki de birlikte var olmamızın kuramını daha güçlü yapmaya ihtiyacımız var. Bu kolektif değerleri daha fazla öne çıkaracak araştırmalar yapmaya ve materyaller hazırlamaya… Bu değerlerin insanın mutlu ve zinde kalmasını sağladığına; Gilani kadınlar, Mondine işçileri, Çingeneler ve Rojavalı kadın savaşçılar üzerinden örneklediğimiz gibi bunun imkânsız olmadığına inanmamız gerekiyor belki de… Manevi değerlerin değersizleştirildiği, ütopyanın bilinçli bir şekilde imkânsız bir ideal olarak tanımlandığı bir çağda ve sistemde, en çok da iyi ve güzelin bilgisi ile jineolojî ile dayanmanın mümkün olduğuna inanmak… Yani verili distopyaya karşı ütopyamıza sarılmak… 
 
Bu yazı, Jineolojî dergisinin “Etik-Estetik 2: İyi ve Güzelin Dili Eylemi, Kuramı” dosya konulu 10. sayısından kısaltılarak alınmıştır.

Etiketler:

Okumadan geçme!