Kwestan Dawudi’nin Jineolojî panelindeki sunumu (2)

  • 09:03 28 Haziran 2024
  • Jıneolojî Tartışmaları
 
“Rojhilat’taki kadın mücadelesinin geçmiş tarihinden bahsetmek gerçekten önemli, çünkü tartışılmıyor, konuşulmuyor. O dönemde Komünist Parti de dahil Rojhilat partilerinin kendileri bile kadınlardan bahsetmedi ve onlar için, siyasi mahkumlar için bile hiçbir şey yapmadı." 
 
Necibe Qeredaxi
 
Yaklaşık dört buçuk yıl hapis yattım. Bir yılımı Rezaye hapishanesinde, geri kalanını da Tahran hapishanesinde geçirdim. Tahran hapishanesinde iki kişi vardık, iki Kürt kadın, bize ne yaptılarsa onlara da oldu ama bir farkımız vardı; ben Türkçe anlamıyordum ama yavaş yavaş anladım ki, Kürtleri alın ne isterseniz yapın diyorlardı. Bizim zamanımızda hapishane gerçekten farklıydı. Onları asla bu son yıllarla karşılaştırmayın. O yıllarda en büyük hakaretler tüm İranlı siyasi tutsaklara, özellikle Kürt kadınlara yapılırdı mesela. Biz altı yedi tutsaktık, birçoğu idam edildi. Mezarlarının nerede olduğunu hâlâ bilmiyoruz. İdam edilmek üzere götürüldükleri gece, özellikle ulusal ve politik eğitimi olmayan bizler için gerçekten zordu. Belki o dönemde idam edilenler, şimdi hayatta olsalardı bu mücadeleye olan inançlarını kaybederlerdi. Ama o yılların siyaset ve mücadele tarzı, Kürt ulusunun kurtuluş mücadelesi gibi, kadın mücadelesini de geriletti.
 
Aklımdan hiç çıkmayacak sahnelerden biri de mektupla yakalanan genç bir kadındı. İdam edilmek üzere götürüldüğü gece gerçekten korkmuyordu. Gururla ve cesaretle dedi ki; “Korkmuyorum, beni nereye götürdüğünüzü biliyorum.” Onu idam ettiler.
 
Dolayısıyla Rojhilat’taki kadın mücadelesinin geçmiş tarihinden bahsetmek gerçekten önemli, çünkü tartışılmıyor, konuşulmuyor. O dönemde Komünist Parti de dahil Rojhilat partilerinin kendileri bile kadınlardan bahsetmedi ve onlar için, siyasi mahkumlar için bile hiçbir şey yapmadı. Örneğin 60 siyasi tutuklu için… Şimdi bir listem var, kaç kişi olduğunu bilmiyorum; çünkü elimizde doğru istatistikler yok, onlar için hiçbir şey yapılmadı. Örneğin 1953’ten 1962’ye kadar üç veya dört kız kardeş idam edildi ama kimse onlardan bahsetmedi; çünkü eğitim yoktu. Örneğin hiçbir öğüt vermediğiniz, eğitim vermediğiniz, yakınlarının gözleri önünde işkence, tecavüz ve infazından etkilenen on altı, on yedi yaşındaki bir genç kadından ne beklersiniz? Bu genç başka bir şey yapmalı mı yoksa söylemeli miydi? O dönem İslam Cumhuriyeti’nin televizyon programlarına katılmaya zorlanmışlar, itiraf etmeye zorlanmışlar ve daha sonra onlar hakkında konuşulmuş ve hatta hakarete uğramışlardır.
 
Bazı erkek Kürt siyasetçiler, kadın ve erkek Kürt gençlerin cezaevinde infaz edilmesinden sonra onların yakınlarına taziye ve başsağlığı mektupları yazmak yerine, “Bugün, İslam Cumhuriyeti’nin kardeşinizi itirafçı olmadığı için idam etmesinden dolayı onurluyuz” dediler. Ama aynı kişiler şimdi oturup rakipleriyle reformu tartışıyorlar.
 
Sakine Cansız’ın tutuklanmasıyla ilgili olarak önemli bir konu tartışılıyor. O halk örgütüne nasıl katıldı veya biz nasıl katıldık. Bu konuda konuşmak istemememe rağmen şimdi bunun hakkında konuşmayı bir insanlık görevi olarak görüyorum. Örneğin 1982 yılından bahsediyorlar; Bakûr’da Sakine Cansız varken Rojhilat’ta yüzlerce Sakine vardı. Kürt tarihinde ilk kez, İslam Cumhuriyeti’nin acımasız politikasına rağmen, Kürt kadınlar cezaevlerinde siyasi eğitim almadan, fiziksel, zihinsel ve entelektüel eğitim almadan mücadelelerini sürdürdüler. Ayrıca hapishane dışında kadınlar erkeklerin yanında savaştı, şehirlerde belki azdılar ya da yoktular; ama cephelerde erkekler gibi aç, susuz ve uykusuzdular. Tıpkı erkekler gibi ama yavaş yavaş yerleşiyorlardı. Nereye? Kamplara.
 
Rojhilat’taki kadınlar ve kız çocukları doğada özgür oldukça, erkeklerle eşit, daha özgür, daha özgüvenli ve daha bağımsız oldukları sürece, omuzlarında en az bir silahları vardı ve bu meydanda yürüdüler. Kadınlar da bu mücadelelerin bir parçasıydı.
 
Ancak çatışmaların geri çekilmesinin ardından kamplardaki kadınlar ve genç kadınlar ev hayatlarına dönerek çocuk yetiştirme, yemek yapma ve annelik görevlerini üstlendiler. Partide olmak ve erkekler gibi savaş alanında silah taşımak yerine evde kaldılar.
 
Bir direnişçinin neden evliliği tercih etmediği sorulur, bunun cevabı tarihte saklıdır. Evlilik, en büyük darbeyi Rojhilat Kürdistan’ında aldı. Hareketin en büyük başarısı direnenlerin özgür olmasıydı ama biz tuzağa nerede düştük? Kamplarda.
 
Geri çekilmeden önceki dönem bana göre Rojhilat’taki her yaştan kadınların katılımı için en uygun dönemdi; en azından altı-yedi sene sürdü ve sonra kademeli olarak ne oldu? Çöküş yaşandı, daha kötüye gitti ama hala kadınlar vardı sadece sayıca azlardı. Aralarında tanıdık ve meşhur yüzler olmadığı için ne yaparlarsa yapsınlar erkeklerin hesabına yazıldı. 
 
Az sayıda kadın, Merkez Komitelerin eşleriydiler ve kampların görevlileriydiler. Merkez Komitelerin ve Genel Sekreter’in evleri farklıydı. Bu hala devam ediyor. Zerguzi’deki herkes bunu biliyor. Her ne kadar entelektüel düzeyde kadınlar olsa bile, yine de en başından beri böyle değildi yani kadınlar entelektüel mücadeleye en başından beri katılmadılar. Eğer bu ideolojinin kuruluşunda başka bir Sakine Cansız bulunsaydı farklı olurdu. Ama bizim için partideki bütün kadınlara rağmen kadınların görüşü alınmazdı, tartışma olmazdı, olanlar da merkez komitenin eşleri idi. Bir siyasi büroda her on iki üyeden birinin eşi merkez komite üyesiydi. Yani Doğu (Rojhilat) Kürdistan’ın geleceğine karar verenler karı kocaydı. Adam kayırmacılık, akrabalık ruhu çok fazlaydı.
 
Şah’ın işgalci rejimine karşı başkaldırı ve mücadele döneminden devrim sonrasına kadar kadın çaresiz, eğitimsiz ve evin derinliklerine itilmiş, tüm görevleri üstlenen ama tanınmayan kişidir. Hapisten çıkıp Avrupa’ya geldikten sonra bu gruplar benden kendileri için çalışmamı istedi. Gece gündüz çalıştım, elli kişinin işini yaptım ama adımdan söz edilmedi. İnsanların isim için çalışmadığı doğru ama bütün başarıları erkekler kazandı ve erkekleri kadınlar savundu. Yani erkeklerin ve partilerimizin zihniyeti, kadınların bile erkekler gibi düşündüğü, peşmerge olsalar bile erkek şeklinde, erkek aklında oldukları bir zihniyetti.
 
Çatışmaların Kürdistan’ın başka bölgelerine çekilmesi erkekler ve kadınlar üzerinde büyük ve önemli zararlara neden olmuştur. Son 36 yılda işgalci rejim yeni, daha sert ve şiddetli bir şekilde hareket edebilmiştir. Rojhilat’ın yalnız ve kimsesiz olduğunu söylüyorlar, bunlar güzel sorular, bütün bunlar neden oldu? 
 
Bu işgal altında, kadınlar dini kurallara göre yaşıyor yani sadece erkeklerin değil dinin de hakimiyetine göre yaşıyor. Kadınların hakları, erkeklerin yarısı belki daha da azı olarak kabul ediliyor. Özellikle saçları, elleri ve ayakları kapatma zorunluluğu sadece kadınlara uygulanıyor. Dini kuralların kadınlara ne kadar zarar verdiği bellidir. Mesela; kuraklığın, depremin ya da bağımlılığın kadınların suçu olduğunu söylüyorlar. Kadınlar onların tuzağına düşmeden önce, babaları, erkek kardeşleri ve kocaları onların kurbanı olurlar. Çünkü onların musibetleri kadınların da başına gelir ve kadınlar onlara sahip çıkmalıdır. Aynı zamanda ekonomik sorunlar. Gerçekten şu anda Rojhilat’ta çok fazla baskıya neden oldu. Boşanma ve fuhuş sorunu ekonomik sorunlarla alakalıdır, örneğin İran’da işsizlik oranı yüzde 18 iken insan hakları grubunun sağladığı istatistiklere göre Kürdistan’da yüzde 31’dir.
 
Günlük iş yok, çoğunlukla Kolberlik işi var ve nasıl olduğunu bilirsiniz. Bağımlı sayısı çok fazla ve İran uyuşturucu tüketiminin artmasının önünü açıyor. İlam’daki Kürt kadınların intihar etme ve kendini yakma oranı yüzde 72, Kürdistan’da intihar oranı İran’daki kadınlara göre çok daha yüksek. Rojhilat’ta işsizlik ve bağımlılık oranı İran’a göre daha yüksek. Bir başka trajedi de intihar ve çocukların ebeveynleri tarafından öldürmesidir. 
 
Başûr’un (Güney Kürdistan) özgürleştirilmesi, Kürdistan bölgesel hükümetinin kurulması ve Başûr Kürdistan’ın özgürlüğü, başta kadınlar olmak üzere Kürdistan’ın diğer parçaları üzerinde olumlu bir etki yarattı. Rojhilatlı kadınlar, siyasi özgürlüğün ulusal özgürlükle mümkün olduğunu anladılar, İran’da ulusal özgürlük mücadelesinin mümkün olduğunu anladılar. Rojhilat’ta kültürel ve siyasi özgürlük için Başûr’a giden kadınlar oldu. Eğitimlerine devam etmek veya iş fırsatları için Rojhilat’tan Başûr’a giden kadınlar oldu ve son yıllarda Rojhilat şehirlerinde, özellikle Urmiye, Kirmanşah, Sanandij, Saqqez, Mahabad ve Bukan gibi şehirlerde öğrenci sayısı arttı.
 
Böylece dediğim gibi televizyon kanalı ve programı sayısı arttı ama ne yazık ki güneyde kültürel geri kalmışlık, ekonomik gerileme ve ekonomik sistem ile piyasa adaletindeki yozlaşma, Rojhilatlı kadınların beklediği başarıları elde etmesini engelledi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin gericiliğe, yozlaşmaya ve ataerkil sisteme karşı geri kalmışlığının en kötü yönlerinden biri; kültürel ve siyasi geri kalmışlık açısından Rojhilatlı kadınlar için zaman zaman çok çirkin sözler kullanılmasıdır. Rojhilatlı kadınlar ile İranlı kadınlar birbirinden ayırt edilmiyor, saygısızlık ediliyor. Açıktır ki, bu meselenin arkasında İslam Cumhuriyeti’nin politikası yatmaktadır. Güney Kürdistan’ın politikasındaki zayıflık sadece cevapsız değil, aynı zamanda kayıtsız da kalmıştır.
 
Bir süre önce Başûr’a bir konferans için gittim, orada aktif, mücadele eden ve çok çalışan kadınlar, Rojhilatlı kadınların neden fuhuş için Başûr’a geldiğini sordular. Ya da Rojhilatlı kadınların neden bu kadar açık sözlü olduğunu. Rojhilat’taki kadınların erkekleri için yaptığını, biz Başûr’daki kadınlar erkekler için yapamayız. Bunların hepsi İslam Cumhuriyeti’nin planları ama Kürdistan Bölgesi yetkilileri bu sözleri yayınlamakta tarafsız değiller. Ben Rojhilat’taki hiçbir kadının bu özellikleri taşımadığını söylemiyorum, bazıları yanılıyor olabilir ama Başûr’a ziyarete veya çalışmak için gelenlerin çoğu İslami rejim tarafından zulüm görme korkusuyla oraya kaçtı. Ancak aynı şüpheler Komünist Parti’nin Peşmergeleri hakkında da yaygındır.
 
Öte yandan konuyu değiştirmek de istemiyorum, Türkiye’nin Başûr’daki kadınlara yönelik politikası da açık kapı politikasıdır. Başûr’da yayınlanan tüm Türkçe programlar ve filmler toplumu gericiliğe ve ataerkilliğe itiyor, yani kadın egemenliklerinin tamamen bastırılmasına neden oluyor, devrimden ve özgürlük mücadelesi kültüründen nefreti yayıyor. Amaç Kürt kadınların karakterini yok etmektir. Buna dayanarak bu durum devam ettiği sürece Rojhilatlı kadınlar, Başûr’dan faydalanamaz çünkü Başûrlu kadınlar için Başûr’un kendisi bir cehennem olarak kabul ediliyor.
 
Başûr siyasi, ekonomik, sosyal, eğitim ve kadınların ilerlemeleri açısından başarılı bir deneyim olsaydı, Rojhilatlı kadınlar farklı bir durumda olurdu. Başka bir deyişle Başûr’un kendisi ilerici bir kültüre sahip olsaydı Rojhilatlı kadınlar üzerinde olumlu etkileri olurdu.
 
Çeşitli nedenlerle Bakûr (Kuzey Kürdistan) özgürlük hareketi, Rojhilat’lı kadınlar üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olamadı; çünkü o zamanlar öz örgütlenme içindeydiler. Med TV’nin rolünden bahsetmiyorum, daha çok direnişten bahsediyorum. Ama 2004’ten ve örgütlenme deneyimlerinden sonra gençlerin Rojhilat özgürlük hareketine katılımı artıyor, bu gençlerin önemli bir kısmı genç kızlar ve üst kademelerde çalışan hatta canını bile feda eden kadınlar. Bunların çoğu liderlik pozisyonunda. Bu durum doğudaki kadınların ve kız çocuklarının sadece evlerinden ve altınlarından kurtulmalarına değil aynı zamanda Kürdistanlı olmalarına da neden olmuştur.
 
Aslında insan bu gençlerle oturduğunda, yüreğinde bir umut hissediyor. Biz Rojhilatlı kadınların başına gelen tüm talihsizliklere rağmen, bu hareketin yüzlerce Rojhilatlı kızı (Rojhilatlı kızlardan bahsediyorum çünkü tartışmam onlar hakkında) iş başına getirdiğini görünce mutlu olun. Bilinmeyen nice şehitler verdiğimiz doğrudur ama bu kadınların emeği bu şehitlerin hatırasını ve yollarının devamını sağlayacaktır.
 
Sonuç:
 
Bence Rojhilat’taki kadınlar üç kutba ayrılıyor. Bu üç kutuptan biri; gerici, işgalci olan İran İslam Cumhuriyeti’dir. Diğeri Kürdistan Bölgesel Yönetimidir; ilerici, eşitlikçi ve homojen olabilirdi ama olmadı. Üçüncüsü; kadınları örgütlemeyi, mücadele etmeyi sağlayan özgürlük hareketidir. Erkeklerin kendileri gibi düşünmesi ve onları dinlemesi gereken ve kadın olarak kendi adlarına konuşma hakkı olmayan kadınlara verdiği mücadele araçları değil. Özgürlük hareketi, Kürt kızları eğitmeyi, onlara Kürdistan’ı tanıtmayı, ülkenin diğer bölgelerindeki Kürtlerle beraber direnmelerini ve kaynaşmalarını sağlamayı başardı. Bakûrlu kadınların mücadelesi sembol oldu, Rojhilatlı kadınların kendilerini yalnız görmemeleri için destek ve sığınak oldu.
 
Şu anda Kürdistan dışında İsveç’te birçok yetenekli direnişçi var. Bir önerim var, imkânı olan biri ara sıra onları ziyaret edebilirse harika olur çünkü çok tatsız deneyimler yaşamışlar.
 
Bir erkek tarafından yönetilen bir kadın derneğinde çalışıyordum ama hemen yakalandım. İslam Cumhuriyeti hapishanesinde iki yıl geçirdikten sonra, kız olup olmadığımızı onlara söylememiz için bizi zorladılar. Nasıl olduğumuzdan ve bu kızların nasıl savaştığından bahsetmek hoş olmasa da bahsetmek zorundayız. 
 
Yoldaşlar, tüm bu tartışmalar bizi ne yapacağımız sorusuna götürüyor?
 
Dinlediğiniz için teşekkürler…
 
Bu yazı, Jineolojî dergisinin “Rojhilat” dosya konulu 28. sayısından kısaltılarak alınmıştır.