Makul kadın olmuyoruz

  • 09:04 19 Temmuz 2020
  • Kadının Kaleminden
“Makul kadın olmuyoruz. Eril zihniyete boyun eğmiyoruz. Devletin erk zihniyetiyle yönetilmek istemiyoruz. Tacize tecavüze uğramak istemiyoruz, tacizcileri teşhir ediyoruz. Bu kirli politikaları asla kabul etmiyoruz.”
 
Leyla Balkan 
 
Son dönemlerde kadınlara yönelik süreklileşen gözaltı ve tutuklama operasyonlarıyla AKP-MHP iktidarı, kadın düşmanı politikalarında sınırlarını aştı. İktidar ve ortağı tüm dünyaya kadınlara karşı düşman bir politika yürüttüklerini bir kez daha net olarak gösterdiler.
 
Türkiye, ilk imzacısı olduğu ve 46 ülkenin imzaladığı İstanbul Sözleşmesi'nden, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın emriyle çekiliyor. İstanbul Sözleşmesi uluslararası hukukta kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet konusunda bağlayıcılığa ve yaptırım gücüne sahip ilk sözleşme olması bakımından ayrı bir önemi vardır. Sözleşme, kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılmasına ilişkin hükümler içermektedir. Bu anlamda İstanbul Sözleşmesi son dönemlerde artan kadına yönelik şiddet vakalarında çok önemli yol gösterici bir kılavuz olma niteliği taşıyor.
 
Kadına yönelik şiddet, temel bir insan hakkı ihlalidir. Erkek şiddeti kadınlara yönelik gerçekleşen ideolojik bir saldırıdır. Bugün, kadınların sokak ortasında erkekler tarafından öldürülmesi, şiddete uğraması iktidarın eril politikalarının bir sonucudur. 
 
Türkiye’de kadın cinayeti, kadına yönelik şiddet ve cinsel taciz her geçen yıl artarak devam etmektedir. AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bugüne 15 binin üzerinde kadın cinayeti gerçekleşti. Türkiye’de on binlerce kadının erkek şiddeti sonucu yaşam hakkı ihlal edilirken, çocukların tacize, tecavüze uğradığı ki; bunların bir kısmını kolluk güçleri gerçekleştirmektedir. Tecavüz dosyalarının üzeri kapatılırken, kadınlar intihara sürüklenirken, katiller, taciz ve tecavüzcüler cezaevlerinden salınınken; iktidarın Meclis Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, "Bu ülkede AK Parti gelene kadar kadının adı yoktu” dedi. Bir başka açıklamasında ise bu konuya binaen ‘ben hiç yalan söylemedim’ ifadesini kullandı.
 
‘Yalan konuşmadığım’ dediği konuları hatırlatmak gerekirse:
 
*AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde ölen Nadira Kadirova’nın gerçekliğini konuşmadı.
 
*Tecavüze uğrayan kadınları konuşmadı.
 
*İstismar edilen çocukları konuşmadı.
 
*194 gündür kaybolan Gülistan Doku’yu konuşmadı.
 
*Şiddet gören kadınları konuşmadı.
 
*İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ’emrini’ konuşmadı.
 
Tüm bunlar yaşanırken kadın siyasetçi ve aktivistlere yönelik gözaltı ve işkence artarak devam etmektedir. Peki, biz TJA’lı, HDP’li, Sol- Sosyalist kadın özgürlük savunucuları olarak neden bastırılmak istenip gözaltına alınıyoruz?
 
Makul kadın olmuyoruz. Eril zihniyete boyun eğmiyoruz. Devletin erk zihniyetiyle yönetilmek istemiyoruz. Tacize tecavüze uğramak istemiyoruz, tacizcileri teşhir ediyoruz. Bu kirli politikaları asla kabul etmiyoruz.
 
Bizler iktidarın cinsiyetçi politikalarına karşı durdukça ülke cezaevinde en fazla kadını tutsak etme rekoruna imza atıyor. Kadınlar geri adım atmıyor atmayacak. Dün olduğu gibi bugün de iktidarın politikalarına boyun eğmeyeceğiz. Kadınlar mücadeleyi hep birlikte güçlendirecektir.