Nisêbîna Rengîn Akademisi’nde öğrenci olmak

  • 09:01 10 Ocak 2021
  • Kadının Kaleminden
“Nisêbîn’in sevdasına sevdalanmak, direnişe aşık olmanın adıdır. Nisêbîn kadın kenti direnişine sırılsıklam aşık eden yaşamdır. İyi ki 5 yıl Nisêbîna Rengîn Akademisi’nde çırak oldum.”
 
Ayşe Gökkan
 
Hegemonik güçlerce dört parçaya bölünmüş Kürdistan ülkesinin “ser xete bin xete” ile asla bölünmeyi içine sindirmemiş Ava Spi serinliğinde, Bagok dağlarının asilliğindedir Nisêbîn. Mayınsız bir ülke hayalini, sınır mayınlarını bedeninde patlatmaktan çekinmeyen ve burayı piknik alanına çeviren yaşamdır. Komşu ile iktisadi paylaşımı devletin tanımı ile kaçakçılığı suç olarak kabul etmeyen kenttir. Devletin tüm yasaklarına rağmen insani, vicdani, ahlaki paylaşımların suç sayılamayacağının hukuk belgesidir. Gülşilav’ın, beyaz güllerin ülkesidir.
 
Nisêbîn uluslararası sevdaları birbirine bağlayan İpek Yolu üzerinde bilenen tarihiyle 6500 yıl öncesine kadar uzanan Akadlar, Sümerler, Babil, Mitani, Med-Persler ve genç isyancı Berivanlar, Zozanların görsel şölenidir yaşadığı acılarıyla. En hissi temennilerin bir gece dilek ağacının dibinde uyumadan kabul edilmediğini tarihine yazmış Girnawas arkeolojik alanı, bu tarihin dünyaya ışık tutmaması için 1992 yılında kazı çalışması yapan iki arkeoloğun katledilmesi ile durdurulmuş. Bu katliam ve bugün de faili bellilerin katliamı, mevcut soykırım politikalarının gün yüzüne çıkmaması ve toplumsallaşmanın kadın öncülüğünde geliştiğinin bilinmesini engellemek için ortaya çıkarılmadığını bilen kenttir.
 
Tarihsel misyonu ile Nisêbîn Mezopotamya’nın kuzeye açılan penceresi, Ortadoğu tarihine ışık tutan direnişidir. Her türlü yasanın yok hükmünde olduğu Kürdistan’da daha seçme ve seçilme hakkını devlet kadına tanımazken kadınlar Fesle Anter gibi doğal toplumun kadın çevresinde örgütlendiği muhtarlık kurumu ile sürdürür. Ve köyler yakılarak boşaltıldığında yine dünyada bir ilk olarak kendi suyundan, toprağından direnişçi kadınlarla beraber cinsiyetçilikle mücadele etmiş, köylü kadınlar kente sıkıştırılmış kadınlara da direniş öncülük etmiş, Kürdistan ve Türkiye’de 8 Mart’ları Ava Spi berraklığında yaşamı nehirleştirmiştir. Dağlardan şehirlere sosyolojik bir kadın direniş sinerjisi taşır.
 
Nisêbîna Rengîn; Rengîna Serhildan
 
Nisêbîn serhildan kimliği kadın özgürlük hareketinin öncüsüdür. 1992’de Newroz kutlamalarında panzerlerin altında Alye Ana (70) ile onlarcası katledildi (bilinen sayı 17). Faili belli kadın, çocuk, yaşlı, erkek, genç 470 cinayetin işlendiği, bıçaklandığı, jiletlendiği, tehdit edildiği kadın yeridir. On yıllardır siyahlı kadınlar kayıp dostlarını, yoldaşlarını, sevgililerini ve hep izinde oldukları çocuklarını aramaktan (cumartesi anneleri) vazgeçmeden Barış Analarıyla buluşur. Seyitlerin direniş mekanıdır, camileri karanlık güçlerden temizler Nisêbîn. İnancı istismar etmez, İslami fobi’ye değil İslamiyet’in demokratik çıkışına bağlar yaşamı. Kürt kimliğinden bilir Müslüman, Alevi, Êzidî olma renkliliğini. Birlikte yaşadığı inançlara her oruç ayında yemek yiyecek restorandı sırasıyla açık tutar. Ateist, Hıristiyan, Êzidî, Alevi’nin aç, ikramsız kalmasına izin vermez, saygıyla eğilir özgür inancın önünde. Şafiliği, kadına elini uzatmanın abdesti bozmayacağını yürek hissine bağlayarak ataerkil mezhepçiliğe yol vermez.
 
Nisêbîn, yönetilmez yönetimi demokratikleştiren akademidir, asimilasyona yol vermez. Bugüne kadar bir taşın adını değiştirmemiş, değiştirmez. Dillerin, inançların bahçesidir, oradan alır ismini Nisêbîna Rengîn. Kendine oy verdiğinde atanmış kaymakama, memurlara ‘seni ben seçmedim ama seçimle ne kadar hakkım varsa hepsini senden alırım’ der ve alır. Seçilemeyenleri unutmaz Nisêbîn, yaşamından dışlamaz, seçilecek kadar onurlu olmasını öğretir. Eşitsiz seçimi protesto ettiğinde sandıkların başında Ankara’dan atanmışların başında in cin top oynar gün boyu.  
 
Vaat edilmesini kabul etmez; tecrübelerinden bilir birlikte inşa edilmezse iç iktidarın kraldan daha kralcı hortlayacağını. Yetkileri belediyeden çalanlara inat belediyelerin, taşeronlaşmış ulus devletin taşeronu olmasına yol vermez. Kendini ve kentini yönetmeyi seçtiği yöneticisine de bırakmaz, ortak yönetim felsefesidir Nisêbîn. Türkiye’de bir ilk olan kendi seçtiğine iki buçuk yıl sonra yerel yöneticilere (belediye başkanı, belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi…) her mahallesinde ayrı ayrı sandık kurarak geri çağırma ilkesini kendi referandumuyla gerçekleştiren yaşam akışıdır. O kadar hakikattir ki kendi sandığında seçtiği yönetimine yüzde 93 evet der, devletin yaptığı seçimde yine yöneticilerini yüzde 93 ile seçer.
 
Yerel yönetimlerde kadınlar koyar dört temel yaşam ilkesini. Yemez ve yedirmez (ranta, emek sömürüsüne karşı). Bunu yalnız yapabileceğinin mümkün olmadığı deneyiminden yola çıkarak örgütsüz nefes almaz, kolektiftir. İhaneti orta yerde bırakır ibreti alem olsun diye. Yaşam kaynağının temel ilkesidir, zulme boyun eğmez. Ne devlet zulmüne ne de erkek zulmüne. Belediyede yasal güvencesini oluşturmuş olan devletin ihale rantını, ihale şartnamesine kadına şiddet uygulayanlar ihaleyi kazansa bile fes etme hakkını ekler, başkanlık bütçesini kullanmayan yerel yönetim modelidir Nisêbîn. Belediyenin tüm çalışmalarını aylarca noktası virgülüne inceleyen devlet müfettişlerini insani, vicdani, ahlaki, hukuki akademisinden geçirip Ankara’ya eli boş, yüzü kara gönderen Nisêbîn’dir. Bir daha ki gelişini barışa bağlar kapısını hep açık tutar diyaloga. 
 
Nisêbîn zulme baş eğmeyen edebiyatın Meyrem Xan’ın, Ape Musa’nın, Mor Efrem’in, Mihemed Şexo’nun, Cigerxwun’un, Ciwan Heco’nun, geçiş güzergahıdır. Nisêbîna Rengîn şairlerin, yazarların mayasıdır. Delila’nın, Mizgin’in sesini unutmaz. Yitirmeyi kabul etmez, her değerini anmayı ihmal etmez Nisêbîn. Frensiz koşan, gözleri bin umut veren çocukların ülkesidir. Nisêbînli çocuklar bir tarafını asker, bir tarafını polis, bir tarafını köpekler, bir tarafında mayın arazisinde sıkıştırılırken bile, halkın akın etmesinin arasında ‘biz çocuklar barış, özgürlük istiyoruz ya siz polisler ne istiyorsunuz?’ sorgusu ile insanlığa ders verir. Ama polislerin yerine çocuklar yargılanır hukuksuz devlette. 
 
2009’da barış elçilerine üç gün üç gece İpek Yolu’nda zarar gelmesin diye nöbet tutan, trafiği kendi kontrol eden, barışa bir kaza bela olmasın, fesat karışmasın, uğursuzluk sızmasın diye ayakta durandır Nisêbîn. Çözüm çadırını bir yıl boyunca üçüncü kuşak üniversite kampüsüne dönüştürür. Barış yakılıp imha edilmesin diye sırtında taşır çadırı her mahalleye. 
 
İlk olarak dezavantajlılara pozitif ayrımcılık sağlar. Bedeli ne olursa olsun bundan kaçınmaz. Kadın kenti dev binalara gösterişe girmez. Belediyeyi erkek egemen devlet ve erkek memur zihniyetinden aldıktan sonra, susuz, kanalizasyonsuz, döşenmemiş bir sokağı, caddesi, mahallesi kalmaz Nisêbîn’in.  Yaşam hizmetinde dikeyliği yataya çeker ret ve inkâr etmeden. Kadın dayanışma merkezi, eğitim destek evi, her mahalleye halk evi, tandır evi ile sokakları karnavala çevirir. Engelsiz, atıksız kent ideasıdır.
 
Hep dünya ilklerine imza atar insanlık adına. Yerel yönetimleri dinamiklerle canlandırır. Dünyada kadın kotası uygulanır ama Nisêbîn kadın kotasını uyguladığında farkını koyar; erkeklerin aday adayı olmadığı bir ilki başarır. Kadının doğal toplum demokrasisinin arenasına imza atar. Daha da ileri giderek belediye eşbaşkanı uygulamasıyla bir ilke daha imza atar ve dünya doğasına, kadınlara, halklara, inançlara armağan eder. Börtü böcekle ” hev jiyana azad (özgür eş-yaşam)“ ile yaşamı değerli kılır. Hev’ın Türkçe karşılığını bulamaz ama “eş” ile idare eder anlaşılması için.
 
İlk’lerin Kadın Kenti: Nisêbîn
 
5 yılda tek bir kadının katledilmediği bir ilktir Nisêbîn: Yüz bin nüfusu ile kendine ‘demokrasinin merkeziyim’ diyen Avrupa dahil dünyada nüfusu yüz binden küçük devletlerin de başaramadığı ilkleri doğa demokrasisini yaşama geçirerek başarır Nisêbîn. Beş yıl boyunca tek bir kadının katledilmesine tanık olmayı kabul etmez. Hiçbir silahlı güvenliği olmayan yerel yönetimlerle (belediye de dahil) JÖH, PÖH, bekçi, JİTEM, korucu silahlı örgütleriyle her gün kadın katliamına yol açan militarist paramiliter yapılara rağmen bir çakı bile kullanmadan yaşamın her alanında örgütlenerek kadın katliamlarını durduran kenttir. Kadın cinayetinin yaşanmadığı, “cinayetsiz, katliamsız bir yaşam mümkündür”e imza atmış kenttir. 5 yılda bir kadın evde ölü bulunur otopside hastalık çıkmasına rağmen kadınlar içine sindiremez, günlerce eylem ve protestolarla sınıra yürür, siyah çelenklere bürünür tel örgüleri, bölünmüşlüğe bin lanet okur, sınırlar olmasaydı aramızda olacaktı, sınırları koyan katiller sesi, devletlerin kurumlarını yerle bir etti der. Tacize tecavüze karşı amansız direnişin kadın kentidir. 
 
Beş yılda ırkçı, cinsiyetçi, dini istismar eden iktidara karşı protestolarında sokakları asla terk etmeyen, tek bir sivilin katledilmesine izin vermeyen kadın kentidir Nisêbîn. Anadilde atar kalbi, Bir eğitimci olarak yüzde 94 anadilini kullanır. Kurdî-Der ile 3 bin 500 mamoste yetiştirdi beş yılda. Kürtçe’yi Türkçe’ye çevirmez. Tüm gülmeceleri Türkçeyi Kürtçeye çeviriden akar ‘li min çavsoriyan neke” (gözünü bana kırmızı etme -beni tehdit etme-).  
 
Utanç duvarına karşı Kürdistan’da direnişi büyütmüş kenttir. Dünyada canlılar arasına taş da koyulsa bir utanç olarak gören zihniyet devrimidir Nisêbîn.
 
Yerel yönetim dostlarını çoğaltır, Soderham’dan (isveç), Wartinis’e (Muş) ve yanı başındaki Qamoşlo’dan başlar. Wartinis katliamının acısını anıta çevirir tıpkı 92 Newroz katliamı anıtı gibi. Halepçeyi, Qamışloyu, Roboskiyi, Dersimi, Koçgıriyi, Newala kasabayı ve saymakla bitmeyen acılı tarihi.
 
Devletin on yıllarca Rojava’ya kuş uçurtmadığı sınırları protestolarla açan (Dirbesbiye), aralıksız yardım toplayan, yükleyen ve milyon tonu sınırdan geçiren kenttir Nisêbîn, devletsizlerin özgürlük umududur. Van depremine düşmanlık hukuku uygulayan hükümetten, devletten, bürokrasiden (kaymakam, vali) önce, battaniyesini depremden 12 saat sonra ulaştıran kenttir Nisêbîn (Nisêbîn-Wan arası 464 km). Deprem bölgesinde ihalesiz aş çadırını aylarca açık tutmuş, dönüşümlü emek, gıda yardımıyla Wan’ı yalnız bırakmayan kenttir Nisêbîn. 115 evin anahtarını belediyesine teslim ederek depremden gelen 2 bin kişiyi evinde koruyan, barındıran komünal yaşamın öncüsüdür.
 
Mezopotamya tarihinde Nisêbîn sempozyumuyla, dünyanın ilk üniversitesi olan Nisebis okulunun 47 ülkeyle deneyimlerini paylaşan yaşam alanıdır. İpek Yolu’nun acılarına tanıktır, tek bir kişi doğduğu topraklardan uzak gömülmesin diye Kürdistan’ın kuzeyinden, Rojavasından, güneyine sırtında taşır özgürlük arayışçısı Kürdü, Süryaniyi, Mıhelımi’yi, Êzidîyi, Arabı… Tilili’lerle karşılar uğurlar…
 
Kadınların sınırsız emeği ile otelleri restoranları reddeden Türkiye ve Kürdistan’ın dört tarafından yüzlerce kadını, kadın kenti hayaliyle buluşturandır Nisêbîn. Her yüreğe dokunmasını öğretir Nisêbîn. Kadın bakışıyla Kürt tiyatro ve konserlerde on binleri halaya kaldıran resim, heykel, sinema ile var olan kadınların emeğinin evidir Nisêbîn. Tiyatro, sinema, turnuva öncüsüdür.
Dünyada Amerika ve Hollanda gibi kadın imar dostu kentleri modernlik adına ele alan politikaları da aşan ve kadın kamusal alanı imar planına ekleyen ilk kadın kentidir Nisêbîn. Kadını eve kapatan kör cephe binalara izin vermeyen kenttir. Kendi doğal klimasını kendi taşlarıyla dış cepheden döşeyen, unutulmaya yüz tutan taş atölyeleri de bununla canlandıran meclis, muhtar, STK, çocuk, genç, yaşlı engelli dinamiklerle ortak karar alan kenttir Nisêbîn. Yolsuzluğun belgesi TOKİ’ye yer vermez.
 
Belediye meclis toplantısını kentte 4 dilde anons eder (Süryanice, Arapça, Türkçe, Kürtçe). Bir kişi de olsa anlamasını, kararda ortaklaşma hakkını hep hesaplar Nisêbîn. Kentte belediye başkanlığını  yüzde 83.4 ile seçen, belediyenin 25 meclis üyesinin 25’ini, 4 il genel meclis üyesinin 4’ünü, 3 beldenin 3’ünü (Kertwene, Stilile, Giremira) kendi partisinde kazanmış kenttir. Seçilemeyenlere haksızlık edilmesin diye tüm çalışmalarını parklarda, alanlarda, sokaklarda yapar. Kapalı belediye kapısı yoktur, ceket, kravatta sıkıştırılmış, düğmesini iliklemek için üç kat eğilen memuru aşağılanmaktan kurtarır, özgürlüğüne kavuşturur. Cinsiyetçi devletin kölesi memur, memurun kölesi işçi, hepsinin kölesi kadın sistemi yoktur, artık. Emekçinin kadına şiddet şerhini sendika sözleşmesini insanlaşmak için kabul etmesini ve hizmetin kendi kimliği olduğunun özgüveni kazanmasını sağlamıştır en fazla, kendisi için tövbeler olsun bir şey istemez emekçinin özgürlüğe kavuşması dışında. Askeri selam çakma vaziyetinde hazırolda dizilen zabıtaları da özgürleştirir. Erkeğin kölesi erkeklere de kendini ifade etme özgürlüğüne kavuşturur, kadın kentinde. Kentin her sokağında randevusuz buluşur Nisêbîn. Erkek egemen cins kırılmasının öncüsüdür. 
 
Yaşamın Ekoloji ile Yeniden Buluştuğu Yerdir Nisêbîn
 
Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü politikalarıyla Nisêbîn’in tanığı Cax Cax Deresi’ni sosyal yaşam alanına dönüştürerek yayalara, engellilere, frensiz koşan çocuklara açan, spor, bisiklet, koşu, sosyal faaliyet alanları kent merkezindeki üç bin metre uzunluğundaki dere kenarında kaplumbağaları korumayı ihmal etmeden, ithal etmeden, özenmeden, kendi doğal malzemelerini kullanılarak sıcaklığı 5-7 santigrat derece düşüren ekolojik mucizedir Nisêbîn. Bu, devletin yandaş gördüğü 139 projenin gerçekleştiremediği ama tüm engellemelere rağmen bunu “Kendimi de kentimi de ben yöneteceğim” diyen Nisêbîn gerçekleştirir. Türkiye’ye ilkleri öğreten kadın kentidir.
 
Mor Yakup, Zeynel Abidin İnanç Parkı’nı dünya mirasına kazandıran, ırkçılar saldırdığında “Mor Yakup Benim” diyerek sarılıp koruyanların kentidir.
 
Fabrikasız, maaşsız, erkeksiz, devletsiz yaşamın örneğidir. Binlerce nüfuslu köyler yakılıp yıkıldığında zorla yerinden edilenler, doğal üretimi gerçekleştirmiş, barınma, beslenme, korunmasını erkeğe ve devlete muhtaç olmayı onuruna yakıştırmadan inşa eder kadın kenti Nisêbîn. Tarım ve hayvancılıkla bitkisel ve hayvansal besinlerini ihtiyaç kadar üretir, gözü günlü toktur. Yüzde yüz kendi ekmeğini kendi tandır evlerinde üreten, bahçesini bostan olarak eken, iki koyun veya iki keçi de olsa kendi hayvansal besini ihtiyacı kadarını üreten komünal yaşamın öncüsüdür Nisêbîn. Siz Nisêbîn’de yeşil sebze, yoğurt satın almada zorlanırsınız ama komşudan dayanışma ile bulmanız yanı başınızda. Aç olanı, yoksulu yoktur Nisebi’nin.
 
Bagok Dağı’nın yangınlarına koşan, yan yana dizilerek elden ele tonlarca malzemeyi bin metreye yakın yükseklikteki mezarlığa taşıyandır Nisêbîn. 5 yılda 17 tarihi yapıyı tescille korumaya alan nadir kentlerdendir. Değerlerin kuşaklara devredilmesidir Nisêbîn.
 
Mezopotamya halklarının dirilişidir. Yediden yetmişe genç kadın ve erkeklerin 8 Mart koşusundan, Newroz’a oradan Nisan’a akar Nisêbîn. ‘Rengen Nisêbîne di Nisane de diherike’(Nisêbîn’in renkleri Nisan’da akar) şenlikleri uzun araştırmalardan sonra kabul edildi. Nisan ayı Süryaniler için Paskalya, Êzidîler için Çarşemba Sor, Müslümanlar için peygamberin doğum günü, Kürtler için önderliksel doğuşu simgeler. Yeniden neden tesadüflere inanmamak gerektiğini insanlığa hatırlatan aydır. Kıştan sonra kuzey yarım kürede bahar olması, enlem ve boylamlarda nefes olmanın birlikte yaşayan halkların ortak değerleri vs.   
 
Kadın soykırımına karşı mücadelenin doruğa çıktığı kenttir Nisêbîn. 8 Mart mitinglerinde Ortadoğu, Kuzey Afrika, Avrupa, Asya, Türkiye, Kürdistan’ı buluşturur Nisêbîn. 8 Mart’ı militarizmin gölgesinde kutlamaz, alandan militarizmin barikatlarını direnerek yerinden söker Nisêbîn. “Uçurtmam tellere takılmasın şenliği” Berfin’in, Ceylan’ın, Uğur’un ve Kürdistan çocuklarının anısına yapılır, Nisêbîn’in kirlenmeden çocuk kalmadaki ısrarıdır bu. 
 
Nusaybin insanlık için ilklere koşmaya doymaz. İnsanlığa açılan penceredir. Dünyada bu modeli incelemeye gelen 87 ülke başka bir dünya mümkün inancıyla uğurlandı. Araştırmacıların, belgeselcilerin ilklerle buluşma, eğitim yeridir Nisêbîn.
 
Dünya Kadın Yürüyüşü’nü (WMW), 8 Mart 2015 yılında devletsiz, erkeksiz ve parasız kadın dinamiğiyle dünya yürüyüşünü gerçekleştiren kenttir Nisêbîn. Bugün Sara Kaya dünyada ilk olan eşbaşkan olarak buna öncülük ettiği için zindandadır. Seve, Pakize, Fatma, Aysel bu yürüyüşün yolcuları olduklarındandır kurşuna dizilip, yakıldılar.
 
1 Ekim 2015’ten 26 Temmuz 2016 tarihine kadar Nusaybin’de 7 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilir. 14 Mart 2016 -26 Temmuz 2016’ya kadar 134 gün aralıksız sokağa çıkma yasağıyla saldırı devam eder. En ağır silahlar ve tanklarla saldırı altında kenti terk etmeyen Nisêbîn devletsiz halklara umut verir. Dünyada Fransa/Paris’te komünler 70 gün, İrlanda/ Belfast’da 21 gün saldırı altında yaşam yerini terk etmez. Paris’i dünyaya örnek direniş olarak gösterip, neden Paris’in dar yoksul sokaklarında direniyorsunuz sorusunu sormayanlar bu direnişi itibarsızlaştırmak için Nisêbîn’e soranların saldırısı altında inşa ettiği kenti 300 gün terk etmeyen bir kent olarak ilktir Nisêbîn. Ve 134 gün aralıksız sokağa çıkma yasağına direnir. Bir kez daha zorunlu göçü asla kabul etmeyen ve kenti hiç terk etmeyenlerin yüzde 70’i kadınlar, yüzde yetmişin yüzde 30’u genç kadın ve çocuklardır. Nusaybin yıkıma karşı bir inşa direnişidir.  
 
Sokağa çıkma yasakları süresince burnunu dışarı çıkaranı havadan ve karadan donandıkları  NATO silahlarıyla vuranlar düşünemediler, NATO teknik silahlarına karşı kenti terk etmeyenler açlıktan ölmediler, yağmalamadılar, talan etmediler, hiçbir kaçırma, taciz tecavüz, uyuşturucu vakası yaşanmadı, dünyada bunun yaşanmadığı bir savaş, çatışma yoktur, bu hayal bile edilmeyecek bir yaşamın inşasıdır. 
 
Dünyada “çeperen binevşi (mor çeperler)” açarak çatışma sırasında “kadına şiddet uygulanırsa kadın çaresiz değildir” örneğini oluşturur. Binbir bedel ve zorlukla çatışma alanlarından tahliye edilen çocuklara polisler tarafından yapılan işkencenin, on yıllara varan cezaların öfkesini ertelemez Nisêbîn, hemen ardından 8 Mart’tan Newroza akar. Bu da tarihin henüz yazmadığı yazamadığı, ya eksik ifade edersem kaygısıyla yazmaya eli varmadığı bir ilktir.
 
Dünyada 4 yönetim şekli vardır. Devlet, kanton, federasyon, özerklik. Bu onurlu kent bir özyönetim şekli olan özerkliği devlete önerdiği için illegal ilan edilip yerle bir edildiğinde, Nisêbîn kendini küllerinden yeniden yaratan tarihe not düşen sorumluluk olur. 2019 yerel seçimlerinde belediyesini kayyımdan alır. İnsani, vicdani, ahlaki, meşru hiçbir hakkından vazgeçmez buna yeltenenleri alınlarında bir kara leke ile tarihin sayfasına gömer. Ve bilir Nisebin bu zenginliğe, kendimi de kentimi de ben yönetirim diyen doğaya, kadınlara, halklara, inançlara, gençlere düşman ulus devlet zihniyeti vardır. Başka da hiçbir düşmanı yoktur. Eksiği hatası yok mu Nisebin’nin, her canlı gibi var elbet, fikrine zikrine olan bağlılığına bakar oralı olmasan da, sırtından vuracaklara fırsat vermez hatanın, eksiğin masumiyetini bilen Kurdistan özgürlük yolcularından bir parçadır, dünyaya ışık tutar.
 
Nisêbîn’in sevdasına sevdalanmak, direnişe aşık olmanın adıdır.  Nisêbîn kadın kenti direnişine sırılsıklam aşık eden yaşamdır. Nisêbîn’in aşkına aşık olmak, özgürlük direnişinin dizlerine usulca başını özgüvenle dayamaktır. Hemen oracıkta zulümden boşanır, sonsuz özgürlüğe yol alır yolcu.  Direnmek yetmez hesap sorar Nisêbîna Rengîn. İyi ki 5 yıl Nisêbîna Rengîn Akademisi’nde çırak oldum. 
 
Layık olmak tartışılır ama herkesin benim gibi şanslı olması dileğinde bulunabilirim.
 
Nusaybin’de yaşamını yitirenlerin anısına…