Karanlığı yırtarcasına an'larıma doluyorsun olanca anlamınla...
- 09:02 23 Mart 2021
- Kadının Kaleminden
“Gülüşünü yakalıyorum bugün yine yanan Newroz ateşinde, çekilen halaylara eşlik eden çığlıklarda, inadına yaşam diyen vedalarda. Özlemle anıyorum seni yine bugün, hasretle sevgiyle göz bebeklerine tutunuyorum tüm sahteliklere inat. Senden bir iz, bir emanet, bir varoluş sancısı buluyorum her kıpırdanışta.”
Ayten Zehra
Seni düşlüyorum seni hevalce, kavgamın tez canlı maratoncusu... Dinlediğim türkünün nağmesine, bir çiçeğin utangaç serpilişine, ayın şarkının tene vurduğu yakıcı buluşmalara sığdırdığım varlığın, yakamoz güzelliğinde düşüyor yüreğime. Sen akla düşmekte en canlı yanımsın aslında. Ne de güzel akla düşüyorsun Ayten; karanlığı yırtarcasına, beyin duvarlarımı zorlarcasına, en masum anımdaki güzellikten tutarcasına an'larıma doluyorsun olanca anlamınla...
Seni düşlüyorum seni gönlü kuş çırpınışıyla coşan yoldaşım... Kuşları seni ve gökyüzünü bilmem neden çok yakıştırıyorum bugünlerde. Bilir misin; derler ki iyi, doğru ve güzel evrenin en üç kızıymış. Onlar dansa tutuştu mu güzelliklerinden, özgürlüğün ahengiyle çarparmış yürekler. Gün gelmiş insanın kendine ihanetinin son dönemecinde doğa ritmini yitirmiş, kalpler kurumuş, anlamın gücüyle insanı aydınlatan ateş sönmeye yüz tutmuş. Kutsal ana iyiyi, doğruyu ve güzeli kuruyan kalplerden kurtarıp kuşların kanadına emanet etmiş. Usulca eğilip şöyle fısıldamış, ''Benim evlatlarım akıl ve yürek köprüsünü yıkalı beri evrende iyi, doğru ve güzelin dansı özgürlüğü doğurmaz oldu. Bundan sonra evlatlarımı kuşlara emanet ediyorum; bu ateş artık kalbini özgürlük ateşiyle tutuşturmaya cesaret edenlerin gözlerinde saklıdır. Nerede alev alev yanan bakışlar görürseniz bilin ki orada kuşların kanadından özgürlüğü damıtmış bir yürek vardır.''Bundandır kuşların gökyüzündeki dansı herkesin içine özgürlük duygusunu taşır tarih boyunca. Bundandır seni, kuşları ve gökyüzünü yakıştırırım... Sen ki kimi zaman ürkek ama uçmakta mahir, kimi zaman ise kalbini telaşlı kanat çırpınışlarından ayırt edemediğimiz bir kuş gibi geldin kondun hayatımıza.
Ne de erken ne de telaşlıydı gidişin...
Seni düşlüyorum seni; senli ve sensiz zamanlara neler sığdırdığımızı düşünüyorum. Sen gözlerine hayran kalınası bir güzellikle yaşama bin renk katarken son doğumuna ebelik yapmaya yazgılı bir kuş gelip konmuş başucuna. Anladık çok sonra Usul usul dertleşmelerinize bir duvarlar tanıklık etmiş bir de kaleminden hasret damlayan sayfalar. Sevdanı rüzgâra, kavganı bizlere emanet ettiğin o sabah pencereden ayrılmayan o kuşla yüreklerimizi ellerimize alıp ne çok bekledik bir bilsen. Biz bekledik kuş bekledi... Ama yoldaşım sen gitmeye ahdetmiştin; dağlara, uzaklara uçarcasına yola koyulmaya yeminliydin. Ne de erken ne de telaşlıydı gidişin...
Şimdi Aytenli zamanlara sığdırdığımız güzelliklerin hepsi usul bir tebessümle gelip dudaklarıma konuyor. Yalnızca 'özlem' diyorum,içime dolanları tek bir kelimeye yüklemek istiyorum harflerin belini kırmadan.Bilirsin kelimelerin de canları vardır.Hele ki yola yoldaş olmuş canlara denk cümleler ağır olur taşıyamaz her anlamı. Ama sendeki güzelliğe yakıştırdığım saklı kelimelerim var cebimde. Kullanmaya, dile gelmeye utangaç halde kendi zamanını bekleyen büyülü kelimeler... Şimdi hepsi bir bir düşüyor içime yağmur gibi usulca, bir nehir gibi dipten ve sakin halde.
Hasretler dolmuş içime
Seni düşlüyorum seni, bir Newroz ertesi güneşe dönmüş yüzleriyle açlıkla hücrelerini doyuran yoldaşların iradi yürüyüşünde. Zamanın ruhuna anlam katan her bir söze her bir ana büyüttüğümüz büyük hasretler dolmuş içime. Gülüşünü yakalıyorum bugün yine yanan Newroz ateşinde, çekilen halaylara eşlik eden çığlıklarda, inadına yaşam diyen vedalarda. Özlemle anıyorum seni yine bugün, hasretle sevgiyle göz bebeklerine tutunuyorum tüm sahteliklere inat. Senden bir iz, bir emanet, bir varoluş sancısı buluyorum her kıpırdanışta.
Senden geriye ne çok şey kaldı bir bilsen. Başlayan her baharda adın kaldı, gözlerine bakmaya cesaret edenlere akan cesaretin kaldı, kalbimizi kanatlandıran efsunlu dokunuşların kaldı ve kuşun kanadına takılan sevdan kaldı... Ha bir de en önemlisi aramızdaki duvarları vicdanlarına örenlerin ve sen giderken aldırmadan yaşayanların boynunda ahın kaldı...
Not: Bu yazı Gebze Cezaevi'nde, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin son bulması talebi ile 23 Mart 2019 tarihinde yaşamına son veren tutsak Ayten Beçet'e atfedilmiştir.