Bendeki ben olabilmek...

  • 09:03 29 Temmuz 2021
  • Kadının Kaleminden
"Bendeki ben,  ben olmaktan korktuğu sürece, bendeki ben asla mutlu değildir. Sürekli kendimizle taşıdığımız bendeki ben olmaktan duyduğumuz korku, beni benden uzaklaştırmakta başarılı olur. O yüzden korkunun, korkudan korkmadığı zaman artık kaybetmekten korktuğun bir şey kalmadığında, benliğindeki ben ile barışık, mutlusundur. Bendeki benin mutlu olmasından asla korkma..."
 
Gül Güzel
 
Ben ben olalı, neden bendeki beni hep ihmal ettim? Belki de bu hala kendi kendimize yöneltmekte korktuğumuz bir soru ve o yüzden sormayız hala. İlk aklımıza gelen normal ortam, değer, düşünce ve durumda yaşamaktır sadece. Ama nedir herkes için normal olan? Belli bir toplumun kuralları, inancı, kültürü, dili midir normal olan? Herkes için normal olan şey bana göre neyi ifade eder? Birçok dikenli telle çevrili yaşamımızın hangi noktasında bendeki ben olarak yaşama imkânım var? Bendeki beni keşfetmem acaba benim için neyi ifade eder? Sorularına cevap aramaya başlayınca, bendeki beni anlamaya çalıştım. Yani özümdeki beni...
 
Kendine değer verip, kendini aramak; diğer adıyla bendeki beni bulmak. Ancak bu arayış bazen bir ömür boyu bile aklımıza gelmez. Hele biz kadın cinsinin öyle çok öncelikleri vardır ki. Mesela ilk önce çocuklarımız. Çocuklarımız iyiyse, biz de iyiyizdir. Ama gerçekten öyle miyizdir diye ne biz kendimize sorarız, ne de çevremizdekiler. Ancak iki yol arası bir süreci yaşadığımızda bu tür şeyleri biraz da olsa düşünmeye başlarız. 
 
Bir anda kalbinin durduğunu ve bütün bedeninin kendini ölüme terk ettiği anlardır kendindeki benin ben olduğunu anladığın anlar. Ama böyle bir anda bunu düşünmek bile gereksizdir artık. Çünkü bendeki ben artık yoktur ve kendimdeki beni aramama da gerek kalmamıştır. O an bu duygularınla öyle yalnızsındır ki... Kimse seni, senin gibi hissedemez ve sen seninle tek başına kalmışsındır. Yalnız geldiğin dünyadan yalnız gideceksin. Bunun başka türlüsü olmaz diye düşünürsün. Yalnız giderken düşünce ve gerçeğin metaforlaştığı ayrılma da, sadece kendinden ayrılmadır. Çünkü dünyada bir daha ben yoktur ve olmayacaktır. 
 
Ondandır ki, böyle bir süreci atlatmanın ardından, yaşama yeniden merhaba demeye imkân bulduktan sonra, bendeki beni çok ama çok sevmeyi öğrendim. Evet, ben benden içeri olan beni her şeyden, herkesten bağımsız olarak çok iyi anlıyor ve seviyorum. 
 
Hayat aslında bazı duraklamaların da olduğu muhteşem bir bestedir ve bu besteyi ancak bendeki ben yapabilir...Sen sendeki sen ile varsın; benim bendeki ben olduğum gibi. Gerisi yalan ve kendi kendimizi aldatmak, kandırmaktan ibarettir.
 
Her birimiz tek bir benlik ile var olduğumuzu ve sadece o benlikle yargılarda bulunduğumuzu düşünürüz. Seçtiklerimizin hepsinin irademiz dâhilinde doğru olduğunu sanırız. Ama aslında bizim bilincimizden önce bize bu kararı verdirten gizli bir benlik vardır...Mesela, (1238 - 1328), Anadolu'da yaşayan  tasavvuf ve halk şairi öncüsü Yunus Emre, ''Bir ben vardır bende, Benden içeri...''demesi de, bendeki beni işaret etmekte. Çok zekice kullanılan bir deyimdir bu aslında. Çoğumuz bu hitabenin kendi kendimize değil de, sevgilimize söylendiğini kabul edip, düşünürüz. Halbuki bendeki ben, beni hissetmedikçe sevgilim de olmaz; ben de...
 
Biraz anarşistçe bendeki ben olmak, bir de sorgulayan beynimiz olmalı aslında.’’Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir’’der Albert Einstein o yüzden. Ben yaşamım bozunca darda kaldığımda, imdadıma ilk önce bendeki ben yetişti hep. O sıkıntılı anlarımda çağırdığım tanrılar, peygamberler, kutsal kitaplar ve hatta Hızır bendeki benden önce benim imdadıma koşmadı. Halbuki bendeki ben hiç geç kalmadan, suçlamadan, günah veya sevap yazmadan, kızmadan, darılmadan, yüzünü öteye çevirmeden hep bende oldu. Bütün ihtişamıyla, kudretiyle, gücüyle, sadakatiyle, sabrıyla, mütevazılığıyla, zekiliğiyle...Onun içindir ki, bendeki anarşist ve sorgulayan beynimle ben yaşamımızı düzenleyip yaşarım/z. Mesela bendeki ben ile çok mutlu olup, yaşamam için, illa ki benim dışımdaki güçlere, çok fazla maddi şeylere gerek duymadan...
 
Günün birinde hepimizin kendi ruhumuza, bendeki ben olmaya, gerçeğe ayna tutmaya ihtiyacımız var. Ne yazık ki, bu gerçeği anlamakta bazen çokça geç kalırız. Halbuki yaşamın yaşanırken bir hediye olduğunu ve ona göre değer vererek güzel yaşanmasını kendi kendimiz için lüksten ziyade bir gereksinim olarak mümkün kılabilmeliyiz. Yani ben, yani kendim için. Aslında kendi kendine özgürlük verebilmektir bendeki ben, ben olunca...
 
Bendeki ben,  ben olmaktan korktuğu sürece, bendeki ben asla mutlu değildir. Sürekli kendimizle taşıdığımız bendeki ben olmaktan duyduğumuz korku, beni benden uzaklaştırmakta başarılı olur. O yüzden korkunun, korkudan korkmadığı zaman artık kaybetmekten korktuğun bir şey kalmadığında, benliğindeki ben ile barışık, mutlusundur. Bendeki benin mutlu olmasından asla korkma...
 
Yaşamımız boyunca bendeki beni değil de, sürekli çalışıp biriktirdiklerimizi başkaları için saklar ve onları mutlu etmeye, geleceklerini garanti etmeye çalışırız. Halbuki en güzel tabakta yemek yemek, en güzel fincandan kahve, en güzel bardaktan su içmek bendeki bene daha gerekli. Geleceğe yatırım değil, bendeki bene saygılı ve mutluluğun yatırımını yapmalıyım. Kendini sevip, şımartmak ve değerli bulmak bendeki beni mutlu eder. Hele hele arzu ve isteklerimizi tatmin edebilseydik, hem kendimize, hem sevdiklerimize (aile, çocuklar, torunlar veya sevgili), davamıza ve  topluma daha fazla yararlı olabilirdik. Zira benliğimizi, içimizdeki beni, özellikle içimizde bağırıp duran ama sesini kıstığımız çocukluğumuzun sesine kulak verebilseydik, daha az bencil ve kompleksli olurduk. Böylece dünyayı bile yüreğimize sığdıracak genişlikte geniş bir yüreğimiz ve özgür beynimiz olabilirdi. 
 
Öyleyse, Bendeki beni bulma bestesine hemen başlamak gerek... Yunus Emre’nin şiirinden kısa bir kesitle "Bendeki Bene" bu vesileyle nokta bırakayım.
‘’Bir ben vardır bende, benden içeri’’
 
Severim ben seni candan içeri,
 
Yolum vardır bu erkândan içeri,
 
Beni bende demem bende değilim,
 
Bir ben vardır bende benden içeri.