Değişim anı: Kadın özgürlük zamanı
- 09:04 6 Aralık 2021
- Kadının Kaleminden
“Bu ülkede eşitlik, adalet ve özgürlük inşasının umudunu kadın mücadelesinden almaktayız. O yüzden bu umut kuru bir umut değildir, yeni yaşamın inşasının motivasyonu, inancı ve kararlı mücadelesidir. Salt söz değil toplumsal bir eylemdir, en önemlisi de kadınların iktidarlara karşı inşa etmeye çalıştığı ve çalışacağı herkes için bir eş yaşamdır.”
Halide Türkoğlu
Kadın mücadelesi, yaşamın inşasında bir anlam mücadelesidir. Elbette ki yüklediğimiz anlamlar kadar erkek egemen sistemin dayattığı anlamlar ve buna karşı ulaşmak istediğimiz anlam arayışlarımız birlikte var olurlar. “Özgürlük” ve “Eşitlik” kavramları bu yüzden hem bir anlam arayışı olurken, mücadele gerekçemize karşı egemenlerin inşa ettiği kavram sınırları çoğu kez bu meselenin anlam yitimine denk düşer. Sınırları olan bir “eşitlik” oyununu zora girdiğinde devreye koyma taktiğinden hiçbir zaman vazgeçmediler.
Kadınların tarih boyunca yer aldıkları devrimlerde ve mücadelelerde bu anlam çelişkisi kendini gösterir. “Devrim içinde devrim, kendi gözlerinizle görmek, dış dünyaya kendi ellerinizle dokunmayı öğrenmek, deneyimleri kendi zihninize tercüme etmek, sesleri biçimlendirmek, kendi sözcüklerinizi üretmek ve size zorla kabul ettirilmekle kalmayıp yüzyıllardır başkası tarafından yönetildiğiniz için artık derinize ve içinize işlemiş maskeyi çıkarıp atmak anlamına gelir.”
Dünyamız, doğamız, yaşadığımız toplum, bağlı olduğumuz topluluğumuz ile birlikte her birimiz çoklu krizler içinde bir çözüm beklentisi ya da arayışı içindeyiz. Zor zamanlar zorluklar içinde mücadeleleri de içinde barındırır. En zorlu süreçler, kaoslar, korkuları, endişeleri ile umudu ve cesareti birlikte ören bir toplumsal hakikatlerin dile geldiği süreçlerdir. Tarih kadınların bu süreçlerde ya hakikat yitimine uğradığı ya da hakikatin anlam mücadelesini yükselttiği ve kimi kez inşa ettiği anlatılarla doludur. 21. Yüzyıl dünyasının kadın toplumsallığı tam da bu ikilemli kıskacın altındadır.
Kadınların belleğinde yer edindi
Çoklu krizlerin ve sorunların kaynağını arayış elbette ki 300 yıldan fazla bir süredir kadınların sorgulama alanlarında ve bilinçlerinde hiç olmadığı kadar yer edinmiştir. Hatta nedenlere yoğunlaşmak kimi kez sonuçlara karşı çözüm önerilerimizi ve inşalarımızı görünmez kılmaya bile götürmektedir. Nasıl olmalı, nasıl yapmalı, kimlerle yapmalı sorularının cevabının arayışından çok, nedenlerin ve faillerin parçalı hallerini dahi bütünleştirememe hali salt kadın mücadelesinin sorunu değil, sınıf, kimlik ve toplumsal mücadelelerin hepsinde benzerlik taşımaktadır.
Türkiye üzerinden somutlaştırırsak, kadın mücadelesi toplumsallık açışından ve direniş yöntemleri ile birlikte ele aldığımızda: ister parçalı öznelere ister bir bütün sisteme karşı mücadele ediyor olsun; mevcut haliyle inşa pratiğinde kendini örgütlemede yetersizlikler barındırmaktadır. Her türlü şiddetin kaynağı iktidar örgütlenmesi ise kadın dünyasının bu kadar sömürge anlayışıyla yönetilmesine itirazımız radikal olmalıdır. Öreceğimiz demokrasinin de kadın toplumsallığına denk düşmesi bu yüzyılın sorunlarının çözümünü kapsadığı kadar demokratik cumhuriyetin inşasına da yol almaktır. Ancak seçim gündemli ittifaklar konuşulduğundan beri hala kadınlar siyasetin bu alanında “seçmen” eylemi üzerinden değerlendirilmekte ve politik özne hali/inşası daraltılmak istenmektedir.
Halbuki kadınlar bu tek adam rejiminin sistematik şiddet biçimlerinin hepsine karşı öfkesini ve direnişini sokağa taşımıştır. Tamda, bu anda toplumsallığını konuşurken, tarihin kaoslarından çıkan kadın mücadelesinin anlamlı kazanımları kendini daha çok görünür kılmaktadır. Savaş anında kazanan kadınların kendi devrimlerini inşa etmeye çalıştığı çabaları tekrar hatırlamak lazım. Bu yüzden biz kadınlar mevcut düzenin restorasyonuna da mevcut olan tek adam rejimine de karşı çıkabilmeliyiz.
Toplumun siyasallaşmasını kadın özerk sistemlerimizle çoğaltabilmeliyiz
Bütün partilerin önüne kadın eşitliği ve özgürlüğü eksenli kendini dönüştürme şartlarını koyabilmek kadar siyasetin toplumsallaşmasını, toplumun siyasallaşmasını kadın eksenli örgütlenmelerini kadın özerk sistemlerimizle çoğaltabilmeliyiz. Ancak o zaman erkek egemen sistemle, kapitalist modernite ile onların ürettiği tüm kriz ve sorunlarla mücadelede 21.yüzyıl kadın devrimleriyle yaşamlarımızı buluşturabiliriz.
Tüm yoksulluğumuz ve yoksun olma halimizle, sömürgeci erkek zihniyetin gasp ve talan zamanlarında yaşam mücadelesi verirken, öfkemiz ve umudumuz bizi her geçen gün sokaklarda daha çok birleştirmektedir. Değişim zamanını kadınların özgürlük zamanına dönüştürmek gerekiyor. Bu ülkede eşitlik, adalet ve özgürlük inşasının umudunu kadın mücadelesinden almaktayız. O yüzden bu umut kuru bir umut değildir, yeni yaşamın inşasının motivasyonu, inancı ve kararlı mücadelesidir. Salt söz değil toplumsal bir eylemdir, en önemlisi de kadınların iktidarlara karşı inşa etmeye çalıştığı ve çalışacağı herkes için bir eş yaşamdır.
SheilaRowbothom