Hücreye hapsedilemeyen direnişler: Ulrike ve Garibe

  • 09:03 22 Aralık 2021
  • Kadının Kaleminden
“İki devrimci kadın için öfke, direnişlerinin mayası oldu. Mağrur duruşları öfkelerinde saklıdır. İkisi de öfkeleriyle delirtti ölüm zebanilerini. İkisinin de gözünde ve yazdıklarında öfke hakimdi.”
 
Günay Aksoy
 
İki hayat. İki mücadele. Ve faşist sistemle yönetilen iki ülke boyun eğmeyen iki kadın. Mücadele, direniş ve isyanlarıyla etkilediler aynı çağın insanlarını. Yazdıklarıyla, mektuplarıyla tanıdık biz onları. Vicdanları da sorguladılar, adaletsizliği de. Ulrike ve Garibe… Küçük bir hücreye hapsedilseler de bu iki kadının ayrı zamanlarda benzerdi yaşadıkları, tıpkı birbirine benzeyen cellatları gibi.
 
Almanya’nın bir dönemine düşünceleriyle ve mücadeleci kişiliğiyle damga vuran Ulrike Marie Meinhof, tanınmış bir gazeteciydi. Evli ve üç çocuğu vardı. Son nefesine kadar ne dayatılan toplumsal cinsiyet rollerine ne de faşizme boyun eğdi.
 
Yeni bir dönemin başlangıcı
 
Ulrike Meinhof’un düzene karşı tepkisini 1968’de başyazar olduğu dergi, kaleme aldığı yazılar, gençlik hareketinin sisteme başkaldırarak yeni bir dönemi aralamasının önünü açtı.
 
“Protesto, bu bana uymuyor, buna karşıyım demektir. Bana uymayan bir şeyin ortadan kalkması için uğraşıyorsam bu direniştir. Bu zamana kadar istemediklerimizi sokaklarda söyledik ama Rudi Dutschke’nin saldırıya uğramasını engelleyemedik. Çünkü gelenek ve göreneklerin tutsağı halindeydik. Şimdi şiddet ve direnişi düşünmek zorundayız… Bize yönelik bu silahlı saldırı gerçekleştiğinde, korkak liberalleri yanımıza çekmek mümkün olmadı. Eğlence sona erdi. Sokak eğlencesi zamanı geçti artık…” Bu sözler 68 gençlik kuşağı için önemli bir isyan ve direniş manifestosu olur.
 
Birçok kez ömür boyu hapisle yargılanır…
 
Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun (RAF) üç önderinden biri olarak anılan Ulrike, örgütün birçok broşür ve manifestosunu kaleme alır. Ulrike 15 Haziran 1972'de yakalanır. Almanya'nın en ağır şartlara sahip cezaevlerinden biri olan Stammheim Hapishanesi’nde tam 4 yıl boyunca tecrit hücresinde tutulur. Ulrike, 9 Mayıs 1976'da hücresinde ölü bulunduğunda, 41 yaşındadır. Birkaç kez ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanır Ulrike. Ölümü hakkında yapılan araştırma sonucu, Alman devletinin iddia ettiği gibi “intihar” ettiği tezi oldukça kuşkulu bulunur ve infaz fikri öne çıkar.
 
Ölümünden önce “Eğer bir gün intihar ettiğimi söylerlerse, bil ki beni öldürmüşlerdir” sözü, ölümünün bir intihar değil bir cinayet olduğuna işaret eden Ulrike’nin yaşadıkları, bir başka coğrafyada tekerrür etti.
 
Ulrike’den Garibe’ye…
 
1994 Mardin Dargeçit doğumlu olan Garibe Gezer, Dargeçit ilçesinde Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yöneticiliği yaptığı sırada henüz 23 yaşındadır. 2016 yılında Kütahya’da tutuklanan, önce Mardin, ardından sırayla Şakran, Tarsus ve Kayseri Bünyan Cezaevlerine sürgün edilen Garibe’ye mahkeme alelacele “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezasına ek olarak 28 yıl hapis cezası verir. Suçu ise yaşadığı ilçede ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve yaşanan çatışmalar sırasında DBP ilçe yöneticisi olmak şeklinde özetlenir. 
 
Garibe, cezaevinde birinci yılını tamamladığında abisi Haşim Gezer de benzer bir suçlama ile cezaevine konularak tek kişilik hücreye alınır. Katledilen abisi Bilal’in dosyası ise 7 yıldan bu yana “gizli” tutulurken, belden aşağısı felç bırakılan abisi Mehmet Emin’in vurulması ise “kaçınılmaz bir hata” olarak değerlendirilir. Garibe ve ailesinin hikayesi, Kürdistan’ın ve Kürtlerin yaşadıklarının en çarpıcı özeti.
 
Ayrı zaman ve coğrafyalarda aynı direniş
 
Garibe faşist devletin cezaevlerinde işkence ve tecavüzün olduğunu dışarıya cesaretle duyurur. Kandıra Cezaevi’ne sürgün edilen Garibe’nin yaşadıkları, erkek devletin düşmanlığına boyun eğmeyen Ulrike’nin direniş hikayesine benzer.
 
Sürgün edildiği her cezaevinde ağır işkencelere maruz kalır. En son sürgün edildiği Kandıra Cezaevi’nde işkence başka bir hal alır. 24 Mayıs 2021’de erkek ve kadın gardiyanlardan 8 kişi hücreye gelerek Garibe’ye işkence yapar. Kadın gardiyanlar, Garibe’nin ellerini kırarcasına büker, erkek gardiyanların postallarıyla boynuna basmasıyla sınırlı kalmaz yaşadıkları. Garibe kendisine yaşatılanları avukatları ve ailesi aracılığıyla dışarı duyurmasına rağmen işkencenin boyutu daha da ağırlaşır.
 
Nefes almak, gökyüzüne bakmak yasak!
 
Süngerli oda, telefon, mektup, kitap, elbise, havalandırma her şey yasaklanır. Nefes almak, gökyüzüne bakmak, tutsak arkadaşlarıyla sohbet etmek… Yasaklar, işkence, sansürü de aşar. Düşmanının öfkesi o kadar çoktu ki iradesini kırmak için en kötü yöntemlere başvurulur. Tecavüz da buna dahil…
 
Cinayetlerin adı ‘intihar’ olur
 
68 gençlik hareketinin önemli öncülerinden biri olan Ulrike, Alman devletince katletmişti. Faşist devletlerin geleneğinde özgür ruhlu kadınlara ve siyasi rehinelere yapılanlar birbirinden farklı değil. Kürtlere ve cezaevlerindeki tutsaklara yönelik yapılan vahşeti duyuran Garibe de Türk devleti tarafından katledildi. Ama tıpkı Ulrike gibi resmi belgelerde farklı ülke ve tarihlerde yaşanan iki devletin işlediği cinayet kayıtlara “intihar” olarak geçer.
 
“Cesedimi incelemek yasaktır. YASAK. Düşünmek yasak, tahmin etmek, konuşmak, yazmak yasak, hepsi yasak! Evet hepsi yasak!” Ulrike’nin bu sözü, otopside yapılan hukuksuzluğun yasak ve düşmanlığın, iki kadına yapılan düşmanlık gerçeğinin en çarpıcı benzerliği.
 
Kaçırıp saklamanızı görür gibiyim!
 
Ulrike 45 yıl önce hücresinde “Şimdiden cesedim! Kaçırıp saklamanızı, kapıyı avukatlarıma engellemenizi görür gibiyim. Hayır, Ulrike Meinhof’u göremezsiniz” diye yazar. Öyle de olur. Öngörüsünde haklı çıkar. Cenazesine yapılan otopsi avukatları olmadan yapılır, tıpkı Garibe’nin cenazesine yapılan düzmece bir otopsi gibi.
 
“Cesedim bir dağ gibi ağır olacak. Yüz binlerce kadın kolu, bu kocaman dağı kaldırıp omuzlarına alırken, sizin oturduğunuz o sahte tahtı sarsacak müthiş bir kahkaha atacaklar!” diyen Ulrike’nin o sözleri ve kadınlar tarafından atılan zılgıtlarla Garibe’nin dağ gibi bedeni toprak anaya teslim edildi.
 
Garibe’nin içinde bulunduğu tabutu taşıması için cenaze aracına dahi izin verilmedi. Ağıtlar ve zılgıtlarla kadınların omuzunda toprağa verilen Garibe, Türkiye faşizminin çirkin yüzünü tek kişilik hücresinde teşhir eder.
 
Bu his diğer hisler gibi değil…
 
Garibe, Tarsus Cezaevi’nde yazdığı bir mektupta hücresinin duvarlarının ne kadar anlamsızlaştığını ve yaşadığı duyguyu şu cümlelerle ifade ediyor: “Duvarları hissetmiyorum demiştim sana. Bu his diğer hisler gibi değil. Duvarlar kalkmış, kapı gibi açılmış sanki. Dünyadaki her şeyi evreni görüyorum. Dünyadaki harikaları hissediyorum. Eskiden o kadar şeyi hissetmiyordum. Şimdi hem görüyor hem hissedebiliyorum…”
 
Ulrike “Üzgün olmaktansa, öfkeli olmayı yeğlerim” derken Garibe de “Son dönemlerde çok öfkem var. Gazetedeki, televizyondaki haberlere, okuduğum kitaplardaki adaletsizliklere çok öfkeleniyorum” der.
 
Öfke, direnişin mayası
 
İki devrimci kadın için öfke, direnişlerinin mayası oldu. Mağrur duruşları öfkelerinde saklıdır. İkisi de öfkeleriyle delirtti ölüm zebanilerini. İkisinin de gözünde ve yazdıklarında öfke hakimdi.
 
Garibe, kadın düşmanı eril sisteme karşı isyanını şöyle yazdı: “Bazı ölüm çeşitleri biz mücadeledeki kadınları fazlasıyla korkutuyor. Ölümden değil de ölüm çeşidimizin eril zihniyet tarafından seçilmesidir mesele. Korkumuz bundandır. Ancak biz korkuya başkaldırıp, isyan ediyoruz. Binlerce yıllık eril zihniyetin kölesi olmak içimizdeki isyanın patlak vermesinin sonucu oluyor… Sosyalizmin inşası kadınların öncülüğünde olacak.”
 
Kadın özgürlük mücadelesini tek başına kaldığı hücresinde dahi isyancı duruşuyla savunan ve yazdıklarıyla ifade eden Garibe’nin cansız bedeni dahi korkuttu celladını. Amed Zindan direnişinin destanıyla büyüyen Garibe, Kürdistan kadın mücadelesini yıllar sonra da taviz vermeden savundu.
 
Diz çökmeyenlerin sesi ve sözü hücresinde yankılanıyordu Garibe’nin. Bedenine yapılanlar, ruhunu teslim alamamıştı. Mağrur ve isyancı duruşuyla Kürdistan kadınının hiçbir zaman teslim olmayan karakterinin temsili oldu. Garibe’ye yapılanlar tüm topluma bir mesaj olsa da, Garibe de topluma ve kadınlara son nefesine kadar direnerek mesaj verdi.