Baraj bahane rant yolları şahane!
- 09:04 13 Temmuz 2023
- Kadının Kaleminden
“Ilısu Barajı ile betona ve suya gömülen 12 bin yıllık Hasankeyf’in yıkımı henüz hafızalarda tazeliğini korurken, bir kez daha bir doğa katliamı projesine tanık olmaktayız. Bölgede yapılan HES’ler, Silvan Barajı’nın yapım aşaması ve çevresindeki yol, karakol çalışmalarının yol açtığı tahribatla birlikte Geliyê Godernê vadisi ve çevresindeki tüm yaşam alanlarını yok edecek rant temelli projeler aralıksız devam etmektedir.”
Nujiyan Yıldırım
Orman yangınlarına karşı yönetim mekanizmalarının ve çevreciler tarafından duyarlılık ve toplumsal bilincin daha çok geliştirilmesi gereken bu yaz günlerinde yine binlerce ağacın kesim haberleriyle güne başlıyoruz.
Diyarbakır ili sınırlarında Lice, Silvan, Kulp, Hazro ilçeleri arasında yer alan ve muhteşem doğal görüntüsü ile bölge halkı tarafından “Saklı cennet” diye adlandırılan ve doğal habitatıyla korunması gereken ekolojik, tarihi ve kültürel bir miras olan Geliyê Godernê vadisi… Bu vadiyi yok edecek olan Silvan Barajı inşa bahanesi ile çevre ormanlık alanlarda da rant uğruna gün geçtikçe binlerce ağaç kesimi yapılmaktadır. İşlenen bu doğa kıyımına, orman suçlarına karşı çıkacak, denetleyecek ne hukuki ne idari bir muhatap bulunduğu gibi baraj ve güvenlik bahanesiyle, devletin güvenlik politikalarının verdiği güç ile tüm rant ortakları gibi korucuların da talan alanı gün geçtikçe genişlemektedir.
Piknik alanları yasaklandı
Tarihi, kültürel ve ekolojik zenginliği ile bilinmesine rağmen, gerek arkeolojik araştırmalara, gerekse biyolojik çeşitliliğe dönük bilimsel araştırmalara dahi yasak olan bölge talancı her türlü girişim yollarına açık. Karakol ve yol projeleri için vadide şelalelerin bulunduğu halkın piknik alanları da ağaç ve taş yıkım çalışmalarının yarattığı tehlike gerekçesiyle son zamanlarda yasaklanmıştır. Dolayısıyla bölge halkının payına düşen korucuların kesmiş olduğu binlerce ağacın bölgeden taşınmasını acıyla izlemek kalıyor.
Yalancı cennet vaat ediliyor
İstihdam ve tarım sulama güzellemeleri ile adeta yalancı cennet vadedilerek yapımına başlanan Silvan Barajı’nın sular altına alacağı alanda; binlerce hektarlık tarım arazisi, neolitik dönemden Mervanilere kadar uzanan tarihsel ve kültürel izleri ve onlarca köy ile birlikte, biyolojik çeşitlilik ve endemik bitki türleri ile nesli tükenmekte olan birçok canlı türü de bulunmaktadır.
12 bin yıllık Hasankeyf betona gömüldü
Ilısu Barajı ile betona ve suya gömülen 12 bin yıllık Hasankeyf’in tarihi, kültürel ve ekolojik yıkımı henüz hafızalarda tazeliğini korurken, göç ettirilen ve daha çok yoksullaştırılan halkın ekonomik sorunları, travmaları bilinmesine rağmen bir kez daha bir doğa katliamı projesine tanık olmaktayız. Bölgede yapılan HES’ler, Silvan Barajı’nın yapım aşaması ve çevresindeki yol, karakol çalışmalarının yol açtığı doğa ve toplumsal tahribatla birlikte Geliyê Godernê Vadisi ve çevresindeki tüm yaşam alanlarını yok edecek rant temelli projeler aralıksız devam etmektedir. Bilimin, ilgili uzmanların, ekolojik kurumların ve toplumsal tüm tepki ve uyarılarına rağmen bölgenin ekosistemini, yaşamsal kaynaklarını yok edecek politikalardan bir rant projesi olan ve yarım asırlık ömrü olan baraj ve çevresindeki rant projelerinden sermaye kesiminin çıkarları uğruna vazgeçilmiyor.
Barajın yapıldığı alanda iki kuşak sonrasının karşılaşacağı manzara tarım dahil yaşamın hiçbir alanında kullanılmayacak zehirli çökelti olacaktır. Bunu deneyimleyen ülkeler günümüzde bir taraftan işlevi bitmiş barajların yarattığı ekolojik tahribat ve sosyal sorunlara çözüm ararken, farklı ve yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmektedirler.
Uyarı ve tepkiler dikkate alınmalıdır
Bu nedenle çevre savunucuları olarak bizler de insani ve ekolojik ahlaki değerleri yaşatmanın yolu barajları değil, doğal yaşam kaynaklarını ve sosyal yaşam alanlarını koruyan, geliştiren politikaları savunmakla, hayata geçirmekle mümkün olduğuna inanıyoruz. Türkiye’deki tarım, enerji ve ekonomi politikaları ise doğayı tahrip eden sermaye odaklı uygulamalarla devam etmektedir. Tüm canlıların yaşamsal hakkı olan su kaynakları barajların yapımı ile sermayenin özel mülkiyetine dönüşmektedir. Aynı şekilde sulama vaadiyle yapılan barajlar birçok tarım arazilerini sulara gömmekle birlikte, yanlış politika ve uygulamalarla hayata geçirilen endüstriyel tarım politikaları nedeniyle küçük çiftçilere yaşam ve rekabet alanları kalmamaktadır. Dolayısıyla günümüzde sürdürülebilir enerji ve üretimi artıran, teşvik eden tarım politikalarının hayata geçirilmesi ile doğal yaşam kaynaklarımızı korumak da sosyal ve ekonomik gelişim de mümkün olacaktır. Fakat devletin ekonomik politikaları; betonarme yapılar ve doğal kaynakları yok eden rant temelli projeleri inşa etme anlayışıyla oluşturulduğu için doğayı, üretim toplumunu, tarihsel kültürel alanları, toplumsal değerleri savunan duyarlı kesim ve uzmanların uyarı ve tepkileri dikkate almamaktadır.
Tüm yaşamsal kaynaklar yok ediliyor
Özellikle bölgemizde yapılan barajların, HES’lerin, ağaç kıyımlarının temelinde özel güvenlik politikaları olduğu için tüm yaşamsal kaynaklarla birlikte toplumsal yaşam alanları da talanvari şekilde yok edilmektedir. Geçmiş yıllarda güvenlik gerekçesiyle ekolojik tahribata neden olan yakılan ormanlık alanlar, yok edilen tarihi mekanlar, zorunlu göç ettirme anlayışı Silvan Barajı inşa sürecindeki uygulamalarla devam etmektedir. Barajın faaliyete geçmesiyle sular altında kalacak vadinin eşsiz güzelliklerini bir kez de olsa görmek, gezmek isteyen insanları karşılayan ‘patlama yapılıyor’ yazısı ile yasak ve tank görselli tabelaların karşılaması ve korucuların yasaların verdiği izinle denetimsizce ağaç kesimi yapmaları nedeniyle çevre savunucularını ve duyarlı bölge halkını, bölgedeki tahribatın, düşündüğümüzden çok daha fazla olduğu ve doğa suçlarının işlendiğine dair kaygılandırmaktadır.
Yetkililer sorumluluklarını yerine getirsin
Bu kaygılar nedeniyle yetkililere sorumluluklarını yerine getirmeleri ve gerekli denetimleri yapmaları için çağrıda bulunurken; baraj, yol, karakol bahanesiyle rant uğruna bölge ekosisteminin ve yaşamsal alanların daha fazla yok edilmemesi için duyarlılık ve çaba içinde olmak herkesin sorumluluğunda olan yaşamsal bir haktır diyoruz. Çünkü sürdürülebilir bir dünya, yaşanabilir bir coğrafya ve insanca bir yaşamın yolu ranttan değil, tüm canlıların yaşam alanı olan doğayı korumakla mümkün olacaktır.
Birlikte yaşama ve doğaya sahip çıkalım
Kadim kültürümüzde dahi atalardan, ataların yaşamışlığının, mezarlarının olduğu toprağı satmak; çaresizlik ve her şeyinden vazgeçmek demektir. Dolayısıyla toplumsal olarak da kolay kabul gören bir davranış değildir. Bu nedenle bölgede sahip oldukları tarım arazilerinden ve yerleşim yerlerinden vazgeçmeyen hak sahipleri; çocuklarının geleceğine ve atalarının geçmişine sahip çıkmakla birlikte aynı zamanda doğa ve insani değerlerin yaşatıcısıdırlar. Birlikte yaşama ve doğaya sahip çıkalım…