‘Sınırsız Savunmalar’ kitabı için etkinlikler yapıldı

  • 16:34 16 Şubat 2025
  • Kültür Sanat
AMED/İZMİR - Amed’ ve İzmir'de, Figen Yüksekdağ’ın kaleme aldığı “Sınırsız Savunmalar” kitabı için imza etkinliği ve söyleşi düzenlendi. 
 
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) tutsak eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın savunmalarından oluşan “Halkların susturulamayan yüreğinde sınırsız savunmalar” kitabı için  İzmir ve Amed’de etkinlik düzenlendi.
 
Amed
 
“Sınırsız Savunmalar” kitabı için Amed’de imza günü ve söyleşi düzenlendi. Çand Amed Kongre Merkezi’nde gerçekleşen etkinliğe, Gülten Kışanak, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Yardımcısı Sezin Uçar, kentteki sivil toplum örgütü temsilcileri, siyasetçiler ile yurttaşlar katıldı. 
 
Moderatörlüğünü ESP Parti Meclisi (PM) üyesi Beycan Taşkıran’ın yaptığı söyleşide ilk olarak konuşan Gültan Kışanak, bir insanı cezaevlerine kapatmayla fikir ve düşüncelerinin dört duvar arasına hapsedilemeyeceğini belirtti. Gültan Kışanak, “Bizi cezaevine koydular, hala siyasi rehine olarak cezaevinde tutulan arkadaşlarımız var. 30 yılını hapishanelerde geçirenler, hasta tutsaklar var. Kürt halkının ‘Siyasi gücümdür’ dediği Sayın Öcalan İmralı’da rehin tutuluyor. Tutsakların fiziki olarak tutulmasının işe yaramadığını, halkın mücadelesinin, fikrinin, çözüm iradesinin hala dışarıda canlı bir şeklide devam ettiğini görüyoruz. Kayyımlara karşı halkın seçme ve seçilme hakkına, iradesine sahip çıkmak için ayakta olduğu bir gün. Demek ki o dört duvar bir işe yaramamış” ifadelerini kullandı. 
 
‘Ne içerideki ne de dışarıdaki arkadaşlarımız faşizme boyun eğdi’
 
Kobanê Davası’nın DAİŞ’e karşı yürütülen insanlık mücadelesi ve barış için halkla birlikte yol almaya dönük bir müdahale olduğunu söyleyen Gültan Kışanak, “Bugün Suriye Şam’da bir HTŞ yönetimi kurmaya çalışıyorlar. Tıpkı 100 yıl önce cetvellerle sınırların çizildiği, kralların atandığı gibi Şam’da bir yönetim oluşturmaya çalışıyorlar. Ama Kuzey ve Doğu Suriye’de kendi kendini yönetme deneyimi var ve bununla mücadele içindeler. Halkın iradesinin karşısında hiçbir kaba güç duramamıştır. Kobanê Davası’nın amacı bizler şahsında halkın mücadele azmini kırmaktı. Ama ne içerideki arkadaşlarımız bu faşizme boyun eğdi ne de dışarıda halkımız” diye belirtti. 
 
Tarihe not düşsün diye….
 
Kürt sorununun çözümü bağlamında yürütülen tartışmalara değinen Gültan Kışanak, şöyle devam etti: “Bugün yeniden çözümle ilgili bir imkan çıkabilir mi? Ortada bir çaba var ama bir taraftan da baskının daha da katmerlendiği, savaş ve kayyımların devam ettiği bir süreç var. Bu aslında halkın kafasını karıştırmaya yönelik bir durum. Bu yolu yürürken moral bozmak, gündemi değiştirmek, barışa, çözüme olan umutları sakatlamak ve böylece o yolun sonunda aslında demokratik kazanımların değil, bir boyun eğmenin çıkmasını arzulayan bir yaklaşım var. Onlar açısından nasıl hem bir süreç hem de olağanüstü baskı koşulları varsa; bizim açımızdan da barış, çözüm konusunda ısrar var. Bu mücadele bir şekilde tarihe not düşsün diye savunmalarımızı kitaplaştırdık. Figen başkanın kitabı da bu anlamda önemli bir kayıttır. Hem kumpasın ifşa edilmesi hem de ortak bir geleceği inşa etme açısından tarihe düşülmüş önemli kayıtlardır bunlar.”
 
Rojava Devrimi vurgusu
 
Daha sonra konuşan ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar da, şunları belirtti: “Esasında Kobanê Davası Kürt özgürlük hareketi ile sosyalist hareketin birliğine dönük bir saldırıydı. O yüzden Figen başkan birleşik mücadeleyi savundu. Kürt hareketiyle solun hareketinin birliğini anlattı. Ortadoğu’daki zorlu koşullarda kadın özgürlükçü devrimi savunmak gerekiyor. Orada çeşitli halkların bir arada birlikte yaşıyor olmaları bakımından da tek örnek. Çeşitli uluslardan, inançlardan halkların kendi öz örgütlenmelerini kurduğu bir yönetim. Ortadoğu’nun gerici muhafazakar yapısı içinde yıldız gibi parlayan bir devrim. Bu devrim boğulmak isteniyor. 1 Ekim’den bu yana başlayan süreçte de bu hesaplanıyor. Filistin’de 7 Ekim’den bu yana başlayan Ortadoğu’daki gelişmeler, İran’ın harekete geçecek olması, Rojhilat’ta Rojava benzeri bir mekanizmanın kurulma imkanı… Bu tür koşullar, bu devrimi daha çok savunmamız gerektiğini söylüyor. Rojava devrimi boğulursa gerçekten nefes almakta zorlanacağız. Bunu anlatmamız gerekir. Tüm kazanımlarımız bu süreçlerle yok sayılmaya çalışılıyor. Ciddi bir tasfiye süreci içindeyiz. Dolayısıyla buna karşı gelebilmek, işgale karşı gelebilmek, barış talebini bu biçimde ilişkilendirebilmek gerekiyor. 
 
Tecrit sürüyor
 
Yapılan görüşmeler elbette çok önemli. Sayın Öcalan’ın da dediği gibi tecrit hala devam ediyor, koşullar sağlanmış değil. Ama 2 görüşmenin sağlanmış olması bile son derece önemli. Bunu batıda emekçilere anlatmak gerekiyor. Batı da işçilerin, emekçilerin tüm toplumsal kesimlerin bu mücadeleyi büyütmesi gerekiyor. Bunu tek başına Kürtlerin sorumluluğunda görmüyoruz. Bu anlamada çözümü batıya anlatabilmek ve toplumsal tüm mücadeleyle buluşturmak istiyoruz. Sürecin bize yüklediği rol, misyon en azında sürecin risklerini görmek, buna hazırlık olmak ve toplumsal mücadeleyi yükseltmek olduğunu düşünüyoruz.”
 
Söyleşinin ardından Gülten Kışanak ve Sezin Uçar, katılımcıların kitaplarını imzaladı.  
 
İzmir
 
Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde yapılan etkinlikte kitap kapsamında yapılan söyleşiye konuşmacı olarak Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Sebahat Tuncel ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekili Çiçek Otlu katıldı. Söyleşiye Barış Anneleri ve TJA’nın yanı sıra çok sayıda demokratik kitle örgütü ve yurttaş katıldı.
 
Figen Yüksekdağ’ın kitabı, sadece bir kitap değil
 
Söyleşi özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Burada konuşan DEM Parti milletvekili Çiçek Otlu, Wan Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyımdan bahsederek Wan halkının büyük direnişini selamlayarak başladı. Figen Yüksekdağ’ın da Wan milletvekili olduğunu hatırlatan Çiçek Otlu, “Wan’ın halkı, Wan’ın değerlerine o zaman da çok sahip çıkılmıştı. Kayyım atandığında, özyönetim direnişlerinde de sahip çıkılmıştı. Bu kitap aslında tam bunları anlatıyor. Bütün kitaba baktığımızda faşist rejimin, Kürt halkını nasıl inkâr ettiğini, işçi sınıfını, emekçileri nasıl emek sömürüsüne maruz bıraktığını, kadın özgürlük mücadelesinde kadınları nasıl katlettiğini bütün bu kitapta tek tek sayfaları okurken görebiliyoruz. O nedenle sadece bir kitap değil. Belki tarihe baktığımızda ilk öğrendiklerimizden bir tanesi, bu faşist rejime karşı inkârcı, tek ulus anlayışını savunan, tek dil anlayışını savunan devlete karşı ilk Şeyh Saidleri, Seyit Rızaları öğrenmiştik” dedi.
 
‘Sayın Öcalan, eşit yaşamın nasıl olması gerektiğini savunmalarıyla göstermiştir’
 
Kürt halkının önemli önderlerinden Mazlum Doğanların, Sakine Cansızların mahkemeleri nasıl yargıladıklarını ve Amed zindanlarında Esat Oktaylara teslim olmadıklarını gördüklerini belirten Çiçek Otlu, “Bizim için çok kıymetlidir bu değerler. Tabi, İmralı’da tecrit altında bulunan Sayın Öcalan’ın savunmaları hem özgürlüğü hem de bu ülkedeki eşit yaşamın nasıl olması gerektiğine, bu topraklarda nasıl bir yaşam kurmamız gerektiğine ve bunun mücadelesini nasıl vermemiz gerektiğini savunmalarıyla göstermiştir” dedi.
 
Kobanê Kumpas Davası, başlamamış bir dava
 
Daha sonra söz alan Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ’ın, bir sosyalist olarak Kürt halkının yanında durduğunu ve sosyalistlerin görevini anlattığını dile getirerek Figen Yüksekdağ’ın Kürt halkının yanında durduğu için hala tutsak olduğunu vurguladı. Sebahat Tuncel, Kobanê Kumpas Davası sürecinden bahsederek “Biz aslında savunma yapmadık, çünkü biz heyeti reddettik. Reddettiğimiz heyet karşısında konuşma yaptık ve arkadaşlarımızın ilk sorgusu bitmeden dosyayı savcıya verdiler mütalaa hazırlaması için. Biz tarihe not düşmek adına savunma yaptık. Bize dair iddiaların hepsini reddettik. Aslında o mahkeme başlamamış bir dava. Davaya başladığınızda kimlik tespiti yapılır, biz kimlik tespiti vermedik. O kadar hukuki sorunlar var ki daha başlayamamış bir davadır. Gizli tanıkların bile gizli dinlendiği bir mahkemeden bahsediyoruz. Bu kadar hukuksuzluğun olduğu bir süreçten bahsediyoruz ama aynı zamanda bir direnişten de bahsediyoruz” diye belirtti.
 
‘Sayın Öcalan’a bakınca aydınlık görüyoruz’
 
Sürece dair de değerlendirmelerde bulunan Sebahat Tuncel, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat’ta bir çağrı yapacağının konuşulduğunu anımsatarak “15 Şubat’ta yapılmadı ama bir çağrı yapılma ihtimali var. Bu çağrının ne olacağını bilmiyoruz ama tahmin ediyoruz. Sayın Öcalan’ın açıklamalarından anlıyoruz ki Kürt sorununu, çatışma zemininden siyasi ve hukuki zemine çekmek ve demokratik dönüşüm diye ifade ettiği bir dönüşümden bahsediyor. Bu dönüşüm de demokratik sosyalizm temelinde, toplumcu bir siyaset temelinde ele alıyor. Aslında şimdiki bir mesele değil, hatırlarsanız daha önce demokratik ulus perspektifiyle de bunu başlatmıştı. Yeni bir şey değil. Yeni dönem açısından bunun nasıl olacağı meselesini tabi ki merak ediyoruz. Çağrısından sonra göreceğiz. Ama bununla birlikte de devlette bir şey yok. Gözaltılar devam ediyor, kayyımlar devam ediyor. Ama 15’ini beklediler. 15 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın bir çağrısı bekleniyordu aslında ona siyaseten bir cevap vermiş oldular. Gözaltı, tutuklamalar var, tecrit devam ediyor. Oraya bakınca bir umut yok, oraya bakınca insanlar barışa dair bir umut yok diye. Ama ben hep söylüyorum, devlete bakınca karanlık görüyoruz, Sayın Öcalan’a bakınca aydınlık görüyoruz. O yüzden biz aydınlığa bakacağız, karanlığa değil” diye ifade etti.
 
Söyleşinin ardından Figen Yüksekdağ’ın kitabı Sebahat Tuncel ve Çiçek Otlu tarafından imzalandı.