‘Siyah İnci’nin mücadelesi ırkçılık ile mücadelenin renkli sayfalarında
- 09:03 3 Haziran 2020
- Portre
HABER MERKEZİ - Josephine Baker nam-ı diğer “Siyah İnci”. Evlat edindiği farklı etnik kimliklerden çocuklar ile “Gökkuşağı Kabilesi”ni kuran, kardeşliğe inancını hiç yitirmeyen bu kadının adı, hala devam eden ırkçılığa karşı mücadelenin en ön saflarında.
Josephine Baker tam adıyla Freda Josephine McDonald Carson Baker, 3 Haziran 1906’da ABD’nin Missouri eyaletinin St. Louis şehrinde dünyaya geldi. Anne ve babası küçük barlarda gösteriler yaparak geçimlerini kazanıyorlardı. Ama babasının kendilerini terk etmesiyle zor olan yaşam koşulları daha da ağırlaştı. Çocukluğu yoksullukla geçen Josephine, okulu bırakıp çalışmaya başladı. Çocuk yaşta çalışmak zorunda kalan Josephine, o yaşlarda iki defa da evlendirildi. Josephine, buna rağmen hiçbir zaman maddi olarak bir erkeğe bağımlı kalmadı, hep çalıştı ve gitmek istediğinde gitti. Josephine, pek çok şey gibi ırkçılığa da henüz küçük yaşta maruz kaldı. Hayatı boyunca kendisini “maymun” diyerek aşağılamaya çalışanlar ile mücadele etti.
Josephine, 16 yaşında Philadelphia’da bir dans topluluğuna girerek dansçılığa adım attı. Fakat onu tek bir meslek ile tarif etmek imkansız. Josephine’i tanımlarken uzayan bir liste var: Şarkıcı, aktivist, dansçı.
Paris ve sanata yolculuk
Hayatının büyük bölümünü ırkçılığa karşı mücadeleye ayıran Josephine, 1920’lerde Parisli bir yapımcıdan aldığı teklif üzerine ABD’yi geride bırakarak memleketi haline gelecek Fransa’nın başkenti Paris’in yolunu tuttu. Burada Champs Elysees Tiyatrosu’nda yer aldığı “La Revue Negre” (Zenci Revüsü) ile oldukça dikkat çekti. Paris’te dansıyla öne çıktı Josephine, ayrıca Tropik Siren (1927), ZouZou (1934), Prenses Tam Tam (1935) ve Fausse Alerte (1940) isimli 4 filmde de rol aldı. 1923’te rol aldığı “Shuffle Along” müzikali sanat dünyasının kapılarını birer birer aralamasına olanak sağladı.
Yine de ırkçılık Josephine’nin peşini bırakmadı. Çünkü yalnızca ABD’ye değil tüm dünyaya yayılan kirli bir zihniyet olduğunu bilir ırkçılığın. Josephine’in Viyana’daki gösterisi “beyaz ırka hakaret” olarak algılanır, Roma’da kiliseler Josephine’yi “ahlaksız şeytan” olarak betimler. Budapeşte’de ise “Afrika’ya geri dön” denilir. Ama bu nefret dolu davranışlar onun sadece mücadele azmini körükler. Irkçı olduğu bilinen kulüplerde sahneye çıkmayı daima reddeder.
Pablo Picasso’nun çizgileriyle ‘Siyah İnci’
Kazandığı başarıyı ABD’de de sürdürmek isteyen Josephine, New York’a dönerek dans gösterileri düzenler. Ancak beklediği ve dilediği gibi olmadı Amerika macerası. Yine ırkçılık ve aşağılayıcı davranışlara maruz kalır. Çok geçmeden kendisini nispeten daha özgür hissettiği Paris’e döner. Josephine döndükten sonra Fransız sanayici Jean Lion ile evlendi ve Fransız vatandaşlığına geçer.
“Siyah İnci”, “Bronz Venüs” gibi tanımlamalarla anılmaya başlayan Josephine’in ünü, ressam Pablo Picasso’ya kadar uzanmıştı. Öyle ki Pablo, Josephine’in resmini çizer.
‘Çıplak değildim, sadece elbisem yoktu’
Josephine ayrıca seçtiği kıyafetler ve tavırlarıyla kadın bedeninin özgürlüğünü de sonuna dek savunur. “La Folie du Jour” adlı bir performansında giydiği yalnızca muzdan yapılmış kostümüyle dikkat çeker. Kimilerine göre “çıplak ve ahlaksız” ilan edilen Josephine, tüm bunlara “Gerçekten çıplak değildim, sadece elbisem yoktu” sözüyle karşılık verir.
Kardeşliğe olan inancını hep dile getirir
Kadının bedenine yönelik baskı ve ırkına yönelik ayrımcılığa karşı mücadelenin hep en önünde yer alır. Kardeşliğe inandığını söyler bıkıp usanmadan. İçinden geldiği gibi giyinip içinden geldiği gibi dans eder.
Josephine İstanbul’da
Dünyanın pek çok yerinde sahneye çıkan Josephine, Türkiye’ye de gelir. 17 Ocak 1934 tarihinde İstanbul’a gelerek bir gösteri düzenler. İstanbul’a geldiği dönemde, bir bölgede belirlenemeyen bir nedenle infilak eden dinamitlerden dolayı pek çok bina yıkılmış, çok sayıda kişi hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştı. Her daim kardeşliği savunan Josephine, kaza mağdurlarına bin lira bağışta bulunmak istemiş, hükümet ise yapacağı bağışı Kızılay üzerinden yapmasını tavsiye etmişti.
Sahneden Fransa direniş mücadelesine
Josephine, II. Dünya Savaşı geldiğinde Fransa’yı işgal eden Almanya Nazi ordusuna karşı direnir. Fransız Direnişi için çalışan Josephine, istihbarat görevi üstlenerek zaman zaman mesajları taşır ve teğmenliğe kadar yükselir. Direniş güçleri için yapmış olduğu hizmetlerden dolayı, “Lothring Nişanı” almaya hak kazanır. Savaş sürecinde 1941 yılında Marakeş’te bulunurken bebeğini düşüren Josephine, bunun sonucunda karın zarı iltihabı geçirir.
Josephine’nin çocukları: Gökkuşağı Kabilesi
Josephine’nin artık biyolojik çocuğu olamayacaktı ama o daha geniş ve değerli bir aile kurar kendine. Bu ailenin adını da “Gökkuşağı Kabilesi” koyar. “Farklı etnik kimliklerin ve dinlerin çocuklarının hala kardeş olabileceğini” kanıtlamak isteyen Josephine, pek çok farklı etnik kimlikten çocuğu evlat edinir. Kız, erkek, siyah, beyaz, Yahudi, Katolik, Müslüman…
Bu çocukların arasında Avrupa, Amerika, Afrika ve Asya’daki savaşlarda ailelerini kaybedenler de vardır.
Eşitsizliğe duyduğu öfkeyi haykırır
Josephine, 1950’li yıllarda ABD’ye döndüğünde Sivil Haklar Hareketi’ne destek verir. Siyah ile beyazları ayıran uygulamaları protesto eder. Eylemlere katılır, konuşur, eşitsizliğe duyduğu öfkeyi haykırır. Fidel Castro ile tanışıp, konuşur. 1963’de Siyahi İnsanların Gelişmesi İçin Ulusal Birlik’in (NAACP) düzenlediği ve Martin Luther King’in de katıldığı Washington’daki yürüyüşte üniformasıyla yer alır.
Maddi durumu giderek kötüleşmeye başlayan Josephine, zamanla tüm mal varlığını kaybeder. Les Milandes’te aldığı araziye ailesi için ev, çiftlik, park, otel ve gece kulübü kurar. Ancak zamanla kazandıkları giderlerini karşılamamaya başlar. Evinden ve arazisinden yaka paça atılır.
Yıllar sonra Amerika’da ayakta alkışlanır
Reddediliş ve ırkçılıkla mücadele ile geçen uzun yılların ardından Josephine, 1973’te New York’taki Carnegie Hall’da performans sergiler ve ayakta alkışlanır.
Tarih Nisan 1975’i gösterdiğinde Josephine, 50’nci sanat yılını Paris’teki Bobino Tiyatrosu’nda düzenlenen bir etkinlik ile kutlar. Geceye oyuncu Sophia Loren ve Monaco Prensesi Grace de dahil olmak üzere pek çok ünlü isim katılır. Josephine bu heyecanlı geceden günler sonra 12 Nisan sabah saat 05.00’te serebral bir kanama nedeniyle hayatını kaybeder. Cenaze töreninde Fransız askerliğine layık görülen tek Amerikalı kadın olur.
Adı hala ırkçılığa karşı mücadele sayfasının belki de en renkli sayfasında bize bakıyor.