Yurt ve halk sevgisiyle örülen bir yaşam: Dayika Xerip

  • 09:01 19 Aralık 2020
  • Portre
VAN -Tüm hayatını özgürlük mücadelesine adayan ve geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Barış Annesi Garip Erinç’in yakınları, “Kimseye boyun eğmezdi, güçlü, korkusuz ve sözünün üstüne söz söylenmeyen bir kadındı” sözleriyle anlattı.
 
Van’da 2008 yılında Newroz kutlamalarında polis saldırısında katledilen oğlu Zeki Erinç’in ardından, tüm hayatını mücadeleye adayan ve Barış Annesi olarak direnişini büyüten Garip Erinç, 15 Aralık tarihinde 75 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. 
 
Bölge kentlerinde özellikle 90’lı yıllardaki koruculuk dayatmaları, asimilasyon politikaları nedeniyle kent merkezlerine göç etmek zorunda bırakılan kadınlar,  baskılar karşısında da direnişlerini sürdürdü. Bu kadınlardan biri de “Dayika Xerip” olarak bilinen Garip Erinç. 
 
Yaşamı boyunca birçok acı karşısında yılmayan Garip, 90’lı yıllarda Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Yukarı Beşparmak (Axola Jorê) köyünden, merkeze bağlı İpekyolu ilçesinin Hacıbekir (Xaçort) Mahallesi’ne yerleşir. Yaşam mücadelesini burada sürdüren Garip, Van’da 2008 yılındaki Newroz kutlamalarına yönelik saldırılarda polis kurşunuyla vurulan oğlu Zeki Erinç’i kaybeder. Garip, o günden sonra “beyaz tülbendi” ile Barış Anneleri arasındaki yerini alır. Garip, her eylem ve etkinlikte oğlu Zeki’nin fotoğrafı ile yeşil, sarı ve kırmızı renklerini kuşanarak öncülük eder. 
 
15 Aralık günü geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren Garip’i, arkadaşı ve akrabası Türkan Erinç ve kardeşi Fatma Şahin anlattı.
 
‘Güçlü bir kadındı’
 
“Garip güçlü ve cesur bir kadındı” diyerek sözlerine başlayan Türkan, Garip’in kendi ayakları üzerinde durduğu söyleyerek, “Yaşamı boyunca çok yoksulluk ve acı çekti. Ama öyle bir kadındı ki taşın altında bile olsa o taşın altında ki topraktan bir şeyler çıkarır yine kendine bakardı. Bu acılara rağmen çok güçlü bir kadındı. Kimseye minnet etmezdi. Her şeyi kendisi yapardı. Yaşadığımız köyde maddi durumlarından kaynaklı 30 yıl önce Van’a geldi. Burada kendi çocuklarını kendi imkanlarıyla yetiştirdi. Herkesin çok saygı duyduğu bir kadındı. Hepimizin derdine, sıkıntısına koşar, çözüm üretirdi. Ailenin büyüğüydü, akıl vereni aynı zamanda bir hekimdi. Ebelik yapar, yanıkları tedavi ederdi. Her hastanın yardımına koşar, sürekli ziyaret ederdi. Başı sıkışan Garip’e gelirdi. Ailede ona danışılmadan bir şey yapılmazdı. Ailenin erkekleri o bir şey dedi mi onun sözünün üstüne söz etmezdi. Çok saygı duyardık Garip’e. Öncümüzdü.”
 
‘Mücadele için yeminliydi’
 
Garip’in yurtsever, mücadeleci, aynı zamanda paylaşımcı biri olduğuna değinen Türkan, “Mert ve gözü açık bir kadındı. Polisler oğlu Zeki’yi gözleri önünde vurarak katletti. Oğlu yaşamını yitirdikten sonra Barış Annesi oldu ve barışı savundu. Her alanda her yerde çalışmalara gider daha fazla mücadele ederdi. Sürekli köylere, ilçelere gider küsleri barıştırırdı. Gezmeyi çok severdi. Oğlunu kaybettikten sonra mücadeleden geri durmayacağına yemin etti ve son nefesine kadar mücadele etti.  Onunla birlikte bütün aile bu dava için yemin ettik. Bedenimizde tek damla kan kalana kadar mücadele edeceğiz.  Bu davanın arkasındayız” diye belirtti.
 
‘Oğlunun yanında toprağa verdik’
 
Kardeşi Fatma Şahin ise Garip’ten şöyle söz etti: “Çocukluğundan bu yana cesur bir kadındı. Evlenmeden önce de her yerde sözü geçerdi evlendi yine sözü geçti. Ne devlete boyun eğer ne de kimseye. Bu davaya çok bağlıydı. Oğlunu yitirdikten sonra daha fazla bağlandı mücadeleye ve ‘oğlumun mücadelesini asla bırakmam’ derdi. Daha önce bir kızı da yaşamını yitirmişti. Her gün onun için ah ederdi. Zeki’yi kaybettikten sonra ahı ikiye katlandı. Zeki’nin faillerinin cezalandırılması için her zaman mücadele etti. Zeki defnedildikten sonra onun mezarına ziyarete gitti ve oğlunun mezarının yanındaki boş mezarı kendisine ayırmıştı. Onu oğlunun yanında toprağa verdik.”