Nil Kraliçesi olarak da bilinen Hz. Asiye
- 09:04 3 Mart 2021
- Portre
HABER MERKEZİ - Kavminin en seçkin ve erdemli kadınlarından biri olan Hz. Asiye, halk tarafından Nil Kraliçesi olarak da bilinir.
Asiye, kavminin en seçkin ve erdemli kadınlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Mısır, Firavun’un eziyetleri altında ezilirken o, Firavun’un eşi olma bahtsızlığını yaşıyordu. Firavun tanrılık iddiasında bulunuyor; putlara tapılan düzenin hamiliğini yapıyordu. Buna karşın Asiye, asaleti ve merhametiyle dikkat çekiyordu. Halk tarafından Nil Kraliçesi olarak isimlendirilen Asiye, eşinin melanetlerine rağmen, iman etmiş bir kadındı.
Batılı kaynaklar Asiye isminin müfessirler tarafından verildiğini, Tevrat’ta geçen (Tekvîn, 41/45) ve Hz. Yûsuf’un eşinin adı olan Asenath’ın bozulmuş şekli olduğunu, Süryânî metinlerinde Yûsuf’un eşi Asyat şeklinde de adlandırıldığından İslâmî kaynaklara Süryânîce’den geçtiğini ileri sürmektedirler. (Horovitz, s. 86) Tarih ve tefsir kitaplarında ise Âsiye bint Müzâhim b. Ubeyd b. Reyyân b. Velîd diye zikredilmektedir. (Taberî, Târîh, I, 386; Sa‘lebî, s. 128)
Amâlika kavminden veya Firavun’un amcasının kızı olduğu rivayeti yanında İsrâiloğulları’ndan olup Hz. Mûsâ’nın kabilesine mensup ve onun halası olduğu da söylenmekte. (Kurtubî, XVIII, 203; Aynî, XIII, 47)
Firavun, özellikle İsrailoğulları’na çok eziyet eder. Allah, onları bu zulümden kurtarmak için Hz. Musa’yı gönderecekti. Firavun bunu rüyasında görür. Rüyada Kudüs tarafından gelen bir ateş Mısır’a ulaşır, alevler Firavun’un saraylarını yalayıp yutar. Lakin bu alevler sadece Firavun’un soyundan Kıptilere zarar verir ve İsrailoğulları kurtulur. Kan ter içinde uyanan Firavun, müneccimlere rüyasını yorumlamalarını emreder. “Yakında İsrailoğulları’ndan bir çocuk dünyaya gelecek, Mısırlıların helakine, senin krallığının da yerle bir olmasına sebep olacak.
Erkek çocuklarının öldürülmesi emredilir
Bunu duyan Firavun’un gözlerine uyku girmez olmur. Firavun’un rejimine karşı bir güç oluşturmamaları ve karşı koymamaları için İsrailoğulları’ndan doğan bütün erkek çocukların öldürülmesini emreder. Kız çocukları ise kendilerine ve ulusuna hizmet edip, ayak işlerini görsünler diye dokunulmamış ve sağ bırakılmışlardı.
Kadınlara işkence edilir
Firavun’un adamları, İsrailoğulları içerisinde hamile olan kadınlara eziyet etmeye başlar. Öyle eziyet ediyorlardı ki, sonunda kadınlar, çocuğunu düşürüyordu. O sırada İsrailoğulları içerisinde bulunan yaşlılar ve ihtiyarlar; erkek çocuklarının öldürülmesi ve kadınların çeşitli işkencelere tabi tutulmasından dolayı, onlar arasında da ölümler hızlanır. Bunun üzerine Mısır’daki Kıptî liderler, İsrailoğulları içerisinde doğan erkek çocuklarının öldürülmesini ve ihtiyarların da ölüp gittiğini görünce, telaşa kapılarak hemen Firavun’un huzuruna çıkıp ona: “Sen, İsrailoğullarının küçük çocuklarını öldürüyorsun. Üstelik ölüm, onların içerisinde bulunan ihtiyarlar ve yaşlılar arasında da meydana gelmeye başlar. Yakında bizim dışımızda işleri yapacak hiçbir kimsenin kalmamasından ve bundan dolayı da bütün işlerin bizim üzerimize kalmasından korkuyoruz. Sen, onların erkek çocuklarını sağ bıraksan iyi olacak” dediler. Bunun üzerine Firavun, adamlarına; İsrailoğullarının erkek çocuklarının hepsinin helak olmaması için, doğan erkek çocuklarını, bir yıl öldürmelerini ve bir yıl da sağ bırakmalarını emretti.
Musa doğar…
Musa bu şartlar altında doğar. Oğlunun Firavun’un kurbanı olmasından çok korkan annesi paniğe kapılır, ancak Allah annenin kalbine ferahlık verip, vahiy yoluyla korkmamasını bildirir. Bu durum Kur’an’da şöyle anlatılacaktı: “Çocuğu emzir, başına geleceklerden korktuğun zaman onu suya (Nil’e) bırak. Korkma, üzülme. Biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız diye bildirmiştik.” (Kasas Suresi/7) Kadın, denileni yaptı.
Bu arada Asiye ise içten içe kocasının zulmüne lanet eder. Bir gün saraydaki odasında otururken bir şey dikkatini çeker. Sanduka benzeri bir şey, Nil nehrinin ortasında bata çıka ilerliyordu. Muhafızlarına ve cariyelerine onu getirmelerini emreder. Sandığın içinden dünyalar güzeli bir erkek bebek çıkar. Bu ileride peygamberlikle şereflenecek, Firavun’un zulüm imparatorluğunu yerle bir edecek olan Musa’ydı...
Asya Firavun’a var gücüyle karşı çıkar
Bebek Asiye’ye getirilir. Kadın, bunun Firavun’un cellâtlarına yakalanmak istemeyen bir annenin işi olduğunu anlar. Her şeyi göze almıştı, bebeği himayesinde tutacaktı. Firavun içeriye girip de çocuğu görünce yüreğine bir korku düştü; gelecekte ne olur ne olmaz endişesiyle, derhal öldürülmesini emreder. Fakat Asiye var gücüyle karşı çıkar ona: “Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır o; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur yahut onu evlât ediniriz.”(Kasas Suresi, 9)
Firavun öfkeden deliye dönse de Asiye’yi çiğneyip geçemez. Ve böylelikle Asiye, çölde bir gül yetiştirmeye başlar. Öte yandan, sandığı kıyı boyunca izleyen Musa’nın ablası Meryem her şeyi görmüştü. Durumu annesine aktarır. Bebeğin canı kurtarılmıştı, ama şimdi de bir sütanne bulunmalıydı. Zira bebek Musa, kimsenin sütünü içemiyordu. Meryem, Asiye’nin huzuruna çıkıp, “Sizin için hayırlı bir aile tanıyorum. İsterseniz çocuğa onlar bakabilirler” diyerek, kardeşinin tekrar annesine verilmesini sağlar. Musa Asiye’nin himayesinde annesinin sütünü emer, serpilir, büyür.
İlk inanan Asiye
Musa yetişkinliğe eriştiğinde saraydan ayrılır ve bir zaman sonra, aldığı ilâhi emirler tebliğ etmekle görevli olarak saraya geri döner. Geri döndüğünde ona ilk inananlardan birinin Asiye olduğu rivayet edilir.
İslâmî kaynaklarda Asiye’nin iman edişiyle ilgili iki farklı rivayet vardır. Bir rivayete göre, Firavun’ un kızının saçlarını tarayan kadın Allah’a iman ettiği ortaya çıkınca fırına atılarak yakılmıştır. Bu kadının ruhunun melekler tarafından semaya çıkarıldığını gören Asiye de Allah’a iman edip Hz. Musa’nın peygamberliğini tasdik eder. (İbnü’l-Esîr, I, 184) Diğer rivayete göre ise Musa (a.s) ile sihirbazlar arasındaki mücadelede Musa’nın galip geldiğini duyunca, “Musa’nın ve Hârûn’un rabbine iman ettim” diyerek hak dini kabul etmiştir. (Taberî, Tefsîr, XXVIII, 110; Aynî, XIII, 47)
İman etti ama bunu kalbinde yaşattı, kocasından saklar. Lakin gün gelir, kalbinde yeşerttiği iman, saklanamaz olur. Bir gün, inananlara yaptığı eziyetleri kendinden geçerek anlatan kocasına verdiği tepki sonucu, Firavun her şeyi öğrenir. Delirir, öfkeden kudurur. Kendisi ‘Tanrıların tanrısıyken’ nasıl olurdu da karısı Allah’a iman ederdi! Asiye’yi bu yoldan döndürmek için dil döker, hilelere başvurur. Ama Asiye, geri adım atmaz, eşinin her baskısıyla, içindeki Allah inancı ve evlatlığı Hz. Musa’yı takip etme isteği daha da artırır.
Seçenek sunuldu
Asiye için nihai seçim günü gelir. Firavun tüm Mısır’ı kendisine tapmaya mecbur etmişken, eşinin bir ‘başkasına’ tapmasına göz yumamaz. Seçenekler sunar; ya kendisine tapacak, o güne kadar olduğu gibi, Nil’in Kraliçesi olarak şatafat içinde yaşayacak ya da Allah’a imanın bedelini ödeyecekti.
Asiye düşünmedi bile. O tercihini çoktan yapmıştı. Bedelini ödemeye hazırdı. Kalbinde sadece Allah’a ve onun sevgili peygamberi Hz. Musa’ya yer vardı; eşi de olsa, yoldan çıkmış Firavun’a değil.
Asiye’yi Allah yolundan döndüremeyeceğini gören Firavun, eşinin çarmıha gerilmesini emreder. Uzunca bir süre işkenceden geçirilen bu mübarek kadın, en sonunda büyük bir taşla başı ezilerek şehit edilir.