İhanete karşı direnişin sembolü Sema’nın ardından 23 yıl…

  • 09:02 16 Haziran 2021
  • Portre
Nişmiye Güler- Rabia Önver
AĞRI - Kürt kadın mücadelesinin öncü isimlerinden Sema Yüce, “Küllerinden yeniden doğmayı başaran bunun kıvılcımı olan her kadın, özgür Kürdistan'ın dokuyucusu olacaktır” diyerek 21 Mart günü bedenini ateşe verdi. Yaşamını yitirişinin 23’üncü yılında annesi Zennure Yüce, “Kızımla her daim gurur duydum” sözleriyle Sema’yı anıyor.  
 
Sema Yüce, Çanakkale Cezaevi’nde 21 Mart 1998’de bedeni ateşe verdi. Ağır yaralı olarak kaldırıldığı İstanbul Cerrahi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 17 Haziran 1998'de 89 günlük yaşam mücadelesinin ardından hayata gözlerini yumdu.“Ararat’ın isyan kızı” olarak tanıdık onu. İhanetçi çizgiye karşı gerçekleştirdiği görkemli eylemi döneme en büyük cevap, özgürlük mücadelesine ise bağlılığın adı oldu. Yaşamını yitirişinin 23’üncü yıl dönümünde Sema’nın doğup büyüdüğü Ağrı’nın Tutak ilçesine bağlı Aşağı Kargalı köyüne yol aldık. Sema’nın annesi Zennure Yüce ile 5 yıl önce tanışma şansım olmuştu. 5 yıl sonra yine aynı yerde buluşmanın heyecan ve mutluluğunu yaşıyoruz.  
 
Sımsıcak bir kucaklama…
 
Uzun bir yolculuğun ardından Zennure anne bizi mütevazi evinin bahçesinde elinde bastonuyla karşıladı. Gözlerinde bizi görmenin mutluluğuyla. Öyle içten öyle sıcak adeta kızı Sema’yı kucaklıyormuşçasına sımsıkı kucaklıyor bizi. Gazetecileri misafir etmeyi ve kızının anısını yaşatmayı borç biliyor kendisine. Zennure annenin evine gelen aç karınla dönemez. Günler öncesinden geleceğimizi bildiği için hazırlık yapmış. Komşusundan rica etmiş yardım etmesi için. Kolektif bir emek sonucu oluşturulan sofradan payımıza düşeni aldık.  
 
İlerleyen yaşı ve kaybettiği çocuklarının acısı Zennure annenin hastalıklarını epey ilerletmiş. Konuşmakta ve yürümekte çoğu kez zorlanıyor. Ama her şeye inat yaşama büyük bir bağ ile bağlı. Kızı Sema’yı doğup büyüttüğü evini ve köyünü çok seviyor. Öyle ki ona yoldaşlık etsinler diye 30 ördek almış. Şehir yaşamını sevmiyor. Dönem dönem şehirde yaşayan çocuklarının yanına gittiğini ama yine de toprağına döndüğünü anlatıyor bizlere.  
 
Vitrinde kırık çerçeveler
 
Sıcak sohbete devam ederken bizleri Sema’nın fotoğraflarının olduğu odaya götürüyor. Sema’nın yoldaşları bu odayı müze olarak tutmasını istemişler. Ama fotoğrafların çoğunun çerçevesi kırılmış duruyor vitrinde. Zennure anne, “Çerçevelerin çoğu kırılmıştı. Merkeze gidince çerçeve alacaktım fotoğrafları için ama fırsat bulamadım” diyor. Kırık çerçeveler de olsa Sema’nın fotoğrafları özenle konulmuş vitrine. Zagıp Zarakolu’nun “Ararat’ın Özgür Kızı” yazısı vitrinin başköşesinde duruyor. Hak savunucu Ayşenur Zarakolu’nun da portresi duruyor vitrinde. Sema ile aynı cezaevinde kaldığını ve bu yüzden portresini sakladığını söylüyor Zennure anne.  
 
Mektupları ve daha niceleri
 
Zennure anne kızının mektup ve özel eşyalarını da bir valizde saklıyor. Pencerenin önünde duran valizi açıp onları da teker teker gösteriyor. “Okuma yazmam yok. İçlerinde ne yazdığını bilmiyorum” sözlerini gülerek söylüyor. Valizde Sema’nın cezaevinden gönderdiği mektupları, fotoğrafları, tutsakların gönderdiği mektuplar ve Sema’nın okul günlüğü duruyor. Sema’nın mektuplarını bugüne kadar kimseye vermediğini söylüyor Zennure anne. O an Sema’nın kendi eli ile yazdığı mektupları görmenin, dokunmanın ve hissetmenin verdiği duygu karmaşası içerisine giriyoruz. İlk etapta düzgün ve tane tane olan yazısı dikkatimizi çekiyor. Sonra başlıyoruz teker teker okumaya. Mektuplarda Sema’nın öfkesi, sevinci, umudu, inancı ve hayalleri var. Sema’nın fotoğraflarının çoğunu ise ablaları almış. Çok az fotoğrafı duruyor valizde. Önceki gelişimde daha çok fotoğraf vardı diye sorduğumda Zennure anne “Ablaları her geldiklerinde alıyorlar benden” diye sitem ediyor.  
 
Elleriyle verdiği mamayı saklıyor
 
Zennure anne ayrıca Sema’ya eylemini gerçekleştirdikten sonra hastanede tedavi gördüğü süre boyunca elleriyle yedirdiği mamayı da atmamış. Vitrinin alt kısmına koyduğu şişedeki mamayı göstererek, “Atmaya gönlüm el vermedi” diye ekliyor.  
 
Ardından Zennure anne ile evin bahçesine geçerek sohbetimize burada devam ediyor ve Sema’nın yaşamını yitirişinin yıl dönümüne dair duygu ve düşüncelerini dinliyoruz.
 
‘Sema ile gurur duyuyorum’
 
Zennure anne sözlerine kızı Sema’nın fikir ve düşüncelerine dair olan gururunu dile getirerek başlıyor. Kürtlük bilincinin hakim olduğu yurtsever bir aile yapısına sahip olduklarını anlatan Zennure,  “Şuanda da Sema gibi birkaç daha çocuğum olsa yine de partiye feda ederdim. Yalnız düşünceleri, fikirleri ve istekleri Sema’nınki gibi olsaydı feda ederdim. Allaha sürekli şükür ediyorum bana böylesi bir onuru yaşattığı için. Sema’yı bana verdiği için başım dik. İnsanlar ve halkımızın içinde gururluyum” diyerek Sema’ya ilişkin duygularını aktarıyor.  
 
‘Sema’nın yurtsever duyguları ağır basardı’
 
 Sema’nın çocukluğuna da değinen Zennure anne, hiperaktif bir çocuk olduğunu söylüyor. Kürt özgürlük mücadelesi ile tanışmadan önce de Sema’nın diğer çocuklarından farklı olduğunu ve yurtsever duygularının ağır bastığını söyleyen Zennure, “Amcası ona sürekli ‘kızım Leyla Qasim’dır’ derdi. O dönem Kürt özgürlük mücadelesi henüz bu kadar büyümemişti. Sema her daim paylaşımcı bir karaktere sahipti. İnsanları, toplumları severdi” sözleri ile Sema’nın karakterini özetliyor.  
 
‘Sema’nın eylemi ihanete karşı idi’
 
Zennure anne devamında Sema’nın mücadelesine dikkat çekiyor ve Sema’nın mücadelesinin bugünlere taşınmasının kendisini mutlu ettiğini ifade ediyor. Zennure, Cizre Serhildanı ile Kürt özgürlük mücadelesinin büyüdüğünü ve Berivan, Beritan ve Rewşan gibi öncü kadınların genç kadınlara ilham olduğunun altını çiziyor. Kürt tarihindeki ihanet süreçlerine de değinen Zennure, Sema’nın eylemini, ihanete karşı yaptığını hatırlatıyor. Zennure, Sema’nın eylemine dair şunları anlatıyor: ”Sadece kızım Sema tek değil Beritan, Rewşan, Zilan’da var. Bütün bunlar da Sema gibilerdi.  O dönem Çanakkale Cezaevi’ne ihanet girdi Can Yüce şahsında. Örneğin Fikri Baygeldi eylemini gerçekleştirdiğinde Can Yüce’nin bir tek ayakkabısını yanında götürüp yaktı. Bunun anlamı neydi? Bu ihanet anlamı taşıyordu. O dönem Can Yüce, Sema’yı 18 gün tecride koydu. Bunun nedeni neydi? Başkanı yakaladıklarında Can Yüce artık başkanınız benim demişti. Sema da bunu kabul etmeyerek ‘Güneş bir tanedir aynı gökyüzünde iki tane güneş olmaz’ dedi. Sema’nın dışarıya yolladığı yazılara ve mektuplarına engel oluyordu. Sema cezaevinde bu yüzden çok işkence ve zorluk gördü. Eylemini bu ihanete karşı gerçekleştirdi.”  
 
‘Mesut Barzani’nin yaptığı da ihanettir’
 
Zennure anne devamında da Federe Kürdistan Yönetimi’nin Türkiye ile yaptığı işbirliği ve Avaşin, Zap ve Metina alanlarına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı askeri operasyona izin vermesini eleştirerek bunu da “ihanet” olarak değerlendiriyor. Zennure, Kürt halkına “Sırtlarını Barzaniye dayamasınlar. Barzani ailesinin tarihine baksınlar. Bugüne kadar Kürt halkı için ne yapabildiler. Eğer Kürtlerin adını kullanacaklarsa kendilerine başka bir isim bulsunlar. Eğer Mesut Barzani kendisine Kürdüm diyorsa Kobanê’de yaşananlar olduğunda neredeydi, 5 bin Êzidî kadın kaçırılıp katledilirken neredeydi? Gitti hendekler kazdı Kürtlerin geçişini engelledi. Demek ki Kürt değildir. Kürtler uyansın. Bir iki kuruş için kendilerini satmasınlar. Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi koyduğu durum ortadadır. İnsanlar aç susuz. Gelip onunla arkadaşlık ediyorlar onunla anlaşıyorlar. Yapmasınlar bunu. Ne yaparlarsa yapsınlar şerefli Kürt halkı bitmeyecek. Kendini paraya satan Kürtlere de lanet gelsin ” diye sesleniyor.  
 
Abdullah Öcalan için şiir
 
Zennure anne daha sonra bizlere PKK Lideri Abdullah Öcalan için yaptığı şiiri paylaşıyor. Nedenini sorduğumuzda ise “O’nu çok seviyorum. O tek başına Kürt halkını ayağa kaldırmayı başardı. Kimse ona el uzatmadı. En büyük yükü ona yüklediler. Türkiye ile el ele verip onu cezaevine koydular. İçim çok yanıyor bu yüzden yaptım bu şiiri” diye yanıt veriyor. Zennure’nin okuma yazması olmadığından ezberlediği ve Kürtçe yaptığı şiirin sözleri şöyle:
 
“Dedim ki Halfeti varlıklı ve havalıdır (Min go Xelfeti text u pay e)
 
İçinde değerli bir Kürt yaşıyor (Kürde ki hêja tê da ye)
 
Adı da Abdullah’tır (Navî wi Evdilla ye)
 
O Kürt halkının Önderidir ( Ev serokê Kurda ye)
 
Şêx Said ona ders verdi (Şêx Said dersa wî da ye)
 
Seid Rıza mührünü vurdu (Seid Riza mor lê da ye)
 
O Kürt halkının tarihidir. (Ew tarixa Kurda ye)”
 
Zennure son olarak da “Bizleri öldürüyorlar, işkence ediyorlar, panzerlerin altına atıyorlar sonra da hak etti diyorlar. Tek suçumuz Kürdüz demek” diyerek, Kürt kadınlarına mücadeleyi büyütmeleri çağrısı yapıyor.  
 
Zennure anne yaptığı sohbetten sonra bizleri bahçesinde yetiştirdiği gül ağacından kopardığı güller ile uğurluyor.  
 
Mezarlık ziyareti  
 
Yolculuğumuzu Sema’nın mezarını ziyaret ederek sonlandırıyoruz. Mezarlık eve yakın bir yerde. Tarif edilen yerde mezarı bulmaya çalışıyoruz önce. Mermer kaplı bir mezarlık gözümüze ilişiyor. Mermerler zamanla biraz tahrip olmuş ve kırıklar göze çarpıyor. Sema’nın adı yazıyor üzerinde. Mezarlığın üzeri yeşil ve kurumuş otlarla bezeli. Burada çekim yaptıktan sonra Sema’nın zamanında ata bindiği ovaya son bir kez bakıp köyden ayrılıyoruz.