Bir hakikat yazıcısı: Gurbetelli Ersöz
- 09:01 7 Ekim 2021
- Portre
Marta Sömek
İSTANBUL - Özgür basın mücadelesinden vazgeçmeyen ve yüzünü dağlara dönen Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeni Gurbetelli Ersöz’ün inat ve “gurbetlik” ile dolu yaşamına ışık tutuyoruz. Gurbetelli’nin katledildiği 7 Ekim günü yıllardır “Kürt Kadın Gazeteciler Günü” olarak kabul edilir, ardılları tüm baskı ve engellemelere rağmen hakikatin kalemiyle, bugün hala onun bıraktığı yerden devam ediyor.
Gurbetelli Ersöz, 11 Temmuz 1965 tarihinde Elazığ’ın Palu ilçesine bağlı Akbulut köyünde doğar. Gurbetelli’nin isminin hikayesi ise babasının Almanya’da işçi olarak çalışması ve ömrü boyunca yaşayacağı “gurbetlik”ten esinlenerek konulur. Gurbetelli henüz ilkokuldayken dil farklılığının farkına varır ve Kürtçe kelimelerin çevresindekiler tarafından anlaşılmamasına ilişkin şaşırır. Bu duruma ilişkin durmadan okumalar yapmaya başlayan Gurbetelli, Türkçeyi iyice kavrar. Öğrenim hayatı boyunca fen bilgisi alanında eğitim alan Gurbetelli, üniversite hayatında da bu alanda çalışmayı sürdürür.
Devrimcilik ve mücadele ile tanışma
Çocukluğu doğduğu köyden ziyade Adana’da geçen Gurbetelli, devrimcilik ve mücadele ile gençlik döneminde tanışır. Gazetecilik ya da siyaset bilimi okumak isteyen Gurbetelli, Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’ne başlar. Ardından Çukurova Fen Bilimleri Enstitüsü’nde “Çevre ve Enerji” üzerine yüksek lisans yapan Gurbetelli, kimyayı ve laboratuvarı çok sever ve onun bu sevgisini fark eden kürsü başkanı Gurbetelli’nin hafızasına kazınan şu cümleleri söyler: “Senin laboratuvarı bu kadar sevmen bilim insanı olmak için ilk koşul. Ancak unutmamalısın ki öğrendiklerini başkaları ile paylaşmadıktan sonra hiçbir anlamı olmaz.”
Gözaltı, tutuklama ve işkencelere rağmen ısrarlı mücadele
Kürsü başkanının kendisine kurduğu cümlelerin ardından okulun kendisine yetmediğini fark eden Gurbetelli, sahip olduğu her deneyim ve bilgi ile halkı için mücadele etmeye karar verir. Yüksek lisans yaptığı sırada bir yandan da 3 yıl boyunca kimya bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışan Gurbetelli’nin mücadele ile ilk tanışması “Hedef” dergisiyle olur. Bu sırada gazetecilik de yapmaya başlayan Gurbetelli, 10 Aralık 1990’da gözaltına alınır ve 15 gün boyunca sorguda kalarak ağır işkencelere maruz bırakılır. Ardından tutuklanıp Malatya Cezaevi’ne gönderilen Gurbetelli, burada iki yıl tutulur. Gurbetelli, tahliye edildikten sonra ise gazeteciliğe daha sıkı sarılarak mücadelesini kaldığı yerden sürdürmeye devam eder ve bu ne ilk ne de son tutukluluğu, işkenceleri olur. Gurbetelli, yaşadığı tüm işkencelere karşı hakikati yazmaktan asla vazgeçmez.
Kürt kadın mücadelesinin bir zaferi
Gurbetelli, 26 Nisan 1993’te “Gerçekler karanlıkta kalmayacak” sloganıyla yeniden yayın hayatına başlayan Özgür Gündem gazetesinde çalışmaya başlar ve gazetenin genel yayın yönetmeni olur. Türkiye basın tarihinde bir ilke imza atan Gurbetelli, Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeni olur. Bu başarıyı Kürt kadın mücadelesinin bir zaferi olarak nitelendiren Gurbetelli, “Tabii ki, bir Kürt kadının genel yayın yönetmeni olması çok önemli, son yıllarda Kürt kadını erkekten çok daha fazla mesafe kat etti. Benim bugün geldiğim yer de kendi özel gayretimin yanı sıra bununla bağlantılı” cümleleriyle yorumlar.
‘Aldığı notların peşini bırakmazdı’
Gazetede birlikte çalışmalar yürüttüğü arkadaşı Hüseyin Aykol ise Gurbetelli’nin gazetedeki “görünürlüğüne” ilişkin, “Aslında günlük bir gazetede, hem de devletin onca saldırısına rağmen çıkarılması çok zor bir gazetede tarih yazdığının pek farkında değildi. Oysa Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeniydi. Yayınla ya da gazetenin yönetimiyle ilgili toplantılarımızda, sorunları çok iyi dinlediğini ve mutlaka not aldığını hatırlıyorum. Aldığı notların da peşini bırakmazdı. Çok düzenli bir çalışma sistemi vardı. İnsan ilişkilerinde ise son derece samimi ve sıcaktı” diye belirtir.
İşkencenin ardından mücadelede ısrarcılık
Baskı ve engellemelerin sistematik bir şekilde uygulandığı, muhabirleri ile gazete dağıtımcılarının katledildiği Özgür Gündem, 10 Aralık 1993 tarihi ve Dünya İnsan Hakları Günü’nde polislerce basılır ve Gurbetelli ile beraber gazete çalışanları gözaltına alınır. Gurbetelli, 13 günlük gözaltı süresi boyunca daha önce yaşadığı işkencelere tekrar maruz kalır, ardından da tutuklanır. Sağmalcılar Cezaevi’ne gönderilen ve Haziran 1994’te ilk duruşmada tahliye edilen Gurbetelli, tahliyenin ve maruz kaldığı işkencelerin ardından özgür basın mücadelesini kaldığı yerden inatla sürdürmeye devam eder.
‘Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi!’
Katledilen gazeteciler için, “Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi” diyen Gurbetelli, daha sonra silahlı mücadeleye yönelir. “Elveda şehir, elveda şehirler” diyerek yüzünü dağlara dönen Gurbetelli, 7 Ekim 1997’de Federe Kürdistan Bölgesi’nde girdiği bir çatışmada KDP peşmergeleri tarafından katledilir.
Son satırlar…
Gurbetelli’nin günlükleri ise katledilmesinin ardından “Yüreğimi Dağlara Nakşettim” ismiyle kitaplaştırılır. “Özgür yaşam ortamını yaratmada benim de kanım, canım olmalı” cümleleri de Gurbetelli’nin günlüğüne yazdığı son satırlar olur.
Gurbetelli’nin katledildiği 7 Ekim günü ise yıllardan beridir “Kürt Kadın Gazeteciler Günü” olarak kabul ediliyor. Özgür basın geleneğini yaratma yolunda öncelikle kadınlar için bir öncü olan Gurbetelli’nin ardılları, tüm baskı ve engellemelere rağmen hakikatin kalemiyle, bugün hala onun bıraktığı yerden devam ediyor.