Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümü (2)

  • 09:02 22 Kasım 2024
  • Dosya
Rojin Kabaiş soruşturması: Birilerini mi koruyorlar?
 
Memihan Zeydan 
 
WAN - Kaybolan üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in 18 gün sonra cenazesine ulaşılması ve dosyaya gizlilik kararı getirilmesine ilişkin konuşan avukat Ebru Demirtepe, “Gizlilik kararıyla, ihmalkar yürütülen soruşturma süreciyle ‘acaba birini mi korumak istiyorlar’ diye hepimizin aklında soru işaretleri kalıyor. Verilen gizlilik kararı hukuka aykırı bir karardır. Biz birbirimizin çaresiyiz. Şiddetten koruyacak bizler ve bizlerin mücadelesidir” dedi.
 
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Çocuk Gelişimi Bölümü birinci sınıf öğrencisi olan 21 yaşındaki Rojin Kabaiş, 27 Eylül tarihinde yurttan markete gitmek için ayrıldıktan sonra kaybolmuştu. 18 gün boyunca kendisinden haber alınamayan Rojin’in cenazesi, eşyalarının bulunduğu kampüs sahiline yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Mollakasım kırsal mahallesi sahilinde, köylüler tarafından bulunmuştu. Cenazenin bulunmasının ardından Van Adli Tıp Kurumu’nda ön otopsisi yapılan Rojin’in cenazesi defnedilmek üzere Amed’e götürülmüş ve aynı gün dosyaya gizlilik kararı getirilerek hazırlanan ön otopsi raporu kimseyle paylaşılmamıştı. Yapılan ön otopside ise yaşamını yitirme sebebinin netleşmediği fakat vücudunda morluklar olduğu ve vücut bütünlüğünün bozulduğu öğrenilmişti.
 
Rojin Kabaiş’in şüphlei ölümüne dair dosyamızın ikinci bölümünde aranma süreci ve dosyaya getirilen gizlilik kararına dair Wan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Ebru Demirtepe değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Ön otopsi verileri tespit için yetersiz’
 
Rojin Kabaiş’in otopsisinin sekiz saat sürdüğünü belirten Ebru Demirtepe, hazırlanan ön otopsi raporunda kesin ölüm sebebi ya da vücudundaki ekimozların sebebine dair net bir tespit yapılamadığına dikkat çekti. Ebru Demirtepe, “Wan Gölü’nün suyundan kaynaklı 10 günden uzun bir süre suda kaldığı için sabunlaşma söz konusu olmuştu. Vücudundaki ekimozların tam olarak hangi sebepten oluştuğuna dair net bir tespit yapmak şu aşamada mümkün değil. Detaylı otopsi raporunda sebebini öğrenmiş olacağız. Ön otopsi verileri ‘bir darp izi vardır’ gibi bir tespit yapmamıza imkan vermiyor. Ancak bu şüphe duymamıza engel değil. Şüpheli bir durum olduğunu bu açıdan gözler önüne seriyor. Detaylı otopsi raporundan sonra bu ekimozların sebebini öğreneceğiz” ifadelerini kullandı.
 
‘Soruşturmadan uzak tutulmamız için ekstra çaba harcandı’
 
Ebru Demirtepe, Rojin Kabaiş soruşturmasında bir ihmaller zinciri olduğunu ve soruşturmanın özenli bir şekilde yürütülmediğini söyledi. Ebru Demirtepe, “Çünkü 18 gün boyunca yürütülen soruşturma işlemlerinden kaynaklı ‘Rojin kaçırıldı mı, intihar mı etti, başına bir şey getirildi mi’ ihtimallerinden hiçbirine ufacık bir yakınlığımız söz konusu olamadı. Bilerek ve istenerek bizler bu sürecin yürütülmesinden uzak tutulmaya çalışıldık. Dosyaya gizlilik kararı verildi o nedenle biz dosyadaki hiçbir bilgiye erişemedik. Bizler de Van Barosu Kadın Hakları Merkezi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Star Kadın Derneği, Wan Kadın Platformu olarak bu sürece yardımcı olmaya, kaybedilmiş bir kadının bulunması için çabalamaya çalışırken, yetkililer tarafından bu soruşturmadan uzak tutulmamız için ekstra bir çaba harcandı” dedi.
 
‘Soruşturma özen gösterilmeden yürütüldü’
 
Süreçten uzak tutulmak için mülki amir, emniyet ve savcılığın çaba gösterdiğine işaret eden Ebru Demirtepe, Rojin Kabaiş’in bulunması için yeterince çaba sarf edilmediğine işaret etti. Ebru Demirtepe, “Nitekim Rojin bir çaba sonunda değil gelen bir ihbarın doğruluğunu teyit etmek üzere gidildiğinde bulundu. Soruşturma süreci boyunca geniş aramalar yapılmadı, arama çalışmaları geç başlatıldı, suda yapılan arama çok dar bir alanda yapıldı. Diğer sahil boyları detaylı bir şekilde aranmadı, giriş çıkışları kontrol edilmedi. Aramalar 18.00-19.00 saatlerinde kesildi ve bu saatlerden sonra arama yapılan yerlerde hiçbir güvenlik önlemi alınmadı. Detaylı kamera görüntüsü araştırması, telefon incelemesi ya yapılmadı ya da çok geç yapıldı. Bu açıdan yeterince özen gösterilmeden yürütülmüş bir soruşturma gerçeğiyle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
 
Gizlilik kararına itiraz edildi
 
Dosyaya getirilen gizlilik kararının hukuken açıklanabilir bir gerekçesi olmadığını vurgulayan Ebru Demirtepe, ancak bir tutum itibariyle açıklanabilecek bir şey olduğunu dile getirdi. Ebru Demirtepe, “Kaybedilen bir kadının kaybının toplum tarafından sorgulanmasının önü kesilmeye çalışıldı. ‘Kaybedilen kadının bulunması için nasıl bir çaba sarf edildi, bu çaba yeterli midir, bir ihmal var mı, birileri mi korunuyor ya da toplumdan gizlenen bir gerçek mi var’ gibi soruları beraberinde getirdi. Gizlilik kararıyla toplumun kaybedilmiş bir kadın hakkında savcılık ve hukuk kurumları tarafından nasıl bir süreç yürütüldüğünün güvencesi kesilmiş oldu. Bu yönüyle de dosya takibi yapan arkadaşlarımız tarafından gizlilik kararına itirazlar yapıldı. Verilen gizlilik kararı soruşturmaya hiçbir şey katmayan, soruşturmanın amacına uymayan hukuka aykırı bir karardır” diye belirtti.
 
‘Valilik ve rektörlük izleyici konumunda’
 
Rojin Kabaiş’in yaşamını yitirmesinin şüpheli bir ölüm olduğunun altını çizen Ebru, şüpheli bir ölüm söz konusuyken mülki amir ve rektörün açıklama yapmaktan kaçınmasının kabul edilebilir olmadığını ifade etti. Ebru Demirtepe, “Rojin’in bulunduğu gün ve saatte biz ailenin yanındaydık. Aileye daha haber verilmeden İçişleri Bakanlığı sosyal medyadan Rojin’in cansız bedeninin bulunduğunu bildirdi. Bu korkunç bir şey. Yani düşünsenize kızınızın cenazesi bir yerde bulunuyor ve size söylenmeden sosyal medyada bir malzeme haline getiriliyor. Burada ciddiyetsiz bir yaklaşım söz konusu. Gerek mülki amir gerek rektörlük gerek sorumlu emniyet personelleri sorumludur. Çünkü eğer bir kentte bir kadın kayboluyorsa, şüpheli bir şekilde ölüyorsa o kentin yetkili kurum ve kişileri her anlamda sorumludur. Bunu açıklama, toplumu bu konuda aydınlatma yükümlülüğüne sahiptirler. Valilik bu anlamda hiçbir açıklama yapmayıp, gerekli özenle soruşturmanın yürütülmesini sağlamayıp ve bir katkı da sağlamayıp izleyici bir konumda duruyor keza rektörlükte öyle. Üniversitede genç bir kadın kayboluyor, kaybolduğu alana ve giriş çıkışlara dair tek bir kamera kaydı yok. Üniversitelerde söz konusu başka konular olduğunda nasıl bir güvenlikçi politika izlendiğini biz çok iyi biliyoruz. Ama bir kadın kaybolduğunda, şiddete uğradığında, şüpheli şekilde yaşamını yitirdiğinde bu güvenlikçi politikaların nasıl bertaraf edildiğini görüyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Birileri mi korunuyor?’
 
Ebru Demirtepe, dosyaya getirilen gizlilik kararının akıllara “Birileri mi korunuyor” sorusunu getirdiğine değindi. Bölgede özel savaş politikalarıyla beraber kadın katliamlarının ve kadına yönelik şiddetin artış gösterdiğine dikkat çeken Ebru Demirtepe, “Üniformalılara yönelik yürütülen cezasızlık politikalarından dolayı ihmalkar bir şekilde yürütülen soruşturmalar söz konusu. Bizim bu şüpheyi duymamızın en temel sebebi bölgede yürütülen bu politikalar. Doğal olarak bu politikalar yürütülünce bu soruşturmaya da bundan uzak bir gözle bakamıyoruz. Gizlilik kararıyla, ihmalkar yürütülen soruşturma süreciyle ‘acaba birini mi korumak istiyorlar’ diye hepimizin aklında soru işaretleri kalıyor. Kesinlikle böyledir diyemeyiz ama aklımızda böyle şüphelerin olduğunu da gizleyemeyeceğiz” diye konuştu.
 
‘Köy biz talep ettikten sonra arandı’
 
Rojin Kabaiş’in kaybolduğu bölgede arama çalışmalarının başladığı ilk gün ziyaret gerçekleştirdiklerine değinen Ebru Demirtepe, sadece suda arama yapıldığını, küçük birkaç ekibin olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Biz inceleme yaparken, ekiplere yan tarafta kalabalık bir köy olduğunu, ancak o köyde hiçbir arama çalışmasının yapılmadığını, üniversite içerisinde bir sorma, soruşturma yakında bulunan binalardaki kişilere ya da köy halkına şüpheli bir durumla karşılaştılar mı diye bir soruşturmanın hiçbir şekilde yerine getirilmediğini dile getirdik. Biz bunları dile getirdikten sonra birkaç polis ekibi geldi ve köyde dağılmaya başladı arama faaliyetlerini devam ettirmek için. Bunu bizim talep etmiş olmamız gerekmiyordu. Biz talep etmeden eğer yakında bir yaşam alanı varsa orası şüpheli alandır ve kayıp vakası açısından bu alanların soruşturulması gerekir.”
 
‘Birileri delilleri yok edebilir ve şüpheleri farklı yönlere çekebilir’
 
Arama çalışmalarının dar bir alanda ve intihar ihtimali üzerinde yürütüldüğüne dikkat çeken Ebru Demirtepe, “Kadının kaybettirilmiş, kaçırılmış olma ihtimali üzerinden de arama faaliyetlerinin yapılması gerektiğini dile getirdik. Ancak buna yönelik çalışmalarını genişleten bir çalışma yürütülmediğini gördük. Taleplerimiz yerine getirilmedi. Soruşturma sonucu ne olursa olsun bu soruşturmanın yürütülme şekli bize, kolluk kuvvetlerine, savcılığa ders olmalı. Soruşturma süreci böyle yürütülmemeli. Karanlık çöktükten sonra orada güvenlik önlemleri alınmaya devam edilmeli. Çünkü birileri gelip soruşturma sürecini yürütenleri yanıltmak isteyebilir, delilleri yok edebilir veya farklı deliller ortaya çıkarıp şüpheleri farklı yönlere çekebilir. Bu ihtimaller göz ardı edilerek soruşturma süreci yönetilemez” sözlerine yer verdi.
 
‘Biz birbirimizin çaresiyiz’
 
Ebru Demirtepe, son zamanlarda yaşanan kadın katliamlarına ve kadına yönelik şiddete daha fazla ses çıkarılması gerektiğini söyleyerek, “Çok çok yüksek bir sesle ve kesintisiz bir mücadeleyle karşı durmamız gerekiyor. Biz biraz bile sesimizi kıstığımızda failler çok daha vahşice kadınların üstüne gelmeye devam ediyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, kadınların nafaka ve boşanma hakkının tartışılması, kadının güçlendirilmesinin aksine kadın düşmanı söylemlerin arttığı bir dönemdeyiz. Hali hazırda ne hükümetten, ne hükümet ortaklarından kadınları güçlendiren, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıran, kadına yönelik şiddeti önleyecek hiçbir politika gelmediğinin biz çok net bir şekilde farkındayız. Bu nedenle bizlerin üstüne daha ciddi bir görev ve misyon düşüyor. Biz sesimizi daha yüksek çıkarmak zorundayız. Çünkü hakikaten biz birbirimizin çaresiyiz. Uzattığımız eli ancak biz tutarız, kız kardeşlerimizin elini tutacak olan da bizleriz. Onu o şiddetten koruyacak bizler ve bizlerin mücadelesidir. Bu süreçten sonra yapabileceğimiz şey kadın mücadelesini yükseltmek. Bu mücadeleye dair herhangi bir kadın katliamını beklemeden her an hazır olma ve sesimizi yükseltme kararlılığında bulunmalıyız” çağrısında bulundu.
 
Yarın: ‘Biz var olduğumuz sürece olayın üstünü örtemeyecekler’