Kayıp yakınlarından demokratik çözüm talebi

  • 14:32 11 Ocak 2025
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - Kayıpların akıbetini sormak amacıyla Amed, Êlih ve Colemêrg’te yapılan eylemlerde Kürt sorununda demokratik çözüm talep edildi. 
 
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) birlikte “Kayıplar bulunsun failleri yargılansın” şiarıyla düzenlediği eylem bu hafta da devam etti. 
 
Amed 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla düzenledikleri eylem 831'inci haftada devam etti. Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapılan eylemde kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankartı açıldı. Bu haftaki eylemde 1994 yılında Amed'in Xanê Axpar (Çınar) ilçesine bağlı Aktepe mahallesinde kaybolan Ömer Öner ve Nuri Dayan'ın akıbeti soruldu.  
 
Burada ilk olarak konuşan İHD Amed Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, sorunların çözümünde diyaloğu ve müzakerenin esas alınması gerektiğini söyledi. Ercan Yılmaz,  AKP’li Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’a seslenerek, şunları söyledi: “Biz burada hak savunucuları ve kayıp yakınları olarak sesimizin kendisine ulaşmasını istiyoruz. Kürk meselesinin onurlu ve adil çözümü için atılması gereken adımlar konusunda cesaretli davranmalı. 40 yılı aşkın bir süredir yaşanmayan acının kalmadığı bu mesele çözülsün. Bu konuda biz olumlu atılacak her adımın arkasında olduğumuzu belirtmek istiyoruz.” 
 
 
‘Davasının peşindeyiz’
 
Ömer Öner'in eşi Nezire Baran ise faili meçhul giden insanların suçunun olmadığını tek suçlarının Kürt olduklarını söyledi.  Nazire Baran, faili meçhullerin Kürt oldukları için cenazelerinin olmadığını söyleyerek, "Biz faili meçhul gidenlerin faillerini bulmak için burada bir aradayız. Hak-hukuk sağlanıncaya kadar da buradayız. Eşim bu dönemde motoruna bindi hayvanları aramaya gitti ve bir daha gelmedi. O gün kapı kapı gezdik, çalmadık kapı bırakmadık, devlete başvurduk hiçbir yerde bulamadık. 6 ay sonra bir köyde motorunu bulduk. Devlete haber verdik. Devlette eşimin motorunu alıp götürdüler, koruyucu başına verdiler. Sonrasında Biz gidip motorunu aldık. Eşim kaybolduğu günden bu yana cenazesini bulup, mezarı başına gitmek bize hasret kaldı. Tek bir damla kanımız kalana kadar onların davasını peşindeyiz. Biz Kürtleri bitirdiklerini zannediyorlar ama bitiremezler" şekilde konuştu.
 
Öner Öner’in hikayesini İHD Amed Şubesi Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu. Ömer Öner’in hikayesi Nezire Baran’ın anlatımıyla şöyle: "Ömer Öner Amed’in Xana Axpar ilçesi Aktepe köyünde ikamet eder. Evli ve üç çocuk babası olan Öner çiftçilik ve hayvancılık ile uğraşır.  Olay tarihinde köyden arkadaşı Nuri Dayan ile birlikte traktörle kaybolan hayvanlarını bulmaya gider. Görgü tanıkları iki arkadaşı en son Kuği ve Pire köyleri arasın da görür. 
 
Eşi kaybedildi, baskılar dinmedi
 
Kuği ve Pire köylüleri akrabalardır. Her iki köy halkı köy koruculuğu yapıyorlardı. İki köy çevrede Hizbullahçı olarak biliniyordu, eşim ve arkadaşı Nuri Dayan bu iki köy arasında ortadan kayboldular, bu olaydan öncede Çınar karakoluna bağlı askerler tarafından devamlı evimize baskın yapılıyordu. Eşim, Çınar Karakol komutanı tarafından açıkça tehdit ediliyordu, bu olaydan sonra da baskılar artmaya başladı. O esnada en büyük kızım 2,5 yaşındaydı oğlum 1,5 yaşında en küçük kızım 4 aylıktı. Eşim kaybedildikten sonra oğlum öldü. Hastaydı doktora götüremedim. Askerler hem eşimi kaybettiler hem de her gece evime baskın yapıyorlardı. Bir baskında beni zorla askeri araca bindirirken, çocuklarım eteğime yapışıp beni bırakmıyorlardı, çok küçüklerdi korkularından beni bırakmıyorlardı. Beni darp ederek araca bindirdikleri sırada başka araçta da kaynım Fevzi Öner’i bindirmişlerdi. Ben arabaya binmemek için direnirken bağırarak ağlıyordum o sırada kaynım Fevzi bir askeri aracın içinde kafasını kaldırıp bana baktığı sırada bir asker kaynımın kafasını tekmeledi. Bizi Çınar Karakoluna götürdüler. Baskı yaptılar senin eşin dağa gitmiş ve sık sık eve geliyor deyince bende; ‘Benim eşimi siz kaybettiniz, bunu herkes biliyor hem eşimi kaybediyorsunuz hem de dağa çıktı diyorsunuz’ dedim. O sırada Aşağıkonak Karakol komutanı da oradaydı zaman zaman evimize baskın yapılırken kendisini görüyorduk bu nedenle onu tanıdım.’”
 
Fırat Akdeniz, Ömer Öner ve Nuri Dayan ailelerinin askerlerin yoğun baskısı altında olmasından kaynaklı her hangi bir kuruma resmi başvuruda bulunmadığını, Öner ve Dayan’dan bir daha haber alınamadığını belirtti. 
 
Açıklama, oturma eylemi ile son buldu. 
 
Êlih 
 
İHD ve kayıp yakınları, 667’inci haftada Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı.  Bu hafta, Şirnex’ın Silopiya (Silopi) ilçesine bağlı Bozalan köyünün Karox mezrasında 1 Ocak 1988’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen İsa Soysal’ın hikayesi İHD Êlih Şube Yöneticisi Melek Atalay tarafından okundu. 
 
İsa Soysal’ın kaybediliş hikâyesi şöyle: “Evli ve üç çocuk babası İsa Soysal, evine gelen sivil giyimli kişiler tarafından zorla götürüldü ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Ailesi Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı’na giderek İsa’nın kayıp olduğunu, orada olup olmadığını sorar, ancak olumsuz cevap alır. Soysal’ın yakınları döneme hâkim olan korku atmosferi nedeniyle 2009 yılına kadar resmi bir şikâyette bulunamadı. 2008 yılında gazeteci Faruk Arslan’ın kaleme aldığı ‘Karakutu: Ergenekon’un Karanlık İsmi Tuncay Güney’ isimli bir kitapta JİTEM tarafından öldürülen birçok kişinin Silopi Botaş Askeri Tesislerine gömülmüş olduğu beyanı yer alıyordu. Bunun üzerine yakınları Silopi Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu ve bahsi geçen yerlerde kazı yapılması talep edildi. Yapılan kazıda kemik ve giysi parçalarına ulaşıldı ancak İsa Soysal’a ait herhangi bir bilgiye ulaşamadı. İsa Soysal o tarihten beri hala kayıp.”
 
Açıklama, oturma eylemi ile son buldu. 
 
 
Colemêrg 
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, 157’nci haftasında Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Eylemde, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartı ve kayıpların fotoğrafları açıldı. Bu haftaki eylemde, Korucular tarafından 5 Ağustos 1990 yılında, “size iş bulduk” denilerek Gever’e çağırılan Mehmet Ürün, Ömer Ürün, Salih Ürün, Sıddık Yakut, Mehmet Yakut, Ömer Kaçan ve kimliği tespit edilmeyen bir çoban olmak üzere Yüksekova İlçe Jandarma Karakoluna götürülerek katledilen 7 sivilin akıbeti soruldu. Konuya dair basın metnini İHD Şube Yönetim Kurulu üyesi Pınar Yılmaz okudu.
 
7 sivilin hikâyesi
 
Katledilen 7 sivilin Gever’de ikamet eden iki korucu tarafından 5 Ağustos 1990 tarihinde “size iş bulduk”  denilerek Tiloran Jor köyüne çağırıldıklarını belirten Pınar Yılmaz, “İçlerinden Ömer Ürün ve Salih Ürün korucularla görüşmek üzere Tiloran Köyüne gitti. Korucularla görüşmeyi bekleyen Ömer Ürün ve Salih Ürün köyün girişinde bir askeri operasyon ile gözaltına alındılar. Yanlarında kente gelen diğer diğer 5 kişiyi soran askeri birlikler, sivillerin yerlerini öğrendikten hemen sonra olay yerinde Ömer ve Salih Ürün’ü katletti. Akabinde kentin girişinde mola veren diğer 5 sivil gözaltına alınarak Yüksekova İlçe Jandarma Karakoluna götürüldü. Jandarma Komutanı Ali Kiraz’a ait birlikler tarafından gözaltına alınan 5 sivil ağır işkencelerden geçirildi. Görgü tanıklarının anlatımına göre Mehmet Yakut kaynayan kazana atılarak katledilmişti. Bir sonraki gün basın-yayın organları ve yetkinlerin açıklamalarında Gever kırsalında 7 PKK’linin çatışma sırasında öldürüldüğü manşetlere taşındı” diye aktardı.
 
‘Kovuşturma dahi açılmadı’
 
Ailelerin çıkan haberler üzerine Yüksekova İlçe Jandarma Karakoluna giderek cenazeleri almak için bir başvuru yaptığını aktaran Pınar Yılmaz, “Yapılan başvuruya, katledilenlerin PKK’li oldukları için cenazeleri teslim edilmeyeceğine dair cevap verildi. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan başvuru reddedildi. Herhangi bir kovuşturma dahi açılmadı. Böylelikle 7 sivilin katledilmesi olayı faili meçhul bırakıldı, bedenleri de kaybedildi. Bizler bugün buradan 35 yıl önce katledilen sivillerin akıbetinin bir an önce ortaya çıkarılmasını ve sorumluların yargı önünde hesap verebilmesi için gerekli tüm adımların atılmasını talep ediyoruz. Cumartesi İnsanları olarak son kaybımızın akıbeti ortaya çıkarılana kadar meydanlarda sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz” dedi.
 
Eylem, yapılan oturma eylemiyle son buldu.