TJK-E Sözcüsü: Soykırım ve barış söylemleri çelişiyor

  • 09:03 17 Ocak 2025
  • Güncel
Melek Avcı 
 
ANKARA - TJK-E Sözcüsü Ayten Kaplan, Türkiye’nin katliam politikaları ve güncel tartışmaları değerlendirerek, “Mevcut durumda günümüzde olduğu gibi, bir yandan soykırım dayatılıyor ama bir yandan barış, diyalog dayatılıyor. Ne kadar ciddiler onu zaman gösterecek” dedi. 
 
10 Ekim 2023 tarihinde Kürt halkının dostları tarafından başlatılan “PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası sürüyor. Uluslararası kurumlara gönderilen mektuplar, düzenlenen okuma günleri, miting ve paneller gibi birçok alanda tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğün sağlanması talepleri sürerken, hamlenin geldiği boyut ve direniş İmralı’nın kapısını araladı. Hamle hız kesmeden sürerken daha somut adım atılması için direniş sürdürülüyor. 
 
TJK-E Sözcüsü Ayten Kaplan hamlenin geldiği noktayı ve yeni tartışmalar ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Katliam ve uluslararası komplo bağlantılı’
 
3 Devrimci Kürt kadını anmak için Paris’te yapılan yürüyüşten öncelikle bahseden Ayten Kaplan, yıllardır sürecin aydınlatılması için çabaladıklarını kaydetti. Ayten Kaplan, “11 Ocak’taki yürüyüş her zaman olduğu gibi Fransa kamuoyuna bir hatırlatmaydı: Biz varız ve adaletin peşindeyiz, vazgeçmedik. Toplumsal ayağıyla Avrupa Kamuoyunda, özellikle Fransa’da yürüyüş yaparak sürekli bir hatırlatma, bir dayatma yapıyoruz. Bu açıdan önemliydi. Katılım iyiydi, soğuk havaya rağmen insanlar Avrupa’nın değişik yerlerinden geldi. Aynı zamanda mesafesi uzak olan ülkeler yerinden yürüyüş ve etkinlikler yaptı. Kanada Avusturya, İngiltere hatta Kıbrıs’ta birçok eylem yapıldı. Tabi mesaj aynıydı ve Fransa’nın 10 belediye başkanı da katılım sağladı, konuştu. Onlar da bu olayın aydınlanması gerektiğini söylüyorlar. Hem uluslararası komplo eksenli baktığımız da hem de Avrupa’nın Türkiye ile olan ilişkileri bağlamında Kürtlere yaklaşımında her zaman ekonomik, jeostratejik çıkarlar açısından bu katliamın aydınlatılmaması baskısı var. Bu açıdan halen katiller belli, kişiler belli, talimatı ve uygulayıcıları belli, belki tetikçi yakalandı ama Sakine arkadaşların hedef haline gelmesi farklı çevreler ve özellikle de Türkiye ve Türk istihbaratının bu konuda sorumluluğu var. Bu davanın aydınlatılmasını ve Türkiye’nin sınır ötesinde ve başka ülkelerde gidip katliamlar gerçekleştirip ama bunun sorumlusu değilmiş gibi ele almalarını kabul etmediğimizi de ifade ettik” sözlerini kullandı. 
 
‘Bir yandan soykırım bir yandan diyalog’
 
Katliamın komplodan bağımsız olmadığı vurgusunu yapan Ayten Kaplan, “Önderliğin esaretiyle, uluslararası komployla başlatılan ve uluslararası güçlerin buna destek sunması ruhuyla bağlantılı. 10 Ekim 2023’te başlayan bir hamle var, Önderliğin özgürlüğü ve Kürt sorununa çözüm. Hepsi birbiriyle bağlantılı özellikle Sakine arkadaş ilk barış süreçlerinde Oslo Görüşmelerinde olan bir arkadaştır. Hem ilk görüşenlerden birisi hem o sürecin gelişmesinde katkıları olan birisi ekseninde baktığımızda hedef alınmıştır. Mevcut durumda günümüzde olduğu gibi, bir yandan soykırım dayatılıyor ama bir yandan barış, diyalog dayatılıyor. Ne kadar ciddiler onu zaman gösterecek ama o dönemde bir baskı ve baskının katliamla sonuçlanarak 3 arkadaşın katledilişi bunun bir parçasıdır. Böyle bakmak gerekiyor. Diğer boyutuyla Kürt Kadın Hareketi’nin öncülerinden biriydi. Kürt kadın hareketinin, kadın ideolojisinin, mücadelesinin gelişmesi noktasında hem kurucusu hem de büyük katkıları olmuştur. Direnişi, duruşu ve mücadelesiyle kadınlara ilham olmuştur. Günümüzde evrenselleşen bir devrimci olarak ele alınmaktadır” diye konuştu.
 
Uluslararası güçlerin suç ortaklığı
 
“Bu açıdan Türk devletinin kadının gelişmesine, kadının kendi alanlarını yeniden ele alan ve bunun öncü güçlerinde olan kadınları, Sakine arkadaştan başlayıp günümüze kadar birçok değişik katliamlar yapmıştır” diyen Ayten Kaplan sözlerini şöyle sürdürdü: “Siyasi kadın arkadaşlarımızı ya da farklı toplumsal alanlarda öne çıkan arkadaşlarımızı SİHA’larla katletmiştir. Bir yandan kadının güçlenmesini, büyümesini engelleyen yani korku salarak kadını püskürtmeye çalışan bir yaklaşım ama diğer bir yanda da kadın üzerindeki gelişen mücadeleye ve toplumu etkilemesine dur demek istiyor. 3 arkadaşa da baktığımızda bir tarih yok edilmek istendi. Bu günümüzde de devam ediyor. Önderliğin üzerindeki mutlak tecridin kırılması ya da Önderliğin sesinin kestirilmesi ve özellikle de sosyal, hukuksal anlamda izolasyon boyutunu da ele almamız lazım. Bir yandan Kürt halkının geleceğini de ifade ediyor; lideri olmayan, perspektif sunmayan, oyuna getirilmek istenilen süreçler yaşatıldı. Birinci barış süreci her ne kadar hepimizi umutlandırsa da bunu ayağıyla iten ve ardından soykırım politikasıyla Kürt halkına saldırılar gerçekleştirildi. Bunun da suç ortakları Fransa başta olmak üzere uluslararası güçlerdir.” 
 
‘Hamle birçok çevreye güç verdi’
 
Devlet Bahçeli’nin çağrılar yapmasının devletin sıkışmışlığını gösterdiğini ifade eden Ayten Kaplan, hamlenin önemine dikkat çekti. Ayten Kaplan, “Hamle doğruydu, zamanındaydı ve hamleyle birlikte ortaya çıkan baskılar da oldu. Mektup gönderme, görüşmeler, kitlesel eylemler, değişik çevrelerdeki özgürlük hareketlerinin, kadın gruplarının ilgi gösterdiği özellikle hamlenin enternasyonalist ve değişik çevrelerin katılımıyla geniş bir ağ açtı. Birçok insan Kürtlerin haklı davası olduğunu ve bu davanın demokratik, politik bir şekilde çözümü olması gerektiğini ve süreci götürecek olanın da muhatabın da Sayın Öcalan olduğunu ifade ettiler. Bu da tabi birçok çevreye güç verdi. Giderek yeni yeni akademisyenler, gruplar bu çalışmanın etrafında kenetlenen açıklamalar yaptı. Siyasetçiler kendi parlamentolarında ve ülkelerinde soru önergeleri sundu ve birçok yerde pozitif yaklaşım sergilendi. Genel anlamda 40-50 yıllık bir savaş var ama son yıllarda acımasız ve özellikle Kürt halkının yokluğu üzerinde yürüten, kimyasal silahlardan birçok kirli silah kullanılarak hiçbir sınır tanımayan ve kendine göre istediği ülkenin sınırlarını geçerek baskı veya askeri müdahaleler eden bir durum var. Türkiye’nin bu yaklaşımı birçok ülke tarafından eleştirilse de bazıları tutumuna devam ediyor bazıları da sesini yükselten bir yerde” diye konuştu.
 
‘Hamlenin ikinci aşaması özgürlük’
 
 
“En son Avrupa Konseyi kararında Türkiye’ye bir yıl verdi; Eylül 2025’e kadar tecrit koşullarının değişmesi, umut yasalarında yararlanılması için yol ve yöntemlerin açılmasına dairdi. Bu noktada bir baskı oluşunca bir adım atıldı, atması gerekiyordu” diyen Ayten Kaplan sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı zamanda son yıllarda Başur’da Özgürlük Hareketine askeri ve değişik katliamlar gerçekleştiriliyor. Bunun da sonucu nettir ve sıkıştı. Sıkışınca böyle çağrılar yapmaya mecbur kalındı. İlk aile görüşmesi yapıldı ardından DEM’den bir heyet gitti. Tabi heyetin de getirdiği mesajlar vardı, bunlar olumludur çünkü ilk adımlardır. Fakat Türkiye’ye baktığımızda açıklamalar çok farklı. Tarz belli, beklentiler belli, çerçevesi belli ama karşı taraf ne düşünüyor, ne istiyor, nasıl bir süreç başlayacak bunların hepsini Önderlik yeniden gündeme getiriyor. Diğer taraf çok acele yürütmeye çalışıyor süreci, ‘görüşme yapıldı, gelip kürsüde açıklama yapacak, Kürt sorunu bitti, hepimiz tek bayrak altında yaşayacağız’ minvalinde. O zaman değişen ne diye insan soruyor. Yine ‘tek millet, tek bayrak’ dediğiniz de aynı kapıya çıkıyor. Hala da öğrenilmemiş, tarihten ve yapılanlardan ders çıkarmamışlar. Bunların hepsi hamlenin önemi ve baskısıyla başladı. Tabi ki hamlenin ikinci aşaması Önderliğin özgürlüğüdür ve çalışmalarımız devam edecek.”
 
Çözüm için demokratik ve hukuki boyut vurgusu
 
Bir yandan iktidarın barış söylemleri diğer yandan iktidarın Rojava’ya saldırması ve kayyım atamalarının çelişkisine dikkat çeken Ayten Kaplan, “Eğer bu devlet gerçek anlamda demokratik zeminde bir çözüm istiyorsa, Başur’dan gücünü çekmelidir, Rojava sınırından gücünü çekmelidir ve demokratik legal zeminde Türkiye’de Bakur’da kayyımlarını kaldırması gerekiyor ki insanlar rahat bir koşul ve ortamda bu sürece katkı sağlasın ve sorumluluğunu alsın.  Türkiye’ye baktığımızda kendisine göre çözüm üreten, kendini dayatan ki bu soykırımdır adı ne olursa olsun süreç veya diyalog ama Türkiye’nin bakışıyla bir soykırım şeklinde bunu bitirmek istiyor. Fakat Önderlik de gönderdiği mesajlarda belirtti; Bunun adımları çok farklı atılmalı. Faşizm mantığı, dışlayıcı dil, toplumun bunu kendi içinde yeniden ele alışı, halkı ikna etmesi ve bunun hukuksal, siyasal çerçeveleri oluşmadan mümkün değil. İki insan, Erdoğan ve Bahçeli karar verebilir ‘çözeceğiz’ diyorlar ya ama bu çözüm bu iki insanın ağzından çıkan sözler değil bunun pratikte yansımaları olmalıdır. Güvenilir alanların açılması gerekiyor. Gerçek anlamda derinden bir çözüm isteniliyorsa bu ancak halkların kardeşliği ve huzurun üzerinde barışçıl, demokratik şekilde yapılmasının zemininin açılması gerekiyor. Bunun da hem siyasal hem hukuksal boyutları gelişmeden mümkün değil. İlk görüşmeyi DEM heyeti değişik çevrelere de iletmişti, şimdi top Türkiye’de, muhalif gruplarda, demokratik çevrelerde. Gerçek bir çözüm olacaksa sorumluluk almaları gerekiyor. Bu süreçleri takip edip biz de hamlemizle destekleyeceğiz” diye konuştu. 
 
Özgürlük ve kadın mücadelesi planlamaları
 
Hamle ekseninde önümüzdeki aylarda yoğun bir programları olduğunu belirten Ayten Kaplan programlarını şöyle aktardı: “Bizim de önümüzde yoğun bir planlama var. 25 Ocak Kobane’nin kurtuluş yıldönümü olacak. Ağırlıklı olarak Rojava gündemimizde, hamlenin bir parçası ve Önderliğin paradigmasına, Kürt halkına sunduğu alternatif sisteme bir saldırı var. Eylem, etkinlikler ve panelleri birçok yabancı kadın grubuyla yapacağız. Aynı zamanda 15 Şubat sürecine gireceğiz Strazburg’da büyük bir yürüyüş olacak onun çalışmaları var. 8 Mart bizim açımızdan önemli. Kadın özgürlük mücadelesi ‘jin jiyan azadi’ felsefesiyle birlikte Önderliğin kadınlara sunduğu alanların daha da güçlendirilmesi için hamle ekseninde yapacağız. Kadın hareketi olarak hem Kürt kimliğinin hem kadına yönelik saldırı ve katliamların, özellikle de Rojava’da kaçırılan, katledilen kadınlar, kadını savaş ganimeti olarak gören ve bu savaşın kadın üzerindeki etkilerini kamuoyuna yansıtmak istiyoruz. Bunlar belli olan programlar ve değişik eylem ve etkinlikler de olacak.”