
Tülay Hatimoğulları: Komisyon bir an önce kurulmalı
- 12:43 3 Haziran 2025
- Siyaset
ANKARA - Meclis Grup Toplantısı’nda konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Ülkenin oyalanacak vakti yok, komisyon bir an önce kurulmalı ve çalışmalarına aktif bir biçimde başlamalıdır” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Kürt jeopolitiği Orta Doğu’nun labirentinde bir çıkış kapısıdır’
Orta Doğu’nun, küresel ve bölgesel güçlerin rekabet ve nüfuz mücadelesine sahne olan bir bölge olarak her gün yeni gelişmelere tanıklık ettiğini belirten Tülay Hatimoğulları, Gazze’de yaşananların insanlığın sıfır noktası olduğunu kaydetti. Tülay Hatimoğulları, “Acının en derin olduğu noktadır. Burada yaşananlar, gelecekte düzenin nasıl tahayyül edildiğine dair derslerle doludur. Uluslararası hukuk burada bir kâğıt parçasına, normlar ise bir hiçe dönüştü. Filistin’deki bu Gordion düğümünün çözümü, birçok konuyu çözecek ve istikrarın oluşmasına katkı sağlayacaktır. Öte yandan İngiltere ve ABD’nin desteği ile Körfez ülkeleri ve İsrail’in öncülük ettiği yeni dönem, savaşlar ve krizlerle şekilleniyor. Bölgenin jeopolitik yapısı, kaotik bir dönüşüm sürecinden geçiyor. İç dinamikler, güç dengeleri, aktörlerin rolleri köklü bir şekilde yenileniyor. Deyim yerindeyse kabuk aynı ama içi hızlı bir biçimde değişiyor.
Son zamanlarda özellikle Orta Doğu’da üç temel nokta ortaya çıkıyor: küresel güçlerin bölgedeki etkisinin yarattığı sert dalgalanmalar, bölgesel güçlerin kendi içindeki çekişmeleri ve halkın temsil edilme krizi. Bölgedeki birçok karmaşık sorunun çözümünde kilit bir rol oynayan Kürt jeopolitiği, Orta Doğu’nun labirentinde bir çıkış kapısıdır. Bu kapıyı görmezden gelenler, bu labirentte kaybolmaya mahkûmdur. Bu nedenle Türkiye, Suriye, Irak, İran başta olmak üzere bölgenin tamamı için Kürt realitesinin önemi tarihsel olarak bir kez daha karşımıza çıkmıştır” dedi.
Türkiye’nin taraf olmaktan çıkması lazım’
Türkiye’nin tarihsel geçmişi ve jeostratejik konumu, bölgedeki rolünü daha kritik bir eşiğe taşıdığını dile getiren Tülay Hatimoğulları, “Türkiye’nin artık taraf olmaktan çıkıp, sorunları çözen ve bölge barışı için arabulucu öncü rol üstlenmesi çok önemlidir, acildir, elzemdir. Bölgenin buna çok ihtiyacı var. Bu yaklaşım hem Türkiye toplumunun faydasına katkı sağlayacaktır hem de bölgenin barışına çok büyük katkılar sağlayacaktır. Buna canı gönülden inanıyoruz. Örneğin; Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’yi ziyaret etmesi, oradan gelen yönetimlerin Ankara’dan ya da Rojava’da ağırlanması barış sürecinin daha sağlıklı adımlarla ilerlemesine büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu sadece Türk ve Kürt’ün barışı ve sadece Türkiye'nin iç barışı için değil. Bu konuyu biz gerçekten çok önemsiyoruz ki her fırsatta bunu ifade etmekten hiçbir zaman geri adım atmadık ve önemli bulduğumuzu sıklıkla ifade ediyoruz. Atılacak bu adımlar, Türkiye’nin ve bölgenin barışına sağlayacağı büyük katkılar, Türkiye’nin bölgede oynayacağı role çok büyük katkılar sağlayacaktır” diye belirtti.
Barışı hep birlikte inşa edelim
Tülay Hatimoğulları şöyle devam etti: “Askerî ve güvenlik odaklı yaklaşımları aşarak; ekonomik iş birliğinin, sosyal ve kültürel etkileşimin yaşanabildiği, diplomatik ilişkilerin güçlü olduğu bir ilişki biçimi, elbette ki Türkiye'yi bahsettiğimiz konuya hızlı bir şekilde taşıyacaktır. Buradan bir kez daha çağrımızı yineliyoruz: Gelin, barışı hep birlikte inşa edelim; iç barışı hep birlikte inşa edelim ve tahkim edelim. Aynı zamanda, ısrarla altını çizdiğimiz bölge barışını da gelin hep birlikte kuralım. Gelin, demokratik bir Türkiye ve demokratik bir cumhuriyeti hep birlikte inşa edelim.”
Bu sürece neden güvenelim?
Demokratik toplum ve barış sürecine dair önemli ve kritik bir haftayı geride bıraktık. Bazı temel vurguları yaparak bu konuyla ilgili birkaç noktanın altını çizmek istiyoruz. Yüzyılın en önemli meselesi, umutlar ve beklentiler eşiğindeki kritik bir kavşakta olduğunun mutlaka altını çizerek önemle belirtiyoruz.
Süreci doğru anlamak, hakikatleri cesaretle dillendirmek, tepkisellik yerine bu ruh hâline bakılmaksızın sakince bu süreci ele almak ve ne yapmak gerektiğini ortaya koymak gerekiyor. Hem iktidar çevresinde hem de muhalefetin bir kısmında bu sürecin hacmi tam anlamıyla kavranabilmiş değildir. İnsanlar arasında sürece dair bir ruh hâli karmaşası yaşanıyor. İktidarın pratiklerine ve söylemlerine bakıldığında, bu sürece neden güvenilmeli sorusu halkta soruluyor. Yine bu süreci çok olumlu karşılayan, "Hayırlı olsun, Türkiye'de yepyeni bir sayfa açılıyor" diyenler de bu gelişmelere dönüp baktığında aynı soruyu bir kez daha soruyorlar: Biz bu sürece neden güvenelim? Bu çok önemli bir soru. Bu soruyu milyonlarca yurttaşımız soruyor.
İktidar adım atmalı
Neden? Çünkü olanları izliyorlar, yeterince adım atılmadığını biliyorlar. Milyonlarca insan, bu topraklarda barışı bekliyor. Bu bekleme durumunun birinci sorumlusu ve bu konuda adım atması gereken iktidardır. Biz bunu her yerde vurguladık, bir kez daha vurgulamak istiyoruz: İktidar mutlaka bazı adımları atmalıdır. Bu konuda siyaset kurumuna çok büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Ayrım gözetmeksizin bu sürecin toplumsallaşması bir mecburiyettir. Toplumsallaşmasının sağlanmasına siyaset öncülük etmelidir.
Bir ayrım yapmama konusundaki vurgunun altını özel olarak çiziyorum. Çünkü bizim bu dönemde muhalefetiyle, iktidarıyla her kesimden insanın, hem siyasal hem de toplumsal öznelerin bu süreçte hemhâl olarak barışın oluşması konusunda ortak adımlar atması, en geniş yelpazedeki toplumsal mutabakatın oluşması çok önemlidir. Bu öneme binaen önemli adımların atılması şarttır.
Kayyım yasası lağvedilmelidir
Biraz önce dediğim gibi, toplumda güvensizlik oluşuyor. Mağdurların aileleri bugün Covid yasası mağdurları olarak buradalar ve onunla ilgili taşıdıkları pankartlarla salondalar. Biz barışı konuşurken yasama faaliyetlerinin barışa hizmet etmesini beklerken, ne yazık ki bugün görüşülmeye başlanacağını düşündüğümüz yargı paketinde Covid yasasının çıkarılacağı yönünde bilgiler paylaşıldığı hâlde, son anda iktidar bunu geri çekti. İşte bu nedenle insanlarda güvensizlik gittikçe artıyor. Sürecin hukuki altyapısının kurulmamasının güvensizlik varken bizler barış ortamını nasıl inşa edeceğiz? Bu, çok büyük bir soru olarak karşımızda durmuyor mu?
Bakın, on binlerce mahpus bayramı evinde geçirmek için hayal kurdu. Aileleri burada, şimdi bu salonda; onlar, kendi yakınlarıyla bir bayramı kutlayacaklarını bekliyorlardı, bunun hayalini kurdular. İnsanların hayallerini kursaklarında bıraktılar. Buna hiç kimsenin hakkı yok. Milyonların umudu, AKP'nin kaygılarına kurban edilmemelidir. Bu toplumun kaygısı, bütün siyasi partilerin kaygılarından daha önemlidir. 86 milyon yurttaşın kaygısı, ortak kaygılarımız bir siyasi partiyi aşar, aşmalıdır da. Bu sürecin sosyal, siyasal ve psikolojik eşiklere ihtiyacı olduğunu söyledik.
Mesela Anayasa Mahkemesi'nin önünde tarihi bir fırsat duruyor. İdare mahkemesinin anayasa aykırılık iddiasıyla AYM'ye gönderdiği kayyım yasası derhal lağvedilebilir. Bu sürecin önü bu şekilde açılabilir. Bu yaklaşım pozitif olmalıdır. Sürecin ciddiyetini, sürecin geri dönülmezliğini göstermek için güçlü sembolik adımlara ihtiyaç vardır. Bu adımlardan biri Covid Yasası idi, infaz paketinin genişletilmesiydi ama bunlar olmadı. Fakat önümüzde hâlâ Genel Kurul'a gelecek bu yasa. Önümüzde hâlâ bir fırsat var. Buradan mağdur ailelerle birlikte biz bu kürsüden çağrımızı yineliyoruz: Hâlâ bir fırsatımız var ve bu fırsatı değerlendirelim, Covid yasasını hep birlikte oy birliğiyle parlamentoda çıkaralım. Bu adımlar sıradan görülmemelidir. "Sırası gelsin, onu da hallederiz" şeklinde küçümsenmemelidir. "Bu sıra ne zaman gelecek?" soruları topluma sordurulmamalıdır.
TMK’daki koşullu salıverme şartı kaldırılmalı
İnfaz düzenlemesinde sağlıklı bir karar alınması, bizlerin genel anlamda barışa olan toplumun psikolojisi bakımından önemli katkılar sunacaktır. Biz DEM Parti olarak, görüşmeler başladığı ilk andan itibaren komisyon aşamasında da vekillerimiz sabaha kadar çalışarak taleplerimizi tek tek sıraladı. Ben onları bir kez daha Türkiye'deki bütün yurttaşlarımız bilsin diye burada sıralayacağım.
Partimizin talebi net olarak şuydu: Covid yasasında istismar tutulan tüm suçları kapsayacak şekilde bu yasa yeniden düzenlenmelidir. TMK’daki koşullu salıverme koşulları kaldırılmalıdır. Yaşlı mahpusların konutta infazları TMK’ya eklenmelidir. Hasta mahpusların tahliyesine engel olan toplum güvenliği bakımından tehlikelilik şartı kaldırılmalıdır. Ağırlaştırılmış müebbetleri her düzenlemenin istisnası olma hâlinden çıkarılmalıdır. İnfaz düzenlemesine dair taleplerimiz bir lütuf değil, bir gerekliliktir. Bu bir insan hakkıdır. Bu, barış sürecinin ruhuna uygun temel bir insan hakkıdır. Bu yasa taslağı Genel Kurul'a gelecek; bir kez daha çağrımızı iktidara yapıyoruz: Saatler kala, bizler bu bayramı çifte bayram şeklinde geçmesini sağlayabiliriz. Çağrımızı yineliyoruz: Gelin, Covid düzenlemesini ekleyelim ve hep birlikte çıkaralım.
Komisyon bir an önce kurulup çalışmalarına başlamalıdır
Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’un 'komisyon kurulacak' söylemi son derece önemli. Dün de kendisi bizi ziyaret etti. Yaptığımız görüşmede görüşlerimizi kendileriyle paylaştık. DEM Parti olarak komisyonun sonuç alıcı bir biçimde çalışmasının çok önemli olduğunu vurguladık. Ülkenin oyalanacak vakti yok, komisyon bir an önce kurulmalı ve çalışmalarına aktif bir biçimde başlamalıdır. Sadece laf üretmeyen, somut önerileri ve takvimi olan ve bu takvime uyan, hesap verebilir bir mekanizmayı kastediyoruz. Bu ülkenin sorunlarının komisyona havale edilip orada çürümeye bırakılacak bir durumu yoktur. O nedenle komisyon bir an önce kurulmalı ama işlevli bir komisyon olmalıdır. Yerel yönetimlerden silahsızlanmaya, yargı işleyişinden kolektif haklara uzanan birçok hayati gündem önümüzde durmaktadır. İşlevsel bir komisyonla hızlı adımlar atılabilir ve bu kısır döngüden çok hızlı bir biçimde çıkılabilir. Biz her cümleyi 'barış ve demokrasi inşa edilmelidir' diye bitirmedikçe tarih bize kulak kabartmayacaktır. O halde bu komisyon, tarihin ve barışın sesine kulak vermeli ve barış konusunda insanlığa çok büyük bir katkı sağlayabileceğini insanlığa gösterebilmelidir. Barışı kuran bir komisyon olarak tarihe geçmelidir.
Kadınlar Meclis’te kurulacak komisyonun asli bir parçası olmalıdır
Kadınlar, bütün bu çalışmaların asli bir parçası olmak durumundadır. Oluşacak komisyonda sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütlerinin temsiliyeti elbette alınmalı ve görüşleri dinlenmelidir. Burada başvurulması gereken en önemli kesimin kadınlar, feministler, kadın kurumları olduğunu belirtiyoruz. Bu komisyon oluşturulurken bu atlanmamalıdır. Bu çok önemli. Geçtiğimiz cumartesi günü TJA’nın çağrısıyla Türkiye kadın hareketinin temsilcileri, feministler ve Kürt kadın hareketinin Türkiye’deki bütün temsiliyetleri Diyarbakır’da çok güçlü bir yürüyüş gerçekleştirdi. Ben de katıldım; gerçekten mesajlarıyla, katılımıyla ve özellikle bileşimiyle muazzam bir yürüyüştü. Toplum, barış ve demokratik çözüm talebi için yürüdü kadınlar Diyarbakır sokaklarında. Bu çalışmada emeği geçen bütün kadınlara teşekkürlerimizi sunuyorum. Jin, jiyan, azadî.
Siyasi iklimin yumuşatılması ve yol temizliği şarttır
Anayasa tartışmaları gündeme gelmiş durumda. Anayasa tartışmalarını herhangi bir tabuya ya da tıkayıcı tartışmalara kurban etmemek lazım. Anayasa için “yeni bir anayasa” diyorsak, anayasa gerçekten yeni olmalıdır. Vesayet rejiminden kurtulmuş sivil bir anayasa diyorsak, her türlü vesayet rejiminden kurtulmuş gerçekten sivil bir anayasa olmalıdır. Demokratik diyorsak, gerçekten demokratik bir anayasa olmalıdır. Mesela bakın süreç nasıl akıyor: Muhalefet belediyelerine operasyonlar yapılıyor. Daha birkaç gün önce tekrar bir operasyon gerçekleşti. Bu operasyonlar demokrasiye hizmet etmiyor. Bu operasyonlar antidemokratik ortama hizmet ediyor. Toplumu kutuplaştırıyor. Mesela bir anayasa yapım sürecinden bahsedilecekse bu operasyonlardan vazgeçilmelidir. Anayasa yapım sürecinin sağlıklı sürdürülebilmesi için siyasi iklimin yumuşatılması ve yol temizliği şarttır.
Bu konuda sorumluluk, ana sorumluluk iktidardadır. Toptancı yaklaşımlardan çıkarak herkesi sürece katacak bir yol temizliğine ihtiyaç var. Bu anlamda Sayın Bahçeli’nin “yeni bir kimlik ve kardeşlik asrı” vurgusu önemlidir. En geniş toplumsal mutabakat, demokratik anayasa yapım sürecinin ruhunun vazgeçilmezlerindendir. Yine Sayın Özgür Özel’in ifade ettiği üzere, anadilinde eğitim ve kapsayıcı bir vatandaşlık tanımının da desteklendiği bir çözüm sunabilmelidir yeni toplumsal sözleşme. Anayasa, bir toplumun eşit yurttaşlık hakkı temelindeki bütün haklarının ve hukukunun tesis edilmesi demektir. Ruhu ancak böyle şekillenirse gerçekten yeni ve gerçekten demokratik bir anayasa olur. İç barışı tesis ve tahkim etmek, eşit vatandaşlık hukuku ve adaleti, özgürlükleri tesis etmekle mümkündür. Bunun yolu budur ve başka da bir yolu yoktur.
Örgütlenme seferberliği ile bu yaz yeni bir merhaleye taşıyacağız
Sürece dair çalışmalarımız hız kazandı. Barış ve demokratik toplum sürecine ilişkin, bizler sadece konuşulmasını doğru bulmadığımızı sürekli ifade ettik. Burada icraata ihtiyacımız var. Sadece DEM Parti’nin değil, bütün siyasi partilerin ve toplumsal kesimlerin toplum içinde harıl harıl bunun çalışmasını yürütmesi gerekiyor ki barış gerçekten gerçekleşebilsin. Bu konuda söz değil, özde adımların atılması gereklidir.
Barış; müzakere ve güçlü bir mücadele ile desteklenirse inşa edilebilir. Bunun bir ayağı parlamento ise ki çok önemlidir diğer ayağı toplumun kendisidir. Toplumsal örgütlenmenin ta kendisidir. Bizler de DEM Parti olarak, dün olduğu gibi bugün de barış ve demokratik toplum çağrısına uygun bir biçimde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu yaz, bir örgütlenme hamlesi ile bu çalışmaları bambaşka bir merhaleye taşıma amacındayız. Komisyonlarımız 7/24 çalışıyor. Bu yaz DEM Parti olarak daha çok alanda, meydanda olacağız. Barışı örgütleyeceğiz, kendimizi örgütleyeceğiz; demokratik toplumun örgütlenmesine hep birlikte katkı sağlayacağız.
Barış için herkesin sahada olması gerekiyor
İşçilerle, emekçilerle, yoksullarla, emeklilerle, çiftçilerle, esnafla, kadınlarla, gençlerle, engellilerle, doğa ve insan hakları savunucularıyla, Alevilerle, mütedeyyinlerle ve her kesimle; bütün farklı halklardan ve inançlardan insanlarla, ezilenler ve sömürülenlerle bizler, barışın toplumsallaşmasını sağlamak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu yaz, önemli bir örgütlenme hamlesini hayata geçireceğiz. Bunun hazırlıkları devam ediyor. Buradan çağrımız, aynı zamanda iktidara ve muhalefetin diğer kesimlerinedir. Yüzyıllık bir sorunun çözülebilmesi için elimizde tarihi bir fırsat var. Bizler bir kez daha diyoruz ki, bu tarihi fırsatı değerlendirmek hepimizin görev ve sorumluluğundadır. DEM Parti’nin alanlarda olması, sahalarda DEM Parti’nin bütün demokrasi güçlerine, siyasi güçlere ve toplumsal dinamiklere bu süreci taşıması, bilgilendirmesi, görüş alışverişinde bulunması önemlidir ama yetmez. O yüzden bütün siyasi partilerin bu yazı sahada barış için geçirmesi gerekiyor. Bir yandan parlamentoda yasa faaliyetlerinin sürmesi, adım atarken; öte yandan hepimizin görev ve sorumluluğu olan barışın halk içinde örgütlenmesinin sağlanması bakımından herkesin sahada olması lazım. Biz bunu siyasi partilerle yaptığımız görüşmelerde, bu konudaki görüş ve önerilerimizi kendileriyle de paylaştık.”