Diyanetin hutbesine tepki: Bu söylemler katliamları meşrulaştırıyor

  • 09:06 8 Ağustos 2025
  • Güncel
 
İZMİR - Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, kadınları açıkça hedef gösteren hutbesine tepki gösteren kadınlar, bu söylemlerin kadın katliamlarını meşrulaştırdığını belirterek, “Kadın katliamlarından Diyanet sorumludur!” dedi.
 
Diyanet İşleri Başkanlığı, 1 Ağustos Cuma günü yayımladığı hutbede kadınları hedef aldı. Cuma hutbesinde, açık giyinen kadınlar "aile kurumuna saldırmakla" suçlandı; bu kadınlara karşı sessiz kalanların ise "büyük vebal altında kalacakları" ifade edildi. Kadınlar, hutbeye sert tepki göstererek bu söylemlerin yalnızca bireysel tercih ve özgürlüklere değil, aynı zamanda kadınların kamusal alandaki varlığına, yaşam biçimlerine ve inanç özgürlüğüne doğrudan bir saldırı anlamı taşıdığını belirtti. Hutbede geçen ifadeler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren, kadın bedenini denetim altına alan ataerkil anlayışın bir yansımasını da bir kez daha gözler önüne serdi. 
 
Kadın örgütleri ve çeşitli toplumsal kesimlerden gelen tepkilerde, bu söylemlerin “kadın bedeni üzerinden yürütülen politik bir denetim” anlamına geldiği vurgulandı.
 
‘Kadın katliamından Diyanet sorumludur’
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi olarak kadının özgürlüğü, kadının sosyal ve siyasal alanda güçlenmesi ve irade sahibi olması için mücadele ettiklerini dile getiren DEM Parti PM Üyesi Besriye Tekgür, kadın katliamlarının daha çok aile içindeki erkekler tarafından işlendiğini söyledi. Diyanet’in kadınları hedef haline getirdiğini ve bu tür açıklamaların kadın katliamlarını artırdığını belirten Besriye Tekgür, “Neredeyse her gün üç kadın katlediliyor, basına yansımayan cinayetler de var. Bu, ahlak ya da dinle açıklanacak bir durum değil. Biz bunu bir zihniyet ve politika olarak görüyoruz. İktidar uzun zamandır insanları birbirine karşı kutuplaştırıyor. Yakın zamanda LGBTİ+’ları hedef gösterdi. Bu politikalar üzerinden kendilerini var etmeye çalışıyorlar. Diyanet kadınları hedef alarak kadınlara savaş açmıştır. Bundan sonra kadın katliamlarından Diyanet sorumludur” dedi. 
 
‘Êzidî katliamına denk gelmesi tesadüf değil’
 
Açıklamanın DAİŞ tarafından gerçekleştirilen Êzidî katliamının yıldönümüne denk gelmesinin tesadüf olmadığını söyleyen Besriye Tekgür, “Savaşlardan birinci derecede etkilenenler kadınlardır. Kaçırıldılar, tecavüze uğradılar, pazarlarda satıldılar. İktidar her geçen gün seküler çizgiden uzaklaşıyor ve Afganistan’a benzer bir ortama sürükleniyoruz. Biz kadınlar olarak barış ve demokrasi inşasından yanayız. Bu süreçte kadınların özgürlükçü çizgide kalması ve mücadeleye devam etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Bizim ahlakımızı Diyanet belirleyemez’
 
Bu tür açıklamaların kadın katliamlarında cezasızlığı teşvik ettiğini ifade eden Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Sağlık Meclisi’nden Fevziye Ünal ise şunları söyledi: “Bizim ahlakımızı Diyanet belirleyemez. Bu konuda kadının kendi iradesi, kendi kararı esastır. Diyanet’in kadını bir ‘eşya’ gibi gören, ‘insan yerine koymayan’ zihniyetini kınıyoruz. Bu ülkede adalet, kadın hakları ve insan hakları rafa kaldırılmış durumda. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmiş olması da bu sürecin önünü açan en büyük etkenlerden biridir. Tüm bu politikalara karşı kadın örgütleri ve bileşenleri olarak birlikte mücadele etmeliyiz. En büyük görevimiz, bu iktidardan ve onun kadın düşmanı politikalarından kurtulmak olmalı. Diyanet gibi bir kurumun bu ülkede hiçbir işleve sahip olmadığını ve ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyorum.”
 
‘Kadın bedeni üzerinden kurulmaya çalışılan bir tahakküm var’
 
AKP iktidarının 2025 yılını "Aile Yılı" ilan ettiğini ve bunu farklı biçimlere dönüştürmeye çalıştığını belirten Mor Dayanışma Derneği üyesi Didar Gül, “Diyanet, AKP’nin sözcülüğünü yapan bakanlıklardan biridir diyebiliriz. İktidara geldiği günden bu yana İslam’ı, kadın düşmanı ve faşist bir rejimi kurmak için araçsallaştıran bir kurumla karşı karşıyayız” dedi. 
 
Açıklamanın muhafazakârlaştırma politikaları bağlamında önemli bir veri olduğuna dikkat çeken Didar Gül, ne Diyanet’in ne de herhangi bir devlet kurumunun kadın bedeni üzerinde söz hakkı olamayacağını vurguladı.
 
‘Kadına ne yapacağını söylemek kimsenin haddine değil’
 
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Yöneticisi Fadime Dapaglı, kadın bedeni üzerinde kimsenin söz hakkı olmadığını dile getirerek şunları söyledi: “Kadın istediği gibi giyinir, istediği gibi konuşur. Kadına ne yapacağını söylemek kimsenin haddine değildir. Diyanet İşleri önce kendi yapısını sorgulamalıdır. Kadın cinayetlerinin yoğunlaştığı bir dönemde kadınları hedef alan açıklamalar, bu katliamların artmasına neden oluyor. Bu tür açıklamaların amacı kadınlara psikolojik baskı kurarak onları eve kapatmak, toplumsal yaşamdan dışlamaktır.”
 
‘Bu tür açıklamalar soykırımları beraberinde getiriyor’
 
Hutbenin, bir kadın olarak kendisini yetersiz ve değersiz hissettirdiğini dile getiren Güzeltepe Kadın Derneği üyesi Dilan Yılmaz, Diyanet İşleri’nin doğrudan kadın bedenine saldırıda bulunduğunu belirtti. Dilan Yılmaz, “Dizi ve filmlerdeki kıyafetlerin aile kurumuna uymadığı iddia ediliyor ama biz biliyoruz ki, kadın bedeninden yalnızca kadın sorumludur ve ne giyeceğine sadece kendisi karar verir. Êzidî  Soykırımı’nın yıldönümüne denk gelen bu açıklamanın tesadüf olmadığını düşünüyorum. Bu tür açıklamalar, soykırımları ve katliamları beraberinde getiriyor. Failler, bu tür açıklamalardan cesaret alıyor. Bu nedenle devlet kurumlarının çok daha dikkatli olması gerekiyor. Ahlak, bireyin düşüncesi ve karakteriyle şekillenir. Buradan tüm devlet kurumlarına çağrımız şudur: Asıl önemli olan kadınların güçlendirilmesi ve her koşulda kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasıdır. Kadınlar ne kadar güçlü olursa, failler karşısında o kadar sağlam durur. Bu da kadın cinayetlerini azaltmanın en etkili yoludur” ifadelerini kullandı.