
‘Wan’da sürdürülebilir ve güvenli kentleşme için önlemler gerekiyor’
- 09:03 11 Ekim 2025
- Yaşam
Büşra Turan
WAN - Wan’daki çarpık kentleşmeye dair konuşan TMMOB Wan Şube üyesi Bahar Güzel, ekolojik kent inşasının amacının insan ile doğa arasında bir denge kurmak olduğunu vurgulayarak, “Kentleşme süreci doğaya rağmen değil, doğayla birlikte tasarlanmalıdır” dedi.
Son yıllarda çevre illerden yoğun göç alan Wan, çarpık kentleşmenin yeni merkezlerinden biri haline geldi. Birçok sorunu beraberinde getiren çarpık kentleşme ile bir taraftan riskli yapılar inşa edilirken, öte taraftan da yapılaşmadaki sorunlar derinleşiyor. Zorunlu göç, hızlı nüfus artışı, planlama ve alt yapı yetersizliği sorunları arttırıyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Wan Şube üyesi şehir plancısı Bahar Güzel, çarpık kentleşmeye dair değerlendirmelerde bulundu.
Bahar Güzel, çarpık kentleşmenin kentin doğal, sosyal ve ekonomik yapısını olumsuz etkilediğini belirterek, “Yeterli altyapı, ulaşım, yeşil alan ve sosyal donatı sağlanmadan yapılan ve çoğunlukla imar mevzuatına aykırı, mühendislik ve mimarlık hizmeti almadan inşa edilen yapılarla çarpık kentleşme ortaya çıkıyor. Bu durum yaşam kalitesini düşürüyor ve deprem gibi afetler karşısında büyük risk oluşturuyor. Biz şehir plancıları olarak sağlıklı, güvenli ve sürdürülebilir kentleşmeyi sağlayacak planlama kararlarını üretmek ve uygulamaya yön vermekle sorumluyuz. Wan, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, 1923 sonrası ise kırsaldan göç alarak büyümüştür. 1970’lerden itibaren kırsal yoksulluk, işsizlik, güvenlik sorunları (köy yakmaları ve zorla köy boşaltmaları), tarımda makineleşme ile birlikte kırdan kente göç hızlanmış, bu da Wan kent merkezinde hızlı ve plansız yapılaşmayı beraberinde getirmiştir” ifadelerini dile getirdi.
‘Kayyum yönetimi kentsel kargaşanın ana sebebi’
Wan ilinin imar planlarını hatırlatarak, çarpık kentleşmenin temel nedenini değerlendiren Bahar Güzel, Wan’ın ilk imar planının 1978 yılında hazırlandığını ve nüfusun 150 bin olarak öngörüldüğünü kaydetti. Bahar Güzel, “Ancak 1990 yılına gelindiğinde kentin nüfusu 637 bine ulaşmış, bu öngörü hatası ve artan nüfusun taleplerini karşılamaması çarpık kentleşmenin temel nedenlerinden biri olmuştur. İkinci imar planı 1996 yılında, üçüncü ve halen yürürlükte olan plan ise 2013 yılında yapılmıştır. 2013 imar planında 2025 projeksiyon yılı için 750 bin nüfus öngörülmüş, ancak TÜİK 2024 verilerine göre kentin nüfusu 1 milyon 118 bin 87 kişidir. Yine eksik öngörü hatası söz konusudur. Şu anki ÇDP’de öngörülen ve belirlenen gelişme bölgelerine yerleşemiyoruz. Sonuç olarak uzun vadeli planlama anlayışından uzak, günü kurtarma planları yapılmaktadır. Çarpık kentleşmenin temel nedenleri arasında mevcut planların uygulanmaması, artan nüfus ve buna bağlı taleplerin yeterince karşılanamaması, yeni gelişim bölgelerinin azlığı ve mevcut yapı stoğunun yoğunlaşması yer alıyor. Ayrıca 9 yılı aşkın süredir bölgede uygulanan kayyum yönetimi, kentsel kargaşanın ana sebepleri arasında bulunmaktadır” sözlerine yer verdi.
‘Çarpık kentleşmenin devam etmesi tehdit oluşturuyor’
Çarpık kentleşmenin tarihsel sürecine dikkat çeken Bahar Güzel, 2011 depreminin sonraki etkilerini değerlendirdi. Bahar Güzel, “Çarpık kentleşme 2011 sonrasında başlayan bir süreç değil; ancak bu dönemde ivme kazanan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. 2011 öncesi imar planlarımızın uygulanabilirliği düşük olduğu için kentte yaşayan insanlar kent olgusundan uzak kalarak kaçak yapılaşmaya yönelmiş, mühendislik ve mimarlık hizmeti almadan inşa edilen yapılar sonucunda gecekondu bölgeleri oluşmuştur. Wan’da 2011 depreminden sonra artan barınma ihtiyacı, hızlı ve çoğu zaman denetimsiz yapılaşmayı beraberinde getirdi. Bu süreçte mühendislik hizmeti almadan yapılan yapılar, plansız büyüyen mahalleler ve imar mevzuatına aykırı uygulamalar ortaya çıktı. Bu da bugün yaşadığımız kentsel sorunların en önemli sebeplerinden biri haline gelmiştir. 2011 depremleri sonrası oluşan sorunlar halen devam etmektedir. Hasarlı yapıların, güçlendirme çalışmaları veya usulsüz hasar tespit raporlarıyla çeşitli kılıflar uydurularak günümüze taşındığını görüyoruz. Hala ağır hasarlı bağımsız birimler ve yapılar kentte mevcudiyetini sürdürüyor. Bu durum, olası yeni depremlerde yapı güvenliği açısından ciddi riskler taşıyor. Dayanımı düşük, altyapısı yetersiz ve yer seçiminde jeolojik koşulların göz ardı edildiği alanlarda yapılan yapılar, afete karşı en zayıf halkayı oluşturuyor. Wan’da çarpık kentleşmenin devam etmesi, yalnızca fiziksel hasarları değil, olası can kayıplarını da artırabilecek bir tehdit anlamına geliyor” şeklinde konuştu.
‘Yapı stoku analizi yapılmalı’
Çarpık ve plansız kentleşmenin tamamen ortadan kaldırılamasa da doğru stratejilerle ciddi oranda azaltılabileceğini dile getiren Bahar Güzel, mevcut yapı stokunun analizinin yapılması gerektiğini ifade etti. Riskli ve sağlıksız alanların belirlenmesi gerektiğine dikkat çeken Bahar Güzel, “Bu bölgelerde kentsel dönüşüm projeleri uygulanmalıdır. Yeni yapılaşmalarda ise imar planlarına sıkı sıkıya uyulması, altyapı yatırımlarının eksiksiz tamamlanması ve yerel halkın sürece dahil edilmesi sürdürülebilir çözümler açısından kritik öneme sahip. Örneklere bakacak olursak, Diyarbakır, özellikle gecekondu önleme ve kentsel dönüşüm çalışmalarıyla öne çıkan merkezlerden biri. Yenişehir ve Kayapınar ilçelerinde uygulanan projeler çarpık kentleşmeye karşı en belirgin örneklerden. Malatya ve Erzurum’da da gecekondu önleme ve kentsel dönüşüm projeleri yürütülerek, önemli adımlar atıldı. Bu tür projelerin Wan’da da kararlı bir şekilde uygulanması gerekiyor” dedi.
‘Eksiklikler afet sonrası tahliye ve müdahaleyi zorlaştırır’
Çarpık kentleşmenin depremin şiddetini arttırmadığını ancak yıkıcı etkilerini katladığını vurgulayan Bahar Güzel, plansız ve denetimsiz binaların etüdünün yapılmadan inşa edilmiş olduğunu ve altyapısının yetersiz olduğunu söyledi. Bahar Güzel, “Dar sokaklar, düzensiz yollar ve toplanma alanı eksiklikleri, afet sonrası tahliye ve müdahaleyi zorlaştırır. Yani deprem tek başına bir doğal olayken, çarpık kentleşme onu felakete dönüştüren en önemli faktörlerden biridir. Wan üzerinden örnek verirsek, özellikle Erciş ilçesi ve kent merkezinde çarpık yapılaşmanın yoğun olduğu bölgelerde büyük yıkımlar yaşandı. Kaçak ve denetimsiz inşa edilen çok katlı binalar tamamen çökerken, mühendislik hizmeti almış ve imar planına uygun binaların daha az hasar gördüğü gözlendi. Bu tablo, çarpık kentleşmenin Wan’da depremin etkilerini nasıl katladığının en somut göstergesidir” ifadelerine yer verdi.
Ekolojik kent vurgusu
Ekolojik kent inşasının amacının insan yaşamı ile doğal çevre arasında uyumlu bir denge kurmak olduğunu vurgulayan Bahar Güzel, “Kentleşme süreci doğaya rağmen değil, doğayla birlikte tasarlanmalıdır” dedi.
Bahar Güzel atılması gereken adımları ise şu şekilde sıraladı:
“*Yer seçimi ve planlama: Kentler, doğal afet riskleri gözetilerek; tarım arazileri, sulak alanlar ve ekolojik hassas bölgeler korunarak planlanmalıdır.
*Ulaşım: Yaya, bisiklet ve toplu taşıma öncelikli bir ulaşım sistemi kurulmalı; özel araç bağımlılığı azaltılmalıdır.
*Enerji: Güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonu sağlanmalı, binalarda enerji verimliliği ön planda tutulmalıdır.
*Yeşil altyapı: Kentsel yeşil alanlar, ekolojik koridorlar, yağmur bahçeleri gibi uygulamalarla doğal döngüler desteklenmelidir.
*Su ve atık yönetimi: Gri su geri kazanımı, yağmur suyu hasadı ve atıkların geri dönüşümü yaygınlaştırılmalıdır.
*Toplumsal boyut: Yerel halkın karar süreçlerine katılımı sağlanmalı, sosyal adalet gözetilerek her bireyin sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı korunmalıdır.”
‘Çevreye duyarlı bir kent’
Wan’da ekolojik ve sürdürülebilir bir kentleşmenin ancak kentin doğal, jeolojik ve iklim koşulları dikkate alınarak mümkün olabileceğini ifade eden Bahar Güzel, deprem riski yüksek bir kentte yaşadıklarını ve binaların sadece estetik veya yoğunluk odaklı olamaması gerektiğini belirtti. Bahar Güzel, “Yer seçimi, sağlam zemin koşullarına sahip, riskli alanlardan uzak bölgeler üzerinden yapılmalıdır. Sadece yapı ölçeğinde değil, kentsel planlama anlayışında da ekolojik bir yaklaşımın benimsenmesi gereklidir. Kentin büyümesi tarım alanlarını, su kaynaklarını ve doğal ekosistemleri koruyacak şekilde yönlendirilmelidir. Böylelikle Van’da yalnızca dayanıklı değil, aynı zamanda çevreye duyarlı, insan merkezli ve sürdürülebilir bir kentleşme sağlanabilir” diye konuştu.