DEM Parti Sözcüsü: Yeni bir örgütlenme modeline geçtik
- 13:05 16 Eylül 2024
- Siyaset
ANKARA- DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, düzenlediği basın toplantısında gerçekleştirdikleri konferanslardan çıkan sonuca göre, yeni bir örgütlenme modeline geçtiklerini belirterek “Yerel çalışmaları güçlendirmek amacıyla kongrelerle koordineli şekilde mahalle ve köy komisyonları kurma kararı aldık. Bu temelde, her il, ilçe, belde ve köy daha güçlü bir örgütlenme için; birer eğitim alanına dönüştürülecek” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, 4 günlük konferansın sonuç bildirgesine ilişkin partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
‘Jina’nın saçları simgeye dönüştü’
İran hükümetine bağlı güçler tarafından Jina Emînî’nin katledilişinin ikinci yıldönümü olduğunu söyleyen Ayşegül, Jina’nın hikayesinin, önce adının ötekileştirilmesiyle başladığını belirtti. Ayşegül, “Çünkü Mahsa Amini adını kullanıyordu. Bir Kürt kadından bahsediyoruz. Asıl adı Jina Aminî olan, Jina Mahsa Amini, Tahran’da ‘İrşad devriyeleri-ahlak polisi’ tarafından zorunlu başörtüsü kuralına uymadığı için gözaltına alınıp işkenceyle öldürüldü. Jina’nın saçları adeta dünyadaki direnişin, kadın özgürlük mücadelesinin simgesine dönüştü. ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı ve felsefesi dalga dalga yayıldı. Tüm dillerde ifadesini bulan ‘Jin, Jiyan, Azadî’ kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesindeki kararlılığın sloganına dönüşürken bir yandan da kadınlar isyanlarını yükselterek ‘artık feda edebilecek tek bir saç telimiz yok’ demeye devam ediyorlar” dedi.
Konferans katledilen ve kaybedilen çocuklara ithaf edildi
Dört gün süren merkezi örgütlenme konferanslarını Narin Güran şahsında, Türkiye, Kurdistan ve Filistin’de katledilmiş, kaybedilmiş tüm çocuklara ithaf ettiklerini kaydeden Ayşegül, “Daha da güçlü bir örgütlenme, ancak sözünü ettiğimiz sorunların çözümüne çare olabilir. Mesela daha güçlü bir örgütlü toplumda Narin gibi çocuklar katledilmez. Bu kararlar birçok açıdan yeni bir döneme işaret ediyor. Bir önceki basın toplantımızda da Merkezi Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı arasında açıklama yaptığımda şöyle demiştim; masamızda yeni kararlar, planlar ve yol haritası var. İşte bundan bağımsız ele alınmayacak bir sonuç bildirgesinden bahsediyoruz” diye belirtti.
‘Kürtlerin kazanımlarına saldırılar sürüyor’
Yeni bir örgütlenme modeline geçecekleri bilgisini paylaşan Ayşegül, örgütlenme modellerinin yerelde başlayacağını aktardı. Ayşegül, “Nasıl ve neden bir tarihsel eşikteyiz? Hem dünyaya hem Türkiye’ye hem Kürdistan coğrafyasına hem de Orta Doğu’da yaşanan bazı gelişmelere baktığımızda bu tarihsel anın ve buna uygun bir örgütlenme gücüyle harekete geçmenin ne kadar önemli olduğunu hep birlikte hatırladık. Mesela dünyadaki kapital sistem yeniden dizayn ediliyor. Enerji ve ticaret hatları üzerinden bir hegemonya savaşı sürüyor. Küresel ve bölgesel düzeyde kritik gelişmeler yaşanıyor. Orta Doğu’da bir kez daha soykırım trajedisi İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarıyla sürüyor. İktidar savaş ve çözümsüzlük politikalarından vazgeçmiyor. Nerede olursa olsun Kürtlerin kazanımlarına saldırılar devam ediyor. Bir yandan Irak, Kürdistan Bölgesi’nde saldırılarını yoğunlaştırıyor, diğer yandan Rojava’ya yönelik tehditlerini de sürdürüyor” diyerek, imralı’daki tecridin de devam ettiğini sözlerine ekledi.
Ayşegül konuşmasının devamında şunları söyledi: “15 Şubat 1999’dan bugüne sistematik bir şekilde sürdürülen 5 Nisan 2015’ten beri mutlak bir iletişimsizlik haline dönüştürülen tecrit rejimi olarak tarif ettiğimiz bu sistem değiştirilebilir. Bu sistem yerine konuşma, diyalog kurma, çözüm politikalarına geri dönüş alternatifi düşünülebilir. Bu yalnızca Türkiye’yi değil, Orta Doğu’da halkların bir arada, eşit, özgür ve adil yaşama çok daha büyük katkılar sağlayacaktır. Nitekim Türkiye daha önce bunu tecrübe etmeye çok yakın bir aşamaya geldi. İşte konferansımızın önemli başlıklarından biri de buydu. Dayatılan emperyal savaşa karşı halkların barışına dair çözüm önerileri olan, Orta Doğu ve dünyada tüm ezilenlerin mücadelesine sunduğu teorik katkılarla çatışma ve savaşların son bulmasındaki anahtar rolüyle Sayın Öcalan’ın muhataplığının hayati önemini bir daha vurguladık. Türkiye’nin demokratikleşmemesi Türkiye’yi siyasal, ekonomik ve toplumsal açıdan krize sürükleyen nedenlerin başında geliyor. Eğer Kürt sorununda demokratik çözüm yolu tercih edilir benimsenir ve buna göre bir takım adımlar atılırsa Türkiye’nin demokratikleşmesi sağlanır, yaşanan krizlere de olumlu etkileri görülecektir. Bu nedenle İmralı Ada hapishanesinde mutlak tecrit altında olan Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü de kapsayacak biçimde sağlık güvenlik ve özgür çalışma koşullarının sağlanması için mücadeleyi yükseltmenin altı çizildi. Daha güçlü bir örgütlenmeye ihtiyacımız olduğunu bazı ana başlıklarla anlatmaya çalıştık. Örgütlü bir toplumla bu krizi aşabileceğimizi söyledik.
İktidar toplumsal çürümeyi hızlandırdı
Niye şimdi bir örgütlenme hamlesi başlatıyoruz? Savaş politikalarında ısrar; siyasi, ekonomik ve toplumsal krizi derinleştiriyor. İşçi, çiftçi, emekçi, emekli, öğrenci, genç ve kadın, açlık ve sefalet içinde yoksulluğa mahkûm edilmiş vaziyette yaşıyor. Farklı toplumsal kesimlerin tanınma ve eşit yurttaşlık talepleri yok sayılıyor. Ayrımcılık, ötekileştirme, nefret söylemleri ve linç politikaları artıyor. Bu şiddet sarmalı en çok kadınları, çocukları, gençleri, mültecileri hedef alıyor. İktidar-sermaye ortaklığının doyumsuz rant hırsı doğayı sonsuz bitimsiz ve doyumsuz bir talana açmış durumda. İktidar, her türlü şiddet aracına başvurarak sapır sapır dökülen toplumsal çürümeyi ve çözülmeyi hızlandırdı. Toplum bir bütün olarak yozlaşma, adaletsizlik, yoksulluk kıskacında nefes almaya çalışıyor. Bir kuşatılmışlık söz konusu. Bunu bir kez daha nerede gördük. Hep savunduğumuz ekmek ve adalet mücadelesinde bir kez daha gördük ki; bu cendereyi kırabilmenin biricik yolu, toplumsal çürümenin panzehrinin örgütlü toplum olduğuna konferansımız bir kez daha dikkat çekti.
Çalışmalar eşgüdümlü ilerleyecek
Konferansımız, ‘kongre partisi’ paradigmamıza bağlı olarak politik ve örgütsel faaliyetlerinde organların eşgüdüm içinde çalışması ilkesini temel eksen olarak belirledi. Yerel çalışmalarını güçlendirmek amacıyla kongrelerle koordineli şekilde mahalle ve köy komisyonları kurma kararı aldı. Bu temelde, her il, ilçe, belde ve köy daha güçlü bir örgütlenme için; birer eğitim alanına dönüştürülecek. Bunlar eş güdüm içeresinde yapılacak çalışmalar. Konferansımız mevcut merkeziyetçi, otoriter, anti-demokratik siyasal sömürü düzenine itirazı olanların gücünü açığa çıkarmayı ve bu gücü örgütleyerek 3’üncü Yol siyasetiyle demokratik ve özgürlükçü bir siyasal düzen yaratmayı hedef olarak önüne koydu. Konferans, toplumsal ve siyasal sorunların derinleştiği bu kavşağa, partimizin örgütlenme yapısı ve işleyişi açısından yetersiz kalan örgütsel mekanizmalarını dönemin ihtiyaçları çerçevesinde düzenledi.
12 bölge…
DEM Parti, önümüzdeki dönemde coğrafi esaslı bölge modeliyle örgütlenerek çalışacak. Toplumsal alanı örgütleyerek, güçlü dayanışma ağları örerek ve bunları genişleterek, mücadeleyi birleştiren, toplumu savunmayı hedefleyen DEM Parti demokratik, konfederal, yerel, özerk ve özgürlükçü mekanizmaların inşa edilmesi amacıyla Türkiye’de coğrafi esaslara dayalı 12 bölge özelinde Parti Meclisi Üyeleri Bölge Koordinasyonu modeli ile örgütlenme kararı aldı. Parti Meclisi üyeleri Bölge Koordinasyonu modelimize ilişkin Merkezi Örgütlenme Komisyonumuz bunun yönetmeliğine ve çalışma esaslarına ilişkin bir hazırlık içerisinde. Bu hazırlık tamamlandıktan sonra PM’mize sunulacak ve kararlaşmasıyla birlikte bu modelde çalışacak. Marmara Bölgesi, DEM Parti daha sonra ihtiyaç halinde artırılabilecek şekilde 2 bölge olarak ele alınacak. Karadeniz 1, Ege 2, Karadeniz 1 ve İç Anadolu 1. Bu şekilde parti meclisimiz 12 bölge esaslı olarak çalışacak. Konferansımızda, çoğulcu bir yapıyı benimseyen partimizin belde, ilçe ve il kongreleri ile Büyük Kongre’ye hazırlık süreçlerinin partinin eşit temsiliyet ilkesi ile birey-bileşen yapısı dikkate alınarak yürütülmesi, kongre komisyonları ile mutabakat komisyonlarının radikal-demokratik ilkeler doğrultusunda çalışması karar altına alındı.
Erkek egemenliğine karşı mücadele
Partimizi diğer siyasi partilerden ayıran en önemli nedenlerden biri eşit temsiliyet ilkemiz. Bu konudaki ısrarımız, inadımız, vazgeçmeyişimiz ve gelen bütün saldırılara rağmen bu saldırıların odağında en çok bu mesele yer alıyor, ama bundan hiç vazgeçmeyeceğiz, bunu önemli bir başlık olarak çalıştık. Konferansımızda iktidarın cinsiyetçi, kadınları ve farklı cinsel yönelimleri/cinsiyet kimliklerini düşmanlaştıran politikaları sonucu örgütlü kadınların ideolojik, politik ve örgütsel olarak karşı karşıya kaldığı zorluklara ve erkek egemenliğine karşı mücadele, sadece kadınların değil tüm parti yapımızın ortak sorumluluğu olduğu tespiti yapıldı. Bu doğrultuda eşit temsiliyetin partimizin her kademesinde layıkıyla uygulanması için eşbaşkanlığın asla vazgeçmeyeceğimiz mor çizgimiz olarak ısrarla savunulması ve erkek egemenliğine karşı mücadele en temel kararları arasında yer aldı.
3’üncü Yol siyaseti
3’üncü Yol siyaseti, konferansımızın en temel en önemli başlıklarından biri 3’üncü Yol’un inşası oldu. Bu yolda eksik bırakılanların giderilmesi için daha güçlü bir örgütlenme, Türkiye restorasyonla tadilatla sistem içi düzeltmelerle çözülemeyecek kadar ekonomiden siyasete, kültürden eğitime kadar derin yapısal sorunlarla boğuşuyor. Konferans delegasyonumuz, sistemden kaynaklı bu sorunların çözümü yine doğrudan ve ancak yeni bir sistem inşasına dayalı çözülebileceğini düşünüyor. Siyasal sistem tartışmaları faşizmin inşası ve restorasyona sıkıştıran ve bunun dışında başka bir alternatif yokmuş gibi yapılan propagandanın neden yapıldığını gayet farkında ve bununla hedeflenenin ne olduğu bilincinde. Bu manipülasyona karşı halklar, ezilenler, emekçiler gerçek demokratik alternatifin DEM Parti olarak sokakta, yerel yönetimlerde ve parlamentoda güçlü bir biçimde özneleştirilmek olduğunu ve bu ihtiyacın acil bir görev olarak önümüzde durduğunu bir daha vurguladı.
Neden hedef alınıyor?
DEM Parti’nin 3’üncü Yol siyaseti, partinin farklı kesimlerle bir araya gelme ve bu mücadele alanını genişletme stratejisidir. En çok bu hedef alınıyor. Niye? Çünkü bunun nasıl bir korku yarattığını tahmin ediyoruz DEM parti olarak. Bunu mücadele tarihimizden DEM Parti’nin mayasından tahmin ediyoruz. DEM Parti’nin özü, mücadele tarihi çünkü. Türkiye halklarının tümünü temsil eden, onların direniş ve itirazlarını sahiplenen, Kürt siyasi hareketinin birikimini, sosyalist devrimci demokratik güçlerin mirasıyla birleştiren bir zemine dayanıyor. Tam da bu zemin aslında hedef alınmak isteniyor. İşte biz bu zeminden vazgeçmeyeceğimizi ve kararlılığımızı bu konferansta bir kez daha yüzlerce delegasyonun katılımıyla şimdi sizlerin huzurunda ilan etmiş oluyoruz.
Kürt sorunun demokratik çözümü savunuyoruz
Kürt özgürlük hareketinin eşitlik ve özgürlük talebini Türkiye halklarıyla buluşturma mücadelesine karşı yürütülen ideolojik ve politik saldırıların kirli propagandaların bu özden korkulduğu için yapıldığını biliyoruz. Bu saldırılar DEM Parti’nin bu özgün niteliğinden korkan onun büyümesinden rahatsız olan rejim aklının bugün başka maskeler takmış hali bizim için. DEM Parti Kürt sorununda demokratik çözümü savunuyor, Türkiye’nin demokratikleşmesi eşit ve özgür bir toplum inşası için mücadele ediyor. Demokratik kurum ve yapılar ile eşit ve özgür ortaklaşma ilişkisi olan 3’üncü Yol stratejisini Demokratik İttifak kararlılığının ve demokrasi mücadelesinde yan yana durmanın gerekliliğinin, radikal demokrasi anlayışla savunuyor. Konferansımıza 3’üncü Yol stratejisinin tam anlamıyla hayatıyla geçirilmemesi olmasını temel bir eksiklik olarak tespit ettiği içi bunları yeniden vurgulayan ve örgütlenme modelini buna göre yeniden düzenleyen kararlar aldı. Bunları hayata geçirmenin kararlığının ifadesi olarak kabul etmek gerekiyor.
DEM Parti umuttur
Türkiye halkları her şeye rağmen zifiri karanlık gibi görünen, bugünlere rağmen verdiğimiz mücadeleyi bu karanlığa karşı büyüterek, hem bu karanlığı aydınlatabilir hem de umudu büyütebilir. Bütün mücadele alanlarında bu yüzden daha fazla buluşmaya, daha fazla yan yana gelmeye ihtiyaç olduğunu bir kez daha konferans delegasyonumuz da tespit etti. Dolayısıyla DEM Parti tüm bu toplumsal mücadele alanlarının doğrudan öznesi olma kararlılığını da yinelemiş oldu. DEM Parti halktır diyoruz, DEM Parti sizsiniz, DEM Parti hepimiziz, DEM Parti Kürd’ün, Türk’ün, Ermeni’nin, Roman’ın, Arap’ın, Çerkes’in, Laz’ın, Gürcü’nün, Rum’un, Pomak’ın, Süryani’nin, Êzidi’nin, Yahudi’nin, Hristiyan’ın, Alevi’nin, Sünni’nin; bu topraklarda yaşayan bütün halkların ve inançların partisidir. DEM Parti ezilenlerin, emekçilerin, emeklilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, engellilerin, halkların, farklı inançların, kimliklerin gerçek umududur.
Birlikte kazanalım
O yüzden konferansın sonuç bildirgesinin son bölümünde bunları gerçekleştirmek için şimdi daha da güçlü bir biçimde örgütlenmeye ihtiyacımız var. Özgür ve eşit yaşam için örgütlenme zamanı diyoruz. Özgürlük için ekmek ve adalet için, yeniden ve daha güçlü örgütlenelim diyoruz. Gelin bu çağrımıza kulak verin. Bu örgütlenme hamlemizde birlikte omuz omuza yürüyelim, beraber kazanalım hiçbirimiz yalnız kalmasın. Yalnız kalmayalım, çünkü biliyoruz ki tarihsel tecrübelerle de bunu deneyimledik, örgütlü bir halkı ve toplumu yenebilecek bir kuvvet yoktur. O yüzden birlikte yürüyüp birlikte kazanmayı ve başarmayı sağlamalıyız. Mutlaka başaracağız. DEM dema azadiyê ye, em ji bo azadiyê xwe birêxistin dikin. Em dibêjin azadî. An serkeftin an serkeftin.”