Tahliye edilen Şehriban Mamuk: Bu kutsal bir mücadeledir
- 09:02 13 Ekim 2024
- Güncel
Neslihan Kardaş
WAN- Wan’da işkenceyle tutuklanan ve 4 yaşındaki kızıyla birlikte cezaevinde kalan Şehriban Mamuk, yaşadığı ağır işkenceler sonucunda beyninde leke, çenesinde kayma ve kas yırtılması oluştuğunu ve kızına da tarihi geçmiş ilaçlar verildiğin belirterek, “Bu kutsal bir mücadeledir. Nerede olursak olalım kendi hakkımızı savunmalıyız ve mücadeleye devam etmeliyiz” dedi.
İktidarın Kürt halkına ve Kürt kadınlara yönelik inkar, imha ve asimilasyon politikaları hem dışarıda hem de cezaevinde devam ediyor. Şehriban Mamuk da devletin baskı ve işkencesine maruz kalan sayısız kadından biri. Wan’da yaşayan Şehriban, 14 Temmuz 2018 yılında evlerine düzenlenen polis baskını sırasında 2’si çocuk 7 aile üyesi ile beraber işkence edilerek gözaltına alındı. Ardından 4 yaşındaki kızı ile tutuklanan Şehriban Van T Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Yaklaşık 15 ay cezaevinde tutulan Şehriban, 7 Ekim 2019 tarihinde tahliye edildi.
Tutuksuz yargılandığı davada “Görevi yaptırmamak için direnmek” iddiasıyla hakkında açılan davada 33 ay 22 gün hapis cezasına çarptırılan Şehriban, cezasının onanmasının ardından 6 Aralık 2023 tarihinde yeniden cezaevine gönderildi. 7 Ekim’de Van T Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nden tahliye edilen Şehriban Mamuk, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini ve yaşadığı zorlukları anlattı.
‘Cezaevinin baskıları çok yoğundu’
Tutklandığı süreçte cezaevi idaresi tarafından baskıya maruz kaldıklarını ve tecrit politikalarının yoğun bir şekilde sürdüğünü ifade eden Şehriban, “Hastaneye gitmemiz gerektiğinde ya da arkadaşlarımız acil rahatsızlandığında ilaçlar verilmiyordu. Verilen ilaçlar da tane ile veriliyordu. Hastaneye gidip tahlil verdiğimizde sonuçlar bize verilmiyordu. Eğer iyiysek bir şey söylenmiyor, eğer kötüysek tekrar hastaneye götürülüyorduk ve onunla ilgili de herhangi bir sonuç bize bildirilmiyordu” dedi.
İşkenceden beyninde leke, çenesinde kayma ve kas yırtılması oluştu
İlk gözaltına alındığı süreçte çok ağır işkenceler yaşadığını ve bu işkenceler sonucu beyninde leke, çenesinde kayma ve kas yırtılması oluştuğunu söyleyen Şehriban, “Cezaevinde bu sorunlarımı dile getirdiğim halde bana sadece bir ağrı kesici ilaç veriliyordu. Tedavim hiçbir şekilde yapılmadı. Beynimde oluşan lekelerden dolayı sürekli baygınlık geçiriyordum. Beynimin röntgeninin çekilmesini istedim ama sadece cezaevinde kaldığım son süreçlerde suç duyurusunda bulunacağımı söylediğim için bir defa çekildi” şeklinde konuştu.
‘Hastaneye gittiğimizde bize ‘terörist’ diyorlardı’
Cezaevinde diğer kadın tutsakların da benzer durumları yaşadığına dikkat çeken Şehriban, acil durum butonuna bastıklarında dahi hakarete maruz kaldıklarını ifade etti. Gardiyanların kendilerine olan yaklaşımlarının da kötü olduğunu kaydeden Şehriban, “Mazgalları yüzümüze vuruyorlardı. Arkadaşlarımızı hastaneye götürebilmeleri için bayılıp kriz geçirmeleri gerekiyordu. Dilekçe yazdığımızda aylarca götürülmüyordu. Cezaevinde Felem diye bir arkadaşımız vardı hastaneye gittiğimizde arkadaşımızın bir kolunda serum vardı diğer kolunda kelepçe. Arkadaşımız bir hafta boyunca yataktan kalkamadı ve göğüs kasları sıkışmaya başladı çünkü iki kolu da bağlı bir şekilde tedavi edilmişti. Hastaneye gittiğimizde bize ‘terörist’ diyorlardı ve kelepçelerle doktorun odasına götürüyorlardı. Tabi ki biz bunu kabul etmiyor, direniyorduk ve onların dediğini yapmıyorduk. Ama onların yaklaşımı hiç değişmiyordu. Gardiyanından jandarmasına kadar hepsi sanki bir savcıymış gibi yaklaşıyorlardı ve sorguya çekiyorlardı” ifadelerini kullandı.
‘Kızıma son kullanma tarihi geçmiş ilaç verildi’
Cezaevine girdiğinde yanında 4 yaşındaki kızının da olduğundan söz eden Şehriban, kızını rahatsızlığından dolayı hastaneye götürdüklerini anlatarak, “Kızıma son kullanma tarihi 5 ay geçmiş bir ilaç verildi. Ama ben suç duyurusunda bulunamadım çünkü gözlem kurulu bunu karşıma çıkaracaktı. Oradaki müdürlere ve gardiyanlara karşı tepki gösterdiğimizde bize yönelik baskı ve tecritleri daha çok artıyordu. Müdürle hiçbir şekilde iletişime geçmiyorduk çünkü hep bir hakarete, dışlamaya ve bağırmaya maruz kalıyorduk. Biz yaşadığımız problemleri bir psikoloğa anlatınca o müdürle görüşüyordu. Ben kızımla ilgili durumu psikoloğa anlattıktan sonra beni çağırdılar ve ‘neden senin kızını öldürmek isteyelim’ gibi söylemlerde bulundu. Ben de konuyla ilgili dilekçeler sundum ve kızımı acilen revire götürmek istediğimi belirttim ama hiçbir şekilde esas alınmadı. Ondan sonra mecburen çocuğumu dışarı göndermek zorunda kaldım ve gönderdiğim süreçte de sürekli aklım kızımdaydı. Kızım o ilacı kullandıktan sonra kızımın karnında çok fazla şişkinlik oldu. Bunları dile getirdiğimde de hiçbir şekilde esas alınmadım. Bir süre önce yine kızıma verilen bir ilaç kızımda yan etki yaptı ve bunu belirttiğimizde de bizi çağırıp sigara dumanının dolu olduğu bir odaya götürdüler bizi. Oraya gittiğimizde o sigara dumanının içinde kızımı ayakta karnına dokunarak muayene ettiler. Ve bana söylenen tek şey ‘yan etki yapıyorsa kullanma’ oldu. Kızım cezaevi koşullarında enfeksiyon kaptığında tedavi edilmiyordu ve ben mecburen kızımın babasını arayıp kızımı almasını istedim. Çocuğumun tedavisine dışarıda devam ettik” sözlerini kaydetti.
‘Bu kutsal bir mücadeledir’
Cezaevine gelen ve darp edilen arkadaşlarının olduğunu belirten Şehriban, “Arkadaşımızın tam teşekküllü bir hastanede tedavi edilmesi gerektiğine dair rapor verilmişti ama hiçbir şekilde hastaneye götürülmedi. Yapılan işkenceler esnasında kulak zarı patlatılmıştı ve hastaneye götürmüşlerdi. Ona bir mantar ilacı vermişlerdi ama kulak zarı patlamıştı. Arkadaşımızda hala etkileri vardı ve geceleri kabuslarla uyanıyordu. Bize karşı yaklaşımları düzelsin diye çok direniyorduk. Onlar ise bizim irademizi kırmaya çalışıyorlardı. Ben son olarak tüm kadın arkadaşlarıma şartlar ne olursa olsun dimdik ayakta durmalarını ve mücadelelerine devam etmelerini söylemek isterim. Bu kutsal bir mücadeledir. Nerede olursak olalım kendi hakkımızı savunmalıyız ve mücadeleye devam etmeliyiz” şeklinde kaydetti.