Medyanın Kürt işçilerle imtihanı
- 09:02 13 Eylül 2020
- Medya Kritik
Habibe Eren
HABER MERKEZİ - Medyanın Kürt işçilerle imtihanı her iki taraf için bir sınav olurken alternatif medya için de hala bir turnosol kağıdı olarak işlev görüyor.
Mezopotamya Ajansı’ndan 4 Eylül’de servis edilen bir haber ve video ile Sakarya’da Kürt işçilere ırkçı bir saldırı gerçekleştiğini öğrendik. İşveren ve köylülerden oluşan ırkçı grup, kucağında bebek olan bir kadının da olduğu, Kürt işçilere sopa ve taşlarla saldırdı. Saldırı sonrası işçiler ciddi bir şekilde yaralanırken, Sakarya’yı terk etmek zorunda kaldı. Aslında olayın ırkçı bir saldırı olduğu videoda tüm gerçekliği ile ortada dururken çok sayıda medya kuruluşu olayı “işveren ve çalışanlar arasında yaşanan bir tartışma” olarak görmeyi tercih etti. Irkçılığı ve Kürt düşmanlığını görmeyen “ana akım medyanın” yanı sıra kendisine muhalif diyen ve resmi ideolojiden kopamayan birkaç medya kuruluşu da “Kürt” kelimesini kullanmadan olayı “işçilere yönelik bir saldırı” olarak vererek çarpıtmanın istemese de aracı oldu.
Medyanın ilk refleksi: ‘Alalade’, ‘sıradan’ ve ‘iş kavgası’
Medyanın gösterdiği ilk refleks, olayın ideolojik arka planı, haber hiyerarşisi, başlık ve hangi ifadenin öne çekildiği vs, tartışma konusu olurken, kamuoyu tepkisini azaltmak için “alalade”, “sıradan” ve “iş kavgası” vurgusu bilinçli bir tercih olarak işlendi. Saldırıya maruz kalanların anlatımları durumun ‘münferit’ ve kişisel bir mesele değil Sakarya’da artık sistematikleşen bir Kürt düşmanlığını ortaya koyuyordu. Buna karşın Sakarya Valiliği “aslı yoktur” diye olayı yalanlarken AKP milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz ise yerel seçimlerde CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazanması üzerine “hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şey oldu” sözlerini bir üst perdeye taşıyarak "Oysa Sakarya'da ne bugün, ne de bundan önce, anlatıldığı şekilde herhangi bir olay asla vuku bulmamıştır” diyerek manipülasyonda kendine özgün üslubunu bir kez daha konuşturmuş oldu.
AA ırkçı saldırı olmadığını öne sürdü
Tüm bu örneklerin yanı sıra medyanın haberi sunuş biçimine birkaç başlık örneği vermek istiyorum: Olaya ilişkin hükümete yakınlığı ile bilinen Anadolu Ajansı’nın (AA) servis ettiği haberin spotu: Sakarya'nın Kocaali ilçesinde darbedilen mevsimlik işçilerden Şilan Demir, "İlk defa böyle bir olay yaşadık. Aile çok geçimsizdi. Adaletin yerini bulmasını istiyoruz. Bizi darp ettiler. Kürt Türk çatışması değil. Hepimiz kardeşiz" dedi. Spotta daha önce Mezopotamya Ajansı’nın mikrofon uzattığı kadın, karşı tarafın kendilerini yakıp öldürmekle tehdit ettiklerini ve olayın ırkçı bir olay olduğunu anlatmıştı. AA video olmasına rağmen yalan haber yaparak olayın ırkçı bir saldırı olmadığını öne sürdü.
'Kürt' kelimesini kullanmadı
BBC, Euronews, Hürrriyet, Milliyet gibi medya kuruluşları Kürt işçilere yönelik saldırıyı “Sakarya’da fındık toplayan işçiler saldırıya uğradı” şeklinde servis etti. Öte yandan Birgün gazetesi saldırıyı “iddia” olarak vermeyi tercih ederken, Valiliğin saldırıyı yayınladığı açıklaması spotta yer aldı. soL Haber Portalı’nda “fındık işçisi” vurgusunu öne çıkarırken, haberde "Kürt" kelimesini geçirmedi. Yine Cumhuriyet gazetesi de olayı aynı başlıkla vermeyi tercih etti.
Medyanın tutumu
Ulus Baker yıllar önce Birikim Dergisi’nde yayınlanan “Medyaya nasıl direnilir” başlıklı yazısında Medya “olaylar”ımızı kaybettiriyor bize. Dolayısıyla düşünce yeteneğimizi de... Çünkü her düşünce, kendisi de bir “olay” olmakla birlikte, olaylar üzerine olmak zorundadır. Medya ise bize “bireyleşmiş”, birbirinden kopmuş, yani üzerinde düşünemeyeceğimiz olaylar veriyor” diyor ve karşı medyanın tutumuna dair şunları ekliyordu: “Medyanın enformasyonu kontrol edişine karşı yükseltilen bu protesto çoğunlukla, baskın medyanın gündeme getirmediği “olay” ve “gerçek”leri dillendirmeye dayanmaktadır. Böylece seslerini kaybetmiş, bir anlamda aforoz edilmiş olanlar kendilerini ifade etme şansını bulabiliyorlar. Ama onların “olay” kavrayışı farklı olmalıdır.
Olayın arka planını ortaya çıkarmak
Muhalif veya bağımsız medyanın buradaki rolü “olay’ı” ana akımın yıllardır süregelen tek düzeliğinden çıkartıp arka planı ve hafızayı da dâhil ederek yeni bir “olay’ı” kurgulamaktır. Bu ‘olay’ elbette ki çarpıtmaların yerine gerçeği tüm olgularıyla masaya yatırmak ve arka planını okuyucuya sunmak olmalıdır. Valilik, Bakanlık veya hükümet yetkilileri elbette “olaya münferittir” diyecektir burada gazeteciye düşen rol açıklamalarla yetinmeyip gerçeği açığa çıkarma yöntemini kendine rehber edinmek olmalıdır.
Medyanın Kürt işçilerle imtihanı her iki taraf için bir sınav olurken alternatif medya için de hala bir turnosol kağıdı olarak işlev görüyor…