Medyanın açlık grevleri ile imtihanı: Sınıfta kaldı
- 09:05 24 Ocak 2021
- Medya Kritik
Nişmiye Güler
HABER MERKEZİ - Üç maymunu oynamaktan ve iktidarın çizdiği sınırların dışına çıkmamakta ısrar eden medya kuruluşları söylemese de biz diyelim: Bu ülkede binlerce tutsak 59 gündür demokratik hak arayışları için açlık grevindeler.
Bilmeyenler için yazıma şu bilgiyi vermek ile başlamak istiyorum: Cezaevlerinde siyasi tutsaklar 27 Kasım 2020’den bu yana süresiz dönüşümlü açlık grevindeler. Talepleri ise PKK Lideri Abdullah Öcalan başta olmak üzere tüm cezaevlerinde tutsaklara dönük tecrit uygulamalarının son bulması. Tutsaklar 59 gündür demokratik ve insani bir hak arayışı içindeler. Peki bunu kaç kişi duyuyor veya biliyor? İletişim fakültelerinde gazeteci adaylarına topluma haber ulaştırmanın yöntemleri öğretiliyor olsa da pratikte bunun pek de öyle olmadığını görüyoruz. Çünkü şu an ülkede binlerce gazeteci var ama 59 gündür açlık grevinde olan bir kesimin değil sesini duymak, haber yapma gereksinimi dahi duyulmuyor. Bunun hiç haber değeri yok mudur gerçekten?
Talepleri vermekten çekinen bir medya
Türkiye tarihine baktığımızda belirli dönemlerde açlık grevlerinin siyasete yön verdiğini ve damga vurduğunu görebiliyoruz. Çok uzağa gitmeye gerek yok diye düşünüyorum. 2018’de bugünkü gibi aynı talepler ile tutuklu Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde açlık grevleri başlamış ve tam 200 gün sonra istenilen adım atıldığı için grevler sonlandırılmıştı. Grev süresince 9 kişi yaşamını yitirmişti. Bunları yazan ajans ve gazeteler ise bir elin parmağını geçmedi. İktidarın kontrolünde diyebileceğimiz havuz medya nadir de olsa bu grevleri görmek zorunda kalmış fakat talepleri üstü kapalı bir şekilde vermeyi tercih etmişti. Yani talepleri bile vermekten çekinen bir medya.
Yaşamlarını yitirdikten sonra haber oldular
Bir örnek daha verelim. Grup Yorum üyesi Helin Bölek, İbrahim Gökçek, avukat Ebru Timtik ve Mustafa Koçak adil yargılama talep ettikleri için girdikleri açlık grevi ve ölüm orucunda yaşamlarını yitirdi. Medya bunun ne kadarını yansıttı ya da adil yargılanmak istedikleri talebini ne kadar verdi? Birçok medya kuruluşu yaşamlarını yitirdikten sonra durumu haber yaptı veya birer haber ile geçiştirmeye çalıştı. Havuz medya klasik çizgiden sapmayarak açlık grevine girenleri “terörist” ilan etmekten geri durmadı ve sadece görmek istedikleri çerçeveden birkaç haber servis etmeyi tercih etti. Zaten günümüzün en popüler sözcüğü galiba “terörist”. İktidara muhalif isen bu etiketi yemeye de mahkumsun.
59 gün oldu geçilen tek haber…
27 Kasım’da başlayan açlık grevlerine ise henüz havuz medyadan doğru bir haber geçilmiş değil. Ya da ben göremedim. Gördüğüm tek haber Sabah gazetesinin açlık grevine giren üçüncü grupta yer alan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel için geçtiği haber. Sizi merakta bırakmayarak “Terörist başının yanına gönderilmek için açlık grevine başladı” başlığıyla haberin geçildiğini söyleyeyim. Gerçekliğini sizlerin takdirine bırakmak istiyorum.
İktidardan bağımsız olmayan bir medya
Biraz arşiv araştırması yaptığımda ise aslında önceki dönemlerde yani özellikle 2012’deki açlık grevlerinde Hürriyet, Sabah, Haber Türk, DHA gibi büyük yayın kuruluşlarının açlık grevleri ile ilgili haberler geçtiğini ve öyle ki tutsakların yaşamları için devletin “titizlikle” süreci takip ettiği gibi haberleri görmek mümkün. Yine yapılan destek eylemlerine de görmezden gelinmeyerek yer verildiğini görebiliyoruz. 8 yılda medyaya ne oldu da toplumun sorunlarına bu kadar sessiz kalmaya başladı? Sizlerden “Ne zaman ses oldu?” sorusunu duyar gibiyim. Medyanın sessizliğini iktidarın politikalarından bağımsız ele almamak gerekiyor. Kürt sorunu için barış söylemlerinin konuşulduğu 2012’de medya ile ılımlı bir hava yaratan iktidar, şimdilerde de medyanın diline kelepçe, ağzına fermuar vurarak Kürt sorunu kavramsal olarak dahi kullanımına tahammül edemiyor.
İktidarın ‘Dur’ dediği yerde duracak mıyız?
Cezaevlerinde olan bu insanların neden bedenlerini açlık grevine veya ölüm orucuna yatırdıklarını sorgulamamız gerekiyor. Mesleğimizin gereği ve vicdanen bunu sorgulamak zor olmasa gerek. Gazetecilik talepleri görmezden gelmek değildir. İktidarın “Dur” dediği yerde durmak hiç değildir. Gazetecilik gündem yaratmaktır, toplumu bilgilendirmektir. Gazetecilik, toplumun hiç de azımsanmayacak bir kısmını ilgilendiren, hatta daha geniş düşünürsek tüm toplumu ilgilendiren açlık grevlerinin duyurulmak istenmemesine karşı "Açlık grevi var" diyebilmektir de. Gazetecilik hakikat Kaf Dağı’nın ardında bile olsa peşinden ayrılmadan topluma iletmektir. Üç maymunu oynamanın hiç kimseye faydası olmayacaktır. İnsanları yaşatma gibi bir derdimiz var ise geç değil objektifinizi hakikate çevirebilirsiniz….