Emine betonlaşmış kalplere çarpa çarpa arıyor 'Adaleti'

  • 09:05 6 Haziran 2021
  • Medya Kritik
 
Ayşe Güney
 
HABER MERKEZİ - “Adalet” için günlerdir nöbet tutan Emine ve oğlu Ferit Şenyaşar’ın sesini duymayan iktidar medyasının bu direnişe teslim olmaktan başka seçeneği yok.
 
Kürt coğrafyasında kadınlar acılar biriktirir. Fakat yas tutmak için değil, öfkelerini bilemek için biriktirirler. Acı unutulmaz bizim buralarda, alışılmaz da acıya. Canımızı yakanla hesaplaşmadan helalleşilmez de. Emine Şenyaşar da acılarının hesabını sormak için direnen Kürt kadınlarından. Tam 90 gündür Urfa Adliyesi önünde oğlu Ferit ile “Adalet” nöbetinde.  
 
24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerde AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın korumaları ve yakınlarının saldırısı sonucu eşi ile iki oğlunu kaybeden, Emine ile saldırıdan yaralı kurtulan oğlu Ferit ,“Hastane kayıtlarının ortaya çıkarılması, dosyadaki gizlilik kararının kaldırılması ve hala serbest olan faillerin tutuklanması” talebiyle 9 Mart’ta başladılar nöbete. 
 
Olayın gerçekleşme biçimi kadar dava sürecide bir trajediye dönüştü. Saldırının hemen sonrasında, konuyu soruşturan savcı değiştirildi. Yeni atanan savcı ise olaydan tam 18 ay sonra ancak iddianameyi hazırlayabildi. Fakat bu iddianame sadece dükkanda yaşananlara dairdi. Dükkanda da sadece milletvekilinin abisi M.Şah Yıldız ölmüştü. Hacı Esvet Şenyaşar’ın ve iki oğlunun katledildiği hastanede ki saldırıya ise yer verilmemiş, dosyadan ayrılmıştı."Güvenlik" kaygısı ile Malatya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 2 Nisan’da karar çıktı. Olay yerinde yaralanan, Balıklıgöl Hastanesi’ne götürüldüğü için hayatta kalan milletvekilinin abisi M.Şah Yıldız’ı öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Fadıl Şenyaşar’a, M. Şah Yıldız'ı öldürmek, beş kişiyi de öldürmeye teşebbüs ve yaralamaktan toplam 37 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Olaydan 15 ay sonra koruma ordusuyla giderek teslim olan milletvekilinin diğer abisi Enver Yıldız’a ise 18 yıl hapis cezası verildi. Biz bu cezasızlık politikalarını; Roboski, Suruç, Ankara katliamlarından, katledilen kadınların, istismara uğrayan çocukların faillerinin yargılandığı davalardan biliyoruz. Karara eminim kimse şaşırmamıştır. "Tek adam" rejiminin yargısı ezilenden değil yine egemenden yana tavır göstererek, Şenyaşar ailesinin acısının daha da katlanmasına sebep oldu. Hastanede yaşanan katliama ilişkin ise kimse gözaltına alınmadı, soruşturmada gizlilik kararı var denildiğinden soruşturma hangi aşamada kimse bilmiyor. Daha doğrusu bir soruşturma olduğundan da emin olmamak gerek.
 
Yargı medya el ele katliamı aklamaya çalışıyor
 
Yargı, cezayı Şenyaşar ailesine kesmeyi, devlet yetkilileri ölü taklidi yapmayı tercih ederken, iktidar medya ise başından bu yana olayı manipüle etme çabasında oldu. Saldırının gerçekleştiği ilk andan "AKP’lilere PKK saldırısı" başlığı altında haberleri servis eden; Anadolu Ajansı, Sabah, Hürriyet, Yeni Şafak, Akit, Milliyet’in yanı sıra iktidara sözde muhalif Sözcü’de iş Kürtlere geldiğinde iktidarın söylemleri ile haberi servis etmekten geri durmadı. Bu yapılan haberlerde sadece dükkandaki saldırı konu ediliyor ve hastane kısmı yer almıyordu. Yargı medya el ele vererek bir katliamın üstünü örtmeye çalışıyorlardı. Ama hesaba katmadıkları bir şey vardı. O da, Emine’nin direniş inadı. Devletin tüm argümanlarıyla katili aklamaya çalıştığı yerde, Emine’nin "adalet" çığlıkları yükseliyor. Emine’nin tabiriyle yeri göğü deliyordu. 
 
İktidar ve Kürt düşmanı medya dava sürecini ise genelde görmemeyi tercih ederken, Sabah gazetesi 3 yıl önce “PKK saldırısı” dediği kendi haberini yalanlayarak, “Seçim kavgası” ifadesini kullandı. Şimdiye kadar bir dediği bir dediğini tutmayan medya, Emine ve oğlu Ferit’in “Adalet” nöbetine karşı ise 3 maymunu oynuyor. 
 
Tabi Kürt düşmanlığıyla beslenen medyanın yanında konuyu sayfalarına taşıyan Birgün, Cumhuriyet, Yeni Yaşam, Evrensel gibi gazetelerin de hakkını vermek gerek. ‘Adalet’ nöbetini başından bu yana takip eden Mezopotamya Ajansı ve JİNNEWS ise iyi ki varlar… 
 
Emine ve oğlu Ferit’in “Adalet” arayışları birçoğumuz için ülkenin genel durumundan kaynaklı beyhude olarak görülebilir. Bana ise “Kelebek etkisi” teoremini anımsatıyor. Cesaretin bulaşıcılığını. Emine “Adalet” arıyor, ölüleri ve geride kalanları için. Betonların altında arıyor “Adaleti” betonlaşmış kalplere çarpa çarpa. Beton altındaki “Adaleti” göklerdeki sesiyle arıyor Emine.
 
“Adalet”i görmüyorsunuz çünkü o beton altında. Peki, duyuyor musunuz Emine’nin çığlığını? Hayır mı? O zaman göğe bakın…