Medya depremin politik yıkıntısını inceliyor mu?
- 09:05 17 Eylül 2023
- Medya Kritik
Habibe Eren
HABER MERKEZİ - Depremden geçen zamanın artmasıyla beraber ana akım medyanın bu konudaki “özel haber” sayısı da azalıyor. Yani medyacılık açısından kendisi için “risksiz” bir pratik ortaya koyuyor. Ana akımın ortaya koyduğu haberlere bakarsak, haber odalarında depremle ilgili olağanüstü, sansasyonel haberler dışında depremin politik yıkıntısının irdelenmediğini görebiliriz.
6 Şubat’ta Mereş merkezli yaşanan ve 10 ili etkileyen depreminin üzerinden 7 ay geçti. Felaketin gölgesinde yaşanan seçimlerden sonra iktidarın tüm vaatleri, propaganda aracı olarak sarf ettiği sözler yerini bulmadı. AKP’li Cumhurbaşkanı bir yıl içinde bütün yıkımın izlerini silmeyi, tüm konut açığını kapatmayı vaat ederken yaşamını yitirenlerin yakınlarına da 100'er bin TL yardım yapılacağını söyledi. Ancak tüm bunların hiçbiri gerçekleşmediği gibi hala enkaz altından cenazeler bulunuyor.
Depremde kayıp olan ve cemaatlere teslim edilen onlarca çocuğun akıbeti ise bilinmiyor. Tabi medya açısından da deprem bölgesinde fikri takibin ilk günkü gibi yapıldığı, depremzedelere mikrofon uzatıldığı ya da yukarıda değindiğim konulara dikkat çekildiği, gündeme getirildiği (birkaç medya kuruluşunu dışında tutarak) pek söylenemez. Tabi ki birçok gazeteci ve medya çalışanı depremin yaşadığı ilk günler ve aylar boyunca sahada canla başla çalıştı; bunu göz ardı etmek mümkün değil. Ancak gazeteciliğin mottosu sayılan ve biz gazeteciliğe başladığımızda da haber şeflerimiz ve editörlerimiz tarafından sık sık uyarısını aldığımız bir mesele de bir haberde “fikri takibin” yapılıp yapılmadığı olurdu. Yapılan bir haberden sonra ne değişti, eğer kişi ise O’na ne oldu, kurumsa iyileştirme yapıldı mı, yargı alanında ise cezasızlıkla mı sonuçlandı, sürüncemede mi bırakıldı, failler mi aklandı, ya da adil bir karar mı verildi vs. tüm bunlar ilk haberden sonra işlenmeye devam edilen noktalar arasında yer alır. Depremden sonra tüm medya kuruluşlarını da işin içine dahil ederek söylüyorum; hala yaşamını yitirenlerin gerçek sayısını öğrenemedik.
Depremin politik yıkıntısı irdelenmiyor
Acıları ve yıkımla baş başa bırakılan depremzedelerin sorunları, talepleri, yaşadıkları artık rutinleştiği gibi ana akım medya için habercilik açısından “sıcak” etkisini yitiriyor. Yıllardır medya büyük Marmara depremini konuşurken yanı başımızda hala sıcak olan ve binlerce insanın yaşamını yitirdiği depremde yaşanan hukuksuzlukların üçte biri dahi gündeme getirilmiş değil. Alternatif medya ve Özgür Basın tüm zorluklara, tutuklamalara rağmen bu gündemi sıcak tuttu, hukuksuzluğu açığa çıkardı, elbette yeterli değildi ancak bu alanda verilen çaba, haber toplantılarında gündeme hangi konunun getirilmesi dahi politik bir mesele. Ana akımın ortaya koyduğu haberlere bakarsak, haber odalarında depremle ilgili olağanüstü, sansasyonel haberler dışında depremin politik yıkıntısının irdelenmediğini görebiliriz.
Kamu gazeteciliği ve medya
Kamu gazeteciliği açısından tüm bu yaşananların açığa çıkması asli bir görev olduğu gibi yurttaşa karşı da sorumluluk bilincidir. İlk zamanlarda ana akım sadece duyguları coşturmayı hesaplayarak, acıyı sansürsüz bir şekilde hatta pornografik diyebileceğimiz bir şekilde servis etti. Daha sonra gerçekleri ve tepkileri de ortaya koymadı. Ya belediyelere, ya da iktidara övgüler dizildi…
Depremden geçen zamanın artmasıyla beraber ana akım medyanın bu konudaki “özel haber” sayısı da azalıyor. Yani medyacılık açısından kendisi için “risksiz” bir pratik ortaya koyuyor.
Twitter da 4 milyondan fazla takipçisi olan BBC New Türkçe’nin sayfasında deprem için “ 6 Şubat depremi” şeklinde özel bir alan oluşturuldu. BBC’nin dahi depremle ilgili girdiği en son özel haber Ağustos tarihli. 7 milyon 938 bin 415 takipçisi bulunan NTV’nin de depremzedelerle ilgili en son haberi Depremin Vurduğu Hatay'da Günlüğü Bin 500 TL’ye Usta Bulmakta Sıkıntı Yaşanıyor” başlıklı yine Ağustos tarihli haber.
Önümüz kış ve hala çadırlarda yaşayan, sağlık problemleri olan, şiddet gören, çocuklarına beslenme çantası hazırlayamayan ebeveynler, yaşamını yitiren yakınlarının ardından yas tutamayan depremzedeler var. Medya veya gazeteciler aynı zamanda tarihe not düşüyor, geleceğe bir kanıt ve deneyim götürüyor. Bu yüzden hepimiz açısından deprem gündemini canlı tutmak önemli.